Geçen yazdan gelecek yaza ikincikat

Karaköy’deki yeni yerinde geçirdiği ilk yaz boyunca ikincikat, tiyatrosunu kapatmayarak bir ilke imza atmıştı. Sami Berat Marçalı’nın tasarlayarak ‘Yarının Oyunları’ olarak adlandırdığı proje, özgün, ilginç ve bir o kadar da iddialıydı.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
28 Ocak 2015 Çarşamba

İlk olarak seyirciler arasında bir anket yapılarak en çok izlemek istedikleri konular sorulmuş; anket sonucunda dört tema seçilmiş, yapılan basın toplantısında konu başlıkları, seyircilerin gözleri önünde çekilen kuralarla yazacak, yönetecek ve oynayacak sanatçılara teslim edilmişti. 

Sonuç, ilk yılın getirdiği kimi aksaklıklara rağmen çok başarılı oldu, Türk Tiyatrosuna projenin adına uygun yepyeni ve üst düzey metinler kazandırılırken, yazın en sıcak aylarında izleyicinin karşısına ilk kez çıkan dört yeni oyun, ortalama 50-60 seyircilik mekânı tamamen doldurarak izletilebildi.

Projenin bitiminde ikincikat elemanlarıyla izleyicilerin gerçekleştirdiği değerlendirme toplantısında, dolu salonlarda oynanmış bile olsa bu oyunları sadece 400-500 seyircinin izlemiş olmasının yetersiz olduğu ve yeni sezonda mutlaka seyirciye ulaşmaları gerektiği kararlaştırıldı. Bu tiyatro mevsiminin ilk yarısında ikincikat, kimi farklılıklar ve yeniliklerle geçen yılın ve geçen yazın bazı oyunlarını sahneledi:

Emrah Serbes’in ‘Erken Kaybedenler’ adlı öykü kitabındaki aynı isimli hikayeden uyarlanan, abisi askerde mayına basarak ölmüş Küçük Faşo Nurettin’in üst katına taşınan Kürt öğrenci Semih’le arkadaş olabilmesi üzerine, yaşadığımız dünyada insanları ayırmadan sevebilmenin altını çizen ‘Üst Kattaki Terörist’, bu yıl da her cumartesi sahnelenmeye devam ediyor. Sami Berat Marçalı, uyarladığı, yönettiği, dekor ve ışık tasarımını yüklendiği oyunu, Türkiye’nin birçok kentinden sonra Almanya’da da başarılı bir turneye götürdü. Gözde Kocaoğlu, Banu Çiçek Barutçugil ve Bedir Bedir gibi deneyimli kadronun yanında baştan sona sahnede kaldığı oyunun bütün yükünü rahatlıkla taşıyan Denizhan Akbaba, hem büyümüş hem de ustalaşmış.

Sami Berat Marçalı’nın iki yıl önce sahnelenmiş olan beşinci oyunu ‘altı buçuk’, metinde bazı değişiklikler yapılarak, farklı bir kadro ve farklı bir yorumla tekrar seyirci karşısında. 

İlk prodüksiyonu yönetmiş olan Eyüp Emre Uçaray, Sami’nin ustalık çalışması olarak gördüğüm oyununa bu kez daha farklı ve kanımca daha etkileyici bir bakışla yaklaşıyor. Dekor tasarımını da yaptığı oyunu iyice soyut bir mekâna taşıyarak, düşsel, neredeyse karabasana yakın bir yorumla sahneliyor. Bu kez sahnede Oğuzhan Ayaz, Aziz Caner İnan. Murat Mahmutyazıcıoğlu, Evrim Doğan, Fehmi Karaarslan, Zeynep Özyurt ve Dilek Tora var. Hepsi de çok iyi ama Murat’la Evrim başka türlü iyiler. 

Geçen yazın başında, ilk kez Tiyatro Festivali’nde sahnelenen ‘fü’ bu mevsimin en çok izlenen oyunlarından bir oldu. Murat Mahmutyazıcıloğlu’nun yazdığı ilk, sahnelenen ikinci oyunu olan fü’yü Sami Berat Marçalı sahneye koymuş. Dört olağanüstü oyuncu tarafından yorumlanıyor: Deniz Türkali, Serra Yılmaz, Canan Atalay ve Aziz Caner İnan. Serra kış mevsiminin bir kısmını yurt dışında geçirdiği için bu sıralarda ara verilmiş; Nisanda tekrar başlayacaklar.

Yarının Oyunları’ndan, Deniz Madanoğlu’nun ahlâk temasını, bireysel ve bir miktar da toplumsal ahlâksızlık üzerinden zekice sorguladığı, Sami Berat Marçalı’nın yönettiği ‘Poz’ hem çok sağlam metni hem de başta Esra Dermancıoğlu olmak üzere Banu Çiçek Barutçugil, Gülce Oral ve Selen Uçer’den oluşan müthiş kadrosu ile ‘full’ oynamaya devam ediyor.

Yaz oyunlarının bence en iyisi Firuze Engin’in yazdığı ve Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği dönüşüm temalı ‘Cambazın Cenazesi’ydi. Firuze’nin kuradan çıkan iki erkek oyuncuyu ikili meddah olarak tasarladığı oyuna Berfin hem dekorda hem sahnelemede geleneksel gölge oyununu katarak müthiş bir seyirlik oluşturmuştu. Tolga İskit oyundan ayrılınca, Sami farklı bir yaklaşım denemeyi düşünmüş, geleneksel tiyatro öğelerinin kırılarak ele alındığı bu modern yorumda meddahların birini bir kadın oyuncuya oynatmış. Sonuç tabii ki farklı ama çok da başarılı. Bunda yönetmen Berfin Zenderlioğlu kadar, orijinal sahnelemedeki rolünü (rollerini) yeniden yorumlayan İbrahim Halaçoğlu’nun ve ona kusursuz bir uyumla eşlik eden Seda Türkmen’in katkısı büyük.

Önümüzdeki haftalarda ikincikat’ta iki yeni oyun sahnelenecek: ‘P*ARK’ ve ‘Bütün Arkadaşlarım Süperkahraman’.

Ama bu arada bir başka önemli projenin, ‘gelecek yazın oyunları’nın hazırlığı yapılmakta.

Bu kez bir de ana tema var: Savaş ve Barış Oyunları

Yine ne yazacağını, ne yöneteceğini ve de ne oynayacağını bilmeyen dört yazar, dört yönetmen ve on dört oyuncunun katılımıyla gerçekleşecek olan projenin konu başlıkları bin kişinin katıldığı bir anketle belirlendi.

İkişer ay boyunca haftada dört gün seyirciyle buluşacak ve yeni sezonda devam etmeyecek olan 2015 yaz oyunları ve her ana başlığın savaşa mı barışa mı odaklanacağı yine kurayla belirlendi. Program aşağıdaki gibi oluştu:

1 Temmuz - 29 Ağustos:

Konu: İrade/ Savaş,  Yazar: Murat Mahmutyazıcıoğlu, Yönetmen: Oğuz Arıcı, Oyuncular: Canan Atalay, Bedir Bedir, Sezgi Deniz    

5 Ağustos – 26 Eylül:

Konu: Din/ Barış, Yazar: Ayşe Bayramoğlu, Yönetmen: Ebru Kara, Oyuncular: Bora Akkaş, Elit Çam, Seda Türkmen, Güçlü Yalçıner

2 Eylül – 31 Ekim:          

Konu: Porno/ Savaş, Yazar: Ahmet Sami Özbudak, Yönetmen: Firuze Ergin, Oyuncular: Şenay Gürler, Pınar Çağlar Gençtürk                                                               

30 Eylül – 28 Kasım:          

Konu: Sınır/ Barış, Yazar: Halil Babür, Yönetmen: Güray Dinçol, Oyuncular: Evrim Doğan, Melis Öz, Ushan Çakır, Oğuzhan Ayaz, Mert Denizmen

ikincikat karaköy’de bu yıl yeni açılan sinemakat’ta her cumartesi özel film gösterimleri yapılacak. İlk etapta Venedik, Cannes ve Berlin festivalleriyle Yabancı Film Oscarlarında ödül almış filmler izlenecek,  peşinden de katılımcılarla aynen bir romanın satır aralarını okur gibi filmlerin okunmasına geçilerek ilk izlenimde fark edilmemiş derinliklere ve zenginliklere ulaşılmaya çalışılacak. Bu çorbada benim de tuzum var; filmlerin seçimlerini, sunumlarını ve atölye çalışmasının moderatörlüğünü yapacağım. Hepinizi bekliyoruz.

Tatavla Sahne’nin ilk oyunu   ‘Aktör Kean’

“ Onu sahnede oynarken izlemek, şimşek ışıltısında Shakespeare okumak gibi bir şeydi”

Samuel Taylor Coleridge

Eraslan Sağlam, oyuncusunu, yazarını, yönetmenini yetiştiren yeni bir tiyatro ekolü oluşturmak amacıyla Nisan 2013’te hayata geçirdiği, yazarlık, temel oyunculuk, konservatuara hazırlık eğitimlerinin verildiği Atölye Tatavla’nın yanı sıra Tiyatro Tatavla’yı da kurmuş. Bu sezonun başından beri Cihangir’de yerleşik mekânları Tatavla Sahne’deler.

Tiyatro Tatavla açılışını, Tolga Yeter’in yönettiği, Eraslan Sağlam’ın yorumladığı Raymund FitzSimons’ın ‘Aktör Kean’iyle yapmıştı. İlk kez Ekim 2013’de sahnelenen bu tek kişilik oyunu, bir yılı aşkın bir gecikmeyle nihayet izleyebildim.

Aktör Kean, Londra’da ilk kez 1814’de Drury Lane Tiyatrosu’nda sahneye çıkan, romantik dönemin ilk büyük oyuncusu, oyunculuğundaki yalın gerçek, tutku ve ateşle eleştirmenleri şaşkına çeviren eşsiz Shakespeare yorumcusu Edmund Kean’in (1787-1833) yaşamına odaklanıyor. 

İlk kez 4 yaşındayken sahneye çıkan Kean, yeniyetmeliğinde ve ilk gençliğinde çok zor şartlarda yaşamış, evlendiği kendi gibi oyuncu olan Mary Chambers ve iki oğluyla yıllarca taşrada gezginci tiyatrolarda yarı aç yarı tok çalışarak akrobatlık dansçılık ve soytarılık yapmış. 1814’de iflasın eşiğinde olan Drury Lane Tiyatrosu’nun çözümü yeni bir oyuncuda araması kendisine Londra’nın kapılarını açmış.

Ocak 1814’de ‘Venedik Taciri’nde Shylock’u -o zamanlar yapılmakta olanın tam tersine-  gülünç bir soytarı olarak değil trajik bir karakter olarak yorumlaması neredeyse kontrolden çıkan bir coşkuyla karşılanmış, karaktere saygınlığını ve insanlığını yeniden kazandırması eleştirmenlerce göklere çıkarılmıştı. Başarıyla trajedinin yaşamında her zaman beraber gittiği Kean, Drury Lane’le anlaşma imzaladığının ertesi günü dört yaşındaki küçük oğlu bakımsızlıktan ölmüştü.

Kısa zamanda inanılmaz paralar kazanmaya ve kazandırmaya başlayarak İngiliz sahnesinin hükümdarı haline gelen Kean, kendine hayâli bir aristokratik geçmiş yaratmış, değerinin farkındalığı zamanla sınır tanımayan bir büyüklük hastalığına dönüşmüştü.

İçki bağımlılığının da etkisiyle inişe geçtiğinde sahnelerin tek egemeni olarak kalmak için Drury Lane’de bir korku dönemi başlatmış, yanında alkış alan oyuncuları kovdurmuş, eksen karakteri kendisi olmayan hiçbir tragedyanın oynanmasına izin vermemişti.

Bir Londra belediye meclisi üyesinin karısı olan Charlotte Cox’la ilişkisinin ortaya çıkması ve kocasının açtığı zina davasında para cezasına mahkûm edilmesi hem kendi evliliğinin bitmesine, hem de izleyicilerinin saldırgan davranışlarına sebep olmuştu.

Bir süre sahnelerden uzak kaldıktan sonra başarılı bir dönüş yapmış, ancak alkollü oynaması performanslarını etkilemiş, 25 Mart 1833’de ‘Otello’yu oynarken, iyi bir aktör olan ve İago’yu canlandıran oğlu Charles’a titrek bir sesle “Aman Tanrım, ölüyorum, konuş onlarla Charles” dedikten sonra yığılıp kalmış. 15 Mayıs’ta öldüğünde 46 yaşındaymış.

FitzSimons Aktör Kean’de, oyuncusunu, karakterin hem kendisi, hem anlatıcısı, hem de sivri dilli yorumcusu olarak görevlendirmiş ve Kean’in kendi kendini mahvedişinin metaforu olarak gördüğü finalin dışında yaşam öyküsüne birebir sadık kalmış.

Tolga Yeter ve Eraslan Sağlam, oyuncuyu aktör yapan tutkuyu, seyirciyle olan aşk/nefret ilişkisini ve tabii ki her büyük aktörün bilinçaltında yatan teşhirciyi sahneye getirmeyi başarmışlar. İzleyiciyle oyun başlar başlamaz birebir iletişim kuran, iki saate yakın süreyle de seyircinin dikkatini avucunda tutan, Kean’i sadece bedenen değil, ruhen de çırılçıplak soyan Eraslan’ın yorumu her türlü övgünün üstünde. Kean’in ağzından söylediği Shakespeare’in ünlü tiradlarıysa olağanüstü. Henüz görmediyseniz mutlaka izleyin.