Bu hafta ağımıza takılanlar

“Geçtiğimiz yıl içerisinde Türkiye’de nefret söylemi tehlikeli boyutlarda arttı. Bu nefret söylemi harekete dönüşebileceğinden dolayı bir tehlike arz etmektedir. Özellikle Yahudi cemaatine karşı nefret söylemi öyle boyutlara ulaştı ki, bu cemaatin bazı mensupları kişisel güvenliklerinden endişe duymaya başladılar.” (…) “Türkiye Yahudilerinin İsrail Devleti’ni kınaması gerektiği fikri gerçekten problemli bir yaklaşımın örneğidir. Çünkü bu istek, vatandaşlığın çifte standartlığını ortaya koymaktadır. Toplum içerisinde belli gruplara özel sorumluluklar yüklenip bu tarz bir beklenti içerisine girilmemelidir. Yahudileri, İsrail Devleti’nin politikalarını reddetmeye çağırmak bir çifte standarttır.” (...) “İşin özü, Türkiye ve İsrail ilişkilerinin kökten kopması bölgedeki hiçbir ülkenin yararına olmayacaktır. Böyle bir durum, ne İsraillilerin, ne Türklerin, dahası ne de Filistinlilerin işine yarar.” LOUİS FİSHMAN – www.researchturkey.org

Diğer
30 Ekim 2014 Perşembe

YAHUDİLERİ, İSRAİL DEVLETİ’NİN POLİTİKALARINI REDDETMEYE ÇAĞIRMAK BİR ÇİFTE STANDARTTIR

Bence, Türkiye Yahudileri, Gezi protestoları ve yolsuzluk skandalının ardından AKP’nin dilindeki nefret söylemini arttırdığının farkındalar. Fakat bu söylemin hedefi konumunda Yahudiler yalnız değiller. Örneğin, Gülen hareketine hitaben, Erdoğan; “kirli suyu temizlemek için onu ya kaynatacağız ya da buharlaştıracağız” demişti. Bir rakibi hakkında hangi lider bu kadar hiddetli bir dil kullanabilir? Ağustos ayında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde, Erdoğan, birçok “çirkin ithamla” karşı karşıya kaldığını, “affedersiniz” kendisine “Ermeni” dendiğini ifade etmişti. Bu söylem, Ermeniler için de oldukça incitici olmalı. Bu gibi örnekler dolayısıyla, Türkiye’deki Yahudiler kendilerini yalnız hissetmemektedir. Diğer bir deyişle, geçtiğimiz yıl içerisinde Türkiye’de nefret söylemi tehlikeli boyutlarda arttı. Bu nefret söylemi harekete dönüşebileceğinden dolayı bir tehlike arz etmektedir. Özellikle Yahudi cemaatine karşı nefret söylemi öyle boyutlara ulaştı ki, bu cemaatin bazı mensupları kişisel güvenliklerinden endişe duymaya başladılar. Peki, bu durum yeni bir Yahudi göçüne sebep olabilir mi? Bence, ana sebep olmasa da diğer sebeplerle beraber bu sonuca ön ayak olabilir. Türkiye’deki Yahudilerin büyük bir kısmı orta-sınıftır ve bence, Türkiye’deki orta-sınıfın içerisinde bulunduğu genel kriz ortamından dolayı ülkeyi terk eden Müslüman nüfustan pek farklı konumda değillerdir. Bu insanlar yurtdışına gidip eğitimlerini tamamladıktan sonra kendilerine; “Niçin geri döneyim? New York’ta, Paris’te gayet iyi bir işim var” diye soruyorlar. Buna ek olarak, Türkiye’deki antisemitizm, bu nüfusun ülkeden ayrılma aciliyetine katkıda bulunuyor. Aslında antisemitizm Türkiye’de her zaman mevcuttu. Fakat bugün, sosyal medya sebebiyle Türkiye Yahudileri bu antisemitist duygulara daha açık durumdalar. Eğer kendinizi bir Türkiyeli Yahudi’nin yerine koyarsanız, Erdoğan İsrail’i Hitler ile kıyasladığında ya da “İsrail akıttığı kanda boğulacaktır” dediğinde, ne kadar rahatsız hissetmiş olacağını anlayabilirsiniz. Bu durumun kesinlikle Siyonizm ile bir ilgisi yoktur, aksine, Hitler’in gerçekleştirdiklerinin bütün Yahudileri hedef almasıyla ve Türkiye’deki birçok Yahudi’nin İsrail’de akrabalarının bulunmasıyla ilgisi vardır. Unutulmamalıdır ki, bölgede daha İsrail Devleti kurulmamışken, 1934 Trakya Olayları ya da 1942’deki Varlık Vergisi sebebiyle göç etmiş olan bir Türkiye Yahudileri topluluğu vardır. Bunlardan sonra önce 1955’teki olaylar sebebiyle ve sonra 1970’teki olaylar sebebiyle İsrail’e Türkiye’den göç gerçekleşmiştir. Bunlardan ayrı olarak, son on yılda göç etmiş olan daha genç bir Türk-Yahudi topluluğu da mevcut. Bu son göç dalgası artık bazı Türk-Yahudi gençlerin Türkiye’de kendilerine uygun ortam bulamadığını göstermektedir. Bu nüfus kendilerine; “Çocuklarımızın bu nefret söylemi ile mücadele etmesi gerçekten gerekli mi?” diye sormuştur. Son olarak, Türkiye Yahudilerinin İsrail Devleti’ni kınaması gerektiği fikri gerçekten problemli bir yaklaşımın örneğidir. Çünkü bu istek, vatandaşlığın çifte standartlığını ortaya koymaktadır. Toplum içerisinde belli gruplara özel sorumluluklar yüklenip bu tarz bir beklenti içerisine girilmemelidir. Yahudileri, İsrail Devleti’nin politikalarını reddetmeye çağırmak bir çifte standarttır.

Louis Fishman

http://researchturkey.org/tr/interview-with-dr-louis-fishman-the-past-and-present-of-turkish-israeli-relations/

 

  • TÜRKLERİN BİLE "TÜRK" KELİMESİNİ KULLANMAKTA TEREDDÜT ETTİRİLDİKLERİ BİR YÜZYILDA, CEPLERİNDE TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİMLİĞİNİ VE VATANDAŞLIK NUMARASINI TAŞIYAN İNSANLARIN, 500 YILDAN FAZLA BİR SÜREDİR YAŞADIKLARI BU VATANA BAĞLILIK DERECESİNİ DAHA GÜZEL NE GÖSTEREBİLİRDİ Kİ...

CUMHURBAŞKANLIĞI forsuna benzeyen bu amblemi ilk defa görüyorum.

Şimdi ay-yıldızlı bu ambleme biraz daha dikkatle bakmanızı istiyorum. Bakalım fark edebilecek misiniz...

Sizi fazla yormadan söyleyeyim. Hilalin içindeki yıldız, Türk bayrağındaki gibi beş köşeli değil, altı köşeli.

Yani Yahudi yıldızı.

Bu amblemi, önceki gün bana e-mail'le iletilen bir davetiyenin üzerinde gördüm.

Bu pazar İstanbul'da önemli bir etkinlik var. Yahudi kültürü tanıtılacak.

Etkinlik broşürünün kapağında çeşitli amblemlerden oluşan bir resim yer alıyor.

Merak edip bir uzmanına sordum.

Neve Şalom Sinagogu'nda kutsal metinlerin saklandığı mihrabın örtüsüymüş.

Osmanlı egemenliğindeki topraklardaki Yahudi cemaatlerinin dini mekânlarında kullanılan amblemlermiş. İslami şekillerden esinlenerek yapılmışlar.

Bir tanesi işte buydu. İslami hilalle, Yahudi yıldızını bir araya getirmiş, çok anlamlı bir desendi.

Davetiyeyi incelerken, yıllardır gözümüzün önündeki bir başka çok önemli ayrıntıyı yeniden hatırladım.

Davet sahibi olarak kullanılan ifade şuydu:

"Türk Yahudileri..."

Kendilerine "Türkiye Yahudileri" deseler kimse yadırgamaz ama bu insanlar yüzyıllardır bu ifadeyi kullanıyor.

Türklerin bile "Türk" kelimesini kullanmakta tereddüt ettirildikleri bir yüzyılda, ceplerinde Türkiye Cumhuriyeti kimliğini ve vatandaşlık numarasını taşıyan insanların, 500 yıldan fazla bir süredir yaşadıkları bu vatana bağlılık derecesini daha güzel ne gösterebilirdi ki...

Ertuğrul Özkök

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/67/Ertugrul-ozkok/81967/uc-bin-kisilik-anketin-sonucu

 

  • "SADECE TAZMİNAT İŞİNİN BİTİRİLMESİ LÂZIM. ONDAN SONRA BÜYÜKELÇİMİZİ GÖNDERİRİZ, İLİŞKİLER NORMALLEŞİR."

"BİZ İsrail ile normalleşme için hazırız" diyor Ankara'da görüştüğüm ismini açıklamak istemeyen üst düzey bir yetkili.

Beni hayli şaşırtan bu cevabı verdiği sorum ise şu: Türkiye, bölgede İran dışında şu anda istikrar sunan tek iki ülke olan Mısır ve İsrail'le ilişkilerini normalleştirmeyi düşünüyor mu?

Yetkili devam ediyor: "Sadece tazminat işinin bitirilmesi lâzım. Ondan sonra büyükelçimizi göndeririz, ilişkiler normalleşir." Peki ya Mısır? "Mısır daha uzun vadeli bir mesele. Biraz zaman alacak. Şu anda ne onlar, ne de biz hazır değiliz."

Bu iki yanıt ise şuna işaret ediyor: Ankara bölgedeki gelişmeler ışığında, bir yeniden okuma yapıyor.

ŞU anda Türkiye-ABD arasında benzeri görülmemiş bir stratejik kopukluk var. İki ülkenin Irak ve Suriye'deki stratejik hedefleri tamamen farklı. ABD defalarca açıkladı. Önceliğinin IŞİD'i yok etmek olduğunu. Ankara'nın öncelikler listesi ise bambaşka: Esad ve PYD.

(...) BÖLGEDEKİ güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik, ülkeleri esnek olmaya ve yeni ittifaklar kurmaya zorluyor. Bu ortamda Türkiye'nin istikrar ve güven vaat eden müttefiklere de, her zamankinden çok ihtiyacı var. Savaş uzadıkça ve derinleştikçe, bu ihtiyaç daha da artacak. İsrail ve Mısır'a kapıların açık tutulması, bu farkındalığın ve esnekliğin göstergesi.

Maksat ise sadece bu bölgesel yıkımdan en az zararı görmek değil. Tüm bu yıkıcılık içinden yapıcı bir güç olarak sıyrılabilmek.

Verda Özer

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/81/Verda-ozer/81962/-39-israil-39-le-normallesme-icin-haziriz-39

 

  • MÜSLÜMAN KÖKENLİ HERHANGİ BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI HANGİ HAKLARA SAHİPSE, GAYRİMÜSLİMLER DE AYNI HAKLARA SAHİP OLMALIDIRLAR

Gayrimüslimlerin sorunları bir türlü bitmiyor. Hâlâ Avrupa’dan 150 sene önce ithal ettiğimiz hukukî statü ile “azınlık” kabul ediliyorlar. Ne Osmanlı’da olduğu gibi “millet sistemi içinde özerk zımmi” sayılıyor, ne modern çerçevede “azınlık hakları”ndan yararlanabiliyorlar. Dahası her politik krizde gayrimüslimler ilk akla gelen provokasyon nesnesi oluyor; rahipleri, yazarları, misyonerleri kolayca katlediliyor. Hıristiyan dünyanın iki büyük kilisesinden biri olan Fener Patrikhanesi’nin Patriğinin “ekümenik” vasfı inkâr ediliyor; cemaat mallarına kuşkulu birtakım yargı kararlarıyla el konulabiliyor; Heybeliada Rum Okulu’nun eğitim vermesine izin verilmiyor; birine yapılacak en ağır hakaret “Ermeni dölü” oluyor; bir Türk’e “Ermeni” dendiğinde kıyameti koparıyor; İsrail Filistinlileri katlettiğinde Türkiye’deki Museviler sorumlu tutuluyor; sağ-muhafazakâr medyada hiç olmadığı kadar antisemitizm yapılıyor. Süryanilerin durumu hepsinden berbat, ne doğru dürüst azınlık sayılıyorlar, ne itibarlı vatandaş olabiliyorlar. Seçme ve seçilme haklarını düzenleyen yönetmelik 2012’de iptal edildiğinden gayrimüslimler vakıflarında yeni yönetici seçemiyor vs.

Bu yüzyıllık sorunların “muhafazakâr bir iktidar” döneminde devam ediyor olması, sanki dinden kaynaklanıyormuş intibaını uyandırıyor. Oysa mevcut uygulamaların tamamı İttihatçıların ve Cumhuriyetçilerin gayrimüslimlere ilişkin tutumlarının ürünüdür; İslam’la ve İslamcılıkla ilgili değildir.

(...) Farklı din ve mezhep gruplarının kamusal hayatı ortaklaşa düzenleyebildiği ve kendi özel, sivil ve medeni farklılıklarını özerk alanlarda koruyup gönlünce yaşayabileceği zamana kadar gayrimüslimler de diğer Müslüman unsurlar gibi “eşit yurttaş” olmalıdır. Müslüman kökenli herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hangi haklara sahipse, gayrimüslimler de aynı haklara sahip olmalıdırlar.

Ali Bulaç

http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/gayrimuslimlerin-islami-haklari_2251380.html

 

 

 

 

 

Netten okumalar

  • MOUİN RABBANİ İLE RÖPORTAJ: İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASINI ANLAMAK VE FİLİSTİN’İN TÜRKİYE’YE BAKIŞI

http://researchturkey.org/tr/interview-with-mr-mouin-rabbani-insights-into-israeli-palestinian-conflict-and-palestines-view-of-turkey/

 

  • SONRASI KOLAY – SONER TUFAN

http://www.demokrathaber.net/sonrasi-kolay-makale,7921.html

 

  • MUSEVİ CEMAATİ'NİN 150 YILLIK YAPILANMASI KONUŞULDU

http://www.bianet.org/bianet/azinliklar/159461-musevi-cemaati-nin-150-yillik-yapilanmasi-konusuldu

 

  • ORTADOĞU’DA GELECEK, PETROL VE DÜZEN – SOLİ ÖZEL

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/1003344-ortadoguda-gelecek-petrol-ve-duzen-1

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/1003559-ortadoguda-gelecek-petrol-ve-duzen-2

 

Netten seyredin

  • MORENİKA - UNA PİESA TEATRALA EN LADİNO

https://www.youtube.com/watch?v=EtttxwQuYjw&list=LLGUv4tUJv2ltaFCEH9Sf5rA