Uluslararası çelişkiler

Alber NASİ Köşe Yazısı
22 Nisan 2015 Çarşamba

Şalom gazetesinde köşe yazmaya ilk başladığım zamanlarda köşeyi ilk paylaştığım yazar arkadaşım Viktor Kuzu, köşesinin adı da ‘Uluslararası çelişkiler’ idi. O zamanlar uluslararası ilişkiler bu kadar karmaşık ve çapraşık değildi. Siyaset de, gündem de, olaylar da daha düz ve anlaşılır düzeydeydi.

Son on sene içerisinde ilişkiler boyut değiştirdi ve iç içe geçmiş problemler yumağı halini aldı, özellikle Ortadoğu’da. Tam bir uluslararası çelişkiler yumağı.

Gündemdeki gelişmelere bakıldığı zaman, İran’dan başlarsak tam bir keşmekeş durumu hakim. ABD ve Rusya İran’a uygulanan ambargoları tedricen kaldırmayı kabul etti. Obama, ne kadar süreci takip ettiğini ve anlaşmaya varılacağının kesin olmadığını belirtse dahi, İran ile anlaşmadan dönülmesi zor gibi görülüyor.

Rusya ise ön anlaşmaya varılmasının hemen ardından İran’a 2009 yılında söz verilen ancak ambargo sebebiyle durdurulan S-300 uçak savar füzelerinin sevkiyatını onayladı. İran’da halk ekonomik uçurumun eşiğinde, ülkenin mecali kalmamış... Ancak ambargonun kalkma sürecinde satın alınmaya karar verilen ilk şey işe yararlılığı ve gerekliliği tartışılır S-300 füzeleri. Tam çelişki. Belli ki Rusya İran’dan yana tavır almak için bir çeşit rüşvet ya da sus payı aldı.

ABD, İran’ın nükleer politikalarını sıkıca kontrol etmeye, nükleer bomba yapacak adımları atmasını engellemeye çalışıyor ancak asıl gerekli olanı, yani İran’ın politik duruşunu değiştirmeyi denemiyor bile. Oysa İran’ın saldırgan tavrı olmasa kimse İran’ın nükleer güce sahip olmasına karşı çıkmaz. Buyurun bir çelişki daha.

İran destekli Husiler Yemen’de iktidarı ele geçirmeye çalışırken, ABD destekli Suudi Arabistan ve Katar Yemen’e müdahale ediyor. ABD bir tarafta İran’la anlaşmaya çalışırken diğer bir köşede alenen İran’la çatışıyor. Kendi içinde çelişkili bir politika.

Unutmamak gerekir ki ABD’nin Ortadoğu’da giriştiği hemen hemen her operasyon İran’ı daha da güçlü kıldı. Afganistan’la girişilen savaş, Irak’ta Saddam iktidarının ortadan kaldırılması ve en sonunda nükleer enerji konusunda varılan çerçeve anlaşma.

ABD’nin İsrail’i korumak gibi bir politikası ve ajandası var. Bu bir sır da değil zaten. Acaba İran’ı korumak gibi bir gizli ajandası da mı var ABD’nin yoksa? Abartı olabilir ama gelişen olaylar pek tesadüfi gibi durmuyor kanımca.

Öte yandan Netanyahu seçimlerden onca zaman geçmesine rağmen henüz İsrail’de hükümeti kuramadı. Tartışmasız seçimin kazananı olan Netanyahu’nun daha güçlü bir hükümet kurmak istemesi doğal. Şu an halen koalisyon pazarlıkları sürüyor. Becerecek mi? Göreceğiz. Ancak kurduğu hükümetin İsrail’in politikalarını değiştirir mi? Ne yönde değiştirir? Asıl sorular burada yatıyor.

Para piyasalarına baktığımızda ise Euro inanılmaz bir değer kaybı yaşayabilir ve bir kaç sene içerisinde tedavülden dahi kalkabilir. Tehlikenin adı ise Yunanistan. Konu unutturulmaya çalışılsa ve şimdilik buzdolabında bekletilse de bir kaç gün içerinde AB bu en zor sorunlardan biriyle yüzleşmek zorunda kalacak. Ve konu Yunanistan’ın Euro’dan çıkması tartışmasından daha hayati bir hal alabilir.

Dikkatimi çeken bir değer konu ise IŞİD’in Suriye’de bulunan Yarmuk Filistin mülteci kampını basmasının Türkiye’de çok az haber edilmesi. IŞİD kampta bulunan Filistinlilerin bir bölümünü öldürdü, kampı korumak isteyenleri yakalayıp başlarını kesti, farklı gruplar arasındaki çatışmalar yüzünden kamptaki durum insani olmaktan çıktı, kampın boşaltılması gecikti. Ancak Türk basınında bunlar pek işlenmedi. O zaman soruyorum İsrail’in konuyla alakası olmadığı için mi bu kayıtsızlık? Bu ve bunun benzeri haberlerin yayınlanmasının veya kamuoyuna bildirilmesinin bir anlamı yok mu?

Ve Türkiye. Şu anda Türkiye’nin en önemli maddesi yapılacak seçimler. Öte yandan kazananı belli, kaybedeni belli. Seçim barajı nedeniyle de demokratikliği tartışılır bir seçim dönemine daha girdik yeniden...