Nesnelerin interneti

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
22 Nisan 2015 Çarşamba

Tartışma programlarına fazlasıyla maruz kalan bir toplumuz. Saatlerce süren yayınlar aracılığı ile akıl fakiri insanların kendi bildikleri üç beş kalıbı sinirlice dile getirmesini dinliyoruz. Kuru gürültünün yarattığı kısır döngü bizi gerçek dünyadan, bilim ve teknolojiden uzaklaştırıyor. Keşke yayına çıkma karizması olan insanlar beylik laflarla gündem yaratmayı bırakıp daha entelektüel seviyelere bizi zorlasalar. Çıtayı biraz yukarı koymak medyanın sorumluluğu değil midir?

Örneğin geçenlerde ‘Internet of Things’ diye bir konuşma izledim. Türkçeye ‘Nesnelerin İnterneti’ olarak çevrilmiş. İlk kulağa gelişi sıkıcı ama dinleyince ileriye dönük büyük bir ufuktan bahsettiği bir gerçek.  İnsanlar dışında başka şeylerin de -basitçe buzdolabı, fırın, klima ve daha aklınıza ne gelirse internete bağlanması olarak tanımlanıyor. ‘Benim için fazla karmaşık, beni bağlamaz bu konu’ diyebilirsiniz. Ancak siz bu treni yakalasanız da kaçırsanız da nesnelerin interneti dünyanın şu ana kadar ‘buluta’ yüklediği bilgi miktarını binlerce kere katlayacak kadar büyük bir potansiyel barındırıyor. Dilerseniz konuyu biraz açayım bir gün lazım olur.

Nesnelerin interneti, evinizdeki sandalyeden kendi bedeninize kadar her şeyin, kendine özgü bir IP adresi sayesinde haberleşen ve bilgi paylaşan hale gelmesini sağlıyor.  Ve bu bilgilerin uzaktan komuta edilir hale gelmesini içeriyor. Uzay Yolu izleyenler hatırlayacaktır. Captain Kirk’in Tricoder adlı bir cihazı vardı. Her yaklaştırdığı cismin bütün verilerine ulaşabiliyor, bileşim formüllerini görüyor, canlı ise hastalıkları tespit edebiliyorlardı.

Günümüzde benim hayalimin aldığı kadarı ile zaten nesnelerin interneti kullanımda. Örneğin evin termostatını uzaktan açıp kapatabiliyoruz, güvenlik sistemini devreye sokup kapatabiliyoruz. Kameralarla evimizin içini gözlemliyoruz. Müzik sistemini programlıyoruz. Hatta birbirimizin yerini tespit edebiliyoruz. Oğlumun yaşıtları hangi arkadaşlarının etrafta olduğunu kendilerine bildiren bir uygulama kullanıyorlar. İstedikleri kişilere erişim vererek iletişim kolaylığı sağlıyorlar. Böylece kalabalık bir kantine, kafeye, sinemaya girdiklerinde kimlerin orada olduğunu bakınmadan biliyorlar. Tahminimce çok yakında çamaşır makinelerini de akıllı telefonlardan programlayıp elektriğin en ucuz olduğu zaman diliminde çalışmalarını sağlayabileceğiz.

Bütün bunlar iyi güzel, ambülânsı siz çağırmadan kapınızda bulmak, sağlık sigortanızın size özel kapsamları olması, şehir trafiğinin yönetilebilmesi gibi… Hatta doğrudan reklam ve ilgilendiğimiz kadar pazarlamaya maruz kalmamız için de biçilmiş kaftan. Ancak bu kadar bilginin internet yoluyla kontrol edilir hale gelmesi sorumsuzca davranışları da beraberinde getirmiyor mu? Nükleer santrallerin hack edilmesi, yolcu taşıyan taşıma araçlarının kaçırılması kolaylaşmıyor mu? Doğal olarak evet. Ancak her tür verinin önce bilgiye sonra da bilgeliğe ulaşması bir süreç gerektirir. Bu süreçte ahlaki sapmalar olmaması için ilk başta güvenlik yazılımcıları endüstrisine büyük iş düşüyor. Ancak uzun vadede mühendislerin hayal ettiği ütopyanın toplumsal kalıcılığı için insani boyutunun sosyal bilimciler tarafından beslenmesi gerekmekte.

Beni aşıyor demeyin, yuva çocukları bu dünyaya hazır olarak eğitiliyor. Bize de yettiğince faydalanmak ve bilgilenmek düşüyor. Siyasetle esir alınmak yerine algılarımızı açarak bir yerden başlayabiliriz.