Mois Gabay: Sizlere selam - barış getirdik!*

Mois GABAY Toplum
2 Nisan 2015 Perşembe

‘Evenu Şalom Alehem*’ Sizlere selam-barış getirdik. En mutlu günlerimizin ilahisi ile girdi kutsal Tevrat ruloları mutluluk gözyaşları içinde Edirne Sinagogu’na. Genci, yaşlısı, Edirnelisi, İstanbullusu, Bursa, Ankara, Antakya hatta Tel Aviv, New York’tan bu mutluluğu paylaşmaya gelmişti Edirne Sinagogu’na gönül verenler. Eski mahalle ve okul arkadaşları kucaklaştı, siyah beyaz fotoğraflarda geçmişin mutlu günleri yâd edildi. Özlem sevinç olup taştı, dua ettik, hora çektik, kalbimizden bir paça bıraktık Edirne’de.

Yıllar sonra bir akrabasının mezar taşını bulup ağlayan bir anneanne mi dersiniz, yoksa torununu kucaklayıp gelmiş büyükbaba mı? Mezarlık ziyareti ile açılış töreni arasında eski evini arayan bir dindaş mı yoksa bastonundan güç alarak tarihe tanıklık etmenin heyecanını taşıyan Edirneli bir teyzemi? Çok acılar çektik elbet, geç kalınmış bir buluşmaydı kimileri için. 1934 Trakya Olayları’nı hatırlayıp hüzün dolu geçmişe gittik bazen, hani ne olmuştu da eski dostlarımızdan, kadim komşularımızdan böyle ayrı düşmüştük? Hepimizin ihtiyacı vardı bu sevince, kötü zamanları geride bırakıp geleceğe umutla bakmak için. 

İlk durağımız Edirne Yahudi Mezarlığı’ydı. 800 kadar dindaşımla mezarlıktan arta kalan ve son bir ayda çitle çekilmiş alanı doldurup, ölülerimizin ruhuna en önemli, en yüce duamız Kadiş’i okumaya başladık.  Dua öncesinde geçmiş dönem başkanlarından Silvyo Ovadya mezarlığın son durumu ve Edirne Yahudileri hakkında değerli bilgiler verdi. İsrailli Türkiyeliler Birliği’nden dostlarımızın hatıratında kalanlardan yararlandık. Niso Kanetti’nin aktardığına göre şu anki bölüm asıl mezarlığın onda biri kadardı. Mezarlığın tamamı ana yola paralel olarak Trakya Üniversitesi’nin bir bölümünü de içine alarak, etrafta yeni siteler dikilen arazinin olduğu yerdeydi. Bir kenara atılmış, hor görülmüş, kırılmış, çalınmış, istimlak edilmiş mezar taşlarının arasında sevdiklerini, akrabalarını arayan bir kalabalık görmüş müydünüz hiç? İçerdeki duygu seline birbirine kavuşmanın hüznü de eklenince uzun süre kaldık biraz şaşkınlık çokça da keşke diyerek Edirne Yahudi Mezarlığı’nda.

Öğle yemeği için verilen vakitte Ali Paşa Çarşısı’ndan geçip, kale içinin ahşap evlerinin arasında dolaştım bir süre. Ne Albert ve Niso Kardeşlerin ‘İlk Mevsi’m mağazası yerindeydi ne de Edirnelilerin en neşelisi Parlak Moiz. Olsun tam 46 yıl sonra uzun süredir hiç olmadığımız kadar çok, tam yirmi otobüsle Edirne’deydik. Bu mutlu günümüzde bile sosyal medyadan attıkları nefret mesajları ile fırsat kollayan insanlık düşmanları da olmasa sokakları kapatmaya gerek kalmazdı belki, Edirneli dostlarımız da daha yakın katılırdı bu coşkuya. Sinagoga vardığım an, uzun zamandır kavuşmayı beklediğim sevgiliye sarılır gibi uzun uzun bakakaldım bir süre. Her bir taşını elleyip, Davut’un yıldızını görüp, ilahilerimizi duyduğum an ise daha fazla gerek yoktu saklamaya gözyaşlarımı. Hele bir de bu işe baş koymuş cemaat gönüllülerini bir düşünün. Her biri başta İshak başkan olmak üzere sanki çocuklarının düğününe, Bar-Mitzvası’na gelmiş kadar heyecanlıydılar. Törenin başlamasına birkaç dakika kala başkan İshak İbrahimzadeh “Yasef Yahya’nın annesi oturdu değil mi?” diye sordu özellikle. Meğer Kutsal Tevrat rulolarının sarılı olduğu kumaşa “2003 yılında Sadece Yahudi olduğu için öldürülen merhum dişçi Yasef Yahya’nın anısına” yazılmıştı. İşte böyledir bizim hayatımız dedim içimden. En mutlu günümüzde bile acılarımızı unutmadan, masum dindaşımızın adını ölümsüzleştirmiştik bu en büyük sinagogumuzda. Musevi Lisesi öğrencileri ‘Adon Olam’ ve ‘Adio’ şarkılarını okuduğu sırada artık bizim de bu topraklara dair tarihe tanıklık eden bir mutlu hikâyemiz vardı. Başkan İbrahimzadeh’nin samimi itiraflarla dolu konuşması uzun zamandır içimizde dolmuş hislerin tercümesiydi bizler için. Kimimiz alkışlarla yetinmedi “Yaşa!” diye seslendi, ellerimiz kızarana kadar dakikalarca alkışladık “Bizim için bir milattır.” diye vurguladığı konuşmasını. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ı ise pür dikkat dinledik. Tören sonunda Müslümanı, Yahudisi beraberce çekilen horaydı işte birlikte yaşamak dedikleri.  “En Keloenu”  ile yakardık Yüce Yaradan’a, bize bu günleri yaşattığı için şükranlarımızı sunduk. O kadar zordu ki ayrılmak dönüş yolunda, dönüp dönüp baktık,  son bir kare daha çekelim dedik otobüse binmeden.

Esentepe’de otobüsten indiğim an fark ettim rüyanın sonuna geldiğimi. Ne zaman damatlar gibi giyinip çıkmıştık yola sevgilimiz Edirne Sinagogu’na kavuşmaya? Ne çabuk akşam oldu? Hadi söz verelim o zaman, en kısa zamanda tekrardan buluşmaya. Edirneli komşularımız iyi bakın sevgilimize, unutmayın bizi. En kısa zamanda görüşmek üzere… Adio Kerida…