Kuzguncuk’un erguvanları

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
22 Nisan 2015 Çarşamba

Geçen hafta 16 Nisan Çarşamba günü bir grup arkadaşla İstanbul’un en güzel semtlerinden biri olan Kuzguncuk’a gittik. Güzel hava ve iyi bir rehber gezinin mükemmel geçmesi için yeterli bir nedendi. Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camii ile başladık. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı için yaptırdığı, Mimar Sinan’ın bitişini göremediği, mücevher güzelliğinde bir mekân. Yoldan biraz içerlek duran yapı nakış gibi vitraylarıyla kişiye huşu veriyor.

Ardından Kuzguncuk Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’ni ziyaret ettik. Kendimi bir film karesinde dondurulmuş gibi hissettim. O ne güzellik, ne temizlik, ne düzen. Cemaatin sayısı giderek azalmış. “Ancak civar yerlerden ayin için geliyorlar” diye açıkladı görevli. Kilisenin arkasından Kuzguncuk Camii’nin kubbesi gözüküyor.

Beth Yaakov Sinagogu’nun avlusunda Niso Yeruşalmi karşıladı bizi. Rahmetli Nesim Albala’yı anarak sohbete başladık. O küçük bahçede herkese yer var. Bir masanın etrafında toplanmış turistler, diğer bir tarafta dua edenler. Her yerde ibadet edebilirsiniz. Ama burası adeta küçük bir külliye… Mekânları canlı tutan insanlardır. Her dönemde Kuzguncuk Sinagogu Vakfı idarecileri, gelenleri evin bir ferdi gibi hissettirmesini bildiler.

Erguvanlar Kuzguncuk’u da sarmalamaya başlamış. Hasır taburelerde oturup birer kahve içmek de ayrı keyifti doğrusu. Sanki zaman durmuş, insanlar yanınızdan geçip gidiyor.

Öğle yemeğinin ardından Beylerbeyi Sarayı ve muhteşem Küçüksu Kasrı’nı geziyoruz.

***

İyi gün, kötü gün; ikisini aynı zamanda yaşamak bizim kaderimiz. Gezinin ardından kendimize çeki düzen vererek, Holokost’u Anma Töreni için Aşkenaz Sinagogu’na gittik. Aşkenaz Sinagogu’nda her şey daha düzenli, daha disiplinli. Cemaat kültürünün bir özelliğidir sanki. Bu sene katılımcılar arasında diplomatik çevre temsilcilerinin çokluğu dikkatimi çekti. Öte yandan toplumumuzun büyük bir kesiminin günün öneminin farkında olmadığını da üzülerek fark ettim. Bilindiği üzere, ‘Naziler 6 milyon Yahudi’yi katletti; bir 6 milyonu da ilgisizlik yok etti’.

Tören gerek kantorun sesi, gerekse dua ve konuşmalarla bir bütündü. Altı milyonun anısına yakılan altı mum her zaman sarsıcı bir olaydır. Bu sene mumların yakılmasında farklı bir düzenleme yapıldı. Etkilenmenin ötesinde bir şeyler hissettim; adını koyamıyorum. Sadece üç mumu yakanlar yüreğime işledi. Birincisi Hahambaşı Rav Haleva ile senelerdir Holokost konusunda neredeyse uzman olan Süzet Sidi; ikincisi Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh ile İZEV öğrencilerinden Sami Erbeş; üçüncüsü ise Neve Şalom Sinagogu Vakfı Başkanı Daryo Katalan ile Or-Yom pansiyonerlerinden sevgili Raşel Kalderon.

Söz konusu sıralamayı kim yaptıysa, tebrik ve teşekkür ederim.

***

Güzel bir haberle bitirmek istiyorum. Şalom yazarlarından Rita Ender’in “Kolay Gelsin” Meslekler ve Mekânlar adlı kitabı İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Tükenmekte olan mesleklerin kaleme alındığı yapıtı henüz okumadım. Ama biliyorum ki, Rita ne yaparsa iyi yapar.