Bu hafta ağımıza takılanlar

Yüzlerce yıldır buralı olan bu insanlar; bizler ise, tüm bu asılsız suçlamalarla nasıl mücadele edeceğimizi şaşırıyoruz. İlk akla gelen, ilk yapılan “vatan, millet, Sakarya” dörtlüklerine sarılmak oluyor. Sadakat bağlarımızı birilerinin gözüne böyle sokuyoruz. RİTA ENDER – BİANET.ORG/BİAMAG

İzak BARON Diğer
7 Ağustos 2014 Perşembe
  • İSRAİL DEVLETİNDEN BAHSETMEK İSTEYEN BİRİ, BİR YAHUDİ BULDUĞUNDA HİÇ ÇEKİNMEDEN “SİZ” DİYE HİTAP EDEREK ORTA DOĞU HAKKINDAKİ SÖZLERİNE BAŞLAYABİLİYOR. “BİZ BURALIYIZ” İÇERİKLİ CEVAPLAR KARŞISINDA İSE, BAZEN BU CEVABI VEREN-VERMEK ZORUNDA KALANLAR DA UTANIYOR

Sayıları 17.000 civarında olup hepsinin, hepimizin zengin, “işini bilen”, korkak, acımasız, şeytan, lobici, “fitne satan” ve iyi pozisyonlarda duran insanlar olmadığını anlatmaktan yorulduğumuz bu insanlar, biz, Türkiye’den gitmiş olacak, olacağız. Yerlerimiz dolacak belki ama yokluğumuz boşluk yaratacak. Mutlaka yaratacak çünkü kimse vazgeçilmez değil ama, kimsenin yerini de bir başkasıyla doldurmak mümkün değil…

Mümkün olan halleri içinde hayat devam edecek. Burada hayat her zamanki kargaşası, iniş-çıkışları ve tüm duygu yoğunluğu ile sürerken, Türkiye’deki, Yahudi düşmanlığı bitecek mi?

...

İsrail’in gerçekleştirdiği Gazze Operasyonu karşısında, Türkiyeli Yahudilerin yine bu vatana aidiyetleri sorgulanıyor ve İsrail’e bağlılıkları-bağlı olma olasılıkları lanetleniyor. “Bunlar İsrailli”, “orduya para gönderiyorlar”, “gerekirse İsrail’e gider savaşırlar da”…

Yüzlerce yıldır buralı olan bu insanlar; bizler ise, tüm bu asılsız suçlamalarla nasıl mücadele edeceğimizi şaşırıyoruz. İlk akla gelen, ilk yapılan “vatan, millet, Sakarya” dörtlüklerine sarılmak oluyor. Sadakat bağlarımızı birilerinin gözüne böyle sokuyoruz.

Sokmak zorundayız da çünkü birileri sürekli kapıyı yumrukluyor: Sinagogların önüne gelip, tehditkar şekilde bağırıyorlar, yaşadığımız mahallelerde gamalı haç ve Hitler portreli t-shirtleriyle dolanıp çocukların gözlerinin içine bakıyorlar. Özellikle sosyal medya üzerinden gönderilen mesajlarla sürekli küfür edip, oy kullanma hakkımız olmadığından doğal olarak seçmiş de bulunmadığımız yabancı bir devletin hükümetinin kararlarını ve daha kötüsü vicdansızlıklarını bizim suçumuz olarak algılıyor ve adlandırıyorlar. Ve gerçekten onurumuzu kırıyorlar.

Gazze’de yüzlerce insan acımasız şekilde öldürülürken, İsrail halkı Hamas’tan da savaştan da bıkmış ve ciddi anlamda yılmışken, bizim burada “kırılan onurumuz”dan bahsetmemiz lüks oluyor. Haysiyetten bahsetmek şımarıklığa dönüşüyor. Fakat nefret söylemleri en çirkin haliyle devam ediyor. İsrail devletinden bahsetmek isteyen biri, bir Yahudi bulduğunda hiç çekinmeden “siz” diye hitap ederek Orta Doğu hakkındaki sözlerine başlayabiliyor. “Biz buralıyız” içerikli cevaplar karşısında ise, bazen bu cevabı veren-vermek zorunda kalanlar da utanıyor.

Çünkü insan kendine soruyor: Buralı olmasam ve burada bulunmayı seçsem, o zaman bu saldırılar haklı mı olacaktı? Amerikalı bir Yahudi’nin mesela, Türkiye Cumhuriyeti devletinden aldığı tüm izin belgeleri, çalışma ve yaşama izni ile hukuka ve devletlerarası antlaşmalara uygun olarak burada Yahudiliğini saklamadan huzurla yaşama hakkı yok mu?  Zaten pek matah olmayan “Yahudi”nin ancak yerlisi mi makul bulunmak zorunda?

Rita Ender

http://bianet.org/biamag/toplum/157482-farz-edelim-ki-biz-yahudiler-turkiye-den-gittik

 

  • BİR YANDA ERDOĞAN KARŞITLIĞI, DİĞER YANDA SİZLERE TRAKYA POGROMUNU, VARLIK VERGİSİ’Nİ, 6-7 EYLÜL’Ü YAŞATMIŞ, VAKIF MALLARINIZA HAYASIZCA EL KOYMUŞ BİR DEVLET ANLAYIŞI… BİR YANDA MÜSLÜMAN ALERJİNİZ, DİĞER YANDA KILCAL DAMARLARINDAKİ ANTİSEMİTİZMİ HİSSETTİĞİNİZ BİR KABA MİLLİYETÇİLİK. HANGİSİNİ TERCİH EDECEKSİNİZ?

Azınlıklar devletin altında ezildiler ama kendilerini de bir türlü Müslümanlarla eşit görmediler. Dolayısıyla AKP’nın taşımakta olduğu ihtilalci değişim sürecinde halen çözemedikleri bir ikilemle karşı karşıya kaldılar. Bunu somut olarak Sözcü gazetesi örneği üzerinden anlatmak mümkün… Bugün azınlıkların büyük çoğunluğu, ama Yahudi cemaatinin neredeyse tümü Sözcü okuyor. Erdoğan’a hakaretleri ezberleyerek ve aralarında paylaşarak biriktirdikleri öfke ve nefret duygusunu günlük olarak tazeliyorlar. Oysa sorsanız AKP hükumetlerinin bugüne dek en azınlık yanlısı iktidar olduğunu da söylerler! Ama ortada birkaç yüzyıl geriye giden bir Müslüman alerjisi ve gizli aşağılaması var. Bu nedenle Sözcü tarihsel bir psikolojik ihtiyaca cevap veriyor.

Derken Gazze olayı patlıyor ve gülünç olsa da Sözcü İsrail ile Erdoğan’ın ‘yandaş’ olduğu tezini işlemeye başlıyor. Tabii Erdoğan’a olan hakaretlere İsrail’e ve zımnen Yahudilere yönelik olan daha beterlerini ekleyerek… Bir yanda Erdoğan karşıtlığı, diğer yanda sizlere Trakya pogromunu, Varlık Vergisi’ni, 6-7 Eylül’ü yaşatmış, vakıf mallarınıza hayasızca el koymuş bir devlet anlayışı… Bir yanda Müslüman alerjiniz, diğer yanda kılcal damarlarındaki antisemitizmi hissettiğiniz bir kaba milliyetçilik. Hangisini tercih edeceksiniz? Yoksa bir tercihte bulunmayıp, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ederek kendinizi her geçen gün daha damardan Tayyip Erdoğan ‘çirkinlemesine’ mi maruz bırakacaksınız?

Azınlıkların ve özelde Yahudi cemaatinin ikilemi bu topluma yabancı durmalarıyla, yerliliğe direnmeleriyle ilgili… İçten içe kendimizi büyük görmenin bizleri nasıl küçültebileceğinin işareti. Kendi anlam dünyanda bir başkasını horlamanın vazgeçilmez bir kimliksel niteliğe dönüşmesi, kendini zalimin elinde oyuncak kılmayla sonuçlanabiliyor. Böylece şu veya bu gazetenin ya da söylemin ‘tüketicisi’, belki de müptelası oluyoruz. Birilerini çirkinleştirme arzusu, dönüp dolaşıp insanı tarihsel bir çirkinliğin parçası yapabiliyor…

Etyen Mahçupyan

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/etyen-mahcupyan/azinliklarin-en-hakiki-sorusu/haber-329074

 

  • İSRAİL’İN SALDIRGANLIĞINI GÜYA KINAMAK ADINA ANTİSEMİT TEPKİLER YAYGINLAŞIRKEN, “ZENGİN, YERLİ, YANİ BİZDEN OLMAYAN, İÇTEN İÇE MÜSLÜMANLARI AŞAĞILAYAN YAHUDİ” PORTRESİ ÇİZEBİLMEK, AYMAZLIK DA DEĞİL, OLSA OLSA MAHÇUPYAN’IN İÇERİSİNE YUVARLANDIĞI KARANLIĞIN ZİFİRİLİĞİNE İŞARET EDİYOR

Zor, biliyorum ama “AKP’nin taşımakta olduğu ihtilalci değişim süreci” gibi ifadelere takılmayıp azınlıklarla ilgili yerleri dönüp yeniden okumakta yarar var. Mahçupyan, devletin gayrimüslim azınlıklara karşı sicilinin en hafif tabirle bozuk olduğu, gayrimüslim topluluklar karşıtı söylem ve eylemlerin hâlâ yaygın olduğu ve bunların çoğu zaman da hükümet (sadece şimdiki hükümet değil elbet, hemen her hükümet) nezdinde şu ya da bu biçimde korunup kollandığı bir ülkede, azınlıkların kendilerini Müslümanlardan üstün gördüğünü iddia edebiliyor. Sadece “üstün gördüklerini” de değil, Müslümanları “gizlice aşağıladıklarını”, bir “Müslüman alerjisine” sahip olduklarını da yazıyor, atlamayalım. Bu ifadelerinin memlekette zaten yaygın olan azınlık karşıtlığını daha da kaşıyacağını düşünmüyor olması mümkün değil. İnsanın bu aymazlık karşısında, işin içinde Mahçupyan da olsa, afallamaması cidden zor. İsrail’in saldırganlığını güya kınamak adına antisemit tepkiler yaygınlaşırken, “zengin, yerli, yani bizden olmayan, içten içe Müslümanları aşağılayan Yahudi” portresi çizebilmek, aymazlık da değil, olsa olsa Mahçupyan’ın içerisine yuvarlandığı karanlığın zifiriliğine işaret ediyor. Mahçupyan tipi “entelektüel cesaret”, çoğunluğu (“Müslüman kitle”) azınlık topluluklara karşı kışkırtmak anlaşılan.

(Muhtemelen beyhude yere olacaktır ama) Mahçupyan’a bir öneriyle bitirmek en iyisi belki de. En yakın kütüphaneye gitsin ve 6-7 Eylül pogromunun hemen öncesindeki veya Varlık Vergisi günlerindeki, yahut 1964’te Yunan uyruklu Rumların sürgün edilmesi sırasındaki gazeteleri iyice bir “tarasın”. Gayrimüslimlerin yerlileşmediği, “milli bünye” içerisinde erimediği, millete yabancı kaldığı ve dolayısıyla da Türk milletini hakir gördüğü şeklindeki argümana sıkça rastlayacaktır. Hele hele meşhur “Türklüğü tahkir” suçlama ve davalarına baksın. Orada yazısının temel argümanı olan bu “milleti hor görme/aşağılama” temasının azınlıkları sindirmek için zamanında nasıl tepe tepe kullanıldığını görecektir.

Mahçupyan’ın yazısını (bizde artık kullanılmaktan cılkı çıkmış) Stockholm sendromuyla falan izah etmek mümkün değil. Mahçupyan onu kaçırmış olanlara hayranlık duyan bir rehine falan değil çünkü. (İlla bir teşbihle bitireceksek) Mahçupyan’ın yazısı, Nazi toplama kamplarına tıkılmış Yahudileri “denetlemekle” görevlendirilmiş (yine o kamptan) mahpusları, uyguladıkları baskı açısından çoğu “kraldan çok kralcı” (SS’ten çok SS” demek gerek) olan “kapo”ları hatırlatıyor. Zira kapoların kendilerini “göstermek”, diğer kamp mahkûmları gibi olmadıklarını vurgulamak için SS’leri diğer mahpuslara karşı kışkırtmaktan geri durmadıkları söylenir. Azınlıkları bilmem ama Mahçupyan’ın “en hakiki sorusu”, bir “kapo” olarak hatırlanmak isteyip istenmeyeceği herhalde…

Foti Benlisoy

http://fotibenlisoy.tumblr.com/post/93778567704/az-nl-klar-n-degil-mahcupyan-n-en-hakiki-sorusu

 

  • TÜRKİYELİ MUSEVİLERİN KONUYLA ALAKASI YOK EY AHALİ. İSRAİL HÜKÜMETİNE DOKUNACAK, ONLARI YIPRATACAK TEPKİLER GÖSTERELİM

Museviler demedim, dikkat ediniz. İsrail!

Daha doğrusu, kafayı yediğini düşündüğüm, bugün itibariyle ülkelerinin adını, tarihte kara bir sayfaya, kanlı harflerle yazdırmayı özenle başarmış bulunan İsrail hükümeti!

Gazze’de yaptıkları insanlık dışı ve asla unutulmayacak bir skandal! Dünyada birçok Musevi de olan bitenler yüzünden utanç, isyan ve daha da korkuncu, İsrail’e öfkenin yarattığı bir tehlike içinde.

Sürekli “Konuşuluyor, bağırılıyor ama bir şey yapılmıyor” diyoruz. Sen yap kardeşim! Mesela, hiç gitmedim, artık hayatta da İsrail’e turist olarak gitmem. İsrail mallarını da araştırıp satın almayacağım. İsrail’le çalışan şirketler de, şimdiye kadar ticareti kesmedilerse, talep olmayınca kesecekler mecburen. Naif mi buldunuz? 75 milyon yaparsa naif olmaz, bir etkisi olur!

Bir zamanların ‘Fransız malları almayalım’ boykotu gibi bir şey değil bu. Hem artık sosyal medya var, hem de bu konu iki ülke arasında bir sorun değil, yeryüzünde vicdanı olan tüm insanları ilgilendiriyor. Turizm ve ticaret konusunda İsrail’e tavır koyma çağrısı, dünya çapında yayılırsa, etkisi büyük olur. Justin Bieber Türkiye’ye gelsin konulu hashtag’i bile dünyada TT yapan arkadaşlar, hadi göreyim sizi!

Türkiyeli Musevilerin konuyla alakası yok ey ahali. İsrail hükümetine dokunacak, onları yıpratacak tepkiler gösterelim.

Gülse Birsel

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/141/Gulse-Birsel/41420/Atin-bir-kahkaha-ustunde-durmayin

 

  • SİZLERİN VE MARİO LEVİ ARKADAŞIMIZIN UĞRADIĞI HER TÜRLÜ “AYRIMCILIK”, “PROTESTO” EYLEMİNİ LANETLİYORUM. BU OLAYLARDAN HİCAP DUYUYORUM. AMA YAZIP ÇİZMEKTEN FAZLA BİR ŞEY GELMİYOR ELDEN…

Sevgili Stella evet biz aynı mahallenin, aynı çokkültürlü İstanbul’un çocuklarıyız.

Doğup büyüdüğümüz İstanbul ile bugünün İstanbul’u, birbirlerine artık neredeyse tümüyle “yabancı” şehirler; bu nedenle biz de kendi “geçmişimiz”in yabancısıyız artık. Öyle ki geri dönüp baktığımda, “O anılar benim olabilir mi? Bunları bu kentte ve burada yaşamış olabilir miyim?” diye düşünüyorum bazen ve “Geçmiş bıraktığın yerde mi hâlâ” sorusunu sorgulayan bir Amin Maalouf romanının içinde yaşıyormuş gibi hissediyorum...

Sizlerin ve Mario Levi arkadaşımızın uğradığı her türlü “ayrımcılık”, “protesto” eylemini lanetliyorum. Bu olaylardan hicap duyuyorum. Ama yazıp çizmekten fazla bir şey gelmiyor elden…

Çocukluk yıllarımızda yaşadığımız o barış içinde yan yanalık ve hoşgörü ortamı, bir serap gibi sanki bizden hep uzaklaşıyor.

Nilgün Cerrahoğlu

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/100979/Cocuklugun_Ulkesini_Yitirmek....html#

 

  • BİR ŞEYLER ANLADIĞIMI FARK EDİNCE, “ÖZÜR DİLERİM” DİYOR, “BEN ARAP DEĞİLİM!” SORSAM AYIP OLACAK AMA BEN SORMADAN O “YAHUDİ’YİM” DİYEREK SÜRDÜRÜYOR. “NE VAR BUNDA” DİYE SORUYORUM. “HERKES SİZİN GİBİ DEĞİL Kİ” DİYE YANIT VERİYOR. İÇİM BURKULUYOR

Gökçeada’da bir balık lokantasındayım. Masalar kalabalık. Arada bir lokantanın arka tarafındaki televizyona gidiyor, canlı yayımlanan futbol maçına bakıyorum. Televizyonun önündeki iki kişilik koltukta genç bir adam oturuyor. Gide gele aramızda bir futbol ahbaplığı kuruluyor. Adı Samir’miş. Alışmadığım bir ad, soruyorum. Arap’ım diyor. Devre arasında havadan sudan, derken siyasetten konuşuyoruz. Ahbaplığımız ilerliyor. Genç adam sıkıntılı, sesinden anlıyorum. Bir şeyler anladığımı fark edince, “Özür dilerim” diyor, “ben Arap değilim!” Sorsam ayıp olacak ama ben sormadan o “Yahudi’yim” diyerek sürdürüyor. “Ne var bunda” diye soruyorum. “Herkes sizin gibi değil ki” diye yanıt veriyor. İçim burkuluyor.

Genç adam korkuyor. Kim bilir neler yaşamış? Kalkıyor, kalkarken “Ayrılmayın, sizi eşimle tanıştıracağım” diyor. Biraz sonra yanında ikisi genç kadın, biri kendi yaşlarında bir erkekle geri dönüyor. Bana yanındaki eşini ve arkadaşlarını tanıştırıyor. Hep birlikte bir şeyler içiyoruz; giderek sohbet koyulaşıyor. İsrail’in Gazze’ye saldırmasından sonra yaşamları dar edilmiş İstanbul’da. Anlatıyorlar, onlar anlattıkça midem kasılıyor. Çareyi hiç kimsenin kendilerini tanımayacakları Gökçeada’ya kaçmakta bulmuşlar. Kendilerini Arap olarak tanıtıyorlarmış.

Nasıl davranacağımı, neyi nasıl söyleyeceğimi bilemediğim bir durum!

Bu genç insanlar Sefarad Yahudileri. İspanya’nın 1492’de Yahudileri kovmasıyla dönemin Padişahı 2. Beyazıt’ın çağrısıyla Osmanlı topraklarına gelip yerleşen Sefaradların torunları. Bu topraklardaki tarihleri 500 yılın üzerinde. Birçoğumuzdan daha fazla Türkiyeliler. Mario Levi’den söz ediyorum. Birtakım kendini bilmez rezillerin Türkçenin en usta yazarlarından biri olan sevgili dostum Mario’nun kitaplarına boykot çağrısı tuz biber ekmiş korkularına.

Deniz Kavukçuoğlu

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/100981/insanliktan_Cikma_Halleri.html#

 

  • İSRAİL, İNŞAAT MALZEMELERİ TEDARİĞİNE, 2008 VE 2012 OPERASYONLARINDAKİ YIKILAN EVLERİN TEKRARDAN İNŞAATI İÇİN İZİN VERDİKTEN SONRA FARKETTİ Kİ, HAMAS YETKİLİLERİ BU MALZEMELERLE ŞERİDİ TEKRAR İNŞA ETMEK YERİNE, İSRAİL'LİLERE TERÖR ESTİRMEK VE ONLARI KATLETMEK AMAÇLI BİR TÜNELLER AĞI KURMAKLA MEŞGUL OLDULAR. MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK YAHUDİ'Yİ KATLETMEK İÇİN!

Hamas'ı küçük görmekten vazgeçin. Defalarca İsrail'i yok etmenin tek amaçları olduğunu beyan ettiler.

İsrail'liler, nam-ı diğer Yahudi'ler, ölmeli. Gitmeli değil, yaralanmalı değil, ölmeli. ÖLMELİ. Aynı zamanda, daha önce birileri tarafından kısa ve öz biçimde ifade edilen uzunca anlatmama gerek olmayan mevzu; füze yoksa, çocuk ölümü de YOK! Basit değil mi? Daha açıklayıcı olmak gerekirse, Füze yoksa, İsrail'in yok olması için çağrı yoksa, abluka yok. Ha, bir de bilmeyenleriniz için söyleyeyim, bu şiddet sürecinde bile, İsrail Gazze'yi yeniden her gün 100 ton gıda ve ilaçla takviye etmiştir. Ne yazık ki inşaat malzemeleri konu dışıdır. İsrail, inşaat malzemeleri tedariğine, 2008 ve 2012 operasyonlarındaki yıkılan evlerin tekrardan inşaatı için izin verdikten sonra farketti ki, Hamas yetkilileri bu malzemelerle şeridi tekrar inşa etmek yerine, İsrail'lilere terör estirmek ve onları katletmek amaçlı bir tüneller ağı kurmakla meşgul oldular. Mümkün olduğu kadar çok Yahudi'yi katletmek için! Ama yine de neden bu ufak detaylara takılalım ki? Gördüğünüz üzere Şeytan ufak detaylarda gizli.

Beni tanıyan, gerçekten tanıyan, herkesin bileceği üzere, İsrail politikalarını gürültülü bir şekilde eleştirmişimdir. Özellikle son 5 yıl içinde, başka bir deyişle Netanyahu zamanını ele aldım. İsrail'li liderleri son beş yılda İsrail-Filistin konusuna mantık çerçevesinde bir son getirmekte çok yavaş kaldılar. Bu benim görüşüm ve eminim ki İsrail'de birçok kişi yanlışın diğer tarafta, Filistin yönetiminde, olduğunu iddia ediyordur. Buna rağmen, biz İsrail'lilerin ve de Filistin'lilerin buradan yapıcı bir ders çıkarması gerekir. O da statükonun bütün kötülüğün temeli olduğu gerçeğini görmektir.

Fakat Gazze’de yaşanan durum bu değildir.

Bugün Gazze'de olan müdafa amaçlı bir savaştır. Bu durum, Hamas'ın gün be gün, durmaksızın, İsrail vatandaşlarını terörize etmek için attığı roketlerin engellenmesi için, uzun menzilli füzelerin ve kurulan yeraltı tünelleri aracılığıyla sızacak hain terör saldırı tehditlerinin önlenmesi amacıdır. Binyamin Netanyahu hakkında ne eleştirim olduysa, omurgasının olmadığı yönünde ve zor kararlar alma yetisinin eksikliği konusundaki bütün söylediklerimi geri alıyorum, en azından bu spesifik durum ile ilgili. Bu çatışmadaki yönetimi tam olarak kusursuzdur. Sakin ve kesin bir şekilde davranmakta ama aynı zamanda mantık çerçevesi dahilinde bir hedef belirlemektedir ki, bu hedef de Gazze tarafından İsrail'deki hayat standardının düşürülmesini engellemektir. Kendisi ve ekibi bunu Hamas yüzünden gerçekleşecek olan sivil kaybını minimuma indirmeye çalışarak gerçekleştirmektedirler. (Tekrar: Bu bir yazım yanlışı değil. Bir gerçek. Buna karşı çıkanların olacağından eminim.)

İşin kısası, sivil ölümlerinin sona ermesi için tek yapılması gereken füze atımlarının durdurulmasıdır. Yani Hamas füze atmazsa İsrail’de karşılık vermeyecek. Bunu hatırladınız mı?

Atakan Metin

http://www.gazeteport.com.tr/yazar/30/atakan-metin/4701/yahudi-seyi

 

  • TÜRKİYE'DEKİ YAHUDİ CEMAATİ NEFRET FÜZELERİNİN YAĞMURU ALTINDA. BİRÇOĞU ÜLKEYİ TERK ETMEYİ GÖZDEN GEÇİRİYOR VE BAŞKA YERE TAŞINMANIN PLANLARINI YAPIYOR. BUNUN ETNİK TEMİZLİKTEN ÖTEYE KALIR BİR YANI YOK

Yeni Akit gibi zehirli yayınlar Julius Streicher'in (Hitler’in yayın organı Alman Nasyonal Sosyalist Nazi Partisi Der Strimer'in editörü) yüzünü kızartacak dilde söylemlerde bulunurken, Türkiye'deki aydınlık insanlar nerede? "Yahudiler - dünyanın belası" gibi söylemlerin karşısındaki öfke nerede? Nefret suçuna karşı olan o mükemmel yasalar nerede? Neden yerine getirilmiyor? Türkiye'deki Yahudi cemaati nefret füzelerinin yağmuru altında. Birçoğu ülkeyi terk etmeyi gözden geçiriyor ve başka yere taşınmanın planlarını yapıyor. Bunun etnik temizlikten öteye kalır bir yanı yok. Türkiye'deki arkadaşlarıma sesleniyorum, açık görüşlü ve bu tarz söylemleri görmezden gelmeyen Türk insanını çağırıyorum. Türkiye'nin anti-semitizme, ırkçılığa ve nefrete (bu arada sadece Yahudi'lere karşı değil, aynı zamanda Ermeni'lere, Rum'lara, Kürt'lere, Alevi'lere, Süryani'lere ve diğer azınlık gruplara karşı) çatı olmaması görüşünde olan Türk'leri çağırıyorum. Son olaylar Türk'lerin kendilerine aynada çok iyi bakmaları gerektiğine dair bir işaret çünkü benim durduğum yerde resim hiç iyi görünmüyor ve kalbimi kırıyor. Daha önce bahsettiğim gibi Türkiye bütün kalbimle sevdiğim bir yer. Bu arada, kendim dahil olmak üzere İsrail'lilerin de kendilerine aynada iyice bakmaları ve internetteki nefret söylemlerini gözden geçirmeleri gerekmekte. Nefret, nefreti doğurur.

Son olarak, ana sözümü tekrarlamam şart. Bugün Gazze'de, Filistin'liler, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere, kendi seçtikleri Hamas tarafından ölümle yargılanmaktadırlar. Gazze'den gelen resimler çok fena ve bunu sadece söylemek olsun diye değil gerçekten hissettiğim için söylüyorum. Bu çatışmanın sonucu olarak ölen her çocuk beni içten içe parçalıyor. Ama füze yoksa, ölen çocuklar da yok. Basit değil mi?”…

Atakan Metin

http://www.gazeteport.com.tr/yazar/30/atakan-metin/4705/yahudi-seyi

 

  • HAMAS’IN MEŞRUİYETİNİ EROZYONA UĞRATMAK AMACIYLA SİVİLLER İÇİN HAYATI ÇEKİLMEZ HALE GETİRME FİKRİ KISA VADEDE PARLAK GİBİ GÖRÜNEBİLİR. OYSA DÜNYADAKİ ÖRNEKLER BUNUN UZUN VADEDE PEK İŞE YARAMAYACAĞINI SÖYLÜYOR

Anlaşılan İsrail İstihbaratı Hamas konusunda gerçekçi bir analiz yapamamış. Eğer analiz gerçekçi olsa idi, İsrail, Lübnan savaşında yaptığı askeri hatayı tekrarlamazdı. Askerleri savaş alanına parça parça sürmezdi. Bu bir anlamda yangını söndürmek isteyen itfaiye şefinin olaya yanlış ekipman ve kadroyla müdahalesine benziyor. Yanlış kararlar serisi ve büyüyen bir yangın. Oysa Hizbullah’la savaşın ardından da benzeri gelişme yaşanmış, İsrail kamuoyu ve askeri profesyoneller bunu çok eleştirilmişti.

Bu kadar yıkım ve kayba rağmen Hamas’ın ayakta kalması istihbaratın tahminlerinin ötesinde bir hazırlığa sahip olduğunu ve bunu İsrail istihbaratından gizlemeyi başardığını gösteriyor. Anlaşılan hazırlık sadece şehirlerde ve yerin altında yapılmamış, halk iyi örgütlenmiş ve gizlilik sağlanmış. İsrail’in yedekleri silah altına alması sürprizlerle karşılaştığını gösteriyor.  

Hamas’ın meşruiyetini erozyona uğratmak amacıyla siviller için hayatı çekilmez hale getirme fikri kısa vadede parlak gibi görünebilir. Oysa dünyadaki örnekler bunun uzun vadede pek işe yaramayacağını söylüyor.

Nitekim ABD askeri istihbaratının şefi, General Michael Flynn, birkaç gün önce yaptığı bir açıklamada; Hamas’ı yok etmenin iyi bir fikir olmayacağını, yerini daha radikal grupların alabileceğini söyledi.

General haklı. Çünkü Hamas, adresi belli ve toprağa bağlı bir hareket. Oysa yerini alabilecek yeniler, “seyyar” ve daha da radikal olabilirler.

Ali Nihat Özcan

http://www.milliyet.com.tr/israil-in-bitmeyen-savasi/siyaset/ydetay/1919342/default.htm

 

  • SÖZ KO­NU­SU YA­HU­Dİ­LER OL­DU­ĞU İÇİN SÖY­LÜ­YO­RUM: ON­LAR BU ÜL­KE­NİN SA­Hİ­Bİ­DİR!..

Tay­yip İs­ra­il’­e ba­ğı­rıp ça­ğır­dık­ça, top­lu­mu İs­ra­il yö­ne­ti­mi­ne de­ğil İs­ra­il hal­kı­na kar­şı kış­kırt­tı­ğı­nın far­kın­da de­ğil!..
Bu ger­gin­lik, do­ğal ola­rak Ya­hu­di va­tan­daş­la­rı­nı­zı da et­ki­li­yor…
Ba­zı ken­di­ni bil­mez ah­mak­lar yaz­dık­la­rıy­la söy­le­dik­le­riy­le nef­ret su­çu iş­le­me­ye baş­la­dı­lar bi­le…
Tay­yip çık­mış, “Ya­hu­di va­tan­daş­la­rı­mız bi­zim te­mi­na­tı­mız al­tın­da­dı­r” di­yor!..
Sen kim­sin de Ya­hu­di va­tan­daş­la­rı­mız se­nin te­mi­na­tın al­tın­da ola­cak?..
Sen si­ya­set­çi­sin, bu­gün var­sın ya­rın yok­sun!..
Bu ül­ke­de ya­şa­yan Ya­hu­di, Rum, Er­me­ni, Sür­ya­ni, Türk, Kürt her de­ği­şik et­nik kö­ke­ne men­sup ve her de­ği­şik inan­ca sa­hip in­san­lar ana­ya­sa ve ya­sa­la­rın te­mi­na­tı al­tın­da­dır­lar!..
Her Türk va­tan­da­şı hu­ku­kun ko­ru­ma­sın­da­dır!..
Söz ko­nu­su Ya­hu­di­ler ol­du­ğu için söy­lü­yo­rum: On­lar bu ül­ke­nin sa­hi­bi­dir!..
Ül­ke­nin ger­çek sa­hip­le­ri­nin se­nin ko­ru­man al­tın­da ya­şa­ma­sı­na hiç ge­rek yok!..
Ye­ter ki sen top­lu­mu ay­rış­tır­mak­tan vaz­geç ve gö­re­vi­ni iyi yap!..

Mehmet Türker

http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/mehmet-turker/tren-sov-565561/

 

  • BUNU NORMAL GÖRÜYORSAK IRKÇILIK DA SUÇ OLMAKTAN KOMPLE ÇIKSIN ARTIK BU MEMLEKETTE; YAPILAN SON ANKETLERE GÖRE ÜLKENİN %70'İ ANTİSEMİT (İRAN'DA %55 MESELA), KALAN YAHUDİ NÜFUSU DA 17 BİN CİVARINDA NASILSA, 'REEL POLİTİKA' DERİZ, GEÇERİZ. "ZATEN DİNİMİZ BÖYLE EMREDİYOR"U DA EKLEDİK Mİ, HERKESLER BAYILIR, "AA NE GÜZEL DİNMİŞ" DERLER, SAYEMİZDE TÜM DÜNYA HİDAYETE ERER(TABİ YAHUDİLER HARİÇ)..

Şimdilerde Yahudi vatandaşlarımız korku içinde, ibadethanelerine gidemiyorlar, isimlerini çekinerek söylüyorlar. Onlara saldırmak(sözle veya fiili) İsrail devletinin Filistin'de yaptıklarına asla muadil olamaz, olmamalı. Yapılan yüzlerce tehditkar, aşağılayıcı telkin, sosyal medya paylaşımı, makale ve demeçten bir iki örnek vereyim (küfürlere yer vermiyoruz) ;

İHH başkanı: "İsrail'in bu şımarıklığını durduracak tek bir yer var. O da Türkiye'deki Yahudi cemaatidir. İsrail'in parasının çoğu Türkiye'deki Yahudiler'indir(!)(…) Bu Yahudi cemaati bir an önce harekete geçip İsrail'in şımarıklığını durdurmalı. Yoksa burada insanların hiç istemediği sonuçlarla karşılaşırız(…) Ve hatta çok açık söylüyorum Mescid-i Aksa'nın oraya şu yaştaki, bu yaştaki insanlar giremez diyorlar. Biz de sinagogların önüne insanlar mı yığalım? Çıkıp bir çocuklarımızı göndermiyoruz ve Siyonizm'in bu katliamını da benimsemiyoruz desinler. Aksi takdirde dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse rahat edemez. Çünkü gençleri tutamıyoruz artık…"

1453 Karaman Gençlik Spor Kulüp Başkanı: “Türkiye’deki Yahudilere sesleniyorum, 5 saat içinde Türkiye’yi terk edin… Çoluk, çocuk, kadın, yaşlı size 5 saat veriyoruz, Türkiye’den defolun(…) İsrail denilen aşağılık ırk dünyanın gözü önünde çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden silahsız insanları katlediyor. Dünya buna seyirci kalıyor. Bu ırk dünyadaki bütün insanlara tehdittir. Bu savaş bütün Müslümanların ve bizim savaşımızdır. Biz de varız bu savaşın içinde. Hastalıklı bu ırk geçmişinde yaşadıklarından dolayı psikolojisi bozuk, beyni ve ruhu arızalı, ruh hastası aşağılık ırk bir an evvel ateşkes çağrılarına uymalı. Aksi taktirde dünyadaki bütün ülkeler Filistin'e asker yığmalı. Eğer bu önlem alınmazsa aşağılık İsrail ve Türkiye'deki Yahudiler bunun bedelini ağır ödeyecek. Bunun sorumlusu da İsrail olacak. Siz yaşatmıyorsanız biz de sizi yaşatmayacağız. Müslümanların canlarını alıyorsanız sizin de canlarınız güvende olmayacak. Bizim sevdiklerimiz kan ağlıyorsa sizin de yüzünüz gülmesin(…) Yüce Allah 'Kahhar' sıfatıyla dünyanın başına bela olan bu aşağılık ırkı kahretsin, İnşaallah."

Bunu normal görüyorsak ırkçılık da suç olmaktan komple çıksın artık bu memlekette; yapılan son anketlere göre ülkenin %70'i antisemit (İran'da %55 mesela), kalan Yahudi nüfusu da 17 bin civarında nasılsa, 'reel politika' deriz, geçeriz. "Zaten dinimiz böyle emrediyor"u da ekledik mi, herkesler bayılır, "Aa ne güzel dinmiş" derler, sayemizde tüm dünya hidayete erer (tabi Yahudiler hariç).. Atalarımız bunu sevgi ve hoşgörüyle yapabilmişlerdi ama onlar ne biliyorlardı ki? Öte yandan "Filistinliler zaten 1. dünya savaşında bizi arkadan vurmuştu"cular da var… Biraz utanalım Ya Hu, biz bu hale nasıl geldik? Evlatlarımızın beyinlerine din diye kin ve ırkçılık aşılamışız yakın tarihimizde. Şimdi, nefret sarmalına kapıldık, lanetle ateşe odun atmadayız. Akıl tutulması yaşıyoruz. İnsanlar ölüyor, "BARIŞ" diye haykıracağımıza, "biraz da ötekiler ölmeli ama" ya da "müstahaklar" söylemlerine prim yaptırıyoruz. Yazıktır, günahtır! Fırsatçı nifakçılara artık cevaz vermeyelim lütfen, kendimiz için, Allah rızası için. Haklılık davasına tarafgir olmadan, akan kanı durdurmaya yönelik, insani yanımızla hareket edelim önce bir.. Muhammed el-Emin gibi bilsinler bizi, hakemlik sorsunlar bizden… Öyle hizmet edelim insanlığa, kol kanat gerelim mazlumlara! Ama anlaşılıyor ki müminler de artık azınlıktır bu coğrafyada, Allah yardımcımız olsun! Medet Ya Rabb'ül Alemin! Biz kendimize zulüm ediyoruz…

Musa Dede

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/167/Musa-Dede/39663/Zulume-zulum-elde-var-zulum-Ah-su-Yahudiler

 

  • BÖYLE BİR ORTAMDA İKİ BAKANIN ÇIKIP “ANTİ-SEMİTİZM KÖTÜ BİR ŞEYDİR” MEALİNDE AÇIKLAMALAR YAPMASI YETERLİ DEĞİL. IRKÇILIK, SAĞ-SOL, AKP-CHP ÇEKİŞMESİNE İNDİRGENEMEYECEK KADAR CİDDİ BİR SORUN. ZAMAN KAYBETMEDEN PARTİLER-ÜSTÜ BİR KONSENSÜSLE BU TÜR SÖYLEMLERİ KULLANANLARIN, YENİDEN ÜRETENLERİN CEZALANDIRILMASINI SAĞLAYACAK YASAL DEĞİŞİKLİKLERİN YAPILMASI GEREKİYOR

Sorun, Yıldız Tilbe gibi popüler bir ismin Hitler’i öven bir tweet atması değil, 1.84 milyon takipçili Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in onu destekleyen tweetler atması ve bundan ötürü herhangi bir cezai kovuşturmaya uğramaması;

Yeni Akit’in “Hitler’i özlüyoruz” temalı bulmacası değil, bu gazetenin başyazarının Başbakan’ın uçağından inmemesi;

Türkiye’yi yakından tanıyan bir akademisyen olan Louis Fishman’ın Haaretz’de yayımlanan son derece dengeli yazısı üzerine Bilecik Üniversitesi’nden başka bir akademisyen Ali İhsan Göker’in Fishman’ı açıkça toplama kampına göndermekle tehdit etmesi, bu kişinin hala görevinin başında olması;

AKP’nin resmi yayın organı Yeni Şafak’ta İbrahim Tenekeci isimli bir yazarın Nurettin Topçu’ya atıfla “Yahudinin zayıf noktası paradır”, “Yahudi terör örgütü İsrail” gibi nitelemelerle dolu yazılar yazması;aynı gazetenin televizyonlarda da sıkça boy gösteren, hedef göstermekle nam salmış başka bir yazarı Cem Küçük’ün “İshak Alaton çıkıp Netanyahu’ya net tavır almalıdır” diye isim vererek ünlü bir işadamına işaret etmesi.

Böyle bir ortamda iki bakanın çıkıp “Anti-semitizm kötü bir şeydir” mealinde açıklamalar yapması yeterli değil. Irkçılık, sağ-sol, AKP-CHP çekişmesine indirgenemeyecek kadar ciddi bir sorun.

Zaman kaybetmeden partiler-üstü bir konsensüsle bu tür söylemleri kullananların, yeniden üretenlerin cezalandırılmasını sağlayacak yasal değişikliklerin yapılması gerekiyor.

Türkiye bir süredir iktidarıyla, muhalefetiyle ateşle oynuyor zaten. Ama ırkçılık başka ateşlere benzemez; yaktı mı, insanı değil, insanlığı yakar.

UMUT ÖZKIRIMLI

http://www.diken.com.tr/agora/bizde-irkcilik-olmaz/

 

  • TÜRKİYE’DE YAŞAYAN VE MÜSLÜMAN OLMAYAN VATANDAŞLAR –BİLİYORUM SANA HİÇ ÖYLE GELMİYOR AMA- BU ÜLKENİN ÇOCUKLARI. İSTER KABUL ET, İSTER KABUL ETME, İSTER TEPİN, İSTER HAYKIR, BU BÖYLE. BU ÜLKENİN SAHİBİSİN YA SEN, O “DEFOL” DEDİĞİN VATANDAŞLAR DA EN AZ SENİN KADAR BU ÜLKENİN SAHİBİ.

Ortaköy’deki sinagoga yumurta atanlar, yazar Mario Levi’ye linç kampanyası başlatanlar...

Konsolosluk önü bura, bu da İsrail malı” diye İlham Koman’ın Akdeniz heykelini tahrip edenler...

6-7 Eylül olaylarını sosyal medyada yeniden canlandırma sevdasına kapılmış olmalılar.

İnsanın bu kadar cahil kalabilmesi, gözlerine perde inebilmesi, hayatı bu kadar çarpık okuyabilmesi için hakikaten ilmek ilmek işlenmiş, cehaletinin sağlamlaşması için büyük çaba harcamış olması gerekir.

Ne biçim insanların arasında yaşıyoruz, cehaletin zaferi ne boyuta erişmiş, nasıl bir körlük bu; hislerimi yazıya dökmekte zorlanıyorum.

Adam İsrail devletine tepki gösterecek, ancak Yahudi düşmanlığı imkanı bulduğu için Türkiye’deki Yahudileri protesto ediyor.

Cehaletin her türlüsünü gördük ama bu kadarı artık “pes” dedirtiyor.

...

Türkiye’de yaşayan ve Müslüman olmayan vatandaşlar –biliyorum sana hiç öyle gelmiyor ama- bu ülkenin çocukları. İster kabul et, ister kabul etme, ister tepin, ister haykır, bu böyle.

Bu ülkenin sahibisin ya sen, o “defol” dediğin vatandaşlar da en az senin kadar bu ülkenin sahibi.

Böyle cümleler kurmak bile saçma, manasız... Bir elmaya bakıp “Bu bir elmadır, aksini iddia eden?” demek kadar manasız hem de ama bunları bile yazdıracak hale getirdiniz.

“Kimi, ne hakla, nereden kovuyorsun?” derler kör cahil arkadaşım.

“Sinagoga niye yumurta atıyorsun, a akılsız” derler.

O saldırı görüntüleri, zavallı bebecikler, İsrail’in canlarını aldığı o oyun yaşındaki küçücük çocuklar aklına “Türkiye’deki Yahudileri protesto edelim” fikrini getiriyorsa, sen git annenin karnından yeniden doğ, yeniden büyü, yetiş, ilkokula başla, önce insanlığı sıfırdan bir öğren. Hemen sonra, hiç vakit kaybetmeden Türkiye tarihini bir güzel oku.

Melike Karakartal

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/88/melike-karakartal/39130/Cehaletin-bu-kadarina-artik-PES

 

  • GROSSMAN’LA TANIDIĞIM EN İLGİNÇ İSRAİLLİ ENTELEKTÜELLERDEN BİRİ OLAN OZ DA, İSRAİL-FİLİSTİN TRAJEDİSİNİ BANA “SHAKESPEARE-ÇEHOV” GÖNDERMESİYLE ANLATMIŞTI.
  • BUNU “İKİ TÜR TRAJEDİ VARDIR” DİYE AÇAN OZ; “İLKİNDE, YANİ SHAKESPEARE TRAJEDİLERİNDE, PERDE KAPANIRKEN SAHNE KAN GÖLÜNE DÖNER. DİĞERİNDE HERKES HAYATTA KALIR AMA FATURA ÇOK AĞIR OLUR” DEMİŞTİ.

1994 başında neredeyse bir ay kaldığım o ilk İsrail röportajı sırasında, Amos Oz ve David Grossman gibi İsrail’in önde gelen büyük yazarlarını tanımış; onlarla konuşmuştum.

O yıllarda gerek Oz, gerek Grossman “güvercin” bilinen “barış yanlılarıydı”…

Sonra 2006’daki bir savaşta, 20 yaşındaki “asker” oğlunu -kaderin cilvesiyle!- “savaşta” yitiren Grossman; barışın neden illaki şart olduğunu bana; “Bizim için barış yalnız sınırlarda yapılacak basit bir değişiklik değil” diyerek anlatmıştı:

"Barış aslında bizim ruhumuzun özgürleşmesi, prangalarından kurtulması anlamına geliyor. Yöredeki liderlere bakın; Arafat, Ürdün Kralı Hüseyin, Saddam Hüseyin, Hafız Esad. Yıllardır hem fiziki, hem siyasi anlamda müthiş bir sağ kalma mücadelesi veriyorlar. Ortadoğu’da herkes yaşamak yerine, sağ kalmaya çalışıyor. Herkes o kadar uzun zamandır her şeyi o kadar yalnız sağ kalmak için planlıyor ki kimse yaşamak için yaşamayı bilmiyor. Bu hepimiz için acı bir yazgı. Hayata sadece korku, tehdit, güvensizlik ve yarın endişesiyle bakmamıza yol açıyor çünkü. Bu yazgıyı kırmanın tek yolu barış!"

Saddam Irakı ve Esad Suriyesi’nde sonra tabii neler olduğunu biliyoruz. Filistin ve İsrail’e barış gelmediği gibi; savaş tüm Ortadoğu’ya yayıldı. Korku, tehdit, güvensizlik çığrından çıktı.

Grossman’la tanıdığım en ilginç İsrailli entelektüellerden biri olan Oz da, İsrail-Filistin trajedisini bana “Shakespeare-Çehov” göndermesiyle anlatmıştı.

Bunu “İki tür trajedi vardır” diye açan Oz; “İlkinde, yani Shakespeare trajedilerinde, perde kapanırken sahne kan gölüne döner. Diğerinde herkes hayatta kalır ama fatura çok ağır olur” demişti.

Şimdi korkunç bir kan gölüne dönüşen Gazze’den gelen haberlere baktıkça, Oz’un o sözlerini düşünüyorum.

Filistinliler feci ötesi bir Shakespeare trajedisi yaşıyor…

İsrail’in kaybı ise Filistin halkının uğradığı devasa zulmün yanında “hiç” gibi görünse de; “insanlıktan çıkmak” gibi müthiş ağır bir faturaya mal oluyor.

Nilgün Cerrahoğlu

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/98287/israil_Daha_da_Uzak_.html#

 

  • EROL GÜNEY’İN YAŞAMI, İSRAİL’İN DÜNYANIN HER YERİNDE İTİLEN, ÖTEKİLEŞTİRİLEN YAHUDİLERİN HEPSİ İÇİN GEREĞİNDE BİR SIĞINMA LİMANI OLDUĞUNUN ÇARPICI BİR ÖRNEĞİ

Erol Güney’in kendi ağzından dinlediğim öyküsü uzun uzun düşünmeme neden oldu. Daha 15. yüzyılın sonunda, İspanya’dan göçen Yahudilere kucak açmış bir ülkede, “Cumhuriyet Rönesansı”nın laik eğitim hamlelerinin doruk noktasında Yahudi asıllı bir Türk vatandaşına, bütün yasal koşulları yerine getirdiği halde, Gaziantep Lisesi felsefe öğretmenliği kapıları kapalıdır.

Aradan 10 yıldan fazla geçtikten sonra yine Türkiye’de başka bir iktidar, aynı kişiyi gazeteci olarak netameli bulduğu bir haberinden dolayı, diğer gazeteciler gibi kovuşturacağı yerde, özel bir yaptırım uygulayarak vatandaşlıktan atmakta, kovmaktadır. Ve Türkiye’den sürülen Erol Güney Fransa’da da ötekileştirilmek duygusundan kurtulamayarak İsrail’e göçme durumunda kalmaktadır.

Erol Güney’in yaşamı, İsrail’in dünyanın her yerinde itilen, ötekileştirilen Yahudilerin hepsi için gereğinde bir sığınma limanı olduğunun çarpıcı bir örneği.

Erol Güney ile İstanbul sohbetlerimizde, kafama dank etti bu gerçek. O zamana değin, Siyonizmin bütün eleştirilecek yönlerini vurgulamış olmama, hatta Yahudilerin bulundukları ülkelerdeki uyumunu saf dışı ettiği için, anti-Semitizmi kışkırttığını da belirttiğim, olayın bu yanını görünce doğrusu afallamıştım.

İsrail’in haklı olarak çok kınandığı, tepkilerin hedefi olduğu bugünlerde olayın bu yönünü de vurgulamak istedim.

Ali Sirmen

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/98271/Baska_Bir_Acidan_israil.html#

 

  • ŞARKICILARIN 'BİR HİTLER DAHA ÇIKSA KEŞKE' DİYEBİLDİĞİ, SİVİL ÖRGÜTLERİN 'TÜRK VATANDAŞI YAHUDİLERİ REHİN İLAN EDEBİLDİĞİ', 'AZINLIKLARIN TEHDİT EDİLDİĞİ' BİR ÜLKE OLACAKSA TÜRKİYE, NE KIYMETİ VAR İSRAİL'E KARŞI VERİLEN TEPKİNİN...

Şimdi çuvaldızı kendimize çevirelim...

Biz de bu ülkede neler yaşattık azınlıklara, farklılıklara ne bedeller ödettik.

İşte Dersim, işte Sivas, işte Maraş, işte Diyarbakır cezaevi...

İşte 1915, işte 6-7 Eylül, işte Varlık Vergisi, işte 1934 Trakya olayları...

Hain dedik, isyancı dedik, işbirlikçi dedik, karaborsacı dedik, terörist dedik, parazit dedik, kırdık ve itirafa yanaşmadık.

Neden mi yazıyorum bu satırları?

İsrail saldırılarının faturasının sıradan insanlara, Yahudilere yönelmesini görmememden, bunun verdiği tedirginlikten:

İHH Başkanı'nın 'ideolojiyle kimliği', 'devletle insanı bir kılan' , 6-7 Eylül öncesi günleri akla getiren şu sözlerini defalarca okudum ve dinledim:

'İsrail'in bu şımarıklığını durduracak tek bir yer var. O da Türkiye'deki Yahudi cemaatidir. İsrail'in parasının çoğu Türkiye'deki Yahudiler'indir (...) Bu Yahudi cemaati bir an önce harekete geçip İsrail'in şımarıklığını durdurmalı. Yoksa burada insanların hiç istemediği sonuçlarla karşılaşırız (...) Ve hatta çok açık söylüyorum Mescid-i Aksa'nın oraya şu yaştaki, bu yaştaki insanlar giremez diyorlar. Biz de sinagogların önüne insanlar mı yığalım?

Çıkıp bir çocuklarımızı göndermiyoruz ve Siyonizm'in bu katliamını da benimsemiyoruz desinler. Aksi takdirde dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse rahat edemez. Çünkü gençleri tutamıyoruz artık...'

Bu sözlerin sarfedildiğine inanmak istemiyor insan...

İHH Başkanı ve benzerleri ateşle oynamayı bırakmalı...

Şarkıcıların 'bir Hitler daha çıksa keşke' diyebildiği, sivil örgütlerin 'Türk vatandaşı Yahudileri rehin ilan edebildiği', 'azınlıkların tehdit edildiği' bir ülke olacaksa Türkiye, ne kıymeti var İsrail'e karşı verilen tepkinin...

Ali Bayramoğlu

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AliBayramoglu/israil-ve-yahudiler/54949

 

  • İSRAİL’E OLAN ÖFKEMİZİ, TÜRKİYE’NİN YAHUDİ VATANDAŞLARINDAN, ARKADAŞLARIMIZ, KOMŞULARIMIZ OLAN BU İNSANLARDAN ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK, ONLARI KORKUTMAK, TEHDİT ETMEK “ALÇAKLIK” DEĞİL Mİ? HADİ ONU DA GEÇTİM, HUKUK ÖNÜNDE “SUÇ” DEĞİL Mİ?

İsrail’e çok kızıyoruz ama bazen ona o kadar benziyoruz ki! Her savaşkan, ırkçı, nefret söylemi, kime karşı yöneltilmiş olursa olsun, hangi gerekçeyle gerekçelendirilmiş olursa olsun, Ayeleth Şaked’in suretine bürünmektir, farkında mıyız? Zulme karşı çıkarken kendimizi zalimleştiren bir dil kullanmanın kime ne faydası var? İsrail’e olan öfkemizi, Türkiye’nin Yahudi vatandaşlarından, arkadaşlarımız, komşularımız olan bu insanlardan çıkarmaya çalışmak, onları korkutmak, tehdit etmek “alçaklık” değil mi? Hadi onu da geçtim, hukuk önünde “suç” değil mi? Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek değil mi? Ya Kur’an? Savaşa katılmayan sivillere dokunulmamasını söylemiyor mu?

Köşe yazarlarına sürekli had bildiren Sayın Başbakan, bu yazarlar için neden hiçbir şey söylemiyor?

Hidayet Ş. Tuksal

http://serbestiyet.com/ayeleth-sakedin-suretine-burunmek/

 

  • ASIL SORUN, HER ETNİK KİMLİĞE DOĞUŞTAN GELEN KİMİ ÖZELLİKLER ATFETMEK SURETİYLE BU GİBİ NEFRET SÖYLEMLERİNE TEMEL TEŞKİL EDEN ÖZCÜ ALGILAR TAŞIYOR OLMAK. TÜRKİYE’DEKİ YAYGIN İSRAİL ELEŞTİRİLERİ, BU TÜRDEN (VE ASLINDA GAYET TİPİK OLAN) BİR ANTİSEMİTİZM İÇERİYOR

Türkiye’de İsrail ve Siyonistler hakkında yapılan yorumların ezici bir çoğunluğu, doğruluğundan çok fazla şüphe edilmeyen bir kötücüllük varsayımı üzerine oturuyor. Bu yaklaşıma göre, İsrailliler (ve hele de Siyonistler) son derece kötücül kimseler… Dolayısıyla da, Filistinli kadın ve çocukları öldürmekten çekinmiyor, Gazze’ye bombalar düştüğünde kutlamalar yapıyor ve sürekli Filistinlilerin hak ve hayatlarını hiçe sayan sözler sarf ediyorlar.

Bu yaklaşım her zaman bu şekilde ifade bulmasa da, İsrail’e yönelik tavır ve eleştirilerin tamamına yakını bu özcü varsayımın izlerini taşıyor. Yani, yaşanan tartışmalardaki asıl sorun aslında Yahudilere nisbetle yapılan Hitler ve Holokost övgüleri değil. Asıl sorun, her etnik kimliğe doğuştan gelen kimi özellikler atfetmek suretiyle bu gibi nefret söylemlerine temel teşkil eden özcü algılar taşıyor olmak. Türkiye’deki yaygın İsrail eleştirileri, bu türden (ve aslında gayet tipik olan) bir antisemitizm içeriyor. ABD’nin İsrail’e askeri yardımlarda bulunması ya da Batılıların Filistinlilerin hayatı konusunda nisbeten daha duyarsız davranmaları gibi gerçeklikler ise, sadece bu önyargıları teyit etme (ve daha geniş kategoriler altında genelleme) işlevi görüyor.

Serdar Kaya

http://serbestiyet.com/peki-turkiye-kimlerin-israili/

 

  • EĞER TÜRKİYE SON BEŞ SENEDİR YAPTIĞI DIŞ POLİTİKA HATALARINI YAPMAMIŞ OLSAYDI BUGÜN HEM HAMAS`LA, HEM İSRAİL`LE, HEM DE EL FETİH İLE GÖRÜŞEBİLİR, DİPLOMATİK ETKİNLİĞİNİ VE ROLÜNÜ HAMAS`A İNDİRGEMEMİŞ, GAZZE`YE KATKILARINI RETORİKLE SINIRLANDIRMAMIŞ, HATTA KİM BİLİR BELKİ ERDOĞAN ONLARCA KEZ DEDİĞİ AMA YAPAMADIĞI ÜZERE GAZZE`Yİ ZİYARET EDEBİLMİŞ OLURDU

Türkiye`nin Filistin davasına sahip çıkması ve sorunun çözümü yönünde çaba göstermesi kadar doğal ve ahlaki bir şey olamaz. Ama Davutoğlu liderliğindeki Türk Dış Politikası uzun zamandır yaptığı bir hatayı tekrarlayarak müttefiklerini doğru seçemiyor. Daha önce müttefikimiz olan Esad ve IŞİD (İD) türevi grupların daha sonra nasıl aleyhimize döndüğüne daha yeni şahit olduk.

Türkiye, İsrail-Filistin sorununda iki devlet çözümüne sahip çıkıyorsa Hamas ile bu denli yakın ilişki içerisinde bulunduğu algısı yaratması ve somut olarak da Paris`e Hamas`ı temsil için gitmesi büyük bir tutarsızlık. Hamas bölgede İsrail Devletinin varlığını tanımıyor. Ayrıca Hamas bugüne kadar İsrail ve Filistin Yönetimi arasında imzalanan geçmiş anlaşmaların da hiçbirini yasal kabul etmiyor. Bu iki durum sorunun kalıcı çözümünü imkânsızlaştıran faktörler. Eğer Davutoğlu iki-devlet çözümüne yürekten inanıyor, “ben uzun vadede Hamas`ı ikna ederim” diye düşünüyorsa benzer bir durumda Esad`ı ikna etmedeki başarısızlığını hatırlayıp pozisyonunu tekrar gözden geçirmeli.

Hamas`ı temsil ederek krize müdahil olmanın alternatifi bölgeden çekilip, Orta Doğu`ya sırtını dönmek, akan kana gözlerimizi kapatmak değil. Tam tersine daha etkili bir dış politika için akıllıca bir angajman şart. Eğer Türkiye son beş senedir yaptığı dış politika hatalarını yapmamış olsaydı bugün hem Hamas`la, hem İsrail`le, hem de El Fetih ile görüşebilir, diplomatik etkinliğini ve rolünü Hamas`a indirgememiş, Gazze`ye katkılarını retorikle sınırlandırmamış, hatta kim bilir belki Erdoğan onlarca kez dediği ama yapamadığı üzere Gazze`yi ziyaret edebilmiş olurdu. Kısaca Türkiye İsrail`in uyguladığı orantısız şiddet ve devlet terörüne karşı Batıda çok daha etkili ve ikna edici bir ses olabilirdi.

Maalesef AKP iktidarıyla bunu gerçekleştirebilmek için çok geç. Kendisini protesto eden vatandaşına “İsrail Dölü” diye hakaret eden Başbakanın İsrail ile bundan sonra sağlıklı ilişki kurabilmesi ve çözüm yönünde ikna edici olması beklenemez.

Türk dış politikasında “reel-politik” kavramına âdeta bir ilkesizlik payesi biçilirken, diğer yandan Türkiye diplomatik anlamda kademeli bir politik izolasyona doğru savruluyor. Ortadoğu’da laik demokratik bir ülke olarak çözümler üretmek yerine Sünni-İslam perspektifinde rijit bir tutum sergilenerek, dış politikada manevra alanının daraltılması, 2010 sonrası dış politika çöküşünün bugün gelinen nihai noktasıdır.

Cenk Sidar

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cenk_sidar/turk_dis_politikasi_ve_gazze_insanlik_drami-1204338#

 

  • TÜRKİYE, İSRAİL DEVLETİNE KARŞI TEPKİSİNDE, KESİNLİKLE, ANTİSEMİTİZM TUZAĞINA DÜŞMEMELİDİR. ÖZELLİKLE, SİYASİ ALAN, MEDYA VE SOSYAL MEDYA, ANTİSEMİTİZM VE YAHUDİLERE KARŞI NEFRET DÜŞMANLIĞI YAPAN BİR SÖYLEM VE TAVRA GİRERSE, TÜRKİYE, HEPİMİZ, BUNDAN BÜYÜK ZARAR GÖRÜRÜZ

Bu noktada, Türkiye olarak çok dikkatli olmalıyız. Türkiye’nin İsrail devletine tavrı doğrudur; hem ilke hem ahlaki hem de siyasi olarak.

 İnsani durum; ahlaki benlik; “siyasetin ilk koşulu olara etik”, Gazze’de yaşanan insanlığa karşı suç saldırılarına net tavır almayı gerekli kılar. Türkiye, dış politika olarak, bunu yapmalıdır. İsrailin saldırılarına, amasız, dur demelidir. Bu da, yapılıyor.

Ama, bu tavrı alırken, Antisemitizm, Yahudi Düşmanlığı tuzağına kesinlikle düşmemeli, siyasi olan, reelpolitik olan kimliğe indirgenmemelidir.

Hamaset ve Yahudilere karşı nefret söylemi, kabul edilemez ve Türkiye’ye çok büyük zarar verir.

Dahası, unutmayalım; İsrail ile normalleşme sürecinde son noktaya gelindiği bir anda, İsrail, hiç çekinmeden, bu önemli girişimi dondurarak, Gazze’ye saldırdı.

İsrail, Türkiye gibi, Irak’ın bölünme olasılığında ortaya çıkacak Kürt devletine olumlu baktığını açıkladığı günlerde, Gazze saldırılarını başlattı.

Demek ki; Gazze’ye saldırı kararı, Türkiye’ye de mesajlar içeriyor. İsrail, Gazze’ye saldırısının kendisi için Türkiye’yle normalleşmesinden daha önemli olduğu; Türkiye’nin tepkisini önemsemediği; hatta, Mısır ile birlikte, bu tepkiyi, Türkiye’nin aleyhine bir noktaya çevirebileceği mesajını veriyor.

Eğer bu yorum doğruysa, şu noktayı vurgulamalıyız: Türkiye, İsrail devletine karşı tepkisinde, kesinlikle, antisemitizm tuzağına düşmemelidir. Özellikle, siyasi alan, medya ve sosyal medya, antisemitizm ve Yahudilere karşı nefret düşmanlığı yapan bir söylem ve tavra girerse, Türkiye, hepimiz, bundan büyük zarar görürüz.

Fuat Keyman

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fuat_keyman/israil_insanliga_karsi_suc_bati_musluman_dunya_turkiye_ne_yapmali-1204336#

 

  • TÜRKİYE’DEKİ YAHUDİLERE KÜFÜR, KÖTÜ ETİKETLER, ORTAKÖY’DEKİ (İST.) SİNAGOGA YUMURTALI SALDIRI... ÇOK SEVDİĞİM İSTANBULLU YAZAR VE HOCA MARİO LEVİ’NİN KİTAPLARINI BOYKOT, TÜRKİYELİ YAHUDİLERİN MALLARINI SATIN ALMAMAK, İSRAİL KONSOLOSLUĞU ÖNÜNDEKİ VAHŞET- DEHŞET GÖSTERİLERİ (MUSUL’DAKİ TC KONSOLOSLUĞUNA SALDIRI HOŞUNUZA GİTMİŞ MİYDİ?)... BUNLAR SALİM VE SAKİN KAFALI SOLCULARIN- KEMALİSTLERİN- MÜSLÜMANLARIN, HATTA SIRADAN MİLLİYETÇİLERİN BİLE ASLA KABUL EDEMEYECEĞİ EYLEMLER

Türkiye’de yaşayan çeşitli etnik/ dinsel/ cinsel/ sınıfsal kökenden kişilerin, Yahudi- Ermeni- Kürt- Rum- Keldani- Ezidi- Alevi, her ne, ve/ya nerden olursa olsun, kılına dokunmayın.

İsrail’den ithal edilmiş gıdaları gönlünüzce boykot edin, isterseniz ömür boyu satın almayın; dilerseniz İsrail’e hiç gitmeyin, İsrail Havayolları ile asla uçmayın. Kılım kıpırdamaz.

Ama Mario Levi’nin o güzelim yazılarını- kitaplarını okumazsanız “Dünyanın Ünlü Salakları” listesinde 2014 Guinness Rekorlar Kitabı’nda ilk ona adınızı yazdırır, iyi bir tebrik hak edersiniz. BRAVO!

Onun kitaplarını, ya da başka herhangi, Irkçılığınız, Avusturyalı Stefan Zweig’ı Arjantin’e, orada bile korkudan kendini öldürmeye yönlendirir, Einstein ile Freud’u İngiltere’ye, Frankfurt Okulu yazarlarını, Theodor Adorno’yu, Erich Fromm’u, Max Horkheimer’ı ABD’ye, Walter Benjamin’i İspanya sınırında intihara sürükleyebilir, ama ne 21. yy Almanya’sının aşırı sağını, ne de İsrail’in bugünkü Filistin politikasını değiştirir.  “Türk”ten farklı kökenden birini, yazılarını, eserlerini boykot edin, Ekmeleddin Bey’i doğum yeri Kahire diye kınayın, ya da Özgür ve Lorin’in annesi Mülkiye Demir Kılınç’ı PKK’li birine kitap sattığı için hapse atın, her sabah, ya da akşam, ahmaklığınızla sevişir- jimnastik yapar, tohumlarınızı gelecek nesillere aktarırsınız. Aferin!

Antisemitizminiz ve buna çaktırmadan eşlik eden diğer yan- ön- arka- tek ve çok boyutlu ırkçılıklarınız ile yatıp kalkmaya devam edebilirsiniz.

Türkiye’deki Yahudilere küfür, kötü etiketler, Ortaköy’deki (İst.) sinagoga yumurtalı saldırı... çok sevdiğim İstanbullu yazar ve hoca Mario Levi’nin kitaplarını boykot, Türkiyeli Yahudilerin mallarını satın almamak, İsrail Konsolosluğu önündeki vahşet- dehşet gösterileri (Musul’daki TC konsolosluğuna saldırı hoşunuza gitmiş miydi?)... bunlar salim ve sakin kafalı Solcuların- Kemalistlerin- Müslümanların, hatta sıradan milliyetçilerin bile asla kabul edemeyeceği eylemler.

Irkçılık karşıtı hiçbir tür ırkçılık, “haklı” veya “haksız” savaşların antidotu- ilacı- çözümü olamaz

Semra Somersan

http://www.taraf.com.tr/yazilar/semra-somersan/seytani-nadasa-birakmak/30447/

 

  • “BİRKAÇ KENDİNİ BİLMEZ CAHİL, MARİO LEVİ’NİN KİTAPLARINI PROTESTO ETME ÇAĞRISI YAPMIŞ, NE VAR BUNDA BÜYÜTECEK” DEYİP GEÇEMEYİZ ÇÜNKÜ CEHALET BULAŞICIDIR. CEHALET, KOLAY OLANDIR. CEHALET, KOLAY YAYILANDIR

 “İliklerime kadar sevdiğim ülkemde bunları yaşamak da varmış!” Mario Levi’nin bu sözleri söylemek zorunda kalması, hâlâ içimi acıtıyor; hâlâ utanç içindeyim. Yazarımızın yaşadığı, onunla birlikte hepimizin yaşadığı, adını koyalım, ırkçı ve faşist bir saldırıydı.

Evet ırkçı ve faşist bir saldırı... İsrail hükümetine öfkelenip Yahudilere kızmak, elbet ırkçılıktır, nefret suçu işlemektir. Daha da vahimi (en az ırkçılık kadar vahim olanı) cehalettir. Mario Levi’ye yapılan saldırı haberi birkaç gün önce gazetemizde, “Cehalete Teslim Olmamak” başlıklı yazımla aynı sayfalarda yer alıyordu.

“Birkaç kendini bilmez cahil, Mario Levi’nin kitaplarını protesto etme çağrısı yapmış, ne var bunda büyütecek” deyip geçemeyiz çünkü cehalet bulaşıcıdır. Cehalet, kolay olandır. Cehalet, kolay yayılandır.

İsrail hükümetinin savaş uçaklarına petrol vereni, petrolü taşıyıp ceplerini dolduranları protesto edemeyen çıkarcı pisliklerin, hiç okumadıkları kitapları protesto etmeleri; o güne dek hiç görmedikleri “Akdeniz” heykelini kırmaları cehalettendir.

Zeynep Oral

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/99279/Cehalet_Bulasicidir.html#

 

  • İSRAİL MALLARININ BOYKOT EDİLMESİNİN KURNAZ İDEOLOĞUN KIS KIS GÜLEREK ORTAYA ATTIĞI BİR YALAN, YALNIZCA KENDİNİ TATMİN EDEBİLSİN DİYE ÖNÜNE ATILMIŞ BİR KEMİK OLDUĞUNU ANLAMAYA BİLDİĞİ HARF SAYISI YETMİYOR

Faşist, çok az kelimeye sığacak kadar anlamsız öfkesini sürekli yinelediği cümlelerle “düşman” bellediğinin üstüne boca eden meczuptur. Bildiği bir şey yoktur ve onun bu az bilgisinden yararlanan faşist ideolog kışkırttığı meczubun yaktığı ateşi Sivas’ta, Gazze’de, Tripoli’de, Musul’da, Halep’te, İstanbul’un yoksul bir semtinde zevkle seyreder. Sahip olduğu birkaç kelimenin izin verdiğiyse yalnızca genellemeler, yaftalamalar, kendinden olmadığı bildirilene hakaretlerdir.

“Kardeşler! / Onlara eliniz dokunmuşsa eğer / yedi tas su dökün ellerinize” der şair.

İşte onlardan birileri, Gazze’nin bir halkın kendini var etme, varlığını, ülkesini koruma savaşı olduğunu anlamayan birileri, bir “din masalı” sandıkları Gazze’yi Mario’ya, Mario Levi’ye saldırarak savunduğunu sanıyor. Aklı sıra böyle yaparsa hem sıkı bir Müslüman, cenneti garantilemiş bir mücahit ama en önemlisi faşist ideoloğun vazgeçilmez müridi olacaktır.

Hiçbir şey bilmiyor; fukara beynindeki kelimelerle kurabildiği cümleler bu kadar. İsrail mallarını boykot edecek ya; Mario’nun kitaplarını da İsrail malı sanıyor. İsrail mallarının boykot edilmesinin kurnaz ideoloğun kıs kıs gülerek ortaya attığı bir yalan, yalnızca kendini tatmin edebilsin diye önüne atılmış bir kemik olduğunu anlamaya bildiği harf sayısı yetmiyor.

Güray Öz

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/99263/Sevgili_Mario_Levi.html#

 

  • YURT DIŞINI BİRAZ BİLEN BİRİ OLARAK SÖYLEYEYİM, HATTA, VURGULAYALIM; İSRAİL’E, İŞGALE, ÖLÜME, ACIYA TEPKİ VERECEĞİM DERKEN, YAHUDİLERE KARŞI IRKÇI VE NEFRET İÇEREN BİR SÖYLEM KULLANIRSANIZ HEM YANLIŞ YAPARSINIZ HEM DE TÜRKİYE’YE, HEPİMİZE BÜYÜK ZARAR VERİRSİNİZ

Bugün, Mario Levi’ye ve Türkiye Yahudilerine, Yahudilere yapılan da tam olarak budur: nefret söylemi.

İsrail devletine kızgınlığımız, Filistinlilere yıllardır yapılana kızgınlığımız, onlara, kadın, yaşlı, çoluk, çocuk, hasta, özürlü demeden yaşatılan acıya ve gaddarlığa karşı tepkimiz, Yahudilere karşı nefret söylemine, ırkçılığa dönüştüğü an, anlamını ve etkisini, ahlakiliğini ve etik boyutunu yitirmiş olur.

Türkiye’de bazı gazetelerden, bazı köşe yazılarından ve sosyal medyadan nefret söylemi ve ırkçılık fışkırıyor...

Bu olabilir mi?

Mario Levi’ye bu yapılabilir mi?

Yahudilere, böyle yaklaşılabilir mi?

Net, Hayır.

Ama, yurt dışını biraz bilen biri olarak söyleyeyim, hatta, vurgulayalım; İsrail’e, işgale, ölüme, acıya tepki vereceğim derken, Yahudilere karşı ırkçı ve nefret içeren bir söylem kullanırsanız hem yanlış yaparsınız hem de Türkiye’ye, hepimize büyük zarar verirsiniz.

Böylece:

Türkiye’nin haklı İsrail tepkisi, bir anda Yahudi düşmanlığına indirgenebilir... Türkiye’nin dünyadaki itibarı bir anda sıfırlanabilir...Türkiye, doğru tavır alırken nefret söylemi yapan bir ülke olarak yalnızlaşabilir....

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken adayların nefret söylemi ve ırkçılık konusunda ne düşündüklerini duymak istiyoruz. Cumhurbaşkanlığı üzerine yazdığım her yazımda talep ettiğim gibi, bu konuyu birlikte tartışsınlar...

Mario Levi’yi, ve onun isminde, tüm Türkiye Yahudilerini bağrımıza basalım. Bu ülkenin insanları, eşit vatandaşları olduğunu unutmayalım. Ben-Öteki ayrımına son verelim.

Onlara yaklaşımımız, son Demokratikleşme Paketlerinde yer alan, Nefret Söylemi’nden ne anladığımzı ve tepkimizi açıklağa kavuşturacak ve Türkiye’yi güçlendirecektir.

Kusura bakma Mario, yeni çalışmalarını bekliyoruz...

Fuat Keyman

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fuat_keyman/nefret_soylemi_mario_levi_cumhurbaskanligi_secimleri-1203801#

 

  • ULUSLARARASI ŞİRKETLER HAKKINDA “YAHUDİ SERMAYESİNİ BOYKOT” ADI ALTINDA ALAKASIZ ÇAĞRILAR YAPILIYOR. ANTİSEMİTİZM, YANİ YAHUDİ DÜŞMANLIĞI, AYRIMCILIK VE NEFRET SÖYLEMİ ZAMAN ZAMAN TÜRKİYE’DE KÖPÜRTÜLÜYOR

Diğer taraftan İsrail hükümetinin sert politikası, dünyanın her yerinde zaten var olan Yahudilere hoşgörüsüzlük iklimini kuvvetlendiriyor. Sanki dünyadaki bütün Yahudiler savaş ve şiddet yanlısıymış gibi bir algı yaratılıyor. Uluslararası şirketler hakkında “Yahudi sermayesini boykot” adı altında alakasız çağrılar yapılıyor. Antisemitizm, yani Yahudi düşmanlığı, ayrımcılık ve nefret söylemi zaman zaman Türkiye’de köpürtülüyor.

Yıldız Tilbe’nin, İsrail’in Gazze operasyonlarını eleştirmek için attığı tweet bunun çarpıcı bir örneği. İşin üzücü yanı, sosyal medya ortamında Tilbe’ye büyük destek verildi. İbrahimzadeh’in konuşmasından aktarıyorum: Toplumsal sorunlarımızın nedenini ararken ürettiğimiz komplo teorilerimizde ‘Yahudi’ parmağını ısrarla aramak, bağlantı kurmaya çalışmak, ‘Yahudi’ kelimesini, dinimizi suçlunun veya suçun yeterli sebebi ya da kanıtı gibi göstermeye çalışmak, Hitler gibi canilerin arkasına sığınmak, daha acısı bunu ‘ama öteki Yahudilere söyledik, bizim Yahudi’lerimize değil’ benzeri sözlerle açıklamak...” Musevi Cemaati Başkanı vurguladığı noktalarda haklı. Tıpkı Türkler gibi Kürtlerin, Rumların, Ermeniler, Lazlar ve Yahudilerin de toprağı burası. Yüzlerce yıldır bir arada yaşıyoruz. Dünyadaki acıların ülkemiz insanları arasında huzuru bozmasına izin veremeyiz. Hukuka saygılı, modern ve çağdaş bir demokraside nefret söylemine yer olmamalı.

Hakan Çelik

http://www.posta.com.tr/turkiye/YazarHaberDetay/Nefret-soylemiyle-mucadele-edelim.htm?ArticleID=236493

 

  • İSRAİL, KÜRESEL KAPİTALİZMİN İŞTE BU HESABINDA DOKUNULMAZLIK KAZANACAK KADAR ARTI SAHİBİ. ÜSTELİK NÜFUSU AZ, ÜRETİMİ ÇOK

İnsanlık tarihinde din savaşları dahil hiçbir savaş, haksızlığa ve zulme uğrayan mağdurları korumak için yapılmamıştır. Toplum galeyana gelir, insanlar inançları için sınır aşar, silaha sarılıp yardıma koşar ama hiçbir devlet, aman dindaşımın imdadına yetişeyim diye ordu düzüp göndermez. Boş hamasi söylemlerin ardında saldırıyı da, saldırana saldırıyı da başlatan ya da durduran gerçek gerekçe mutlaka, “zulme uğrayan mağdur benim ne işime yarar” ve “zalim kazanırsa ne kaybederim” hesabıdır.

İsrail, küresel kapitalizmin işte bu hesabında dokunulmazlık kazanacak kadar artı sahibi. Üstelik nüfusu az, üretimi çok.

Herhangi bir alanda üretimi sıfır altı Filistin ve Gazze ise giderek çoğalan nüfusundan eksilen masumların sadece vicdanları sızlattığı ama küresel kapitalin zaten gözden çıkardığı zarar hanesine kayıtlı!

Mine G. Kırıkkanat

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/97797/K_r__Zarar__Gazze....html#

 

  • EH, O BAŞBAKAN BİLE İŞİ BURAYA VARDIKTAN SONRA İKTİDAR BORAZANI DURUMUNDAKİ DİNBAZ VARAKPARE DE SÖZKONUSU HİTLER İÇİN “SENİ ARIYORUZ” CEVAPLI BİLMECE HAZIRLAMIŞ, ÇOK MU?

ASLINDA affedilmez ya... Ama hadi yine de şu şarkıcının “Hitler Yahudilere az bile yapmış” demesini cahilin cüretkârlığına yoralım.

Peki de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın İsrail’i yine aynı Hitler’le kıyaslamasına ne tür bir mazeret bulacağız? Nasıl bir kulp takacağız?

Eh, o başbakan bile işi buraya vardıktan sonra iktidar borazanı durumundaki dinbaz varakpare de sözkonusu Hitler için “seni arıyoruz” cevaplı bilmece hazırlamış, çok mu?

EVET çok! Çok, çünkü Türkiye antisemitizmde, yani Yahudi düşmanlığında handiyse dünya şampiyonluğuna oynuyor. İsrail saldırganlığını bahane ederek ırkçılığa cevaz veriyor.

O antisemitizm ki, biraz basitleştirirsek tarihsel olarak üç kökene ayrıştırabiliriz.

Birincisi, dinî nefretten kaynaklanır ve Mesih’in katlini affetmeyen Hıristiyanlıkla özdeşleşir. Bu olgu İslam’da da yok değildir ama İsevilikteki kadar sivrilmemiştir.

İkincisi, Voltaire’inki dâhil aydınlanmacı antisemitizmdir. Musevilerin özümsenmeyi reddetmiş olmasını gericilik olarak damgalar. 19. yüzyıl soluna da epey damga vurmuştur.

Sonuncusu ise sosyal Darwinci nüve taşır ve ırkî önyargılar ekseninde yükselir.

Ve malûm, varıp varacağı yer de yukarıdaki Hitler’in gaz odalarıdır.

Hadi Uluengin

http://www.taraf.com.tr/yazilar/hadi-uluengin/israil-ve-antisemitizm/30389/

 

  • BIRAKIN SOSYAL MEDYADAKİ VAHŞETİ, GAZETELERDE YAHUDİLERİN ŞİRKETLERİNDEN İSRAİL’E VERGİ GİTTİĞİ, İSRAİL’İN PARASININ ÇOĞUNUN TÜRKİYE’DEN GELDİĞİ, DURUN AMA EN KORKUNCU, TÜRKİYELİ YAHUDİLERİN ÇOCUKLARINI FİLİSTİNLİLERE KARŞI SAVAŞMAK ÜZERE İSRAİL’E GÖNDERDİKLERİ YALANI DOLAŞTIRILIYOR

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi yönetici ve üyeleri olarak, 2004 yılında Holokost ve Hitler’in övülmesini protesto etmek için basın açıklaması yapmak üzere Yeni Akit’in önceki versiyonu Anadolu’da Vakit gazetesinin önüne gittiğimizde “Kahrolsun İsrail uşakları” sloganları ile karşılanmış, gazete çalışanlarının ve topladıkları “arkadaş”larının saldırısına uğramıştık. Burası o kadar önemli değil, esas önemli olan, antisemitizme karşı her sesimizi yükselttiğimizde aynı “İsrail uşağı” suçlamasının defalarca sol/sosyalist kesimden de gelmesi oldu.

Şimdi gelelim bugüne, Faruk Köse’nin “Her gittikleri yerde fitne-fesat çıkaran Yahudiler” diye başlayan, Hahambaşılığı hedef gösteren, Yahudilere saldırıyı kışkırtan yazısını okuyunca tam “artık bundan fazlası olamaz” demiştik ki, gerçeği bir kez daha gördük. Türkiye’de antisemitizmin sınırı yoktur. Bakın neden: Kökleri Ortaçağ’a uzanan ünlü antisemit yalanlar vardır, mesela, Yahudilerin Hıristiyan çocukları öldürüp kanlarını içtiklerine dair. Bugün de İslami kesimin ırkçılarının ağzından tüyler ürpertici yalanlar yayılmakta. Bırakın sosyal medyadaki vahşeti, gazetelerde Yahudilerin şirketlerinden İsrail’e vergi gittiği, İsrail’in parasının çoğunun Türkiye’den geldiği, durun ama en korkuncu, Türkiyeli Yahudilerin çocuklarını Filistinlilere karşı savaşmak üzere İsrail’e gönderdikleri yalanı dolaştırılıyor. Ve İHH Başkanı Bülent Yıldırım, “Buradan oraya asker gönderen aileler çıkıp biz çocuklarımızı göndermiyoruz ve Siyonizm’in bu katliamını da benimsemiyoruz demek zorundadır. Aksi takdirde dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse rahat edemez. Çünkü gençleri tutamıyoruz artık. Şu anda bile insanları durdurmak için neler yapıyoruz” diyebiliyor. Bu özgüven, solcusuyla, sağcısıyla toplumun hiçbir kesiminden güçlü bir tepki görmeyeceklerini, bizim gibi tepki gösterenlere de “İsrail uşağı” denileceğini bilmekten geliyor.

Ayşe Günaysu

http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=114140&haberBaslik=Sen yoksa İsrail uşağı mısın?&action=haber_detay&module=nuce&authorName=Ayşe  GÜNAYSU&authorID=222

 

  • ŞÖYLE DÜŞÜNELİM; BOYKOT ÇAĞRILARINI DUYURMAK ADINA KULLANDIĞIMIZ FACEBOOK'UN KURUCUSU MARK ZUCKERBERG BİR YAHUDİ DEĞİL Mİ?

Kafaları kurcalayan bir diğer kısım ise boykot çağrıları. Yahudi ortakları bulunan şirketlerin mal ve hizmetleri aleyhindeki çağrıları çok etkili bir strateji sanmaktan -ne yazık ki- vazgeçmiyoruz. Bu şirketlerden hepsinin savaşı finanse etmeyeceği ihtimalini hiç mi hiç hesaba katmıyoruz. Velev ki yegane korkumuz bombardımanın finanse edilmesi değil. Yahudilerin hakimi olduğu uluslararası konjonktürü tersine çevirmek niyetindeyiz. Boykot söz konusu hedefe ulaşmamıza gerçekten yardımcı olacak mı? Şöyle düşünelim; boykot çağrılarını duyurmak adına kullandığımız Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg bir Yahudi değil mi? Aslına bakarsanız; Windows işletim sisteminin ardındaki isim Bill Gates bile Yahudi. En sevdiğimiz filmlerin yönetmenleri, sıklıkla okuduğumuz kitapların yazarları ve giymeyi tercih ettiğimiz kıyafetlerin tasarımcıları da çoğunlukla Yahudi.

Burcu Demir

http://www.haber3.com//gazzeye-yollanan-morfinler-108124y.htm#ixzz39RkpgvIb

 

  • İSRAİL, HAMAS'I ÖRGÜT OLARAK YOK EDEBİLİR. FAKAT BU DURUMDA ELBETTE KARŞISINDA UYSAL FİLİSTİNLİLERİ DEĞİL, ŞİMDİLİK FİLİSTİN'DE GERÇEK ANLAMDA PEK BİR VARLIK GÖSTERMEYEN HİLAFET YANLILARINI BULACAKTIR

Diplomasi oyununda mesele kimin kiminle müzakerede bulunduğudur. Başlangıçta (Hamas'ın ezeli düşmanı) Mısır, İsrail'e danışıp Hamas'a haber bile vermeden bir takım ateşkes koşulları ilan etti. Daha sonra ise dünya güçleri, Mısır'ı aradan çıkarıp Katar ve Türkiye aracılığıyla müzakerelerde bulunmak suretiyle Hamas'ı da sürece dahil etmek istedi. Bu girişimin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry tarafından da desteklenmesi, İsrail tarafından "ihanet" olarak nitelendirilerek kınandı.

Hamas-İsrail çatışmasında, her iki taraf da dünya kamuoyunu lehine çevirme gayreti içerisinde. İsrailliler, Filistin üzerindeki işgalin fiilen kabullenilmiş olmasına güveniyorlar. Başbakan Binyamin Netanyahu, İsrail'in Ürdün ve Suriye sınırında sürekli asker bulundurma niyetinde olduğunu ve Hamas'ın "sivilleştirilmesi" konusunda ısrar ettiğini bir kez daha doğruladı. Hamas ise dünyanın İsrail'e yönelik desteğinin yavaş yavaş yok olacağına bel bağlamış durumda.

Analitik açıdan bakarsak, bu diplomasi savaşının orta vadede galibinin Hamas olacağı, ama İsrail'in de ayak direyeceği açık. Tel Aviv, Hamas ile Filistin Yönetimi arasında varılan ve Hamas'ın üstü kapalı olarak da olsa iki devletli bir çözümü kabul ettiği yeni anlaşmayı desteklemek yerine, tüm gazabıyla uğraşıp tek devletli çözümünü elde edecektir. İsrail, Hamas'ı örgüt olarak yok edebilir. Fakat bu durumda elbette karşısında uysal Filistinlileri değil, şimdilik Filistin'de gerçek anlamda pek bir varlık göstermeyen hilafet yanlılarını bulacaktır.

Immanuel Wallerstein

http://aljazeera.com.tr/gorus/hamas-israil-diplomasi-savasini-kim-kazanacak

 

NETTEN OKUMALAR

  • YAHUDİ HALKI NASIL İCAT EDİLDİ – MUSTAFA ARMAĞAN

http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/-yahudi-halki-nasil-icat-edildi-_2235360.html

 

  • ANTİSEMİTİZM TÜRKİYE’DE NEDEN BU KADAR GÜÇLÜ VE YAYGIN? – ZİYA DİNÇSOY

http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=1167&makale=Antisemitizm Türkiye’de Neden Bu Kadar Güçlü ve Yaygın?

 

  • İSRAİL NEDEN SALDIRDI? - GÖKTÜRK TÜYSÜZOĞLU

http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=1163&makale=İsrail Neden Saldırdı?

  • VAY NAMUSSUZ YAHUDİLER VAY! – EMİN ÇÖLAŞAN

http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/emin-colasan/vay-namussuz-yahudiler-vay-568861/

 

  • İSRAİL ŞEYİ – ATAKAN METİN

http://www.gazeteport.com.tr/yazar/30/atakan-metin/4673/israil-seyi

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ: TEHLİKELİ BAĞIMLILIK – SEDAT LAÇİNER

http://www.internethaber.com/turkiye-israil-iliskileri-tehlikeli-bagimlilik-16415y.htm

 

  • GAZZE SAVAŞINA FARKLI AÇILARDAN BAKIŞ – ÜMİT ÖZDAĞ

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/filistin/2014/07/24/7716/gazze-savasina-farkli-acilardan-bakis

 

  • "ORTADOĞU'NUN BÜYÜK FOTOĞRAFI"NDAKİ GAZZE GERÇEKLERİ...- CENGİZ ÇANDAR

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cengiz_candar/ortadogunun_buyuk_fotografindaki_gazze_gercekleri-1204448#

 

  • QUO VADİS NETANYAHU? – ERGİN YILDIZOĞLU

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/99929/Quo_Vadis_Netanyahu_.html#

 

  • OĞUZ ÇELİKKOL: 'İSRAİL'DE PROBLEM AŞIRI SAĞ' – CEREN KENAR

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/174600.aspx

 

  • HİTLER VE YAHUDİLER MESELESİ – İLBER ORTAYLI

http://www.milliyet.com.tr/hitler-ve-yahudiler-meselesi/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/27.07.2014/1917530/default.htm

 

  • BİRİLERİ BİZİ Mİ AVUTUYOR? – ARİS NALCI

http://t24.com.tr/yazarlar/aris-nalci/birileri-bizi-mi-avutuyor,9811

 

  • YASLA, TWEETLE, HİTLERCİLİKLE FİLİSTİN HALKINA DOST OLUNMAZ – MERT YILDIZ

http://www.diken.com.tr/analiz/yasla-tweetle-hitlercilikle-filistin-halkina-dost-olunmaz/

 

  • GEZİ’NİN İLK DİRENİŞÇİSİ YAHUDİ’YDİ! - OLGA ÜNAYDIN AZİZOĞLU

http://www.diken.com.tr/diken-ozel/bilir-misiniz-ki-gezinin-ilk-direniscisi-yahudiydi/

 

  • GAZZE VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI – SOLİ ÖZEL

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/972740-gazze-ve-turk-dis-politikasi

 

  • TÜRKİYE ANTİ SEMTİZME KARŞI NE ZAMAN DEVLET YAPTIRIMI UYGULAYACAK - LOUİS FİSHMAN

http://israilblogu.com/2014/07/25/turkiye-anti-semtizme-karsi-ne-zaman-devlet-yaptirimi-uygulayacak/

 

  • GAZZE'DE PERS OYUNLARI – CEREN KENAR

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ceren-kenar/581552.aspx

 

  • FAŞİST OLMAK, BİR ‘HAK’ DEĞİLDİR… - MURAT SEVİNÇ

http://www.diken.com.tr/agora/fasist-olmak-bir-hak-degildir/

 

  • HASBARA – ALİ SAYDAM

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Ali_Saydam/hasbara/54961

 

  • SİYONİSTİM AMA REDDEDİYORUM – HASAN BÜLENT KAHRAMAN

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kahraman/2014/08/04/siyonistim-ama-reddediyorum

 

  • YANLIŞ BOYKOT İSRAİL’E YARAR – VURAL ÇAKIR

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/vural_cakir/yanlis_boykot_israile_yarar-1204393

 

  • KOMEDİ Mİ, REZALET Mİ? – EMİN ÇÖLAŞAN

http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/emin-colasan/komedi-mi-rezalet-mi-2-566451/

 

  • KAVGA VE YANGIN – MAHMUT ŞENOL

http://www.acikgazete.com/yazarlar/mahmut-senol/2014/07/28/kavga-ve-yangin.htm?aid=55980

 

  • AZINLIKLARA TEŞEKKÜR – GÜNDÜZ VASSAF

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/gunduz_vassaf/azinliklara_tesekkur-1203997

 

  • ŞİMON PERES SON GÜVERCİNDİ…- NİLGÜN CERRAHOĞLU

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/99061/Simon_Peres_Son_Guvercindi_.html#

 

  • KRONOLOJİK OLARAK İSRAİL-FİLİSTİN SORUNU

http://vivahiba.com/article/show/kronolojik-olarak-israil-filistin-sorunu/

 

  • İSRAİL-FİLİSTİN SORUNUYLA İLGİLİ SORMAYA ÇEKİNDİĞİNİZ 9 SORU

http://vivahiba.com/article/show/israil-filistin-savasinda-sormaya-cekindiginiz-9-s/

http://vivahiba.com/article/show/israil-filistin-savasinda-sormaya-cekindiginiz-9-2/

 

  • İSRAİL, YAHUDİ DÜŞMANLIĞI YAPMADAN NASIL ELEŞTİRİLİR?

http://www.hasturktv.com/dunyada_bugun/6669.htm

 

  • SİGAL ŞEYLER – ATAKAN METİN

http://www.gazeteport.com.tr/yazar/30/atakan-metin/4715/sigal-seyler-1

 

  • YAHUDİLER'İN NİTELİKLİĞİ – NİZAMETTİN BİBER

http://blog.radikal.com.tr/dunya/yahudilerin-nitelikligi-68266

 

  • HAMAS’IN KADERİ SİSİ’NİN ELLERİNDE – SHLOMİ ELDAR

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/07/hamas-egypt-al-sisi-opening-crossing-points-gaza-israel.html