Seni çok bekledik Ornella

Önümüzdeki hafta İstanbul’da Ornella Vanoni rüzgârı esecek. İtalyan pop müziğinin üç büyük divasından biri olan Vanoni, Türkiye’ye ilk kez geliyor. 27 Ocak akşamı İş Sanat’ta hayranları ile buluşacak olan sanatçı, ilerleyen yaşına rağmen hâlâ sesiyle müzikseverleri büyülemeye devam ediyor. Telefon aracılığıyla ulaştığımız Vanoni ile duygusal şarkılarını, birlikte çalıştığı isimleri ve daha önce Gianni Versace ile gezmek için gelip hayran kaldığı Boğaz’ı konuştuk

Cenk ERDEM Sanat
21 Ocak 2015 Çarşamba

İtalyan pop şarkılarına ‘sofistike pop’ tanımını getiren Ornella Vanoni, sanat yaşamına bir aktris olarak 1960 yılında tiyatro sahnelerinde başladı. Vanoni, folk şarkıları ve popüler besteleri kendine has tarzıyla yeniden yorumlayarak ünlü olduğu günlerde, yer altı dünyasına has öyküleri seslendirdiği şarkılar nedeniyle ‘Cantante della mala (yer altı şarkıcısı)’ olarak anılmış.

İlk büyük çıkışını 1963 senesinde Gino Paoli’nin yazdığı ‘Senza fine’ ve ‘Che cosa c’è’ gibi unutulmaz şarkılarla gerçekleştiren Vanoni, ‘Napolitan Şarkılar Festivali’nde birincilik aldıktan sonra Sanremo gibi çeşitli şarkı yarışmalarındaki dereceleriyle ününe ün katarak ve ardı ardına italyan popun divalarından biri olmayı başardı.

‘Una ragione di più’, ‘Un’ora sola ti vorrei’ ve ‘L’appuntamento’ ile şöhretini sağlamlaştıran, duygusal ve zamanı aşan şarkılarıyla tüm dünyada tanınan bu ‘Akdeniz efsanesi’ Türkiye’deki ilk konserini vermeye hazırlanıyor. Şarkılarını ülkemizde Ajda Pekkan ve Nükhet Duru gibi isimlerin Türkçe sözlerle söylediği Vanoni, İtalyan pop müzik dünyasında ‘First Lady’ olarak anılıyor.

70’lerdeki meşhur şarkısı ‘L’Appuntamento’, ünlü Hollywood filmi ‘The Ocean’s Twelve’in soundtrack şarkılarından biri olarak kullanılınca ikinci baharını yaşamaya başlayan Vanoni’nin, 2009 yılında ülkemizde de ünlenen ve tüm dünyada itunes listelerinde bir numara olan şarkısı ‘Perduto’ ayrıca radyolarda da en çok çalınan parçalardan biri olmuştu.

 

 Bir tiyatroda aktrisi iken sizce kariyerinizi bir şarkıcı olarak parlatan ilk adım ne oldu?

Giorgio Strehler ile Milano’da, Piccolo Tiyatrosu’nda sahneye çıkarken bir yandan da pop şarkılarını çok farklı düzenlemelerle söyleyerek işin içine girmiştim bile ama gerçek anlamda bir şarkıcı olarak kariyerimi farklı bir yöne çeken elbette Gino Paoli ile tanışmak oldu.

 Gino Paoli ile tanıştıktan sonra ardı ardına ‘Senza Fine’ gibi büyük hitlere imza atmış oldunuz, sizce müzik birlikteliğinizdeki başarının sırrı neydi?

Gino Paoli, özellikle müzik seçimini bana bırakıyordu ve düzenlemelerde o dönemin pop şarkılarından çok daha kaliteli bir iş çıkarttığımızı düşünüyorum. Ayrıca bir şarkıcı olarak tiyatro geçmişimin dinleyiciye verdiği sofistike bir duruşum vardı ki, bu da benim için bir avantaj oldu.

 

ELEŞTİRMENLER MÜZİĞİNİZİ SOFİSTİKE İTALYAN POP OLARAK TANIMLIYORLAR, SİZ DE HEMFİKİR MİSİNİZ?  

Müziğimi tanımlarken herhangi bir türe sıkıştırmak yerine güzel melodiler ve güzel sözler demeyi tercih ederim, çünkü her zaman repertuarıma iyi parçalar seçmeye özen gösterdim, özellikle bossa nova gibi Brezilya müziklerinin caza daha yakın olanlarını daha çok seviyorum. Bu tarz, sözler de uyumluysa beni hep çekmiştir.

 

 

 Peki, şarkıcılığı oyunculuğa tercih ettiğinizi söyleyebilir miyiz?

Uzun bir süre şarkıcılıkla birlikte oyunculuğu da devam ettirdim ama şarkı söylemek her zaman için en büyük tutkum oldu. 

 Hemen hemen tüm ünlü şarkılarınız çok duygusal; peki, siz de günlük hayatınızda duygusal bir kadın mısınız?

Hem de çok! Özellikle sokaklarda gördüğüm yoksulluğa hiç dayanamıyorum. Hemen her gün dünyada olup bitenlere ve haberlere karşı da çok hassas olduğumu söyleyebilirim. Şarkılarımdaki duygusallık sadece bana ait değil, o güzel şarkılarda Gino Paoli, Luigi Tenco, Fabrizio De Andrè gibi harika İtalyan şarkıcı ve şarkı yazarlarının payı var.   

 Kariyerinizin ilk günlerinden itibaren şarkılarınızı seçerken özellikle nelere dikkat ediyordunuz?

İlk dönemlerimde Gina Paoli ile ya da sonrasında Brezilya’dan müzisyenlerle çalıştığım zamanlarda da özellikle armoniye, tınıya ve sözlere çok dikkat ettim. Özellikle şarkı sözlerinin kendimi ifade ederken ruhumla da uyuşması benim için her zaman çok önemli oldu. Sözler ve müzik uyumlu olmadığı durumlarda özellikle sözlerini değiştirdiğimiz çok şarkı oldu. Söylerken hissetmediğim bir şarkıyı asla seçmedim.

 Türkiye’deki ilk konserinizi 27 Ocak’ta İstanbul’da vereceksiniz; Türkiye’ye daha önce hiç gelmiş miydiniz?

İstanbul’da ilk kez konser veriyor olacağım ama bir tekneyle gezmek için arkadaşlarımla daha önce gelmiştik. İstanbul ve Boğaz çok büyüleyiciydi. Gianni Versace ile birlikte gelmiş ve özellikle Boğaz’a hayran kalmıştık. Ayrıca sonrasında Pamukkale ve Kapadokya’ya da gittik. İstanbul’dan aklımda en çok kalan Boğaz ve o sarayınızdaki ünlü mücevher (Topkapı Sarayı’ndaki Kaşıkçı Elması).