Disiplin üzerine ahkâm

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
24 Aralık 2014 Çarşamba

Disiplin, daha iyi bildiği farz edilen kişilerin ve kurumların altlarına, çalışanlarına, çocuklarına hatta evcil hayvanlarına yarattıkları bir düzen bütünüdür. Eski disiplin anlayışı altların istek ve ilgilerini bastırmaya yönelikti. Sessizliğe, itaate ve pasifliğe önem verilen bu anlayışta olumsuz davranışlar cezalandırılırdı. Daha yeni disiplin anlayışları bir nebze daha kabul edilebilir esnekliğe sahip. Örneğin ‘alt’ın, (öğrenci olsun evlat olsun eleman olsun) isteklerine kulak veriliyor. Çalışkanlık, iş birliği ve yardımseverlik gibi olumlu davranışlar teşvik ediliyor hatta ödüllendiriliyor. (Ama kime göre çalışkanlık? Ve hatta kime göre olumlu davranış?) Ben bu disiplin anlayışını da dayatıcı buluyorum. Hayalimdeki disiplini tasvir edeyim. Benim kurallarıma uyma zorunluluğu yok. Zira benim bir üstünlüğüm yok. Disiplin kurmak, beni sürekli kural koyan, mevzuat yenileyen ve henüz tam kapsanmamış konuları tekrar tekrar detaylandıran kişi konumuna koyuyor. Kurallar fazlalaştıkça kapsanmamış olanları yakalamak ve onları ihlal etmek gibi bir yarış başlıyor. Örneğin İngiltere’de anayasa, yazılı bir doküman değildir, teamüllere dayalı bir işleyiş vardır. Yani, kurumların işleyişi yüzlerce yıllık geleneklere, yasalara ve belgelere göre düzenlenir. Bana da bu şekil cazip geliyor. Kişiler arası disiplinde de az ve öz bir takım temel noktalar belirlendikten sonra disiplin kurmaktan tamamen kaçınmak gerektiğine inanıyorum.

Üst’ün sadece yol göstericiliği olabilir. Çocuklara özellikle kural koymaktan kaçınmak gerek. Sodalı içecek içmek, sigara içmek, bilgisayarda zaman tüketmek, ipe sapa gelmez dizilerle değerli zamanı harcamak ve bilgisayar oyunları oynamak gibi konuların anne ağzından çıkınca yapılmasının bırakıldığı ideal bir dünyada değiliz maalesef. Hatta kısıtlamaların ve yasaklamaların cazibe oluşturduğu ve reaksiyon olarak mutlaka deneme sürecine alındığı bir dünyadayız. Ancak her davranışın bir sonucu olduğuna dair genel fizik kuralını ifade etmekte fayda var. Ve disiplin kurması gereken kişinin bu sonuçlarla ilgili eldeki verileri paylaşması, mümkünse kanıtlayarak açıklaması gerekmektedir. Örneğin bir parça kuşbaşı eti kolalı içeceğe atmış sabaha kadar bekletmiştik, sonucunda etin çürümesini gözlemlemek epey etkili olmuştu.

Yine de yol göstericilik bile alttan gelenin zekâsını küçümsemeyi içeriyor. Mevcut verileri paylaşırken, o verilerin değişkenliğe açık gerçekler olduğu ve karşı görüşe açık olunduğu izlenimini vermek asıl hür disiplindir bana kalırsa. Yol göstericinin dünyasında vakit kaybı gibi görünen eylem, alttan gelenin dünyasında ileriki mesleği için bir ön çalışma olabilir.

Disiplin, teamüllerin görerek benimsendiği fakat bireyce yorumlandığı bir kurallar bütünü olmalıdır. Yani öz disiplin olmalıdır. Ortamların bu sayede etki – tepki kısırdöngüsünden kurtulacağına inanıyorum.

Not: Bu inanışla disiplin kuramı yazıp iki erkek çocuk ve bir köpek büyüttükten sonra, bütün özgüvenimi alt üst eden bebek bir köpek geldi evimize. Ben yine aynı az ve öz kurallı sade yaşantımıza ayak uydurmasını beklerken her tarafı kemiren ve uyarılara aldırmayıp kulağımızı ve saçımızı çekiştiren bu bebek, umarım uzun vadede öz disipline kavuşacak.