Şalom 50 yıldır Cannes’da

Viktor Apalaçi, Türk basınında Cannes Film Festivali’ni izleyen, yaşayan gazetecilerin en eskisi.

Viktor APALAÇİ Sanat
13 Mayıs 2015 Çarşamba

 

Çiçeği burnunda bir sinefil olarak 1966 yılında izlemeye başladığım festivalde bu yıl ‘Altın Yıl’ımı yaşayacağım.

Cannes’a festivalin başlangıç tarihinden bir gün önce gitme âdetine bu yıl da uydum. Şimdilik bomboş gözüken Cannes’da fırtına öncesi sessizliği hâkim. Ancak 12 gün boyunca sinema dünyasının kalbinin atacağı bu yerde, başlama vuruşunun yapılacağı Açılış Galası’ndan sonra büyük bir hareketlilik yaşanacak.

Oscar Ödüllerinden sonra sinemanın en önemli etkinliği olan Cannes Film Festivali’ne, sinema endüstrisine mensup 35 bin kişi ve görsel ve yazılı basın mensubu 4 bin kişi geliyor.

Bu yıl festivalin Kaptan Köşkü’nde bir değişiklik yaşanacak. Efsanevi başkan Favre Le Bret’den sonra uzun yıllar festivale başkanlık yapan Gilles Jacob görevini devredecek.

Onursal başkanlığa kaydırılan Jacob’un görevini, Canal+ kurucularından Pierre Lescure üstlenecek. Ancak 10 yıldır Cannes’da Kaptan Köşkü’nde dümenin, Festival Genel Direktörü Thierry Frémaux’nun ellerinde olduğu biliniyor.

Her yılın mayıs ayında sinemanın kalbinin Cannes’da attığı söylenir. Bu muazzam sinema fuarında yarışmak üzere müracaat eden 1500’ün üstündeki filmden, Frémaux önderliğindeki seçici kurul yirmiye yakınını uluslararası yarışmaya sokar.

Bu titiz seçkide yer almayı hak edip kıl payı kaçıran filmler, festivalin yan etkinliği ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün yarışmasına katılırlar. Film eleştirmenlerinin büyük çoğunluğu bu ilginç bölüme büyük önem verirler.

Festival yönetimi, sinemayı sanat yapan ünlü yönetmenlere olan sevgi ve saygısını, her yıl yarışma dışı olarak bazılarını programına alarak gösterir.

Cannes Film Festivali’nin demirbaş yarışma dışı yönetmeni sayılan Woody Allen, son filmi ‘Tutarsız Adam/İrrational Man’ ile hayranlarının karşısına çıkacak. George Miller ve Barbet Schroeder gibi ustaların son yapıtları yine yarışma dışı olarak Cannes’da gösterilecek.

Uluslararası yarışma filmleri listesinin bir özelliği, çok sayıda usta ve auteur yönetmenlere yer verilmeyip, genç istidatların sıçrama yapacakları filmlere yer verilmesi.

Cannes Film Festivali tarihinde Altın Palmiye’ye ulaşmadaki hüneri bilinen İngiliz sinemasının bu yıl Cannes’da temsil edilmeyecek olması 68. festivalin önemli bir sürprizi.

KADINLARIN FESTİVALİ

Cannes Film Festivali’nin yıllardır karşı karşıya kaldığı “Neden hiç kadın yönetmenler yarışmıyor?” eleştirisi bu yıl geçersiz olacak. Bütün bölümlerde kadın yönetmenlerin filmleri var.

Bu yıl cinsel eşitlik konusunda önemli bir adım atan festivalin bu tercihinin, ödül listesine yansıyıp yansımayacağı merak ediliyor.

Cannes Film Festivali’nin açılışını, 28 yıllık bir aradan sonra bir kadın yönetmen yapacak. ‘Başını Dik Tut/La Téte Haute’un yönetmeni Emmanuelle Bercot’dan başka, yine yarışma dışı gösterilecek ‘Aşk ve Karanlıkların Hikâyesi/Une Histoire d’Amour et de Tenebres’ bu kez kamera arkasına geçen Natalie Portman’ın ilk yönetmenlik denemesi.

Uluslararası yarışmanın iki kadın yönetmeni, Maiwenn ile Valérie Donzelli, Fransız sinemasını temsil edecekler.

Dört yıl önce Cannes’da ‘Polis/Polisse’ ile Jüri Ödülü’nü kazanan Maiwenn bu kez ‘Kralım/Mon Roi’ ile Altın Palmiye için yarışacak. Açılış filmi ‘Başını Dik Tut’un yönetmeni Emmanuelle Bercot’yu ‘Kralım’ filminde baş aktris olarak izleyeceğiz.

Diğer Fransız kadın yönetmen Valérie Donzelli’nin ‘Marguerite ve Julien’ isimli, ensesti konu eden filmiyle skandal yaratacağı söyleniyor. Marguerite ve Julien kardeşlerin yasak aşkı, gerçek bir hayat hikâyesinden alınmış olsa da, çok polemiğe konu olacak.

Festivalin önemli yan etkinliği ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünde iki kadın yönetmen var. 39 yaşındaki Fransız Alice Winocour ‘Maryland’ ile, İda Panahandeh ‘Servet/The Treasure’ ile ödül listesine girmek için yarışacak.

Festival Direktörü Thierry Frémaux’nun nisan ayında ilan ettiği ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün 14 filmine sonradan beş film daha ilave edildi. Bunlar arasında Japon kadın yönetmen Naomi Kawase (ki kendisi Cannes’ın sıkı müdavimidir) var.

‘An’ adlı filmiyle bu kez ‘Belirli Bir Bakış’ ödülünü kazanmak için yarışacak Kawase’nin Cannes’da kazanılmış üç ödülü var: 2007 yılında ‘Magori No Mori’ ile Jüri Büyük Ödülü, 2009’da Altın Araba Ödülü, 1997’de ‘Moe No Suzaku’ ile ilk filmini yapan yönetmenlere verilen Altın Kamera Ödülü.

RENKLİ VE ZENGİN BİR YELPAZE

Uluslararası yarışmadaki filmlerin yönetmenleri arasında evvelce Altın Palmiye kazanmış iki yönetmen var. İtalyan Nanni Moretti ve ABD’li Gus Van Sant. Bu yönetmen 2003’te ‘Fil/Elephant’ ile bu ödülü almıştı.

Van Sant bu yıl ‘Ağaç Denizi/The Sea of Trees’ filmiyle ikinci ödülünü kazanıp ‘Çifte Altın Palmiye’li Yönetmenler Kulübü’nün yeni üyesi olmaya çalışacak.

Cannes’da Altın Palmiye’yi iki kez kazanan yönetmenler; İsveçli Alf Sjöberg, Amerikalı Francis Ford Coppola, Japon Shohei İmamura, Sırp Emir Kusturica, Danimarkalı Bille August, Belçikalı Luc ve Jean-Pierre Dardenne Kardeşler, Avusturyalı Michael Haneke.

Kuzey Amerika’nın üç temsilcisinden biri, Kanadalı Denis Villeneuve Sicario’ ile ülkesini temsil edecek. ABD’nin Gus Van Sant’ın dışındaki temsilcisi, ‘Carol’ adlı filmiyle yarışacak olan Todd Haynes.

Güney Amerika’nın Cannes’daki tek temsilcisi, genç yönetmen Michel Franco. Filmi sonradan yarışmaya dâhil edilen 36 yaşındaki Franco, ‘Cronic’ ile Cannes’da ikinci ödülünü kazanmaya çalışacak. Kendisine üç yıl önce ‘Belirli Bir Bakış’ın En İyi Film Ödülü’nü getiren ‘Lucia’dan Sonra’ adlı film Cannes’da çok beğenilmişti.

Festivalde uluslararası yarışmaya beş filmini sokmayı başaran Fransız sinemasının ardından üç filmle İtalya geliyor. Bunların üçü de Cannes’da ödül listesine girmeye alışık, deneyimli yönetmenler.

Bunlardan Naomi Moretti’nin filmi ‘Annem/Mia Madre’. Moretti, katıldığı beş Cannes Film Festivali’nin ikisinde önemli ödüller aldı. 2001 yılında görkemli aile dramı ‘Oğul Odası/La Stenza Del Figlio’ Altın Palmiye, 1994’te ‘Sevgili Günlük/Caro Diario’, En İyi Mizansen Ödüllerinin sahibi olmuştu. Moretti’nin bu kez gözü ‘Çifte Altın Palmiyeli Yönetmenler Kulübü’ne girmekte.

Bu yıl yarışmada ‘Gençlik/Youth’ adlı filmiyle yarışacak Oscar ödüllü İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino Cannes’da çok seviliyor. En İyi Yabancı Film Oscar’ı ‘Muhteşem Güzellik’ dünya prömiyerini Cannes’da yapmıştı. Guilio Andreotti’nin hayatını anlatan ‘İl Divo’ Cannes’da 2008’de Jüri Ödülü kazanmıştı.

Cannes’da iki kez Jüri Büyük Ödülü’nü (2008, ‘Gomora’ ve 2000, ‘Estate Romana’) kazanan Matteo Garrone’nin bu yılki filmi ‘Masalların Masalı/İl Racconto Dei Racconti’.

Yarışmaya üç ülkeden üç film sokmayı başaran Uzak Doğu sineması Cannes’da Japonya, Çin ve Tayvan ile temsil edilecek. İki yıl önce ‘Babasına Bak Oğlunu Al/Soshite Chichi Ni Naru’ adlı nefis filmiyle Jüri Ödülü kazanan Japon usta Koreeda Hikorazu’nun 2015 filmi ‘Umimachi Günlüğü/Umimachi Diary’.

Venedik’te Altın Aslan Ödülü kazanan yasaklı sinemacı Çinli usta Jia Zhang-Ke, bu yıl Cannes’da ‘Mayıs Gidişi Dağları/Mountains May Depart’ ile yarışacak.

Yine Venedik’ten Altın Aslan ödüllü Tayvanlı Hou Hsiau Hsien, ‘Katil/The Assassin’ ile Cannes’da ikinci ödülünü almaya çalışacak. Kendisi 22 yıl önce ‘Kukla Ustası/The Puppet Master’ ile Jüri Ödülü’nün sahibi olmuştu.

Avustralya kıtası festivalde Justin Kurzel’in Shakespeare uyarlaması ‘Macbeth’i ile temsil edilecek.

Avrupa’nın üç temsilcisi Yunan, Macar ve Norveç sinemalarından geliyor. 2009 yılında ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün En İyi Film Ödülü sahibi ‘Köpek Dişi’nin yaratıcısı Yorgos Lanthimos Cannes’da olay yaratmıştı.

Macar Laszlo Nemes ilk yönetmenlik denemesi olan ‘Saul’un Oğlu/Saul Fia’ ile Altın Kamera ödülü için de yarışacak.

Genç Norveçli yönetmen Joachim Trier’in ‘Bombadan da Ağır/Louder Than Bombs’u konusu itibariyle Akira Kurasawa’nın ‘Rashomon’ başyapıtıyla akrabalıklar taşıyor.

 

EV SAHİBİ FRANSA İDDİALI

Ev sahibi Fransa’nın bu yıl yarışmada rekor sayıda filmi var. Beş film arasında, en deneyimli yönetmen olan Jacques Audiard’ın ‘Dheepan’ı ile başlayalım. Cannes’da beşinci kez yarışacak yönetmen 1996’da ‘Sakin Kahraman/Un Héros Trés Discret’ ile En İyi Senaryo Ödülü’nü, 2009’daki ‘Yeraltı Peygamberi/Un Prophéte’ ile Jüri Büyük Ödülü’nü kazanmıştı. Bir sığınmacının hayatını anlatan ‘Dheepan’ taşıdığı mesajlarla festivalin iddialı filmlerinden.

Cannes’a ilk defa kabul edilen Stephane Brizé ‘Piyasa Kanunu/La Loi du Marche’ En İyi Film César Ödüllü ‘Mademoiselle Chambon’dan sonra Fransa’da ikinci ödülünü almaya çalışacak.

Senaryo yazarı-aktris-yönetmen Valérie Donzelli, konusu IV. Henry Fransa’sında geçen, gerçek bir hayat hikâyesine dayanan ‘Marguerite ve Julien’ ile iki kardeşin ensest ilişkisini anlatacak. Bu filmin fırtına koparacağını tahmin etmek güç değil.

Genç aktris-senarist-yönetmen Maiwenn, ‘Kralım/Mon Roi’da tek çocuklu bir çiftin, uzun bir zaman dilimine yayılan, tutkulu, sorunlu ve karmaşık hayat öyküsünü anlatacak.

Yarışmaya sonradan dâhil edilen iki filmden birinin yönetmeni olan Guillaume Nicloux, Fransız sinemasının Cannes’da beşinci ve son yönetmeni oldu.

Gizemli öyküsü ile ‘Aşk Vadisi/The Valley of Love’ Fransız sinemasının iki dev oyuncusu İsabelle Huppert ile Gérard Dépardieu’yu üçüncü kez bir araya getirmiş olacak.

 

50. YILDÖNÜMÜ

Hediyesi

Bu yıl Cannes’daki 50. yılım. Buna Altın Yıl da denilebilir. Festival yönetiminin basın sorumlularından bir ’50. Yıldönümü’ hediyesi aldım: Akreditasyon kartı sınıflandırılmasında upgrade edildim.

Cannes’a her yıl festivali takip etmek üzere 4 binin üzerinde basın mensubu geliyor. En büyük sinema salonunda koltuk sayısı 2 bin olduğu göz önünde bulundurulunca, festival organizasyon komitesi gazetecilerin akreditasyon kartlarını sınıflandırıyorlar.

Basın konferanslarının yapıldığı, televizyon kameramanlarının istilasına uğrayan salonlara, üst düzeydeki akreditasyon sahipleri alınıyor.

Ben bu yıl aldığım terfi sayesinde film gösterimlerine, basın konferanslarına sıra beklemeden girebileceğim.

Düşük tirajlı gazetelerin ve az takipçisi olan internet sitelerinin temsilcilerinin bazı etkinliklere katılma şansı olmuyor. Bir, bir buçuk saat kuyrukta bekledikten sonra kendilerine ‘salon doldu’ tebligatı yapıldığından, boşuna bekledikleri de oluyor. Benim gibi haftalık gazetelerde yazanların üst derecedeki akreditasyon kartı alma şansları yok. Yönetmelik yalnız günlük ve yüksek tirajlı gazetede yazanlara öncelik tanıyor. Hatta ünlü gazetecilerin otellerini de ödüyor.

Ben, 50. yılımdaki film gösterimi, basın konferansları ve diğer etkinliklere, aldığım terfi sayesinde sıra beklemeden girebileceğim.

Boynuma asılı pembe renkli akreditasyon kartımla, sıra bekleyen sarı, portakal ve mavi kartlı gazetecilerin kıskanç bakışları altında, elimi, kolumu sallaya sallaya salonlara girebileceğim.