Taşlar yerinden oynuyor mu?

Bana bu iki haftayı nasıl geçirdin diye sorsalar, büyük ihtimalle “Nasıl geçtiğini bile anlayamadım” şeklinde bir cevap verirdim. Bir de bu soruyu iki haftadır canlarını başlarına katıp Avustralya Açık’ta her gün insanüstü bir performans gösteren tenisçilere sormak lazım. Muhtemelen benim nasıl geçtiğini anlayamadığım iki hafta onlara iki sene gibi gelmiştir…

İdil HAZAN KOHEN Spor
4 Şubat 2015 Çarşamba

Tenis severler arasında bahisler, favoriler, tahminler peş peşe sıralanırken bayanlarda beklenen sonuçlar, erkekler de ise ilginç gelişmeler oldu. Dünya sıralamasında uzun bir zamandır birinciliğini kimseye kaptırmayan Serena Williams, 2. sette Maria Sharapova’nın tüm çabalarına rağmen 6-3 ve 7-6 biten setlerden sonra 2-0 maç sonucuyla yine şampiyonluğu göğüsleyen isim oldu. Böylelikle bayanlarda 19’uncu Grand Slam şampiyonluğunu da elde etmiş oldu.

Serena’nın tenis performansını göz önünde bulundurursak bu sonuca pek şaşırdığımı söyleyemeyeceğim ancak bu galibiyet ile Serena’nın dünyaya duyurmaya çalıştığı mesaj oldukça ilgi çekiciydi. Milyonların ekranları karşısında bu turnuvayı seyrettiğini bilen Serena Williams, bu şansı MND (Motor Nöron Hastalığı) diğer bir adıyla daha aşina olduğumuz geçtiğimiz sene boyunca birçok ünlüyü başından aşağı buz kovaları dökerek seyrettiğimiz ALS hastalığına dikkati çekmek için kullandı. Sadece mesajı duyurmakla kalmayıp turnuva boyunca atmış olduğu her ace puanı için MND Avustralya vakfına 200 dolar bağışta bulundu. Toplam 88 ace sayısı attığını da belirtmek isterim. Sporcu, şarkıcı ya da artist ünlü isimlerin ününü bu şekilde yararlı amaçlar için kullanmaları gerçekten takdir edilesi bir davranış.

Gelelim erkeklere. Burada bayanların aksine taşlar biraz yerinden oynamış görünüyor. Dünya sıralamasında olduğu kadar kalplerimizde de yer eden Nadal ve Federer beklenenin tersine oldukça hızlı bir şekilde elendiler. Bu elemelerden sonraki gelişmeler de oldukça ilginç oldu. Skorları atlayıp kısa bir özet geçecek olursam, Federer’i çeyrek finallerden önce eleyen Andreas Seppi, oldukça genç (19 yaşında) ancak ismini bolca duyacağımıza inandığım Avustralyalı oyuncu Nick Kyrgios tarafından elendi. Aslında maçın ilk iki setinde Andreas Seppi önde giderken, Avustralyalı seyircilerin Kyrgios lehine gösterdiği yüksek destek bazen de taşkınlıkları Nick Kyrgios’u zafere taşıdı. Federer’i elemiş olmanın daha tadını çıkaramadan elenen Seppi olurken, Seppi’yi elemenin tadını çıkarmak da Kyrgios’a pek nasip olmadı nitekim Andy Murray Avusturyalı oyuncuyu 3-0 yenerek eledi. Teniste hep boyun önemli olduğunu düşünürken Kei Nishikori oldukça minyon yapısına rağmen çeyrek finallerde Wawrinka ile mücadele edip bu düşüncemizi gözden geçirmemizi sağlarken, Djokovic her şey bir yana asıl önemli olanın yine zihinsel kuvvet olduğunu hatırlattı bize.

Final maçında Djokovic’e karşı mücadele eden Andy Murray, ilk iki seti inanılmaz bir çekişme ile götürdü ancak üçüncü seti 6-3 kaybedince hepimizin şahit olduğu moral bozukluğu tenisin aslında ne kadar da psikolojik bir oyun olduğunu bize kanıtladı ve Andy Murray 4. seti 6-0 kaybederek turnuvanın ikincisi oldu. Avustralya Açık’ta 5. kez şampiyonluğu alan isim ise Novak Djokovic oldu.

Djokovic bugünlere nasıl geldi?

Aslında Djokovic’in bugünlere gelmesi pek de kolay olmamış. 2010 yılına kadar birçok maçta, turnuvada birdenbire bayılan, fiziki dengesini kaybeden Djokovic’in sağlık problemleri başarısının önüne geçmiş ve puanlamalarda ön sıralara geçmesine engel olmuş. Ancak bu durum doktoru Igor Cetojevic’in dikkatini çekmiş ve kendisine oldukça basit bir test uygulamaya karar vermiş. Sol kolunu kıvırıp karnının üzerine yerleştirdikten sonra sağ elini uzattırıp üzerine baskı uygulamış. Djokovic beklenen bir direnç göstermiş. Aynı şeyi bir kez de sol elinde ekmek tutarak yaptırmış ancak bu sefer Djokovic baskı karşısında direnememiş. Bu test sonucunda Djokovic’in glutene alerjisi olduğu anlaşılmış ve uygun diyet bugün onu sıralamanın başına taşıyan en büyük nedenlerden biri olmuş.

Gerek Serena’nın verdiği mesaj, gerekse de Djokovic’in geçmişi bize bir kez daha sağlığın her şeyin başı olduğunu hatırlatırken, tenis dünyasının geleceği ve geçmişindeki sürprizleri heyecanla takibe devam edeceğe benziyoruz.