CIA’in paralı askerleri

‘CEHENNEM MELEKLERİ’ serisinin en dinamik filmi olan üçüncüsünde eski tüfek aktörlerin resmi geçidini izliyoruz

Viktor APALAÇİ Sanat
27 Ağustos 2014 Çarşamba

Üçlü bir senarist ekibinin içinde yer alan Sylvester Stallone, döneminin birçok oyuncusuna kısa roller yazmış. Bazı ünlüler için yazılmış ısmarlama sahneler filmde yama gibi duruyor. İyilerle kötülerin bildik ve nereye varacağı sürpriz barındırmayan mücadelesi, her anı tahmin edilebilir senaryosuyla, filmi gösterişli ama içi boş bir aksiyon yapıyor. Bruce Willis’in yerine alınan Antonio Banderas filmin komedi yükünü üstleniyor. Filmin açılış sekansı ile (hayali bir ülke olan Azmenistan’daki) final sahnesi Avustralyalı yönetmen Patrick Hughes’a sinemasal hünerini sergileme fırsatını sunuyor. Kötü haber: serinin dördüncüsü yolda.

Kısır bir sinema haftasında, vizyona giren filmler arasında yazmaya değer tek filmin ‘Cehennem Melekleri 3’ olduğu için sıkıntı içindeyim.

Sinema sanatını sevdirmek, az bilinen 3.dünya ülkelerinin sivrilmiş filmlerine yer vermek, popüler ve popülist filmlerden uzak durmak gibi prensiplerimi bu hafta uygulayamadığıma üzgünüm. Hele iki hafta üst üste ‘Atilla Marcel’ ve ‘Ben, Kendim ve Annem’ gibi iki müstesna Fransız filmi, iki başyapıtı yazdıktan sonra ‘Cehennem Melekleri 3’ü yazmaya mecbur kalmak acıklı bir durum.

Bizde ölü mevsim muamelesi gören yaz mevsimi Amerika’da en iddialı, gişede en çok hâsılat getirmesi düşünülen sinema sezonudur. Vasat sayılabilecek, serinin ilk iki filmi müthiş bir hâsılat yapınca ‘Cehennem Melekleri 3 / The Expendables’ yapımcıları tarafından yaz sezonuna saklandı. Biz de aynı gün vizyona girdi.

İlk filmi, projenin fikir babası Sylvester Stallone 2010’da çekmişti. 2012’deki devam filminde Stallone yönetmen koltuğunu Simon West’e bırakmıştı. Kadrosuna sansasyonel isimler katan serinin üçüncü ayağında yönetmenliği Patrick Hughes üstleniyor. Üçlü bir senarist ekibinin içinde yer alan Sylvester Stallone, döneminin birçok eski tüfek oyuncuları için kısa kısa roller yazmış. Arnold Schwarzenegger,  Wesley Snipes gibi ünlü oyuncular için yazılmış ısmarlama sahneler filmde yama gibi yapıştırılmış duruyor.

İyilerle kötülerin bildik ve nereye varacağı sürpriz barındırmayan mücadelesi, her an tahmin edilebilir senaryosuyla, filmi gösterişli ama içi boş bir aksiyon yapıyor.

Hollywood’un eski tüfeklerinin canlandırdığı, çoğu sarkık kaslı, altmışlı yaşlarını sürdüren erkek kahramanlar serinin bu en dinamik filminde olağanüstü aksiyon sahnelerine imza atıyor.

Bu anlamsız kalabalık oyuncu gövde gösterisine renk katmak için ‘Görevimiz Tehlike’ serisini akla getiren bilgisayar dehası bir genç ekip ilave edilmiş. Serinin ikinci ayağında kendini tekrarladığının farkına varan senaristler, ana karakterlere genç aktörlerden takviye yapmışlar. CIA’in pis işlerini yapan paralı askerler olarak tarif edilebilecek Cehennem Melekleri’ni senaryo ölümsüzleştiriyor.

ANA KARAKTERLERE GENÇLERDEN TAKVİYE

 

Mafyaya karşı, topuyla, tankıyla, helikopteriyle saldıran, hayali bir ülkenin ordusuna karşı kahramanlarımız hep ayakta kalıyor. (Ayıp olmasın diye bir yaralı var).

Ancak düşman, mafya olsun, tam teşekküllü bir ordu olsun, Cehennem Melekleri karşısında yüzlerce ölü veriyor, hep hezimete uğruyor.

Film, izleyicisine ‘Aksiyon sahnelerinin göz kamaştırıcı görselliği ile yetinin. Akıl-mantık aramayın’ diyor.

Eski kadrodaki Bruce Willis’in yerine bu üçüncü filmde yer verilen Antonio Banderas (Meksikalı geveze haydut rolünde) filmin komedi yükünü üstleniyor.

Mickey Rourke, Eric Roberts, Jean-Claude Van Damme, Chuck Norris’ten boşalan yerler ise Wesley Snipes, Harrison Ford gibi ağır toplarla dolduruluyor.

Filmin tek artısı, kazanan ile kaybedenin sürekli değişmesi. Film ortasında biter gibi oluyor; Cehennem Melekleri’nin zaferini ilan edeceğini beklerken, düşmanın akıllı bir hamlesi ile filmin heyecan tansiyonu diri tutuluyor.

Filmin konusunu kısaca özetleyelim: Barney Ross (Sylvester Stallone),Christmas(Jason Statham) ve Cehennem Melekleri ekibi açılışta Mogadishu’da kale gibi korunan bir hapishaneye götürülen Doc’u (Weley Snipes) içinde bulunduğu trenden kurtarır. Müthiş bir akrobasi eşliğinde helikopterden trene indirilen paralı askerlerin olağanüstü zekâsı ve becerisi, filmde sıra dışı aksiyon sahneleri izleyeceğimizin habercisi olur.

Ekibin kurucularından, eski dava arkadaşı Conrad Stonebanks’ın (Mel Gibson), CIA yöneticisi Max Drummer (Harrison Ford) tarafından düşmana atom silahları satan karanlık bir tüccar olarak teşhis edilmesiyle, ekibin yeni hedefi ortaya çıkar. CIA Barney’den Stonebanks’in canlı olarak yakalanmasını talep eder. Yaşlılardan oluşan ekibini bu insan avı için emekliye çıkaran Barney, yetenekli bir genç kadroyla işe koyulur. Bir önceki işinde Barney’in öldürdüğünü sandığı azılı silah tüccarı, kötü Stonebanks Afrika’daki diktatörlere silah satmaktadır.

STALLONE’NİN BURUŞUK SURATINA TAHAMMÜL ETMEK İŞKENCE

Takımına daha hızlı, genç ve teknoloji meraklısı kişileri katan Barney müthiş bir mücadele sonrası azılı silah tüccarını ele geçiriyor. Ancak saatindeki verici sinyalleriyle götürüldüğü yeri açığa çıkaran Stonebanks adamları tarafından kurtarılıyor.

‘Tecrübeli’ çekirdek kadrosunu da yanına alan Barney, CIA’in de desteğiyle hayali bir üçüncü dünya ülkesi olan Azmenistan’a sığınan silah tüccarının peşine düşüyor.

Son görev, Cehennem Melekleri’nin en kişisel savaşını klasik-eski tarz ile ileri teknoloji uzmanlığı arasında geçen bir çarpışmaya dönüştürecektir.

Nepal’de başlayıp, Çin ve Arnavutluk’ta devam eden, Amerika’ya da uğrayan bu macera, hayali bir ülke olan Azmenistan’da terk edilmiş, yıkıntı halindeki muazzam bir binada noktalanıyor. Açılış sekansı ve final dâhil birçok sahnede Avustralyalı yönetmen Patrick Hughes sinemasal hünerini sergileme fırsatını buluyor.

Yaşlılar için nostaljik tatlar içeren film, iki kuşağın işbirliğini ustalıkla işlerken yeni yetme seyircilere de hitap ediyor. Nefes kesici aksiyon sahnelerinin neredeyse tümünde yer alan, ‘Rocky’ ve ‘Rambo’dan sonra, bu yaşında ‘yıkılmadım, ayaktayım’ mesajı veren Sylvester Stallone’nin buruşuk suratına tahammül etmek, benim için işkenceden farksızdı.

Ancak aksiyon filmlerinin aranan aktörü CIA ajanını canlandıran Harrison Ford’u, müthiş bir ‘Kötü Adam’ kompozisyonu çizen Mel Gibson’u, Almodovar filmlerindeki performansını akla getiren Antonio Banderas’ı çok beğendim.

 

 

The EXPENDABLES 3

Yön: Patrick Hughes, Sen: Sylvester Stallone – Creighton Rothenberger- Katrin Benedik, Müz: Brian Tyler, Oyuncular: Sylvester Stallone – Jason Statham – Harrison Ford – Arnold Schwarzenegger  – Mel Gibson – Wesley Snipes – Dolph Lundgren – Randy Couture – Antonio Banderas – Victor Ortiz – Ronda Rousey – Glen Powell – Jet Li