ikincikat’ta ‘Yarının Oyunları 1’: CAMBAZIN CENAZESİ

Ölüm de bir dünya işi.
Rahmete giden artık yalnızdır.
Cambaz’ın ne anası babası, ne evladı, ne şapkası elbisesi var.
Konuşacak arkadaşı, okuyacak gazetesi, dişleri, bahçesi, evi…
Her şeyi bu tarafta kaldı.
Cambaz gidiyor, hayat onun konuşmadığı bir dilden devam ediyor.
Bir takla daha atamadı; Cambaz Rasim dün gece öldü!

Erdoğan MİTRANİ Sanat
23 Temmuz 2014 Çarşamba

Daha önce hem bu sütunlardan, hem de medyadan duyurulduğu gibi, ikincikat tiyatro sahnesini sezon sonrası kapatmayarak kendi tarihinde bir ilke imza atıyor ve 2014’ün yaz aylarında ‘Yarının Oyunları’nı seyircisiyle buluşturuyor. Yarına ulaşması planlanan, kolektif çalışmayı ve belirsizliği ön planda tutan yepyeni oyunlar, 16 Temmuz - 27 Eylül tarihleri arasında ikincikat-karaköy’de sahnelenecek.

Aylar önce yapılmış anketler sonucunda, izleyicilerin en fazla ilgilendikleri konu başlıkları, ‘dönüşüm, ahlak, adalet ve medya’ olarak seyirci oylarıyla belirlenmiş, yine seyircilerin önünde çekilen kuralarla bu konular mart başında, yazacak, yönetecek ve oynayacak sanatçılara teslim edilmişti.

‘Yarının Oyunları’, Sami Berat Marçalı’nın projesi. Son derece özgün ve ilginç ama özellikle yazarlar açısından bir o kadar da zor bir proje. Örneğin, kuraların çekildiği gün, Firuze Engin’in tek bildiği, iki erkek oyuncunun yorumlayacağı, ‘dönüşüm’le ilgili bir oyun yazması gerektiğiydi. Üstüne üstlük, en fazla 3ayda oynanmaya hazır bir metin oluşturmak zorundaydı.

Firuze Engin’in yazdığı ve Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği dönüşüm temalı ‘Cambazın Cenazesi’, 16 Temmuz’dan itibaren ay sonuna kadar sadece on kez sahnelenecek.

1984 Edirne doğumlu yazar ve oyuncu Firuze Engin, Güzel Sanatlar Lisesi’nde resim eğitiminden sonra, Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuş. Stüdyo 4 İstanbul ve Oyunbaz’da oyunculuk, genç tiyatrolarda dekor ve kostüm tasarımcılığı yapmış. Radyo metinleri, çeşitli televizyon dizileri için senaryo, çocuk programları ve üç tiyatro oyunu yazmış. ‘Yarının Oyunları’nda, üstelik benim çekmiş olduğum kura yüzünden çözmek zorunda kaldığı çok bilinmeyenli denklemden, müthiş sağlam bir metin çıkarmayı başarmış.

Bu başarısında üniversitede tanışmış olduğu Erkan Uyanıksoy ve Elif Temuçin ile 2006’da kurduğu ve halen bir parçası olduğu ‘Tiyatro BeReZe’nin de etkisi var. ‘BeReZe’, hikâye anlatıcılığı ile fiziksel tiyatro unsurlarını bir araya getirmeyi çok iyi bilen bir topluluk. Firuze’nin oyununu bir ‘anlatıcı tiyatrosu’ olarak ele alması da doğal. Ayrıca böyle bir formatın geleneksel meddahımıza çok yakın oluşu öyküyü iyice ‘bizden’leştiriyor.

Cambazın Cenazesi, bir Rumeli köyünün turizme ve kentsel dönüşüme açılışının öyküsü. Yazar bu oluşumun traji-komik gelişmelerini, köyün en iyi konumdaki arsalarına sahip bir ailenin, dedelerinin ölümünü takip eden 24 saatinin üzerinden anlatıyor. Bir yandan yer, mekân ve zaman birliği, diğer yandan rant için doğanın yitirilmesine tanrıların bile engel olamayışı, tam bir klasik Yunan Tragedyası konusu. Ama Firuze, oy’unu tragedya’dan değil, komedya’dan yana kullanmış ve kapkara bir güldürü yazmış. Eleştiri oklarının saplanmadığı kişi, kurum ya da bakış açısı bırakmayan bu ironik komedinin bütün karakterlerini de inandırıcı, kanlı canlı gerçek kişiler olarak var edebilmiş. Doğup büyüdüğü yörenin insanını çok iyi gözlemlemiş olan Engin, hem Trakyalı ruhunu yansıtmayı başarmış, hem de yöreselden evrensele ulaşabilen bir oyun çıkarmış.

Yarının Oyunları’nın bir de ‘kollektif’ niteliği var ki kanımca, belirsizliğin ön planda tutulması kadar önemli. Rastlantılar, bu Trakya öyküsünün yorumlanmasını bir Kürt kızına emanet etmiş. Berfin Zenderlioğlu, Mîrza Metîn’le beraber ‘destAR-Theatre’ın kurucusu.   Uzunca bir süredir Kürtçe tiyatro yapmakta olan bu iki idealist genç, Kürtçede anlamı el değirmeni olan ‘destAR’ın hem kendi geçmişlerinde çok köklü olarak var olduğunu, hem de modern anlamda buğdayın öğütülüp ufaltılma işinin sanattaki estetiği ifade etmesi açısından çok anlamlı olduğunu düşünmüşler.

Berfin’le Mîrza’nın ikisi de hem oyuncu, hem yazar hem de yönetmen. Oyunlarını Türkçe üst yazılı olarak Kürtçe sahneliyorlar ve müthiş bir uyumla çalışıyorlar. Birkaç yıldan beri tiyatrolarımızda izlediğimiz en ilginç oyunlardan Mîrza Metîn’in yazıp yorumladığı ‘Dîsko 5 No’lu’yu, Berfin Zenderlioğlu sahneye koymuş; geçen yıl yazılmış en sağlam metinlerden biri olan, Mîrza’nın yazıp yönettiği ‘Gor / Mezar’ın tek kadın karakterini de Berfin canlandırmış.

Berfin’in anlatımıyla “Oyun bir dönüşüm hikâyesi. Parçası olduğumuz kentsel dönüşümün ve buna hizmet eden ‘bizlerin’ hikâyesi. Şu an soluk aldığımız hayatın içinde, yanı başımızda yaşanan hikâyelerden sadece biri. Hâlâ güncel. Görünen o ki uzun süre de güncelliğini koruyacak bir mesele kentsel dönüşüm. Bu oyun küçük bir kasabada yaşayan insanların, küçük hayallerle kurdukları küçük hesapların nasıl büyük kentsel dönüşümlere yol açtığını anlatacak bize...”

Berfin Zenderlioğlu, sanırım profesyonel olarak ilk kez Türkçe sahnelemesi olan Cambazın Cenazesi’nde çok başarılı bir iş çıkararak Firuze Engin’in dört dörtlük metnini, bedenin ses, hareket, düşünce, imgeleme, duygu, nefes vs. tüm olanaklarının kullanıldığı fiziksel tiyatro ile modern meddahı harmanlayarak sahneye koymuş.     

Metnin geleneksel meddahla göbek bağını, işin içine gölge oyununu da katarak iyice pekiştirmiş. Projenin tamamının dekor tasarımını yüklenen Jesse Gagliardi, Berfin’in önerisiyle, mekânı birkaç ahşap küple fondaki yarısaydam beyaz ekranlardan oluşturmuş. Geleneksel gölge oyunundaki gibi, hayvan derilerinden kesilmiş gibi duran figürlerin fon perdelerine yansıtılmasıyla (Alev Topal’ın ışık tasarımı da çok iyi), hem köy dekoru oluşturulmuş, hem oyuncuların arkadaki ışık kaynağının önünde sadece gölgeleriyle de oynaması sağlanmış, hem de finaldeki ‘dönüşüm’ izleyicilere dramatik bir görsellikle aktarılmış.

Berfin oyunun kadınlı erkekli, çocuklu büyüklü 22 karakterini canlandırma görevini iki genç adama, İbrahim Halaçoğlu ve Tolga İskit’e veriyor. Oyuncu yönetmeni olarak, kendi seçimi olmayan bu kuradan çıkmış casting’le harikalar yaratıyor.

Oyun başladığında sadece gölgelerini gördüğümüz İbrahim’le Tolga, izleyicilerin karşısına çıkar çıkmaz onlarla benzersiz bir iletişim kuruyorlar. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle, kimi zaman seyirciyle kimi zaman da birbirleriyle konuşarak, icabında anlattıklarıyla dalga geçerek, birbirlerinin komikliklerine izleyicilerle beraber kahkaha atarak, aslında çok sert ve acı bir oluşumu, doksan dakika boyunca tempoyu hiç düşürmeden, güldürerek eğlendirerek izleyiciye aktarıyorlar.

Geleneksel meddah tiyatrosu, canlandırma ve benzetme öğelerinden yararlanarak öykü anlatma sanatıdır ve meddah, anlattığı öykünün konusuyla ilişkili olarak çeşitli etnik gruplardan kişilerin, değişik yaştaki ve tipteki insanların, hayvanların, makinelerin ve doğa olaylarının taklitlerini yapar. Elinde aksesuar olarak bir değnek (pastav) ve omuzunda büyükçe bir mendil vardır. Değneği tüfek, süpürge, kürek vs yerine kullanır. Mendille çeşitli etnik grupların ve çeşitli meslekten kişilerin giyimlerini, başlıklarını taklit eder; örneğin zenne taklidi yaptığında mendil başörtüsüne dönüşür.

Bunların hepsi Berfin Zenderlioğlu’nun modern meddah yorumunda var. Kostümleri tasarlayan Hilal Polat, birer siyah tulum giydirip sahneye yalınayak çıkardığı oyuncularının bellerine etek/pastav işlevi gören birer sarı kumaş kemer bağlayarak, boyunlarına da aynı kumaştan birer fular/başörtüsü bağlayarak aksesuar sorununa çok estetik bir yorum getirmiş.

Taklitler ve özellikle son derece dozunda şive çalışmaları çok başarılı. Oyun sonrası Tolga İskit’e de söylemiş olduğum gibi, Marika’nın Rum taklidinin başı çektiği Trakya ağzından çingene şivesine hepsi çok iyi.

Oyun sonrası Sami’ye “Projeye ilk başladığında, Yarının Oyunları başlığının biraz fazla iddialı olduğunu düşünmüştüm ama, yanılan ben, haklı olan senmişsin,” dedim. Gerçekten de Cambazın Cenazesi, kesinlikle tiyatromuzun yarınında da yerini alacak bir oyun. Sayesinde iki de önemli kazancımız var. Birincisi, Firuze Engin’in yazarlık serüveninde ulaştığı üst düzey seviye. Diğeri ise Berfin Zenderlioğlu’nun Türk Tiyatrosundaki yeni yeri. Berfin’in daha geniş izleyici kitlelerine açılmasının ‘Şermola Performans’a ve ‘destAR-Theatre’a ilgiyi arttırarak bizim gibi bilenlerin dışındaki izleyici kitlesini mekânlarına getirme olasılığı var tabii ki. Ancak asıl kazancın, geniş izleyici kitlelerinin Berfin gibi bir sanatçıyı keşfetmesiyle Türk Tiyatrosu cephesinde olacağı kanısındayım.

‘Barış süreci’ ya da ‘çözüm süreci’ için çaba sarf eden siyasilerimize naçizane bir tavsiyem var. Asıl barıştırıcı ve birleştirici zamkın sanat olduğunu unutmasınlar ve doğu ile batı arasında böyle bir sevgi köprüsü kurmuş olan bu iki şahane kadının oyununu izlesinler.

 

NOT: Kısa bir Bodrum tatili sayesinde önümüzdeki yazıyı, onuncu yılını kutlayan D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’ne ayıracağım.

‘Yarının Oyunları’nın ağustos başlarında sahnelenecek olan ikincisi ‘ahlak’ temalı ‘Poz’un izlenimleri, gösterimlerinin bitmek üzere olduğu Ağustos ortasına sarkacak. Deniz Madanoğlu’nun yazdığı,  Sami Berat Marçalı’nın yönettiği oyunun kadınlardan oluşan bir kadrosu var; hem de ne kadınlar: Banu Çiçek Barutçugil, Canan Atalay, Esra Dermancıoğlu, Gülce Oral, Selen Uçer. Böyle müthiş bir takım kaçmaz derim. Siz de sakın kaçırmayın! 

Hepinize iyi seyirler.