Yine antisemitizm üzerine…

Avrupa’da, Holokost sonrasında antisemitizmin büyük ölçüde yok olduğu doğrudur. Ancak ekonomik krizlerde ve dünyanın bunalım içinde olduğu dönemlerde bu hastalıklı durum güç kazanarak geriye dönmekte ve her türlü ayırımcılığı içerecek şekilde tüm insanlığı tehdit etmeye devam etmektedir.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
17 Eylül 2014 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta BM Güvenlik Konseyi’nin toplantı salonunun iki kat altında antisemitizm konulu bir konferans düzenlendi. İlginç olan bu toplantının BM değil, bazı sivil toplum kuruluşları ve vakıfların öncülüğünde gerçekleşmiş olmasıydı.

Toplantıda söz alan sekiz panelistten biri, İnsan Hakları ve Holokost Enstitüsü Temsilcisi Anne Bayefsky şu can alıcı soruyu yöneltti: “ Yahudi halkının külleri üzerine kurulmuş ve günümüzde antisemitizmin yeniden canlandırılmasına tanık olan BM’nin bu küresel konferansa destek olması gerekmez miydi?” Ve yanıtı yine kendisi verdi: “Ne yazık ki BM günümüzde küresel antisemitizmi cesaretlendirmekten öteye gidememektedir.

Bayefsky, antisemitizmin yükseldiği dönemlerde küresel güvenliğin de tehlikeye düştüğü konusunda uluslararası kamuoyunu uyardı ve IŞİD ile diğer köktendinci kuruluşların yükselişlerinin bunun canlı örneklerini oluşturduklarını ileri sürdü.

2013 yılında, ABD’de yalnız temmuz ayı içinde 66 antisemit olay gerçekleşirken bu yıl aynı dönemde 318 olay kaydedildi. Yine aynı ay içinde ABD’de antisemitizm yüzde 130 artarken Avrupa’da bu oran yüzde 436’ya ulaştı. Gazze olaylarından sonra Almanya’daki pek çok Yahudi karşıtı eylemler üzerine de Angela Merkel geçen pazar Berlin’de Yahudi Merkezi Konseyi öncülüğünde ve on bin kişinin katıldığı ‘Ayağa Kalk! Yahudi düşmanlığı bir daha asla’ sloganıyla düzenlenen gösteride; önceliklerin başında yükselen antisemitizm ile mücadele olduğunu söyledi.

ABD’deki konferansa geri dönecek olursak, konuşmacılardan İsrail’in ABD Daimi Temsilcisi Ron Prosor, günümüzdeki suskunluğun 1930 yıllarını anımsattığını ileri sürdü.

Avrupa’da, Holokost sonrasında antisemitizmin büyük ölçüde yok olduğu doğrudur. Ancak ekonomik krizlerde ve dünyanın bunalım içinde olduğu dönemlerde bu hastalıklı durum güç kazanarak geriye dönmekte ve her türlü ayırımcılığı içerecek şekilde tüm insanlığı tehdit etmeye devam etmektedir.

Bir hikâye yaratılır ve bu hikâyenin doğruluğu sorgulanmadan algı yönetimi sayesinde insanların bu yalanlara inanmaları sağlanır. İşte antisemitizm de kökleri yüzyıllar öncesine dayanan ve Yahudileri her kötülükten sorumlu tutan böylesi bir hikâyedir.

1997’de Malezya Başbakanı ülkesinin parasının değer kaybetmesinden Yahudileri sorumlu tutar.

 İsrail devleti suları zehirlemekle, Yahudi doktorlar Gazze’deki kadınları kısırlaştırmakla, HIV virüsü aşılamakla itham edilirler.

 Hatta Gazze şeridine havadan zehirli çikolatalar atıldığı yönünde haberler dahi basında yer alır.

Japonya’da, 1995 yıkında yayımlanan ve bir milyondan fazla satan ‘Japonlar ve Yahudiler’ başlıklı bir kitapta Rus-Japon Savaşı, Hiroşima, Nagazaki ve AIDS’in yayılmasında Yahudi parmağı olduğu iddia edilir.

Yahudiler dolaylı olarak Holokost’tan sorumlu tutulur. Ernst Nolte gibi bazı yazarlar Hitler’i Marksizme ve Sovyetler Birliğine karşı oluşmuş bir tepki olarak nitelendirirler. Böylece Yahudi kendi gördüğü zulümden sorumlu hale getirilir.

Bu yönde binlerce örnek göstermek mümkün… Yine geçtiğimiz hafta gazetemizin Web sitesinde; “Holokost’u unutmayacaksak Ezidilere de sahip çıkmalıyız” başlıklı bir haber yer aldı. Haberin altındaki yorumlara göz attım. Bu yorumların bilinmesinde fayda görüyorum, en azından başımızı kuma gömmemek açısından…

Biri şöyle yazmış: “Bir de şart koşuyorsunuz; ‘unutulmayacaksa…’ Pis menfaatçiler sizi…”

Bir diğer yorum: “ İsrail’in Filistin’e uyguladığı soykırımı niye yazmıyorsunuz.”

Oysa haberde yer alan sözler ABD’de yaşayan Ezidi Derneği üyesi Ellias Kasım’a ait. Kasım şöyle diyor: “Holokost’u unuttuk mu? Umarım dünya unutmamıştır. Siz Yahudiler bir zamanlar soykırım yaşadınız. Şimdi ise aynı trajediyi biz yaşıyoruz.”

Bu nedenle diyoruz ki sadece antisemitizme değil, İslamofobiye, her türden dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet ayırımcılığına karşı isek Holokost’u anlamak, anlatmak ve ders kitaplarında genç dimağlara öğretmek gerekir.

NOT: RTÜK’ün, Roman Polanski’nin Holokost kurtulanı Yahudi bir piyanisti konu edinen ünlü ‘Piyanist’ filmini gösterdiği için bir TV kanalına uyarı cezası vermesini nasıl değerlendirmek gerekir bilemiyorum. Galiba gündemler ve dünya görüşleri çok farklı…