Petrol ve terör

IŞİD en son Mısır’da Sina Yarımadası’nda da can buldu. Yerel yönetimlere önem vermeyen, belli bölgeleri kasıtlı veya kasıtsız olarak mahrum bırakan her ülkenin başına gelen Mısır’ın da başına geldi. Mısır’ın İsrail’den devraldıktan sonra Sina Yarımadası’na gereken özeni göstermemesi ve bölgeyi fakir bırakması ister istemez yerel halkın alternatif oluşumlara meyil göstermesine sebep oldu.

Alber NASİ Köşe Yazısı
19 Kasım 2014 Çarşamba

85 dolarlık petrol daha da düşerek yerini 75 dolarlık petrole bırakırken, başta Rusya olmak üzere petrol üreten tüm ülkeler bütçelerindeki gedikle meşgul. Düşen petrol ve hammadde fiyatlarına karşın Avrupa gibi Japonya da resesyonda.

Çin de aslında krizin ve emlak balonunun pençesinde ama Çin Yuanı şaşırtıcı biçimde, diğer para birimlerinin aksine, Amerikan doları karşısında değer kaybetmiyor. Bunun nedenlerine bakıldığında, Çin’in ağırlıklı ticaretinin ABD ile ve ağırlıklı referans para birimi Amerikan doları olduğu görülüyor.

Yuanın ABD doları karşısında değer kaybetmemesi, öte yandan diğer para birimlerinin son altı ay içinde dolar karşısında yüzde 10 oranında değer kaybına uğraması, ABD’nin güçlenmesi veya Amerikan ekonomisinin iyi yönde gittiği şeklinde algılanmamalı. Bu durum daha çok Çin karşısında rekabetçi konumunu kaybeden Avrupa ve diğer ülkelerin bir bakıma maliyet düzeltmesi yapmaları olarak görülmeli. Hammadde ve enerji fiyatlarının da dolar karşısında değer kaybetmesi, Avrupa’da düşen kura rağmen enflasyon riskini yok ediyor.

Euro nereye kadar düşer diye sorarsak, Avrupa göreceli de olsa Çin karşısında rekabetçi oluncaya kadar Euro’nun da değeri düşer denilebilir. İşçilik maliyetleri Çin’deki kadar düşmeyecek olsa da, Euro’nun biraz daha değer kaybetmesi ve söz gelimi ortalama Euro/Dolar paritesinin 1.15 gibi seviyelerde denge bulması durumunda ancak Çin’i yavaşlatacaktır.

Gündemin bir diğer önemli konusu ise terör ve El Kaide’den başrolü kapan IŞİD. IŞİD etki alanını genişletirken, devletlerin de korkusu olmaya devam ediyor.

IŞİD en son Mısır’da Sina Yarımadası’nda da can buldu. Yerel yönetimlere önem vermeyen, belli bölgeleri kasıtlı veya kasıtsız olarak mahrum bırakan her ülkenin başına gelen Mısır’ın da başına geldi. Mısır’ın İsrail’den devraldıktan sonra Sina Yarımadası’na gereken özeni göstermemesi ve bölgeyi fakir bırakması ister istemez yerel halkın alternatif oluşumlara meyil göstermesine sebep oldu.

IŞİD’in sadece Suriye’de kalmaması, kara yoluyla bağlantısı olmamasına rağmen Sina’da kolaylıkla örgütlenmesi, sadece Mısır’ın değil bölgedeki tüm ülkelerin korkusu.  Bunun başında da Suudi Arabistan geliyor. Yüzölçümü, büyük, fakir ve canı sıkılan adam sayısı oldukça fazla olan Suudi Arabistan’ın IŞİD’den korkması son derece doğal. Nüfusunun tamamının Sünni olması Suudi yönetimini rahatlatan bir kriter olmaktan da oldukça uzak. Nihayetinde IŞİD, o veya bu şekilde ezilmekten bıkmış, çıkış yolu arayan, aptaldan ziyade cani ruhlu insanlardan ortaya çıkmış bir insanlar ordusu.

IŞİD katılımcıları arasında Avrupa’nın kasvetli kasabalarından sıkılmış mühendislerden tutun da İngiltere’de tıp okuyan öğrenciye kadar değişik ama zeki insanlar var. Bu tip oluşumlarda güç arttıkça din bahane edilerek yapılan zorbalıkların ve vahşetin dozu da artıyor.

Bir şekilde IŞİD’in zengin veya fakir Arap gençleri arasında moda haline geldiğini hayal edelim. Bir yandan çok zengin ancak aşırı baskıcı bir hayat diğer yandan korku filmlerini aratmayacak boyutta macera ve adrenalin. Yakın gelecekte IŞİD, canı sıkılan birçok Suudi genç arasında popüler olabilir. Tabi bu ister istemez Suudi krallığının sonunu hazırlayabilir. Suriye, Irak, Mısır derken Suudi Arabistan da sıranın kendisine gelmesinden korkuyor. Arap Baharı’ndan sıyrıldım derken, IŞİD’e yakalanmaktan endişe ediyor.