Uyuşmazlıklarda alternatif bir çözüm: ARABULUCULUK

Arabulucu Av. Yakup Barokas ve Arabulucu Av. Ela Cenudioğlu ile arabuluculuk konusunda merak edilenlerle ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Gazetemiz başyazarlarından Barokas ve Ekonomi Sayfası yazarı Cenudioğlu sorularımızı cevaplayarak konula ilgili olarak bizleri bilgilendirdiler.

Nur ŞAUL BARAKAS Ekonomi
10 Eylül 2014 Çarşamba

Nasıl arabulucu olmaya karar verdiniz?

E.C. Arabuluculuk ülkemizde çok bilinen bir kurum değildi, yeni uygulanmaya başlandı. Ben de dava ağırlıklı çalışmadığım, daha çok hukuki danışmanlık yaptığım için arabuluculuk ilgimi çekti. Çünkü arabuluculuk dava yoluna gitmeden uyuşmazlıkları çözme imkânı veren bir yol.

Y.B. Aslında meslektaşım çok önemli bir noktaya değindi. Hukuk müşaviri olarak danışmanlık verdiğim süre boyunca, yıllardır uyuşmazlıkların sulh yoluyla çözülmesinden yanaydım, hep o yönde çaba gösterdim. Sulh yolunu tercih etmek istemem de arabuluculuğa olan yatkınlığımı ortaya çıkardı.

Kimler arabulucu olabilir? Eğitim süreci hakkında bilgi verebilir misiniz?

E.C. Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra mesleğinde beş yıllık kıdeme sahip kişiler arabuluculuk yapma hakkını kazanıyor. Bunun için belli bir eğitim süreci var. O eğitimi tamamladıktan sonra yazılı sınavı alıyorsunuz. Eğer yazılı sınavı geçerseniz Ankara’da sözlü sınava tabii tutuluyorsunuz. Sözlü sınavı da başarıyla tamamlamanızı takiben Adalet Bakanlığı’nın Arabuluculuk Sicili’ne kaydınızı yaptırabiliyorsunuz. Bizler şu an Sicil’e kaydolmuş durumdayız.

Y.B. Aslında ben bu süreçte kendimi denemeyi istedim. Belli bir yaştan sonra sabah sekiz buçukta başlayan ve akşam altıya kadar süren bir kursu devam ettirebilir miyim diye bakmak istedim. Yıllar sonra sınav heyecanını yeniden yaşadım. Arabuluculuk eğitimi genelde hukuk yönü ağırlıklı olan bir eğitim değildi. Kurslar sırasında öğrendiğim konuları keşke mesleğimin ilk yıllarında öğrenseydim. Mesela bir toplantının nasıl yönetileceği gibi bilgiler herkes için çok yararlı. Empati kurabilmek, öfke kontrolü veya kişilik bozukluklarını değerlendirmek… Bütün bunlar aslında yalnızca hukukçuların değil, her meslek grubundan insanın, özellikle yöneticilerin bilmesi gereken konular.

Arabuluculuk nedir?

E.C. “Arabulucu kimdir? Arabuluculuk nedir?” sorular önemli. Çünkü arabulucu denince insanların aklına avukatlık yapan biri de gelebiliyor. Arabulucu olunca aynı zamanda avukatlık yapmanız da beklenebiliyor. Ancak, arabuluculuğun doğası buna uygun değil. Şu anki düzenlemede hukuki çözüm getirme gibi bir olanak bulunmamakta. Arabulucu, tarafları bir araya getirerek onların ortak bir çözüm bulmasını sağlıyor. Bunu da nasıl yapıyor? Biraz önce değerli meslektaşımın da bahsettiği gibi tarafları anlayarak, sorular sorarak, empati kurarak, onların ihtiyaçlarını göz önüne alarak ortak bir zeminde buluşmalarını sağlıyor. Doğrudan mahkemeye başvurup dava açmak yerine, kendisine başvuran kişilerin kendi çözümlerini kendilerinin üretmesine yardımcı oluyor diyebiliriz.

Y.B. “Arabulucu ne yani?” dendiğinde genelde insanların aklına tahkim yolu geliyor. Tahkime çok benzetiyorlar. Uluslararası tahkim daha çok yabancı şirketlerin koyduğu bir şart oluyor. Cenevre’de veya başka bir şehirde yapılan tahkim son derece pahalı, avukatlar tutuluyor vs. Süreç de uzun oluyor. Tahkimde bir hakem var ve hakemin verdiği karar bağlayıcı. Mahkemede de öyle, hâkim mutlaka hukuki düzenlemelere bakıyor ve bir taraf kazanıyor, öbür taraf kaybediyor. Arabuluculukta ise durum farklı, ortak bir çözüm arandığı için win-win (kazan-kazan) gibi bir durum ortaya çıkıyor. İki taraf da istediği gibi bir sonuca ulaşabiliyor.

E.C. Ayrıca taraflar bir anlaşmaya varmak durumunda da değiller. Böyle bir bağlayıcılığın söz konusu olmaması tarafların daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Çözüm illa ki kanunlara bakılarak alınacak olan kararlar olmuyor. Bir özür, karşı tarafı anlayıp onun ihtiyacı doğrultusunda alınan bir karar veya gelecekteki ilişkilerin daha iyiye gitmesi için bir adım arabuluculukta söz konusu olabiliyor.

UYGULAMA

Uygulamaya başlandı mı?

Y.B. Başlandı. Hâlihazırda Türkiye’de sicile kayıtlı iki bin arabulucu var. İstanbul’da avukat sayısı elli bin. Benim en son takip ettiğim kadarıyla üç yüz elli kadar arabulucuya giden vaka var. Çünkü arabuluculuk sürecine girildiği zaman Adalet Bakanlığı’na bağlı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’na bildiriliyor. Onlar da konu ile ilgili istatistikler çıkarıyor.

Bu uygulamanın avantajları nelerdir?

E.C. Pahalı mıdır, ne kadar sürer? İsterseniz bundan bahsedelim. Pahalılık kavramı elbette kişiden kişiye değişir ancak şunu somut olarak söyleyebiliriz ki bir dava açıp onu yıllarca sürdürmeye çalışmaktan çok daha az masraflı bir süreç. Çok daha kısa bir süreç. Türkiye’nin mevcut adalet sisteminde bir dava yıllar boyunca sürebilirken, arabuluculukta tarafların birlikte kararlaştırdıkları seans sayısı kadar sürüyor. Her seans için Adalet Bakanlığı tarafından belirlenmiş asgari bir ücret var. Tarifeden takip edilebiliyor.

Y.B. Ben de uygulamadan bahsetmek isterim. Davaların pek çoğu sekiz-on yıl sürüyor. Müvekkillerime genelde sulh yoluyla çözüme ulaşmalarını tavsiye ediyorum. Sulh olmadığında avukatlık ücreti, harçlar vs. derken ciddi rakamlar söz konusu oluyor. Oysa arabuluculuğa gidildiğinde çok daha ucuz. Süreler meslektaşımın da belirttiği gibi çok daha kısa. Bir günde de bitebilir, bir ayda da. Bilirkişi masrafı, avukat ücreti veya mahkeme masrafı olmadığından çok daha uygun ve avantajlı oluyor.

Tüm davalar arabuluculuk kapsamında mıdır?

E.C. Tüm davalar bu kapsam dahilinde değil. Tarafların serbest iradeleri ile karar verebilecekleri konularda mümkün oluyor. Yani, kamu düzenini ilgilendirmeyen konularda taraflar arabulucuya gidebilir. Bunun dışında tarafların sözleşme konusu yapamayacakları durumlarda arabuluculuk uygulanamıyor. Örneğin, nüfus kaydına ilişkin davalarda, ceza davalarında, çocukların velayetine ilişkin davalarda uygulanmıyor.

SONUÇ VE BAĞLAYICILIK

Süreç sonunda ulaşılan anlaşma bağlayıcı mı?

Y.B. Taraflar bu sürece kendi arzusu ile katılırlar. İki tarafın da isteklerine uygun bir çözüm ortaya çıktığında bir anlaşma yapılıyor. Bu ortak çözümü içeren anlaşmayı mahkemeye sunarak şerh almak mümkün. Şerh alındığı zaman bu anlaşma sanki bir mahkeme kararıymış gibi uygulanabiliyor.

E.C. Prensipte iradilik esas olduğu için öyle bir mecburiyetleri de yok. Şu da genelde merak ediliyor: “Arabulucuya gittik, anlaşamadık, sonra ne olacak?” Sonunda taraflar anlaşmaktan vazgeçebilirler ve dava açmaya da karar verebilirler.

Y.B. Bir de gizlilik prensibine de temas edelim, çünkü önemli. Olay mahkemeye intikal edince birçok şirketin ticari sırrı ortaya çıkabiliyor ve ticari itibarının zedelenme riski oluyor. Yabancı şirketler veya aile şirketleri bunu istemeyebiliyor. Arabuluculukta ise, konuşulan hiçbir şeyin açıklanması mümkün değil. Bu alternatif çözüm birçok şirket tarafından tercih sebebi olacaktır.

E.C. Kesinlikle. Kanun ve yönetmelik de gizlilik prensibini öyle bir şekilde düzenliyor ki, gizlilik arabulucunun yanında çalışan kişileri, stajyeri, sekreteri vs. dahi kapsıyor. Ayrıca, arabuluculuk faaliyeti sırasında hiçbir şekilde fotoğraf çekilemiyor, ses ve görüntü kaydı yapılamıyor.

Arabuluculuğun Türkiye’de yaygınlaşacağına inanıyor musunuz?

E.C. Umutluyum. İnsanlar bunun daha az masraflı ve kısa süren bir yöntem olduğunu gördükçe ve bir hukuki sorun çıktığında illa ki hemen mahkemeye gidip dava açmaya gerek olmadığını anladıkça yayılacağına inanıyorum. Belki kısa vadede değil ama orta ve uzun vadede daha çok bilineceğini düşünüyorum. Zamanla arabulucular da artıyor, meslektaşlarımız sınavlara girmeye devam ediyor. Ayrıca, arabuluculuğun daha çok bilinmesinin sağlanması için dernekler kuruluyor, konferanslar vs. de düzenleniyor.

Y.B. Aslında arabuluculuk dünyada uygulanan bir sistem. Örneğin, Japonya’da çok yaygın… Olayların yüzde yetmişinde arabulucuya gidiyor ve bu şekilde çözümleniyor. Avrupa ülkelerinde ve ABD’de de oran daha düşük olsa da geniş bir uygulama alanı var. Aslında bu eski bir müessesenin modernleşmiş hali. Bizde bile otuz, kırk yıl önce iki tüccar arasında bir sorun olduğunda “Bu işi o çözer” denilen birtakım itibar sahibi tüccarlara gidilip onların sorunu çözmesi beklenirdi. Bir uzlaşma kültürü var oldukça, arabuluculuk zamanla elbette yayılacaktır.