Gücün kaynağı

Alber NASİ Köşe Yazısı
12 Kasım 2014 Çarşamba

Bir önceki yazımda tüm savaşların, oynanan siyasi oyunların para için olduğunu, para uğruna yapıldığını yazmıştım. Aslına bakarsanız, savaşın sadece para için yapıldığını belirtmek doğru ve yeterli bir tanımlama değildi. Tüm savaşlar tek bir şey elde etmek için yapılır; güç. Para da bu bağlamda gücü destekleyen en önemli unsurlarından biri olmakla beraber tek başına bir şey ifade etmez.

Özellikle Ortadoğu’da taraflar senelerce bu güç savaşlarının kurbanı olmuşlar ve olmaya devam etmekteler. Konu güç olmasa neden İran Hizbullah’a, Katar Hamas’a destek çıksın ki? Özellikle Katar’ın Hamas’a destek olmasının altında yatan amaç, bölgesel bir güç olma sevdasıdır. Neden mi? Belki de Kuveyt’in zamanında düştüğü duruma düşmemek için Katar zenginliğinin yanı sıra güçlü olmayı da istemektedir. Dikkat edilirse Katar Hamas’a kol kanat germenin yanı sıra dünyaya açılma telaşındadır aynı zamanda da.

Katar’ın dünyaya açılan penceresi olan Katar Hava Yolları, kendi nüfusuyla bağdaşmayacak bir büyüklüğe sahip. Aynı zamanda Katar’da futbol ne kadar popüler ve ne kadar oynanabilmekte bilinmez ama Katar Dünya Futbol Şampiyonasına da ev sahipliği yapacak. O zaman bu soruyu sormak gerekiyor; Katar veya İran bölgesel güç telaşında olmasaydı acaba Ortadoğu bu kadar kaotik bir durumda olur muydu?

***

Günümüzde büyük güç savaşları Rusya ile ABD ve Çin ile ABD arasında yaşanmakta. ABD ve Avrupa, Kırım’ı bahane ederek Rusya’ya bir dizi ambargo uygulamakta. Bu ambargoların neticesinde yabancı sermaye Rusya’dan hızla kaçmakta. Son birkaç ay içerisinde 100 milyar dolardan fazla para Rusya’yı terk etti.

Rus rublesi birkaç ay içerisinde yüzde 25’ten fazla değer kaybetti. Halk endişe içinde olmasına rağmen, Rus Hükümeti serbest piyasa kurallarının mükemmel şekilde işlemesini ve sanki bu fırtınanın bitmesini beklemekteler. Ruslar ise en düşük gelirlisinden en yüksek gelirlisine kadar –çılgıncasına– ellerindeki Rubleyi en uygun oranla dolara çevirmeye veya gayrimenkule dönmeye çalışmaktalar.

Rezervlerde 700 milyar Dolar nakit olmasına rağmen Rus hükümeti ne ihtiyaçtan fazla döviz satmakta ne de faizleri arttırmakta. Adeta olan biten Rusya’da değil başka bir ülkede oluyormuşçasına kayıtsız beklemekteler.

Doğal kaynaklar açısından son derece zengin olan Rusya yarı mamul ve son mamul açısından ise aynı oranda yetersiz. Neredeyse tüketilen her ürün yurtdışından temin edilmekte. Son senelerde Rus halkı ağırlıklı olarak yurtdışından gelen kaynaklar yardımıyla son derece hızlı bir şekilde refah seviyesini arttırmış ve zenginleşmiş olsa da, özellikle son aylarda yaşananlar, bu zenginliğin bir şekilde geri alınması olarak duruyor. En şaşırtıcı olan ise, tüm bu kötü ekonomik duruma rağmen Putin’e halkın desteğinde bir eksilme olmaması. 

Düşen petrol ve hammadde fiyatları, dünyanın en borçlu ülkesi olan ABD’nin para biriminin diğer tüm para birimleri karşısında inanılmaz hızla değer kazanması bile (son üç ayda yüzde 10’a yakın değer kazandı ve Mayıs 2015’e kadar bu oran yüzde 16’ ya kadar ulaşabilir) aslında Rusya’yı krize sürüklemek için yeterliydi. Bu etkenler Kırım’la birleşince kusursuz fırtınayı yarattı. Rusya bu krizden çıksa dahi, ABD gibi güçlü bir devlet olmadığının farkında artık.

Hatırlarsanız 2008 yılında ABD Doları Lehman Brothers öncesinde başlayan kriz sırasında kısa sürede yüzde 20’ye yakın değer kaybetmişti. Ancak ne ABD hükümeti ne de ABD halkı ellerindeki parayı (zaten ABD hükümetinin elinde fazla para yoktu) panik halinde başka bir para birimine döndürmeyi düşünmedi. Bu durum belki ABD’nin bir ‘güç’ olduğunu göstermeyebilir. Ancak Rusya’nın şu anki durumu aslında rezervindeki 700 milyar dolara rağmen ne kadar güçsüz olduğunun belirgin bir göstergesi.