İmroz, Cide, Moldava

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
3 Eylül 2014 Çarşamba

Büyükannelerimizin döneminde Rum kadınları ev işlerinde yardımcı olarak çalışırlardı. Çoğu İmroz, Bozcaada ya da Girit’ten gelirdi.

Hem becerikli, hem de çalışkandılar. Baktığım albüm sayfalarında her olayda farklı önlükler kullandıklarını gördüm. Yardımcı ve aynı zamanda yatılı kadınlar sayesinde evin küçük çocukları da Rumca konuşmayı öğrenirlerdi. Zaman içinde çalışanların çoğu Avustralya’ya göç etti. Gittikten sonra bayramlarda ev halkına tebrik kartı atmayı hiç ihmal etmediler. O denli de sadıktılar.

***

Zamanla köylü de olsa görgülü diyebileceğimiz söz konusu yardımcıların yerini Anadolu’dan gelen bir kesim aldı. Çoğu Kastamonu’nun Cide tarafındandı. Ailelerini köyde bırakıp çalışmaya gelirlerdi. Kalacak yerleri olmadığından yatılıydılar. Zaten o zamanlar başka türlüsü düşünülemezdi.

Bizim tarzda yemek pişirmeyi evin büyük hanımından öğrenirler, ara sıra köy usulü mantı da açarlardı. Evin her türlü işinin yanı sıra çocuklara da göz kulak olur, boş zamanlarında ‘melmeket’e yollamak üzere kazak örerlerdi. Köye gitmeleri gerektiği zaman da yerlerine güvendiği bir akrabalarını getirirlerdi. Bu ‘teyze’ veya ‘abla’ların en güzel tarafı, çalışmak için geldikleri evlerde uzun yıllar kalmaları ve güvenilir olmalarıydı.

Bu zaman aralığı annelerimizin bizleri büyüttüğü ve yaşıtlarımın evliliğinin ilk on senesini kapsar.

O dönemden sonra Cide’li aileler birikimleriyle ‘taşı toprağı altın’ İstanbul’da ev satın almaya başladılar.

Böylece ‘yatılı abla’ dönemi son buldu ve ‘gelip gitmeli’ gündelikçi devri başladı.

***

Sonra olanlar oldu; dünya fazla küçüldü. Rusya’da komünist rejimin son bulmasıyla, birçok ülke bağımsızlığını ilan etti.

İnsanlar çaresiz bir şekilde komşu ülkelerde iş aramaya başladılar. Kimi eğitimliydi, kimi değil. Türkiye’ye ilk gelenler Moldovlardı. Ardından Rus, Özbek, Ermeni ve Türkmenler ulaştı. Evlerde yatılı personel olarak çalışmaya başladılar. Lisan sorun olduysa da zamanla ortak bir dil geliştirildi. Gelenlerin bir kısmı huzursuzluk yarattıysa, bir kısmından da çokça öğrenildi.

***

Yaz sonunda, kışın kullanılmak üzere bazı otları toplar kuruturum. Defne, biberiye, kekik, nane ve melisa bunların başlıcaları. Biberiyeyi yemeklerde kullanırım. Oysaki komşuda çalışan ‘ithal’ yardımcı biberiyeyi kaynatıp su sıcakken gargara yapıldığında boğaz ağrısını hemen kestiğini söyledi. Ardından buruna on kez deniz suyu çekildiğinde öksürüğün son bulduğunu anlattı. Kadın şifalı otlar konusunda uzman. Bu yardımcılar da başka bir ekol. İhtiyaç dâhilinde her türlü yeniliğe açık olunuyor. Ama gene de eve gelen her yardımcıyı ‘Ayşe’ ya da ‘Fatma’ diye çağıran anneannem dönemindeki personeli özlüyorum.