“İnsan sosyal bir hayvandı”

Verda SENEOR Köşe Yazısı 0 yorum
22 Nisan 2015 Çarşamba

Verda Seneor

 

 

Annem ‘ara nesil’ dediklerinden. Ben ‘ucundan yakalayanlar’dan. Teknoloji teknoloji diye yere göğe sığdıramadığımız şeyin hayatımızı mahvetmeye başlamadan öncesi ve sonrası, ayrımı belirleyen. Evet saliseler içinde dünyanın öbür ucundaki adamla aynı şeyi görebiliyorum. Evet, mesafeler kısaldı evet ortalama yaşam süresi uzadı.

Ama her şey sayılarla ifade edilebilir mi?

Yanımda oturan adamla aramdaki mesafe ölçülebilir mi?

Kalabalık içinde yapayalnızız. Aynı odada ama başka kafalardayız. Herkesin elinde bir küçük aptal ekran, herkes apayrı bir alemde, başka hayatlarda. Biri kaçırdığı maçı izliyor, diğeri yarının programını, yanındaki akşamın alışverişini yapıyor.

Ama neymiş mesafeler kısalmış.

Yan yana ama upuzak hayatları kilometrelerle ölçecek değiliz ya.

*

İnternet denen o karmaşık ağ, bizi içine çektikçe;  sıcaklığı, gerçek ilişkileri, samimiyeti topladı gitti.

Yıl 1986, o meşhur kar tatili. Cep telefonu yok, internet portakalda vitamin bile değil. Evde canı sıkılan Nişantaşı’nda annem ve abisinde buluyor kendini, ve grubun geri kalan üyelerini! Gelsin kahveler çaylar, oynansın okeyler, piştiler.

Yıl 2015, kar tatili. Açılsın Facebook, izlensin filmler, çekilsin snap’ler.

Ben arada kalmış nesilden. Gerçekten yaşanan hayatları birinci elden dinleyebilen nesilden. Okul çıkışı caddelerde gezilen, komşuda çay içilen, tek bir kanal etrafında toplanılan, o ortak hayata tanık olamamış ama ucundan kaçırmış nesilden.

*

Teknoloji ilerleyip çılgın boyutlara ulaştıkça ilerleme hızı da artıyor, karda yuvarlanan bir topçasına. Son beş yılda doğan insanlar, bu dünyadaki ilk 12 aylarında tanışıyorlar parlak ekranlarımızla. Bir zamanlar Legolarla, oyun hamuru ve puzzle parçalarıyla hayata dokunmaya başlayan çocuklar artık hayatı iki boyutlu görüyor, iki boyutlu yaşıyorlar. İlk arkadaşlarını bu ekranın ardında buluyorlar belki de.

*

Boyhood filminde Mason’un bu korkunç gerçeklik için teorisi şöyle; insanlar robotlar yapmayı düşündü, denedi, çok pahalı gelince de kendileri robotlara dönüştü.

Yok canım abartı diyebileceğiniz bir dönemde yaşadığımızın farkındayım. Ama bir 70 yıl ileri gidin. Çok bir şey değil. Bir insan ömrü kadar. Ara nesil ve geçiş nesli artık yok. Yeni insanların hepsi teknolojinin ortasına doğmuş. Bu adamlar gerçek  insan ilişkilerini büyükannelerinde görebilmişlerse görmüşler ya da belki de sadece eski filmlerde. Onlar teknoloji çocukları. Büyüdüklerinde teknolojiyi daha çok geliştirecekler. Yaşamdan bizim zevk aldığımız şeyleri pratiklik uğruna kurşuna dizmek için ofise gidip gelecekler. Bir süre sonra belki gidip gelme de kalmaz. Video kameralar biraz daha gelişir oldu bitti. Zaman değerli ne de olsa. Her şey ne kadar hızlı ne kadar kolay, önemli olan bu. Orwell’in 1984’ünde Newspeak ne iyi bir fikirmiş. Az sözcük, az vakit. Kimin vakti var edebiyat yapmaya? Ne de olsa vakit nakittir. Yemek yemek bile gereksiz bir vakit kaybı, en iyisi bunu da haplarla halletmeli. Abartı mı? Kaç aile artık beraber yemek yiyor? Bu beraber yiyen ailelerden kaçında çocukların elleri, gözleri, kulakları ve beyinleri bir makine tarafından ele geçirilmemiş?

Hedeflerimiz var peşinden koşuyoruz. Bu koşu sırasında hayatın akışını kaçırmamak, anı da yaşayabilmek artık büyük bir meziyet. Sadece bitiş çizgisine bakarak gaza bastığımız her an koşar adımlarla yaklaşıyoruz Mason’ın sözlerine.

*

Değişim öyle bir hız kazandı ki, hortum gibi içine çekti bizi. Bırak bizi, o 70’lerin 80’lerin çocuklarını. Bakkal amcaya sorulan yolu artık Yandex tarif ediyor, çiçekler internetten yollanıyor, bir zamanlar en yakınım dediğin kişinin evlendiğini senden önce Facebook biliyor.

İnsan sosyal bir hayvandır derler, sondaki ‘r’ yamaçta şu an; düştü düşecek. İnsan sosyal bir hayvandı diyecekler ilerde. Sonra yüzyılın icadı geldi. Hayatımızı kolaylaştırdı. Artık insan sadece bir birey. Doğuyor, büyüyor, kendini düşünüyor, kendi dünyasını yaratıyor, kendini içine hapsettiğini bilmeden.

*

İnsanlar içinde bulunduğu anı yaşamaktan çok ya başkalarının ne yaptığını takip etme ya da sanal profillerine hoş bir yaşam yaşatma mücadelesinde devamlı. Böyle huzurlu, kendi çapında bir yaşayıştan giderek uzaklaşıyoruz. Biz 21. yüzyıl kuşağıyız. Restoranda yemek gelir fotoğrafı çekilir. Dur onu yeme buna dokunma, şu kitabı ver bakalım entelektüel dursun. Konserde benim görmem önemli değil kameram kaydetsin yeter. Aman Beyoğlu’nda olduğumu herkes bilsin, check-in yapalım.

İşin en garibi de bireyselleştikçe, bireyselliğimizi kaybediyoruz.  Özel hayat, bana ait olan alan küçüldükçe küçülüyor. Bir perde vardı, sınırı çeken burdan sonrası bana ait diyen. 90 derecede yıkanıyor devamlı, küçüldükçe küçülüyor, yakında yok olursa şaşırmayın. Yıkanıyor dediğime bakmayın. Ben yıkıyorum. Instagram suyunda, Facebook aracılığıyla, klavye ve kamera kullanarak.

 

1 Yorum