St. Petersburg’da Voltaire’i ziyaret ettim

Tesadüf bu sene de ünlü filozof, şair, tarihçi hatta fizikçi diyebileceğim Voltaire’in doğumunun 320.yıl dönümü idi. Onu ziyaret edip belki bir röportaj yapmak ümidiyle, ikamet ettiği ‘Kışlık Saray’a yani ‘Hermitage’ a gittik.

Sami AJİ Köşe Yazısı
22 Ekim 2014 Çarşamba

Kurban Bayramı’ndan istifade ederek, Kipur çıkışından sonra, St.Petersburg şehrine gittik.

Çar 1. Petro tarafından tasarlanıp ortaya çıkarılan ve Çariçe 2. Katerina tarafından daha görkemli hale getirilen bu tarihi başkent bizi hayran bıraktı.

Tesadüf bu sene de ünlü filozof, şair, tarihçi hatta fizikçi diyebileceğim Voltaire’in doğumunun 320.yıl dönümü idi. Onu ziyaret edip belki bir röportaj yapmak ümidiyle, ikamet ettiği ‘Kışlık Saray’a yani ‘Hermitage’ a gittik.

Kendisine tahsis edilen muhteşem salona yöneldik. Şansımıza o anda başka misafiri de yoktu.

“Bonjour, Monsieur Voltaire et joyeux anniversaire” diyerek yanına yaklaştım. Bana döndü ve yarı alaycı yarı şakacı gülümseyişle:

“Çok teşekkür ederim. Kiminle müşerref oluyorum?” diye cevap verdi.

“Efendim, bendeniz İstanbul’dan geldim; St.Petersburg’u gezmek esas maksadımdı; ama sizinle görüşmek için de can atıyordum.”

“Eh, söyle bakalım St.Petersburg’u nasıl buldun?

“Aziz üstat, asıl ben size soracaktım. Siz, Büyük Petro hakkında büyük bir eser yazdınız. Böyle bir şehri planlayan bir kişi nasıl bir bilgiye, nasıl bir hırsa, nasıl bir vizyona sahipti?

Yine şakacı bir gülüşle, “Cevabı sizin tarihçiler verdi. Petro’ya Deli Petro dediler. Ve belki inanmayacaksın ama her kıyafetli baloda bir deli gibi giyinmeyi çok severdi. Şaka bir yana, 1.Petro müthiş meraklı, her türlü yeniliklere açık ve bazı zanaatları bizzat tatbik ederek öğrenmek isteyen bir kişiydi. Örneğin çok iyi bir gemici ve aynı zamanda gemi inşaatında usta idi. Hollanda tersanelerinde, yeteneğini daha geliştirmek için, iki yıl bilfiil işçi olarak çalıştı. St.Petersburg’da kendi tersanelerini kurduktan sonra, onu sık sık gemilerin üstünde diğer işçilerle yan yana çekiç salladığını görebilirdiniz.”  

 “Büyük Petro, Rusya’yı Batı medeniyetine yaklaştırmayı başarmış ilk çardır. İşe, Avrupa tarzı mimariyle, yine aynı tarzda ve büyük zorlamalarla kabul ettirdiği giyim tarzlarıyla, Avrupa saraylarından kopyaladığı yaşam biçimleriyle başladı. Avrupa’dan hocalar getirtti. Avrupa’ya çok sayıda asil ailelerin çocuklarını yine zorlama ve tehditle gönderdi.

Ardından Rus kilisesinin, halk üzerinde kurduğu baskıyı kırmaya başladı. Rus kilisesi o yıllara kadar sadece dini yönden değil sosyal yönden de inanılmaz bir güce sahipti. Bir düşünün, Kilise herhangi bir Rus’un, ülke toprakları dışına çıkmasının ‘günah’ olduğu dahi fertlere aşılayabilmişti. Böylesine bir teşkilatla ile mücadele herhalde kolay değildi.”

“Eğer yanlış hatırlamıyorsam 1. Petro’ya kadar Rus kadınları da baskı altında idiler.”

“Kesinlikle. O kadar ki bir genç kız eşini ancak evlenme töreni esansında kilisede tanırdı. Daha ilginci, damat gelinine evlenmeden hemen önce gönderdiği hediyeler arasına bir demet sopa sıkıştırırdı. Böylece kıza kendisini nelerin beklediği hatırlatılmış olurdu. Ve maalesef bu pek sembolik bir jest olarak da kalmazdı, hatta o zamana kadar mevcut gelenekler, kocaya karsını öldürme hakkı da vermekteydi.

Petro bu gelenekleri yok saydı ve uyumsuzluk göstermeye yeltenenleri şiddetle cezalandırdı.”

“Şiddet dediniz. Sayın Voltaire, Çar Petro bu yönteme pek sık başvuruyordu galiba.”

“Damarına bastığınız anda yakınında bulunulması pek tavsiye edilmezdi. Evet, şiddete çok eğilimli idi. O kadar ki yıllar sonra, Sevgili Çariçem, 2. Katerina, bana yazdığı mektubunda

Petro’nun çok sinirli kişiliğinin sarayda bir efsane haline geldiğini belirtmişti.

Bence bu karakteri ve eğilimleri, Rusya gibi bir ülkeyi karanlıklardan çekip çıkarmak için kendisine yardımcı olmuştur diyebilirim.”

“Sayın Üstat,  2.Katerina’dan bahsederken birden durgunlaştınız bambaşka bir havaya büründünüz? Ne oldu?”

“1762 yılında tahta geçtikten sonra aramızda yoğun bir mektuplaşma başladı. Kısa bir süre sonra samimiyetimiz arttı; bu samimiyet birkaç yıl sonra aşka dönüştü; 450 kadar mektup teati ettik ama asla birbirimizi görmek imkânı bulamadık. Emin olun onu çok özlüyorum.

Gerçek şu ki Petro ile başlayan yenileşme ve medenileşme hareketleri, 2.Katerina zamanında zirveye ulaşmış ve Rus imparatorluğu herhalde en parlak dönemini yaşamıştır.”

“Müsaade ederseniz günümüze dönmek isterim. Bugünkü Rusya’yı nasıl değerlendirmemiz lazım?”

Hangi coğrafyada bulunursa bulunsun, bir toplumun ilerlemesi mutlaka ve mutlaka, fikir ve düşünce hürriyetinin tam olarak tesis edilmesine bağlıdır. Sınıf ve rütbesi ne olursa olsun, kişi fikir ve düşüncelerini serbestçe açıklamalı ve yayabilmelidir. Aynı zamanda, o ülkede ferdin hak ve hürriyetlerini koruyan bir hukuk sisteminin oluşturması da şarttır. Nihayet din ve devlet işleri kesinlikle ayrılmalı ve insanlar üzerinde herhangi bir dini baskıya müsaade edilmemelidir.”

(Bu ölçülere göre, yalnız Rusya’yı değil tüm ülkeleri değerlendirebilirsin.)

“Son bir sual ve ardından müsaadenizi isteyeceğim. Gördüğüm kadarı ile diğer misafirleriniz kuyrukta bekliyorlar: Tanrı’nın varlığına inanıyor musunuz?”

“Sevgili Dostum, evren denilen bu muazzam ve muhteşem saati anlayabilmek, ancak ve ancak onu imal eden saatçiyi kavrayabilmekle mümkündür.”

Notlar: 1) İtalikle yazılı olan tüm sözler, Voltaire’e ait olup, muhtelif kitap ve mektuplarından alınmıştır.

2) Çariçe 2. Katerina’nın Voltaire’e karşı hayranlığı ve sevgisi o kadar büyüktü ki ölümünden sonra hem Voltaire’in heykelini yaptırmış, hem de onun tüm kütüphanesini (6800 kitap) olduğu gibi satın alıp St. Petersburg’a getirtmiştir.