Ukrayna-Rusya hattında neler oluyor?

Selin NASİ Köşe Yazısı 0 yorum
1 Ekim 2014 Çarşamba

Tüm dikkatimizi Uluslararası Koalisyonun İslam Devleti ile savaşına odakladığımızdan Ukrayna-Rusya arası gelişmeler gündemin yoğunluğu arasında kayboldu.

Oysa tam da bu kışın diğerlerinden daha soğuk geçeceği beklenirken, Rusya ile Ukrayna arasında doğalgaz krizini çözecek çerçeve anlaşma imzalandı. İki ülkenin onayından sonra, Ukrayna yıl sonuna dek Rusya’ya olan borçlarını ödemesi karşılığında doğalgaz alabilecek. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Filmi biraz geriye doğru saralım.

Nisan ayından bu yana yaklaşık üç bin kişinin hayatını kaybettiği Doğu Ukrayna’daki çatışmalarda, Putin yönetimi Rusya yanlısı milisleri önce el altından, sonra göstere göstere destekledi. Rusya sınırından Kızılhaç amblemli konvoylarla, insani yardım adı altında mühimmat taşındı. Daha olmadı, tanklar gönderildi. Bu arada ayrılıkçı milislerin ele geçirdiği ağır silahlarla düşürdüğü yolcu uçağı kelimenin tam manasıyla kim vurduya gitmiş oldu.

Bir türlü önü alınamayan şiddete paralel Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar da kademeli olarak ağırlaştı.

Nihayet 5 Eylül’de Ukrayna’da ateşkes imzalandı. Ancak ateşkesten birkaç gün önce NATO’nun Doğu Avrupa ülkelerine Hızlı İntikal Gücü (Rapid Deployment Force) konuşlandıracağı duyurusunu not etmek gerek.

Ateşkesin ne kadar dayanacağına güvenemeyen Avrupalı devletler, Ukrayna’ya siyasi çıpa atmayı da ihmal etmediler. Tüm bu olayların fitilini ateşleyen Yanukoviç hükümetinin imzalamaktan vazgeçtiği AB ortaklık anlaşmasına 16 Eylül’de imza konuldu. Ancak yine de Rusya’yı küstürmemek maksadıyla serbest ticaret maddelerinin yürürlüğe girişi 2015 sonuna ertelendi.

Başladığımız yere geri mi dönmüş olduk diyebilirsiniz. Gerek nüfus yapısı, gerekse jeopolitik konumu itibariyle yarı Avrupalı yarı Rus kimliği taşıyan Ukrayna’nın, Rusya açısından ayrıcalıklı konumunu idrak eden AB ülkeleri, gerilimi tırmandırmaktan yana değiller. Rusya’nın bunu taviz olarak değerlendirip yayılmacı politikalarına devam etme riski elbette tedirginlik yaratıyor. Ancak gelişmeler Batı ittifakı ile Rusya arasındaki çekişmenin askeri alandan ekonomik alana kayacağına işaret ediyor.

Yabancı yatırımcının piyasalardan çekilmesi ve rublenin değer kaybetmesiyle bir bakıma yaptırımlar Rusya üzerinde etkisini hissettirmeye başladı. Petrol fiyatlarının düşük seviyelerde seyretmesi de Putin’in elini kolaylaştırmıyor. IMF ve Dünya Bankası tahminleri, ekonomik büyümenin gerileyeceği ve 2014 sonuna doğru resesyona girilebileceği yönünde. 

Yaptırımların etkisiyle nakde sıkışan Rus petrol devi Rosneft’in hükümetten destek talep ettiği, bu sebeple emekli fonlarından para aktarımı yapılacağı duyumlar arasında. Ayrıca geçtiğimiz hafta, bünyesinde Rusya’nın en büyük telefon operatörü MTS ve Bashneft petrol şirketini bulunduran AFK Sistema grubunun sahibi Vladimir Yevtushenkov’un yolsuzluk sebebiyle ev hapsine alınması bir diğer kayda değer gelişme. Yolsuzluk bahanesiyle Yevtushenkov’un mallarına el konulacağı ve bu kaynakların Rosneft’a aktarılacağı iddia ediliyor. Bu gelişmeyi Putin çevresindeki oligarklardan bağlılık yemini edenler ve etmeyenler arasında yapılan bir temizlik olarak yorumlamak mümkün.

Diğer bir deyişle Putin kan kusup kızılcık şerbeti içerim görüntüsünde ısrarlı. Ekonomik kuşatmayla başa çıkmak içinse yeni piyasalar yaratma yoluna gidiyor. Örneğin, kendisine yaptırım uygulayan ülkelerle gıda alışverişini bir yıllık süreyle kesen Rusya’nın, gıda alımı için kapısını çaldığı ülke Türkiye oldu.

AB ülkelerinin enerji kaynaklarının çeşitlendirmeye gitmesi ise Rusya’yı Çin’le yakınlaştırıyor. Çin ile imzalanan Doğu Sibirya doğalgaz hattı projesi ve batı yönünde uzanacak Altay hattı projeleri bu görüşü destekler nitelikte. Bu şekilde Çin, fırsattan istifade en uygun fiyattan enerji alımını garantilerken, Rusya da yaptırımlar sebebiyle sıkıntıya giren enerji sahalarında arama çalışmaları için gerekli mali kaynağı sağlıyor.

Karşılıklı ekonomik ilişkiler ve enerji bağımlılığı sebebiyle AB’nin Rusya ile köprüleri yıkmaya niyeti yok. Keza Washington da başından beri askeri müdahaleye taraftar değil. Zaten Suriye ve İran konularında Rusya’nın işbirliğine duyulan ihtiyaç kontrollü olmayı gerektiriyor. Hele bir de İslam Devleti belasıyla mücadele edilirken...

Dolayısıyla, gerek ABD gerekse AB, Rusya’ya itibarlı bir çıkış yolu tanımaya çalışıyorlar. Ukrayna’daki ayrılıkçı çatışmalara desteğin kesilmesi karşılığında, yaptırımların geri alınabileceğinin dile getirilmesi bundan ötürü. Rusya bu fırsatı değerlendirecek mi? Yoksa bedelini halkın ödeyeceği, yüksek dozda batı karşıtı propaganda içeren mücadelesini sürdürecek mi? Siz dilerseniz adını yeni bir soğuk savaş veya soğuk barış olarak koyun. Ancak her iki olasılıkta da, Rusya’nın kendi siyasi çizgisine yakın ülkelerle ekonomik işbirliğini artırması belli bir bloklaşmanın temelini atıyor.

 

1 Yorum