Bu hafta ağımıza takılanlar

• “Madalyayı iade et” diyenlerin zihninde... • “Yahudi” ile “İsrail” arasında zerre kadar fark yok. • Kafa şöyle işliyor: • “Madem ki yeryüzündeki tüm Yahudiler ile İsrail devleti arasında gönül birliği var. O halde İsrail eşittir Yahudi. Netanyahu eşittir Yahudi.” • Hadi tüm Yahudilerin İsrail devletiyle gönül bağı olduğuna dair toptancı ve genellemeci yaklaşıma bir şey demeyelim. • İsrail devletine kökten karşı olan Yahudileri görmezden gelelim. • Netanyahu hükümetinin aldığı bir kararı, yeryüzündeki tüm Yahudilere mal etmek de ne oluyor? • Neden İsrail’e gönül vermiş olmak, son Gazze vahşetinin tüm sorumluluğunu üstlenmek anlamına gelsin ki? • Buna benzer bir genelleme ve toptancılık Müslümanlara yapıldığında “Ama bu yapılan İslamofobi’dir, İslamofobi çok kötü bir şeydir” falan demiyor muyuz? • Erdoğan o madalyayı iade etmemelidir. • Çıkıp şöyle demelidir: • “Yahudilerden aldığım madalya ile Netanyahu hükümetinin vahşi saldırganlığı arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Yahudi demek İsrail demek mi? Böyle bakamayız, böyle bakarsak haksızlık yapmış oluruz.” AHMET HAKAN - HÜRRİYET

Diğer
23 Temmuz 2014 Çarşamba

KUŞ BEYİNLİLER “YAHUDİ=İSRAİL” DENKLEMİ DIŞINDA DÜŞÜNEMİYORLAR. İSRAİL’DE İSRAİL HÜKÜMETİ İLE MUTABIK OLMAYAN İSRAİL VATANDAŞLARI OLABİLECEĞİNİ BİLE AKIL EDEMİYORLAR

RTE, İsrail’i kınarken zihin haritası onu bazen gafil avlıyor. Arada bir İsrail Hükümeti’ni kınamayı unutup Yahudi düşmanlığı yapıyor.

İmamın hapşırdığı yerde bazı kendini bilmezler de (Yıldız Tilbe, Şamil Tayyar türü popülerlik hastaları) kendi insanımızı (Yahudi Türkleri) hedef gösteriyorlar. Resmen nefret suçu işliyorlar. Akit türü gazeteler, İHH türü örgütler de yangına körükle gidiyorlar.

Kuş beyinliler “Yahudi=İsrail” denklemi dışında düşünemiyorlar. İsrail’de İsrail Hükümeti ile mutabık olmayan İsrail vatandaşları olabileceğini bile akıl edemiyorlar. (Onların akıl seviyelerine göre muhalif olmama bakılmaksızın ben bir Türk vatandaşı olarak RTE’nin her türlü eyleminden sorumlu tutulabilirim.)

Bir başka ülkenin eyleminden kendi vatandaşını (Yahudi Türkler) sorumlu tutan ve cezalandırılmasını isteyen yamuk bir ülke durumuna düştük.

Cüneyt Ülsever

http://www.yurtgazetesi.com.tr/israil-hamas-catismasi-makale,8408.html

 

  • DOĞRUSU BEN DE BUNU ANLAYAMADIM: O FÜZELER YOK MU YANİ? VEYA OYUNCAK MI? BAŞKA BAZI İNSANLARA DEHŞET SALMIYOR MU? ASHDOD VE ASHKELON’DAKİ YIKINTILAR SAHTE Mİ? ULUSLARARASI İDDİA SAHİBİ BİR DEVLET VE SİYASET ADAMI, SORUNA ÇÖZÜM BULMAYA BU TEK-YANLILIKLA GİDEBİLİR Mİ?

Aşikâr ki İstanbul Yahudilerinden; ayrıca, en sonunda göreceğiniz gibi, uzun süredir ve belki hâlâ, kendini AKP düşmanlığıyla tanımlamıyor; tersine, gayrimüslim vatandaşlarımız arasında daha yoğun olan AKP ve Erdoğan nefretine kendini kaptırmamak için direnmiş, direnmeye devam ediyor. Ama galiba sabrının sonuna gelmekte. Kendisinin izniyle, ama tabii adını vermeksizin, olduğu gibi yayınlıyorum. Katılmadığım yerleri var, kuvvetle katıldığım yerleri de var. Bunları tartışmayı deneyeceğim; gönderme yapmak kolay olsun diye, bazı fikirlere orijinalinde olmayan numaralar koymakla yetiniyorum.

 “İsrail Filistin olayı hakkındaki yazınızı okuyunca sizin fikrinizi almak istedim.” 

[1] Hamas sürekli İsrail sivil halkına füze yağdırıyor, insanlar sıklıkla alarm sesleriyle sığnaklara kaçıyor, evlerinin dibinde füzeler patlıyor, çocuklar sürekli psikolojik destek almak zorunda… ve [2] İsrail karşılık veriyor. [3] İsrail, uzun yıllardır Filistin’in sivilleri ve hattâ çocukları kasıtlı olarak öne çıkardığını, hastaneleri-okulları silah deposu olarak kullandığını söylüyor…

“Ne olursa olsun savaş her iki taraf için de büyük zarar, korkunç kayıp… Dediğiniz gibi, ne uğruna insanlar ölüyor, anlamak güç. [4] Ancak şu anda savaş ortamı var ve [5] dünya İsrail’i haklı görüyor.

“Tüm bunların yaşandığı sırada ülkemizde ise son derece yanlı yayın yapılıyor; [6] başbakanımız ve müstakbel cumhurbaşkanımız “tarafsız olmam, Filistin’in yanındayım” diyor. [7] “Katil İsrail” diyerek nefretini kusuyor ve toplumda kin besliyor. [8] “Füze atılıyormuş, hiç İsrailli ölmüş mü?” diyor. Sayın başbakanımızın bu sözlerinden, yüzlerce İsrailli Yahudi ölürse mutlu olacağını anlamıyor muyuz?“

[9] İsrail ile Yahudi kavramları bütün olarak algılandığından, beslenen kin bizi daha fazla rahatsız ediyor. Düğünlerimize, cenazelerimize bile büyük güvenlik önlemleriyle gitmeye alıştık. Bu yeni değil… Çoğumuzun, bir sokakta çağırıldığımız adımız ve bir gerçek adımız vardır. Yahudi olmaktan mutlu olup aynı zamanda tehlikelerini öğrenerek büyüdük… Ama bu gibi günlerde endişemiz artıyor.

“525 yıldır Türk olan bizlerin ‘öteki’ olmamızı kabul etmezken, [10] Yahudi olduğumuz için nefret edilme noktasına gelindiğini görmekten derin üzüntü duyuyorum. Çocuklarımızı nasıl bir geleceğin beklediğine dair endişelerimiz giderek artıyor. Başbakanlık görevini üstlenmiş bir siyasetçinin, tüm vatandaşların can güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan kişinin, bağıra bağıra açık açık nefret aşıladığını gördükçe kendimiz ve çocuklarımızın can güvenliğimizden endişe ediyoruz.

“Biz mi paranoyaklaştık sizce?

“Uzun süre, AKP’ye karşı olan arkadaşlarıma, saygılı olmalarını, ortada bir felaket olmadığını anlatmak için çırpındıktan sonra, [11] bugün ‘acaba yanılıyor muydum’ diye düşünmeye başladım.”

(...)

Yukarıda belirttiğim gibi, evet, Batı’nın İsrail yanlılığı, ya da en azından bu kadar büyük bir şiddet gösterimi karşısındaki pasifliği ve sessizliği yanlış; ama bir “üçüncü ülke” olarak Türkiye’nin başbakanının, kınamanın ötesinde, (“katil” nitelemesine varana dek) bu kadar aşırı bir dil kullanması, böyle militanca bir tavır içine girmesi de yanlış. Bunu ben de, Batı kamuoyunu ikna etmek ve bir hatâdan vazgeçirmekten çok içeriye, iç tüketime dönük bir söylem olarak algılıyorum. Dahası, kendi içinde başka yanlılıklar barındırdığını da kabul ediyorum, örneğin [8] “Füze atılıyormuş, hiç İsrailli ölmüş mü?” gibi. Tipik Erdoğan; bir eliyle yapıyor, diğer eliyle bozuyor. Nitekim biraz önce değindiğim Grup konuşmasında da, o güzel pasajın ardından bazı çirkin cümlelere de yer vermiş: “Hamas bomba attı, bomba attı da kaç kişi öldü? Ölen yok, nasıl oluyor bu iş? Nasıl oluyor bu iş?” Doğrusu ben de bunu anlayamadım: O füzeler yok mu yani? Veya oyuncak mı? Başka bazı insanlara dehşet salmıyor mu? Ashdod ve Ashkelon’daki yıkıntılar sahte mi? Uluslararası iddia sahibi bir devlet ve siyaset adamı, soruna çözüm bulmaya bu tek-yanlılıkla gidebilir mi?

(...)

Evet, genel olarak İslâm dünyasında ve özel olarak Türkiye’de, İsrail karşıtlığıyla el ele ve iç içe yükselen bir Yahudi düşmanlığı, bir anti-Semitizm de söz konusu. Hiçbir zaman eksik değildi;   Osmanlı’dakinin üzerine İttihatçılarınki bindi (bkz Ömer Seyfettin) ve Cumhuriyet’e uzandı; Nazizmden de beslendi; sathın kâh altında, kâh üstünde, bugünlere geldi — ve şimdi tırmanışa geçmekte. Bu vahim tuzak ve çıkmazın önünde, bütün demokratların ve belki en fazla Müslüman demokratların kafa yorması; kendi tabanlarındaki bazı kesimlere seslenme, onları uyarma,  düşündürme ve ilerletme yollarını bulması gerekir. [11]’inci maddeye yansıyan hayal kırıklığını ise, hele 10 Ağustos’tan sonra, yeni AKP ve hükümet önderliğinin tekrar değerlendirmesi yararlı olur sanıyorum.

Halil Berktay

http://serbestiyet.com/bir-mektup-vesilesiyle-turkiyeli-yahudilerin-endiseleri/

 

  • AYNI ZAMANDA, BU ÜLKENİN GAYRİMÜSLİM “AZINLIK”LARININ NE GİBİ AÇIK-ÖRTÜK TEHDİTLERLE YAŞAMAYA ZORLANDIĞINI; 1915’TEKİ VEYA 6-7 EYLÜL 1955’TEKİ GİBİ, HER AN BAŞLARINA NELER GELEBİLECEĞİNİ (EN AZINDAN, BUNU SÜREKLİ İSTEYEN VE ÖZLEYENLERİN VARLIĞINI), HEM DE KENDİ MANTIĞIYLA, EFELENEREK VE BÖBÜRLENEREK, BÜTÜN ÇIPLAKLIĞIYLA ORTAYA KOYDU

Gazze’de kara harekâtı da başladı ve kimbilir neye; yaşlılar, kadınlar ve çocuklar dahil daha kaç Filistinlinin hayatına mal olacak. Ama ben, İsrail’in ve işgal altındaki toprakların iç gerçekliği hakkında gene muhalif İsrail aydınlarının (ABD’nin liberal Doğu Kıyısı entelektüel basınında çıkan) tanıklıklarını aktarmayı iki gün daha erteleyip, gene biraz Yahudi düşmanlığı üzerinde duracağım.

Çünkü sahneye, son yıllarda bu gibi durumlarda hep rastladığımız gibi, gene Yeni Akit çıkmış bulunuyor. Sırf başbakanın tek-yanlı öfkesinden hareketle Türkiyeli Yahudilerin endişeleri’ne ancak hafifçe değinmiştim ki, inanılmaz zehirli dili ve nefret söyleminin en aşırısıyla Yeni Akit devreye girdi ve herkese Nazi tipi antisemitizmin ne demek olduğunu bir kere daha hatırlattı. Aynı zamanda, bu ülkenin gayrimüslim “azınlık”larının ne gibi açık-örtük tehditlerle yaşamaya zorlandığını; 1915’teki veya 6-7 Eylül 1955’teki gibi, her an başlarına neler gelebileceğini (en azından, bunu sürekli isteyen ve özleyenlerin varlığını), hem de kendi mantığıyla, efelenerek ve böbürlenerek, bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.

(...)

Akıl ve mantık gereği biliyorum ki Yeni Akit’e (ve Sözcü’ye, Aydınlık’a vb) hiç bulaşmamak lâzım aslında. Ama bu kadarı da tahammül edilir gibi değil. Meğer benim Endişeler’imden bir gün önce, Faruk Köse imzalı bir yazı çıkmış Yeni Akit’te (15 Temmuz). Aynen şöyle başlıyor: “Her gittikleri yerde fitne-fesat çıkaran Yahudiler İspanya’dan kovulduklarında, Osmanlı onlara kucak açmış. Getirmiş, ülkemizin en güzel yerlerine yerleştirmiş.” Hem uzun uzadıya sayıp döküyor, hem de demagojik bir tavırla ekliyor ki “bunlar sorun değil.” Çünkü “sırf Yahudi diye ölsün yok olsun” istemezmiş. “Hani yok olurlarsa da üzülme[zmiş] ama sırf yahudi diye böyle bir muamele görmelerine taraftar olma[zmış].” Lûtfetmiş yani; böylesine de merhametliymiş! Ama sonra kükremeye başlıyor: “Ancak sen, Yahudi kimliğinle çıkıp, benim Müslüman kardeşlerimi katletmeye başlarsan” işte o zaman Faruk Köse de “sana kısas uygulanmasını isteme hakkını elde eder” ve “Siyonist öldürmek caiz mi? sualini gündeme getirir”miş. “Bu noktada, Hahambaşı Rav İsak Haleva’ya çağrıda bulunuyor”muş: “Hemen, hiç geciktirmeden, açık ve net ifadelerle, Türkiye’de yaşayan Yahudiler adına bir açıklama” yapmalı; “İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı” kınamalıymış. Bunu Türkiye’ye borçluymuşlar bir şekilde — “bu ülkede beş asırdan fazla bir süredir güven içinde yaşamış olma”nın “bir gereği”ymiş. dir. Ve ardından, yahudi cemaatinin kaderi hakkında güya endişe duyarmış gibi yapan, hemen hiç kamufle edilmemiş bir tehditler furyası geliyor: “Bu güven içinde yaşayışın devamı bakımından, (…) bu ülkenin Müslüman halkının, (…) Yahudi cemaatine karşı toplumsal öfke duymaması çok önemli”miymiş. Zira, diyor, “toplumsal öfkede adalet yoktur. Toplumsal öfkenin aklı yoktur. Toplumsal öfkenin vicdanı yoktur. Toplumsal öfkenin freni de yoktur; nereye kadar varacağı, nerede duracağı bilinmez.” Masum ve kederli, baştan aşağı iyi niyetli Faruk Köse, “Yahudilere karşı birikecek ve taşacak toplumsal öfkenin, 6-7 Eylül 1955’te Rum vatandaşlara karşı girişilen akıl tutulmasına benzer bir sonuca varmasından endişe” edermiş.

Devamı da var. Faruk Köse’nin yazısı doğrultusunda, Türkiye Yahudilerinin önde gelenlerine koşturmuş Yeni Akit muhabirleri. İllâ mahkûm edeceksiniz diye üzerine üzerine gidilen ve hizaya girmeye zorlanan cemaatten Silvio Ovedia, bir şeyler söylemeye mecbur bırakılmış; “ortada kınanacak bir şey olmadığını” çünkü iki tarafın da birbirine füze ve bomba attığını ifade etmiş. Benim tavrım açık: İlkin, yanlış ve haksız bir düşünce. Aynen bir okuyucu mektubu vesilesiyle yazdığım gibi, İsrail’in yaptığı Hamas’ın yaptığına cevap olmadığı; yerleşimci-kolonyalist (settler-colonial) bir devletin Filistin halkına karşı 1948 nakba’sından beri sürdürdüğü etnik temizlik, mülksüzleştirme ve tahakküm politikasının devamını oluşturduğu için. Ama ikinci olarak, bu da meşru bir düşünce sonuçta — dünyada ve Türkiye’de mevcut bir düşünce; isteyenin istediği gibi savunabileceği bir düşünce; herhangi bir tehdit ve yıldırmaya konu olmaması gereken bir düşünce. Oysa Yeni Akit hiç bu kafada değil, tahmin edebileceğiniz gibi. Ertesi gün “resmen hainlik” manşetiyle vermişler Ovedia’nın demecini; haberin içinde “haince yorumlar” diye tekrar vurgulamayı da ihmal etmemişler.

Halil Berktay

http://serbestiyet.com/iste-sekil-1-onunuzde/

 

  • TÜRKİYE'DE ERDOĞAN'IN İÇ SİYASİ HESAPLARLA ŞAMPİYONLUĞUNU YAPTIĞI BU ANTİ-SEMİTİZMİN BATI DÜNYASINDAKİ ETKİSİ TÜRKİYE'NİN SADECE ALEYHİNE OLUYOR

Bu tarihsel perspektiften bakıldığında bugün yaşananları gerginliğin daha da tırmandığı bir olay olarak görmek mümkün değil. Acı ama 20. yüzyılın başından beri devam eden kanlı çatışmanın “küçük bir sayfası” bugün tanık olduğumuz.

O zaman Akit gazetesine Hitler fotoğraflı “seni arıyoruz” bulmacası yaptıran, Türkiye Cumhuriyeti'ne başkan olmak için elinden geleni ardına koymayan Recep Tayyip Erdoğan'a, “İsrail barbarlıkta Hitler'i geçti” dedirten ne? Bunun birbiriyle bağlantılı iki yanıtı var.

Birincisi, Erdoğan ve adamları İsrail'in saldırısını kendi seçim kampanyalarının malzemesi haline getirmek istiyor. Bu amaçla anti-semitizme ve onun en yaygın yöntemi olan “Hitler faşizminin barbarlık derecesini küçük gösterme” yöntemine sarılıyorlar.

İkincisi, bu stratejileriyle Türkiye'de anti-semitizmin daha da yayılmasına çanak tutuyorlar. Anti-semitizm yayıldıkça onu kendi siyasi hırsları ve amaçları doğrultusunda kullanmaları da kolaylaşıyor. Bu öyle bir kısır döngü ki, muhalefet bile o yöne çark etmek zorunda kalıyor.

Bu tavrın Filistinlilere ise bir yararı olmuyor. Sadece sırtları sıvazlanıyor. Bu da tabii hoşlarına gidiyor. Fakat Filistinlilerin yararına herhangi bir siyasi sonuçtan söz etmek mümkün değil.

Hatta Türkiye'de Erdoğan'ın iç siyasi hesaplarla şampiyonluğunu yaptığı bu anti-semitizmin Batı dünyasındaki etkisi Türkiye'nin sadece aleyhine oluyor. Çünkü onlar resmin sadece bir kısmını değil, bütününü görüyor. O resimde, örneğin, Pazar günü çeşitli Avrupa kentlerinde yapılan “İsrail'i kınama” gösterilerinde o ülkelerin Yahudi vatandaşlarının ve kazara gösterinin yapıldığı bölgeden geçen İsrailli turistlerin dövüldüğü haberleri de yeralıyor.

O ülkelerden biri olan Almanya'nın uzun süredir varolan ve kontrolden çıkmasından korkulan bir fenomeni tartıştığını Alman kamuoyu kadar diğer Batı ülkelerinin kamuoyu da biliyor. (Büyük olasılıkla bu fenomen sadece Almanya'yla da sınırlı değil.) Bu fenomen de, Almanya'da yaşayan göçmenlerden, Müslümanlığı bir siyasi kimlik haline getirmiş olanlarının, hemen hergün Almanya sokaklarında Alman Yahudilerine ya da turistlere saldırıyor olması. Bu saldırganların çoğunun Erdoğan hayranı olduğunu söylemeye gerek var mı? Erdoğan, adamları ve maalesef Türkiye kamuoyu bunları ısrarla görmezden geliyor.

Erdoğan'ın ve adamlarının anti-semitizmi Türkiye'nin sorunun çözülmesine yardımcı olabilecek, bu şekilde Filistinlilerin acılarının da dindirilmesini sağlayacak bir rol oynama şansını giderek azaltıyor. Bunun yerini Erdoğan'ın siyasi hırslarını ve küçük bir saldırgan anti-semit grubun büyümesini besleyen gereksiz ve belki de tehlikeli bir toplumsal ruh hali alıyor.

Öte yandan, İsrail askeri harekâtına yönelik Türkiye'den yükselen haklı “ölçüsüz şiddet” eleştirisi dünyada etkisiz kalırken, Türkiye'deki “ölçüsüz propaganda”ya karşı önlem almak giderek daha zarurî oluyor.

Cem Sey

http://t24.com.tr/yazarlar/cem-sey/olcusuz-propaganda,9767

 

  • TÜRKİYE SINIRLARI İÇİNDE YER ALMASA DA, DOĞRUDAN ÇIKARLARINI TEHDİT ETMESE DE, SADECE GÜCÜNÜ HİSSETTİRMEK İSTEDİĞİ BİR BAŞKA ALANDA, “FİLİSTİN SORUNU”NDA BU KEZ YAHUDİLERİN SADAKATİ SINANIYOR ADETA

Türkiye sınırları içinde yer almasa da, doğrudan çıkarlarını tehdit etmese de, sadece gücünü hissettirmek istediği bir başka alanda, “Filistin sorunu”nda bu kez Yahudilerin sadakati sınanıyor adeta.

Üç gün önce Türk Musevi Cemaati “Bölgemizde cereyan eden olaylarda, hayatını kaybeden ve yaralanan tüm sivillerin acısını kalben hissetmekte ve derin üzüntü duymaktayız.” demiş olmasına rağmen…

Dün Başbakan Erdoğan, “sonunda mağlup olacak olan İsrail’dir. Bu dünyada belli yerlerde yaşayan Yahudileri de rahatsız edecektir.” ifadesini kullanması gibi…

Adeta yeni bir “Artin Penik”in ortaya çıkması beklenircesine…

Kim bilir belki bir gün,

Türkiye’deki Ermeniler’den soykırım tartışmalarına, Kürtler’den PKK’ye, Yahudiler’den de İsrail’e karşı tepki göstermeleri talebinden yani sadakat sorgulamasından,

Aynı şekilde Ermeniler’e geçen yüzyıl başında öldürülen Türkler’in, Kürtler’den ölen askerlerin annelerinin, Yahudiler’den de Gazze’deki sivillerin cansız bedenlerinin hesabının sorulmasından vazgeçilir…

M.Serdar Korucu

http://www.demokrathaber.net/yahudi-artin-penik-mi-bekleniyor-makale,7770.html

 

  • İSRAİL’E LANET EDERKEN YAPMAMAN GEREKEN 7 ŞEY

-BİR: Türkiye’deki Yahudi vatandaşlarını taciz etmekten vazgeç... Onlar İsrail’in değil, senin vatandaşların.

-İKİ: Parmağını ikide bir Türkiye’deki Yahudilere çevirmeyi bırak... İsrail’in politikalarının belirlenmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan bu insanları hedef haline getirme.

-ÜÇ: “Bunların yeni bir Hitler’e ihtiyacı var” falan diyerek tarihin en büyük zulümlerinden birine arka çıkma...  Irkçı, faşist, zalim yardakçısı ve soykırımcı yancısı olma.

-DÖRT: İsrail’in insanlıktan nasip almamış zulmüne karşı çıkarken... İnsanlıktan nasip almamış gibi davranma. Bir zulmü kınarken başka bir zulme imza atma.

-BEŞ: “İsrail bu yaptıklarıyla Türkiye’deki Yahudileri zor durumda bırakıyor” tarzı açıklamalar yapma... Yahudi bir Türkiye vatandaşı, “Başka bir ülkenin yapıp ettikleri nedeniyle ben niye zor durumda kalıyormuşum ki, bir deyiver hele” dediğinde apışıp kalırsın.

-ALTI: İsrail’i Türkiye’deki Yahudi vatandaşları üzerinden tehdit etme... Buradaki bir avuç Yahudi vatandaşın üzerinden İsrail’e diklenmek delikanlılık değildir.

-YEDİ: İsrail kadar acımasız ve vicdansız olma... Her cümlende “Yahudi” ile “İsrail”i birbirinden ayırmaya özen göster.

Ahmet Hakan

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/73/Ahmet-Hakan/37436/Nutuk-atma-bir-sey-yap

 

  • ANCAK FİLİSTİN YÖNETİCİLERİNİN GEÇMİŞTEN BU YANA İSRAİL DEVLETİNE KARŞI VERDİĞİ MÜCADELEYİ CİDDİ BİR ÖZ ELEŞTİRİYLE YENİDEN DEĞERLENDİRMESİ GEREKİYOR

Zaten bugün gelinen noktanın sebebi, İsrail'in 1967 sınırlarındayken Mısır, Irak ve Suriye’de hâkim Arap milliyetçiliğinin şişkin egosuyla yok edilmek istenmesi değil mi?

İsrail o vakitten beri her Arap ve Filistin saldırısıyla büyüdü, güçlendi, kemikleşti, kendi halkı ve diasporası nezdinde “meşruiyet” kazandı, içindeki barış yanlılarını iyice pasifize edip sayılarını azalttı ve dünyada kurduğu güçlü sermaye lobileri vasıtasıyla da bir dokunulmazlık zırhı sağladı. Sosyalist blokun tarihe gömülmesi ise İsrail’i iyice cüretkâr hale getirdi.

Artık tık nefes olmuş Arap devletlerinin ne dediği önemsiz.

Ancak Filistin yöneticilerinin geçmişten bu yana İsrail devletine karşı verdiği mücadeleyi ciddi bir öz eleştiriyle yeniden değerlendirmesi gerekiyor. Başta Hamas’ın kurucu ideolojisini tanımlayanların.

Filistin’de siyaseti ve devleti temsil edenler konuşmalı.

Kassam Tugayları konuştuğunda olanları görüyoruz.

Olacakları da.

Batı Şeria’da İsrail devletini tanıyan Mahmut Abbas’ın devlet başkanlığındaki Filistin Devleti ile Gazze’ye sıkışıp kalmış HAMAS’ın el sıkışması ve tek devlet haline gelmesinden İsrail’in çok rahatsız olduğu belliydi. Bir Filistin devletiyle muhatap olmamak için her türlü entrikayı yapma potansiyeli taşıdığı da. Bu amaç o kadar barizdi ki Filistin’de siyaset egemen olsaydı ve İsrail’in niyetleri doğru okunsaydı “adam kaçırıp öldürme” provokasyonları çok daha iyi yönetilebilirdi.

Şu hâle bakın.

Ellerindeki dandik füze ve havan toplarıyla İsrail filini gıdıklayan karınca gibiler. İran teknolojisiyle geliştirilen FEJR-5 füzeleri o ünlü Demir Kubbe’yi aşamadı. Ve her füze “Bulut Sütunu” adı verilen saldırılarla misliyle geri döndü.

İsrail ardından açıklama yaptı “Hamas’ın füzeleri sonucu çocuklar ruhsal buhrana girdi” diye…

Kassam Tugayları ise hâlâ “sert” bildiriler yayınlıyor “Bedelini çok ağır ödeteceğiz” diye.

Filistin’in bir ortak akla ihtiyacı var. Bu ortak akıl Batı Şeria ve Gazze’deki siyasetçiler eliyle oluşturulabilir ancak. Askerlerle değil.

Tekrar hatırlatalım.

En kötü barış, savaştan iyidir.

Anlaşmak da teslim olmak değil.

Var olabilmek ve bugünün neslini geleceğe taşıyabilmek için Yahudilerin binlerce yıldır verdiği yok olmama mücadelesi pusulanız olsun.

Fuat Uğur

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/fuat-ugur/581481.aspx

 

  • İSRAİL, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER PAYLAŞIM PLANI UYARINCA ORTADOĞU'DA KÖPRÜBAŞINI TUTTUĞU KIRKLI YILLARDAN BU YANA, FİLİSTİN'İN YÜZÖLÇÜMÜNÜ GIDIM GIDIM AZALTARAK ZAMAN İÇİNDE BÖLGESEL GÜCÜNÜ SADECE SAVAŞ POLİTİKALARIYLA MI DÜNYAYA KABUL ETTİRMİŞTİR DERSİNİZ?

İsrail, Birleşmiş Milletler paylaşım planı uyarınca Ortadoğu'da köprübaşını tuttuğu kırklı yıllardan bu yana, Filistin'in yüzölçümünü gıdım gıdım azaltarak zaman içinde bölgesel gücünü sadece savaş politikalarıyla mı dünyaya kabul ettirmiştir dersiniz?

Hayır! Edebiyattan sinemaya, eğlenceden kültüre, oradan medya devlerine 'Özgürlük!' diye diye nasıl bir 'İsrail Usulü Algılama Yönetimi' modeli oluşturulduğunu bilmeyenimiz var mıdır? Leon Uris'in romanından Otto Preminger tarafından sinemaya uyarlanan Exodüs, ardından Steven Spielberg'in Schindler'in Listesi başta olmak üzere İsrail'in saldırgan politikalarını mübah gösteren, sempatik kılmaya çalışan yüzlerce film arasından en azından yirmi tane filmi ben seyretmişimdir. Hepsinin ortak yanı, Tanrı tarafından 'seçilmiş' bir ulusun asırlar boyu gördüğü zulme karşı her türlü hakkının her türlü yöntemle savunulması gerektiği mesajıdır.

Böyle bir iletişim atağından dolayı Yahudi alemi suçlanabilir mi? Asla! Suçlanması gereken kendini ifade etmekte aciz kalan, üstüne üstlük gerçekliği ifade etmenin yöntemlerine yani PR'a da burun kıvıranlardır. Yani hem kel hem fodul durumunda olanlardır.

Ali Saydam

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Ali_Saydam/israilin-gucu-kucumsediginiz-prdadir/54908

 

  • İSRAİL KARŞITI DUYGULARIN SORUMSUZCA KÖRÜKLENMESİ, SİYASETTE VE MEDYADA GİDEREK DAHA FAZLA KULLANILAN YAHUDİ KARŞITI ÜSLUPLA DA ELELE. NEFRET SÖYLEMİ SADECE İSRAİL’İN LİDERLERİNE DEĞİL, TÜRKİYE’NİN KENDİ YAHUDİ VATANDAŞLARINA DA YÖNELİK. ÇOĞU İSRAİL’İN EYLEMLERİNE KARŞI ÇIKAN TÜRKİYE’DEKİ YAHUDİLER, İSRAİL ADINA ÖZÜR DİLEMEYE ZORLANIYOR, BAZILARI ŞİDDET TEHDİDİ ALIYOR

Bölgesel ve küresel bir oyuncu olma iddiasındaki bir ülkenin başbakanının uluslararası hukukun İsrail tarafından çiğnenmesine tepkisiz kalmasını beklemiyoruz. Ancak hiç bir ciddi dünya lideri bir tarafın ihlallerini sert dille kınarken, diğer tarafın ihlallerini görmezden gelemez. Hamas gibi İslamcı silahlı grupların İsrail’li sivilleri hedef alan roket saldırılarının ve kendi halklarının can güvenliği konusunda sergiledikleri sorumsuz tutumun en az İsrail’inki kadar kınanması gerekır.

Türkiye’deki İsrail büyükelçiliği ve konsolusluğu önünde tanık olunan ırkçı ve taşkın protestolar, İsrail’in diplomatik personelinin önemli bir kısmını çekmesiyle sonuçlandı. Tehditkâr davranışlarda bulunanların arasında iktidar partisinden üyelerin bulunması da dikkatlerden kaçmadı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek  ‘katil canilerin konsolosluğu, Türkiye’den kovulmalı ‘ türünden mesajlar yayınladı. İsraillileri Hitler’e benzetti.

Unutulmamalı ki, diplomasi geleneklerine ve uluslararası sözleşmelere aykırı bu davranışlar,  diplomatlarının ve ailelelerinin rehin Irak’ta tutulduğu, bugün İsrail hakkında sert açıklamalar yapan siyasilerin rehine krizine son verecek etkili adımları atamadığı bir ülkede sergileniyor.

İsrail karşıtı duyguların sorumsuzca körüklenmesi, siyasette ve medyada giderek daha fazla kullanılan Yahudi karşıtı üslupla da elele. Nefret söylemi sadece İsrail’in liderlerine değil, Türkiye’nin kendi Yahudi vatandaşlarına da yönelik. Çoğu İsrail’in eylemlerine karşı çıkan Türkiye’deki Yahudiler, İsrail adına özür dilemeye zorlanıyor, bazıları şiddet tehdidi alıyor.

Türkiye, Orta Doğu’daki yangına körükle gitmek yerine, acilen bir ateşkes sağlanması ve daha fazla can kaybının önüne geçilmesi için çaba göstermeli. Uluslararası hukunun daha fazla çiğnenmesini engellemeye çalışmalı.

Çünkü zaman, gerçek bir devlet adamı gibi davranma, acıları sarma ve nefretin nefret üretmesini engelleme zamanıdır.

Firdevs Robinson

http://www.firdevstalkturkey.com/tr/dunyada-turkiye/turkey-and-israel-hate-breeds-hate/

 

  • İSRAİL’İN FİLİSTİN SALDIRISI YÜZÜNDEN TÜRKİYELİ YAHUDİLER HEDEF TAHTASINA OTURTULUYOR. İNSAF!

Otoriter devletlerin liderleri, sırf kendi güçlerini korumak ve iktidarda kalabilmek adına, akıl almaz kışkırtmalara başvuruyor.

Buna bir de beyinsiz, nefret dolu yayınları ve kurumları eklediniz mi felaketin etkisi misliyle artıyor.

Misal; İsrail’in Filistin saldırısı yüzünden Türkiyeli Yahudiler hedef tahtasına oturtuluyor. İnsaf!

Önyargılar, küçük hesaplar ve cehaletten çok çektik.

Cumhurbaşkanlığı seçimi, sadece iç siyasetteki dengeler açısından değil, kıyısında durulan büyük savaşlar nedeniyle çok önemli.

Tek dileğimiz, akıl-izan sahibi, barış için çaba harcayan, iletişimi şiddet ve ayrımcılık üzerinden kurmayan yönetenlerimizin olması.

Yoksa 21. yüzyılın kanlı başlangıcından hiçbirimiz hasarsız çıkamayacağız.

YAHUDİ DÜŞMANLIĞI YAPANLARA ÇAĞRI

-  Kendine dindar diyen kardeşim... Yıllarca “İslamofobi”den çekmedin mi? İnancın veya etnik kimliğin yüzünden dışlanmaktan, ezilmekten şikâyet etmedin mi? Batı’da Müslümanların topyekûn “köktenci” muamelesi görmesi hak mıydı?

-  Değildi... Öyleyse İsrail devletinin savaş suçlarından yola çıkıp antisemitizme sarılamazsın. Kendi vatandaşlarına düşmanlık yapamazsın.

-  En basitinden, kendi tarihine bakıp biraz utan. Önce devlet politikalarıyla bir yüzleş, sonra “masum halkların” katledilmesini lanetle. Lanetlerken de ırkına, inanışına, yaşam biçimine göre pozisyon alma.

-  1915’ten sonra bu topraklardan Ermenilerin nasıl silinip atıldığını... Alevilerin nasıl canlı canlı yakıldığını ve bugün dahi sokakta kurşunlandığını...

Kürtlerin özellikle son 30 yılda nasıl bir devlet zulmü altında yaşadığını bir düşün!

-  İnsan hakları ihlalleri yüzünden AİHM’de kaç kez tazminat ödemeye mahkûm edildin? Sadece Roboski’yi hatırla, yeter...

Mehveş Evin

http://www.milliyet.com.tr/din-ve-milliyet-adina-hep-vahset/gundem/ydetay/1913918/default.htm

 

  • BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ YURTTAŞININ, İSRAİL HALKIYLA AYNI DİNDEN OLMASI NEDENİYLE HEDEF HALİNE GETİRİLMESİ VE BELLİ TEPKİLERİ GÖSTERMEYE ZORLANMASI; EN TEMEL İNSAN HAKLARINA AYKIRI BİR DURUM VE IRKÇI BİR BASKI

İslami kesimde eskiden beri varolan “anti-semitizm” (Yahudi karşıtlığı) de, son gelişmeler üzerine, yeniden su yüzüne çıktı. Zaten, bazı çevreler, açıktan ve her dönemde, anti-semitik dil ve tutum sergilediler, sergiliyorlar. Bunları biliyoruz.

Bu kez, benzer tepkiler, bazı daha “ılımlı” İslami çevrelerde de karşımıza çıkıyor. Önceki gece TV ekranlarında, dindarların örgütlendiği bir sivil toplum kuruluşunun yöneticisini izledim. Türkiye'deki Yahudileri hedef alan, onları tedirgin edebilecek yaptırımlar öne sürüyordu. “Türkiye Yahudileri artık buna açıktan tepki göstersinler, bu ülke ile çok yaygın olan ekonomik ilişkilerini kessinler...” minvalinde çağrılar yapıyordu.

Bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının, İsrail halkıyla aynı dinden olması nedeniyle hedef haline getirilmesi ve belli tepkileri göstermeye zorlanması; en temel insan haklarına aykırı bir durum ve ırkçı bir baskı.

Her birey, bir gelişme karşısındaki tepkisini, bireysel olarak belirleme hakkına sahiptir. Yahudi yurttaşların, kendi iradelerine rağmen tepkiye zorlanması, bir insanlık suçu. Gözlerini Yahudiler’e dikenler, onları kendi iradeleri dışında tepkiye zorlayanlar; bize; geçmişte de çok gözlemlediğimiz olayları ve davranış biçimlerini hatırlatıyor.

Bu baskılar nedeniyle, çok sayıda Yahudi'nin Türkiye'ye terk etmek zorunda kaldığını biliyoruz.

Hitler'i Yahudi soykırımı yaptığı için “hayır duası”yla anan ünlü ses sanatçısı da, işte böyle bir ortamın ürünü...

Oral Çalışlar

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral_calislar/damarlarimizdaki_asil_kan_harekete_gecti-1202671#

 

  • KENDİ GİBİ DÜŞÜNMEYEN FAKAT AYNI ÜLKEYİ PAYLAŞTIĞI İNSANA KARŞI KÜFÜR VE HAKARETLE “DALAN” ADAM, ELBETTE KATLİAM YAPAN BİR BAŞKA ÜLKEDE SORUMLU OLAN SİYASETÇİYİ DEĞİL, HALKINI SUÇLAYACAK. YAHUDİ DÜŞMANLIĞINI DİLE GETİRME FIRSATI AYAĞINA KADAR GELMİŞ, BUNU MU TEPECEK ALLAH AŞKINA?

Burnumuzun dibinde olanlar sadece insanlığa dair değil, kendi toplumumuza dair de pek çok şey anlatıyor.

Vahşetin boyutuna verilen insanlıktan uzak tepkiler, insanımızın eriştiği “kendinden olmayanı düşman belleme” hallerini de ortaya koyuyor. Nasıl bir yerde, nasıl insanlar arasında yaşadığımızı görüyoruz.

Mesela protestoyu ırkçılık üzerinden yapanlar... Adam o kadar fırsatçı, o kadar dünyadan bihaber, o kadar insanlıktan uzak ki, katliamın sorumlusunu alt katta oturan Yahudi komşusuna atacak neredeyse. Üstelik iyi bir şey yaptığını, düşündüğünü zannederek...

Savaşın sorumlusu çıkarcı siyasetçiler değil miydi? Halkını birbirine düşüren, aşağılayan, çıkarı için elinden geleni ardına koymayan siyasileri iyi tanıyoruz bu topraklarda. Onlardan ne yazık ki her yerde var, bir tanesi de çocukların bile gözünü kırpmadan canını alıyor.

Peki tüm dünya gördükleri karşısında kahrolurken, yurdum model şark kurnazı ne yapıyor? Irkçılık.

Tabii elim bir olay karşısındaki tutumun bu fırsatçı adamlar tarafında ne olacağını kestirmek aslında zor değil.

Kendi gibi düşünmeyen fakat aynı ülkeyi paylaştığı insana karşı küfür ve hakaretle “dalan” adam, elbette katliam yapan bir başka ülkede SORUMLU olan siyasetçiyi değil, halkını suçlayacak.

Yahudi düşmanlığını dile getirme fırsatı ayağına kadar gelmiş, bunu mu tepecek Allah aşkına?

Dünyayı, insanlığı, güzel ahlakı anlamamak, dünyaya ırkçılık ve din (yani biz iyi diğerleri kötü) filtresiyle okumak nasıl bir şeydir, kendilerine bakıp görebilirsiniz...

Melike Karakartal

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/88/Melike-Karakartal/37443/%C4%B0yilikle-kotuluk-fena-karisti

 

  • ANTİ-SEMİTİZM TARİH BOYUNCA SİYONİZMİN DÜŞMAN KARDEŞİ OLMUŞTUR

Bitirirken bir başka bahsi de vurgulamakta sonsuz fayda var. Anti-semitizm tarih boyunca siyonizmin düşman kardeşi olmuştur. Yahudilere dönük pogromlar, ayrımcılık, katliamlar ne zaman yaygınlaştıysa Filistin’i kolonize etme (yani Siyonizm) siyasal hedefi de o kadar gerçeklik ve güncellik kazandı. Bu, bugün de farklı biçimlerde de olsa böyle olmaya devam ediyor. Yahudi karşıtı ırkçı söylemler bugün de İsrail’deki ırkçı apartheid rejimin varlığını hem içeride hem de uluslararası kamuoyu nezdinde meşrulaştıran bir işlev görüyor. Antisemit argümanların yaygınlığı, İsrail rejiminin ayrımcı-dışlayıcı ve sömürgeci bir etnik devlet olarak kalmasını haklılaştıran argümanlar veriyor. İsrail devlet erbabı, kendi halkına dört bir tarafın antisemit barbarlıkla, Yahudileri kırmaya azmetmiş Nazilerin günümüz versiyonlarıyla kuşatılmış olduğunu anlatma ve böylece de halkı kendi sömürgeci projeleri etrafında kenetleme fırsatı veriyor. Korku ve kuşatılmışlık duygusu nefreti ve sömürgeci şiddeti kışkırtıyor, İsrail halkı nezdinde haklı kılıyor. Yani (şöhreti herkesçe malum olan) Yeni Akit ve benzerleri, Filistin’in sömürgeleştirilmesi politikalarının tersinden ortağı, meşrulaştırıcısı rolünü üstlenmiş oluyorlar.

Stefo Benlisoy

http://baslangicdergi.org/yeni-bir-6-7-eylul-mu-stefo-benlisoy/

 

  • BU YÜZDEN BİZİMLE O YILLANMIŞ, GERÇEKLEŞMEYEN FANTEZİNİN ARASINDA ATILMASI GEREKEN GÜVEN GELİŞTİRMEYE YÖNELİK ADIMLARIN İLKİ, HEM SOL HEM DE SAĞ KANATTA UZUN ZAMAN ÖNCE AŞKIN VE COŞKUN BİR ANLAM KAZANMIŞ OLAN VE EL KOL BAĞLAYAN “BARIŞ” SÖZCÜĞÜNÜ BİR AN ÖNCE “ÖDÜN” SÖZCÜĞÜYLE DEĞİŞTİRMEK OLMALI

İki yıl kadar önce, Haaretz gazetesinin başlattığı bir yazarlar projesi kapsamında, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile bir röportaj yaptım. O röportajda Netanyahu’ya Ortadoğu sorununu çözmek için ne yaptığını sordum. Netanyahu uzun bir yanıt verdi, İran tehdidinden ve bölgedeki diğer hükümetlerin istikrarsızlığından söz etti. Ne var ki, neredeyse çocukça bir ısrarla soruma yanıt vermesi için diretince, sorunu çözmek için hiçbir şey yapmadığını, çünkü sorunun çözümü olmadığını itiraf etti.

Savaşta özel muharebe birliğinde türlü engelle yüzleşmiş ve pek çok kahramanlık sergilemiş eski subay Netanyahu, barış sözkonusu olduğunda oğlum ve oğlumun sınıf arkadaşları gibi düşünüyordu demek. Başbakanımın ya da ikinci sınıf öğrencilerinin canlarını sıkmak istemem, fakat Tanrı’nın yakın gelecekte bize barışı sunmayacağına dair güçlü bir sezgim var; barışa kavuşmak istiyorsak çaba göstermek zorundayız. Barış ne bize ne de Filistinlilere karşılıksız bir armağan olarak sunulacak. Barış, tanım olarak, tarafların karşılıklı ödün vermesi anlamına gelir ve böyle bir durumda iki tarafın da gerçek ve ağır bedeller ödemesi kaçınılmazdır; sadece toprak ya da para olarak değil, dünya görüşünde de esaslı bir değişikliğe giderek.

Bu yüzden bizimle o yıllanmış, gerçekleşmeyen fantezinin arasında atılması gereken güven geliştirmeye yönelik adımların ilki, hem sol hem de sağ kanatta uzun zaman önce aşkın ve coşkun bir anlam kazanmış olan ve el kol bağlayan “barış” sözcüğünü bir an önce “ödün” sözcüğüyle değiştirmek olmalı. Daha az heyecan verici bir sözcük olabilir, fakat en azından her kullandığımızda bize çok arzuladığımız o çözüme dualarımızla değil, ancak muhatabımızla zahmetli ve her zaman mükemmel olmayan görüşmeleri sürdürmekte ısrar ederek ulaşabileceğimizi hatırlatacaktır.

Etgar Keret

http://www.taraf.com.tr/haber-israilli-yazar-barisa-cagirdi-159617/

 

  • MİLYONLARCA İNSANI ODALARA DOLDURUP ÖLDÜREN BİR SAPIK RUHLU CANİ İÇİN ÇALIŞTIĞI GAZETEDE HİTLER RESMİNİ ÇENGEL BULMACAYA KOYUP “SENİ ÇOK ARIYORUZ” GİZLİ CÜMLESİNİ İNSANLARA BULDURMANIN İÇİNDEN İNSANLIK GEÇEN BİR CÜMLE İLE YAKINDAN UZAKTAN BİR ALAKASI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM

Bir sabah uyandık ve insanlık yine yıllık izne çıkmıştı.

Nedense söz Filistin’in bebeklerine gelince insanlık hemen yıllık izne çıkıyor.

Ama daha da çirkin bir şey oluyor ülkemizde bu tarz krizler döneminde.

O da, aramızda insan kılığında dolaşan bazı varlıkların maskesini düşürtüyor…

Ama bu “Hey bakın maskeler düştü, biz söylemiştik teheheyyy…” şeklinde bir coşku yaratmıyor bende.

Ya da çok nefret duygusu salmıyor kalbime.

İsrail’in Filistin’in masum bebelerini öldürmesinin ardından içlerindeki Hitler aşkını dağa taşa yazan insanlara karşı sadece acıma duygusu beliriyor kalbimde.

Milyonlarca insanı odalara doldurup öldüren bir sapık ruhlu cani için çalıştığı gazetede Hitler resmini çengel bulmacaya koyup “Seni çok arıyoruz” gizli cümlesini insanlara buldurmanın içinden insanlık geçen bir cümle ile yakından uzaktan bir alakası olduğunu düşünmüyorum.

Bir de ölen insanlara dinine, inandığı kitaba göre değer biçmek…

Her şeyi her türlü kavgayı belki anlayabilirim ama Hitleri aşk ve sevgiyle hatırlamayı anlamam mümkün değil.

En basiti, Hitler’i onayladığınız anda Almanya’da Türk vatandaşlarımızı katleden Nazi dazlakları onaylayarak işe başlamış oluyorsunuz ki bunu düşünmek bile benim midemi bulandırıyor…

Rahşan Gülşan

http://rahsangulsan.tumblr.com/post/92325016012/sevsinler-hitler-ask-n-z

 

  • FİLİSTİN’İ KANA BULAYANLARA ÖFKELENİP... TÜM DÜNYAYI KANA BULAMIŞ BİR PSİKOPATI ÖZLEMEK. ÇELİŞKİ BU DEĞİLSE NEDİR A BE NASİPSİZ

Filistin Lideri Yaser Arafat, gördüğü onca zulme karşın bir kez olsun “Ulan Hitler’i bile bize arattınız ya, helal olsun” demedi.

Ne yani?

Arafat senden daha az mı öfkeliydi?

Arafat senden daha az mı duyarsızdı?

Arafat senden daha az mı nefret ediyordu İsrail’den?

Git bunun üzerine iki dakika tefekkür et a be fikirsiz.

Filistin’i kana bulayanlara öfkelenip...

Tüm dünyayı kana bulamış bir psikopatı özlemek.

Çelişki bu değilse nedir a be nasipsiz.

Ahmet Hakan

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/73/Ahmet-Hakan/37932/Hitler-i-mi-ozledin-mubarek

 

  • BAŞBAKAN, FİLİSTİN SORUNUNU DAHA ÇOK DİNİ BİR SORUN GİBİ ALGILIYOR. MÜSLÜMANLAR İLE YAHUDİLER ARASINDA BİR SORUN GİBİ KAVRIYOR

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze’de giriştiği katliamı eleştirirken sıkça İslam ülkelerini de suçluyor.

“Neredesin sen ey İslam dünyası? Senin canın yanmıyor mu? Senin yüreğin parçalanmıyor mu? Ondan sonra diyoruz ki Batı niye susuyor? Sen Batı’yı bırak, sen önce kendi içinde, evin içinde, ailenin mensupları bu işi sahiplenmezse diğeri bunu sahiplenir mi?” diyor.

Bunu bir kere söylemiş değil. Aynı sözleri, bazı yerlerini değiştirerek tekrarlıyor.

İsrail’in azgınlığına karşı, bir İslam ittifakı arıyor.

Bu ittifak ne yapacak, İsrail’i nasıl durduracak, o konuya pek girmiyor.

Ama konuşmalarının genel tonundan, İslam ülkelerinin İsrail’i topluca kınamaları gibi bir beklentisi olduğunu anlıyorum.

Yoksa birleşik bir İslam ordusunun, İsrail’e haddini bildirmesinden mi söz ediyor?

Bu konuda açık konuşmadığı için “niyet” okumayacağım.

Başbakan, Filistin sorununu daha çok dini bir sorun gibi algılıyor. Müslümanlar ile Yahudiler arasında bir sorun gibi kavrıyor.

“Filistin meselesinde İslam dünyası dik dursaydı, belki bir Afganistan olmayacaktı” diyor.

Birleşmiş Milletler örgütünün, eli kolu bağlı olarak Filistin’deki katliamı izliyor olmasını da dini nedenlere dayandırıyor.

“Kuruluşu itibariyle bir defa BM Güvenlik Konseyi, bu dünyada barışa hizmet edecek bir yapıda değildir. Çünkü orada dünya Müslümanlarının bir tek tane temsilcisi yok. Bu çok anlamlıdır” derken kastettiği sadece bu.

İsrail devletini ve işbaşındaki hükümetini eleştiriyor ama bunu yaparken referansı öncelikle İslam.

İslam dünyasını ve İsrail’in katliamlarını eleştirirken şunu söylemeyi de ihmal etmiyor ama:

“Bizim hedefimiz İsrail’in zalim yönetimidir, terör estiren yönetimidir, biz onu hedef alarak konuşmalıyız. Vatandaşımız olan, Türkiye’deki Musevilere yönelik herhangi bir tavrı doğru bulmuyorum. Onlar bizim güvencemiz altındadırlar.”

Ama nutuk atarken o kadar fazla İslam vurgusu yapıyor ve cahil kitlelerin duygularıyla oynuyor ki ortamı da provokasyonlara açık hale getiriyor.

Mehmet Y.Yılmaz

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/68/Mehmet-Y-Yilmaz/37930/Bu-bir-Yahudi-Musluman-sorunu-degil

 

  • İSRAİL DEVLETİ’NİN GAZZE’DE YARATTIĞI ZULMÜ BAHANE EDİP YAHUDİ VATANDAŞLARIMIZA DİŞ GÖSTERENLER, TAHRİKLERE UYUP ONLARA ZARAR VERMEYE KALKIŞANLAR GERÇEK TÜRK DEĞİLDİR!

Gazze’de İsrail’in yarattığı insanlık dramı, vicdanları parçalıyor!

“Savaş” adı altında, orantısız bir güç kullanılarak, katliama dönüştürülen saldırıları protesto edelim…

Bu tamam da…

Olayları saptırıp, bunu Türkiye’deki, Yahudi vatandaşlarımıza bir tepki haline getirmeyelim, ne olur!

Türkiye’de dal-budak salmaya başlayan Yahudi düşmanlığından söz etmek istiyorum.

Dünyanın en büyük yanlışı olur bu… Hatta yanlıştan da öte, en büyük ayıbı olur!

Biz ne kadar Türk vatandaşıysak, Yahudi yurttaşlarımız da o kadar Türk vatandaşıdır…

Bu topraklarda bizim ne kadar hakkımız varsa, Yahudi yurttaşlarımızın da o kadar hakkı vardır…

Yahudi aileler Türkiye’ye 1500’lü yılların başlarında İspanya’nın zulmünden kaçarak gelmişlerdi.

Padişah İkinci Bayezid onları bağrına bastı, Osmanlı vatandaşı yaptı…

Avrupa ülkeleri Yahudileri katlederken, asil Türkler onları korudu.

Yahudi aileler, 500 yılı aşkın süredir bizlerle birlikte yaşıyor ve tanıdığım Yahudiler, emin olun, Türkiye’yi en az bizim kadar seviyorlar.

İsrail Devleti’nin Gazze’de yarattığı zulmü bahane edip Yahudi vatandaşlarımıza diş gösterenler, tahriklere uyup onlara zarar vermeye kalkışanlar gerçek Türk değildir!

Rahmi Turan

http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/rahmi-turan/lanet-olsun-2-560397/

 

  • HER NE KADAR “BÜTÜN YAHUDİLER BÖYLEDİR DEMEK İSTEMİYORUM” DİYEREK ZEVAHİRİ KURTARMAYA YARAYACAK ARALIK BİR KAPI BIRAKIYORMUŞ GİBİ YAPTIYSA DA, SERDETTİĞİ “GENEL HÜKMÜN” NE OLDUĞU ÇOK AÇIK

Ülkemiz coğrafyasının kaotik bir Ortadoğu toprağına çevrilmesine seyirci mi kalacağız?

Çünkü AKP, İsrail’in Filistin halkına reva gördüğü zulmü bahane ederek, politika borsasında hayli kâr getiren siyasal İslâmcı bir popülizmi, Musevilik üzerinden bir çıt daha yükseltiyor.

Geçenlerde katıldığım bir TV tartışma programına telefonla bağlanan AKP’nin MKYK üyesi ve aynı zamanda Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Aktay, İsrail’in gaddarlıklarını sıralayıp haklı olarak da kabûl edilemez bulduktan sonra, ne yaptı etti, lâfı getirip, “İsrail’in bu tavrının nedenselliğinin, Musevi teolojisinin temelinde yattığına” bağladı.

Her ne kadar “bütün Yahudiler böyledir demek istemiyorum” diyerek zevahiri kurtarmaya yarayacak aralık bir kapı bırakıyormuş gibi yaptıysa da, serdettiği “genel hükmün” ne olduğu çok açık:

 “Yahudi anlayışına göre, Yahudiler dünyanın üstün ırkıdır ve geri kalan insanlara böcek muamelesi yaparlar. Onların nezdinde diğer herkes insan bile değildir. Onlara karşı bir sorumluluk da yoktur. Bu gerçekten teolojik temeli olan bir şeydir. Sorumluluk sadece bir başka Yahudi’ye karşıdır.”

Siz bunları söyledikten sonra, sadece “İsrail’i yönetenleri” kastettiğinizi ifade ederek top çevirmeye kalksanız bile, artık ne yazar?

Namık Çınar

http://www.taraf.com.tr/yazilar/namik-cinar/sizden-ne-koy-olur-ne-kasaba/30376/

 

  • O KADAR Kİ ANTİ-SEMİTİZMDEN SÖZ EDEN BİLE İSRAİL DEVLETİNİN İŞBİRLİKÇİSİ OLMAKLA İTHAM EDİLİYOR. İSLAMİ KESİMİN YAYIN ORGANLARINDA ESKİ SOLCULAR TÜRKİYE’NİN TÜM DERTLERİNİN MÜSEBBİBİ OLARAK İSRAİL’İ İŞARET EDEN ‘ANALİZ’LER DÖŞENİYORLAR. SAĞ KESİM ZATEN, ÖTEDEN BERİ YAKIN TARİHİ BİR YAHUDİ KOMPLOSU OLARAK OKUR. ŞİMDİ BU OKUMA GENEL KABUL GÖRÜR HALE GELDİ

İnsanlık İsrail’e dur demeyi, kendi gerçeğiye yüzleşmeye çağırmayı gerektiriyor. Ama, insanlık aynı zamanda İsrail üzerinden, Yahudileri hedef tahtası haline getirmekten bucak bucak uzak durmayı da gerektiriyor.

Arap rejimlerinin pek çoğunu eleştiriyor ancak bu eleştiriyi Araplıkla ilişkilendirmiyoruz. Aynı şey diğer bütün uluslar, milletler için geçerli. Tek istisna Yahudiler…

İnsanlık dışı politikalara başvuran diğer ulus devletlerin hiçbirinde, o milletin tüm mensuplarını sorumlu tutmuyoruz. Hepsinin özür dilemesini beklemiyoruz. O ulus devletlerin var olma hakkını toptan sorgulamıyoruz.

(...)

Diğer taraftan, hak ve adalet arayışında dik durmak başka, kin ve öfke nöbetine tutulmak başka şey. Şimdilerde, böylesi bir nöbet Türkiye’de yaşanıyor.

Böylesi bir ortamda insanlık adına Gazzelilerin yanında durma çabası, insanlık adına diğer kaygıları unutturuyor. İnsanlık adına yola çıkanların Hitler’e rahmet okuması olacak şey değildir. Öyle ki sahur proğramında Nazi lideri Adolf Hitler’in ‘başyapıt’ı ‘Kavgam’ı okumayı tavsiye eden var.

İsrail devletinin saldırgan politikalarını anti-semitizm suçlamasıyla korumaya alma çabası bir vakıa. Ama bunun panzehiri anti-semitizme ön açmak olmamalı. Oysa bu kapı, bugünlerde sonuna kadar açık. O kadar ki anti-semitizmden söz eden bile İsrail devletinin işbirlikçisi olmakla itham ediliyor.

İslami kesimin yayın organlarında eski solcular Türkiye’nin tüm dertlerinin müsebbibi olarak İsrail’i işaret eden ‘analiz’ler döşeniyorlar. Sağ kesim zaten, öteden beri yakın tarihi bir Yahudi komplosu olarak okur. Şimdi bu okuma genel kabul görür hale geldi.

Nuray Mert

http://www.diken.com.tr/agora/israil-sorunu-ve-filistin-meselesi-dik-durmak-baska-kin-nobetine-tutulmak-baska/

 

  • İSRAİL DEVLETİNİN YAPTIKLARINDAN BIRAKIN YAHUDİLERİ, İSRAİL DEVLETİNİN VATANDAŞLARININ BİLE SORUMLU TUTULMASININ BÜYÜK BİR YANLIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Anti-Semitizm'den tiksiniyorum. Kendi vatandaşı Yahudiler'e 1930'larda başlayan sistematik bir ayrımcılık uygulayan, evlerini yağmalatan bir ülkenin vatandaşı olarak, bu konuda herkesin de hassas olması gerektiğine inanıyorum. İsrail devletinin yaptıklarından bırakın Yahudileri, İsrail devletinin vatandaşlarının bile sorumlu tutulmasının büyük bir yanlış olduğunu düşünüyorum. İsrail devletini eleştirirken kullandığımız birçok argümanın, verinin Yahudi entelektüeller, gazeteciler, akademisyenler, tarihçiler tarafından yazıldığını vurguluyorum. Bu vesile ile dünyanın birçok yerindeki katliamı kınıyor, devlet şiddeti uygulayan tek ülkenin İsrail olmadığını da not düşmek istiyorum. Nijerya'daki, Sudan'daki, Orta Afrika Cumhuriyetindeki mağdurlara desteğimi sunuyorum. Kendi ülkemin tarihindeki katliamları da kınıyor, herkesi yüzleşmeye davet ediyorum.

Şimdi müsadenizle, bu uzun ve bana aşağıdaki cümleleri kurmak için ehliyet vermesini umut ettiğim bu izahtan sonra, sadede gelmek istiyorum.

Şu an itibariyle, Gazze'de yaşanan katliama dair “ama Hamas da” diyerek başlayan her cümlenin geçersiz olduğunu düşünüyorum.

Zira, İsrail'in son Gazze saldırısı Hamas'ın eylemleri yüzünden olmadı. Çatışmayı Hamas başlatmadı ve bitirmeyecek. Bunu bu çatışmada siyasi olarak nasıl bir pozisyon alınması gerektiğini vazetmek için söylemiyorum. Bunu mevcut durumun fotoğrafını çekmek için söylüyorum. Dürüst olmak bunu söylemeyi gerektirdiği için söylüyorum.

“Ama Hamas da” diyerek başlayan ve yaşanan katliamda Hamas'ın sorumluluğu veya operasyonun başlamasında (ve dolayısıyla bitmesinde) Hamas'ın bir karar verici rolü olabileceği argümanı teknik olarak yanlış olduğu için söylüyorum.

Bu operasyon, İsrailli yetkililerin New York Times'a söylediği üzere son bir yıldır planlanan bir operasyon. Hamas'ın önce Suriye'de aldığı Esad karşıtı pozisyon ile İran ve Suriye'nin desteğini kaybetmesi, daha sonra Mısır darbesi ile gelen Sisi'nin Hamas karşıtı politikası, en büyük sponsorlarından Katar'ın Körfez ülkeleri tarafından izole edilmesi ile mükemmel bir zamanlama yaşanıyor İsrail açısından. Hamas'ın uluslararası kuşatılmışlığını, Gazze'nin tek hava borusu olan tünellerin yok edilmesi ile tamamlamak istiyor İsrail. Öldürülen üç İsrailli genç (ki bu), atılan füzeler falan, üzgünüm ama bahaneden ibaret. Uluslararası toplum şartsız olarak İsrail'in yanında. İsrail'in kimseye karşı bir sorumluluğu yok. Ortada İsrail'i politika değiştirmeye zorlayacak bir caydırıcı unsur da yok. Dolayısıyla fırsat bu fırsat, Hamas'a yıllar boyu altından kalkamayacağı bir darbe vurabilirim diyor İsrail. Bu son bir ayın meselesi değil. Bu on yıllar boyu sistematik uygulanan bir devlet şiddeti meselesi. Bu son bir yılda planlanan, detayları ince ince kurgulanan ve uygun zamanı kollanan bir operasyon meselesi.

Ceren Kenar

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ceren-kenar/581506.aspx

 

  • ŞARKICILARIN 'BİR HİTLER DAHA ÇIKSA KEŞKE' DİYEBİLDİĞİ, SİVİL ÖRGÜTLERİN 'TÜRK VATANDAŞI YAHUDİLERİ REHİN İLAN EDEBİLDİĞİ', 'AZINLIKLARIN TEHDİT EDİLDİĞİ' BİR ÜLKE OLACAKSA TÜRKİYE, NE KIYMETİ VAR İSRAİL'E KARŞI VERİLEN TEPKİNİN...

Şimdi çuvaldızı kendimize çevirelim...

Biz de bu ülkede neler yaşattık azınlıklara, farklılıklara ne bedeller ödettik.

İşte Dersim, işte Sivas, işte Maraş, işte Diyarbakır cezaevi...

İşte 1915, işte 6-7 Eylül, işte Varlık Vergisi, işte 1934 Trakya olayları...

Hain dedik, isyancı dedik, işbirlikçi dedik, karaborsacı dedik, terörist dedik, parazit dedik, kırdık ve itirafa yanaşmadık.

Neden mi yazıyorum bu satırları?

İsrail saldırılarının faturasının sıradan insanlara, Yahudilere yönelmesini görmememden, bunun verdiği tedirginlikten:

İHH Başkanı'nın 'ideolojiyle kimliği', 'devletle insanı bir kılan' , 6-7 Eylül öncesi günleri akla getiren şu sözlerini defalarca okudum ve dinledim:

'İsrail'in bu şımarıklığını durduracak tek bir yer var. O da Türkiye'deki Yahudi cemaatidir. İsrail'in parasının çoğu Türkiye'deki Yahudiler'indir (...) Bu Yahudi cemaati bir an önce harekete geçip İsrail'in şımarıklığını durdurmalı. Yoksa burada insanların hiç istemediği sonuçlarla karşılaşırız (...) Ve hatta çok açık söylüyorum Mescid-i Aksa'nın oraya şu yaştaki, bu yaştaki insanlar giremez diyorlar. Biz de sinagogların önüne insanlar mı yığalım?

Çıkıp bir çocuklarımızı göndermiyoruz ve Siyonizm'in bu katliamını da benimsemiyoruz desinler. Aksi takdirde dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse rahat edemez. Çünkü gençleri tutamıyoruz artık...'

Bu sözlerin sarfedildiğine inanmak istemiyor insan...

İHH Başkanı ve benzerleri ateşle oynamayı bırakmalı...

Şarkıcıların 'bir Hitler daha çıksa keşke' diyebildiği, sivil örgütlerin 'Türk vatandaşı Yahudileri rehin ilan edebildiği', 'azınlıkların tehdit edildiği' bir ülke olacaksa Türkiye, ne kıymeti var İsrail'e karşı verilen tepkinin...

Ali Bayramoğlu

http://m.yenisafak.com/yazarlar/AliBayramoglu/israil-ve-yahudiler/54949

 

 

  • İSRAİL 2009 YILINDA OLDUĞUNDAN DAHA UZUN SÜRE GAZZE’DE KALABİLİR. BUNUN ANLAMI TABİİ Kİ ÖLÜMLERİN ORANTISIZ OLACAĞIDIR. ANCAK İSRAİL ORDUSU KAYIP VERDİĞİ ORANDA MORALLERİ BOZULUR, KAMUOYUNDA TARTIŞMA BAŞLAR

İsrail her ne kadar Hamas ve diğer grupların direnişini gerekçe gösterse de bu şekilde öldürdükçe Filistinlilerin direnişi daha meşru bir hal alacak. Kısaca İşgal varsa direniş vardır; direnişin de onlarca biçimi.

Ayşe Karabat’ın deyişiyle ‘betondan çadırlar’a dönüşen, büyük babaları, babaları ve kendilerinin büyüyüp öldüğü mülteci kamplarında yetişen nesillerin biriktirdiği öfkenin direnişten başka çaresi yoktur. O koşullar başka bir duygu üretemez çünkü.

Gazze’de Hamas, İslami Cihad, Halk Cephesi, Demokratik Cephe birlikte direniyor. İsrail bombaları Filistin halkını öldürüyor; Hamas ya da El Fetih taraftarı arasında fark göz etmiyor.

Filistinliler her ne kadar son dönemde birleşme yönünde adım atsa da, İsrail saldırısının amaçlarından biri de bu birleşmeyi dağıtmak olsa da Filistin halkı, İsrail için aynıdır; örgütler vs. fark etmez. Kiminin cenazesine El Fetih, kimininkine Hamas bayrağı örtülür.

Her üç beş yılda aynı manzarayla karşı karşıya kalmak bir nevi dejavu yaşamak gibi. İsrail’in canı her istediğinde, tıpkı Roma arenalarında zevk için ölümleri seyredenler gibi çaresiz Filistin halkını Gazze açık hava hapishanesinde aynı muameleye maruz bırakıyor.

Ölümler orantısız ama Filistinliler da çaresiz değil. Özellikle, füzeleri en azından psikilojik bir etki yapıyor. Gazze’de direniş her seferinde yeni taktiklerle devam ediyor. İsrail’in sözünü ettiği tüneller 2009’da da olsa bile bu sefer İsrail askerlerini arkadan çevirebilecek ya da İsrail topraklarına sızma yapabilecek nitelik ve çoklukta.

İsrail 2009 yılında olduğundan daha uzun süre Gazze’de kalabilir. Bunun anlamı tabii ki ölümlerin orantısız oalacağıdır. Ancak İsrail ordusu kayıp verdiği oranda moralleri bozulur, kamuoyunda tartışma başlar.

Mete Çubukçu

http://www.diken.com.tr/agora/isgal-varsa-direnis-vardir/

 

  • BAŞBAKAN’IN DANIŞMANLARINDAN, YALÇIN AKDOĞAN’IN (…) İSRAİL DEVLETİNE OLAN TEPKİLERİMİZ, ASLA HANGİ ÜLKEDE YAŞARLARSA YAŞASINLAR YAHUDİ HALKINA VE TABİİ ÜLKEMİZDEKİ VATANDAŞLARIMIZA YÖNELİK OLMAMALI VE DEĞİLDİR MEALİNDEKİ AÇIKLAMASI YERİNDE, DOĞRU AMA YETERSİZDİR…

Filistinlilerin efsanevi lideri, İslam doğmuş, rahmetli Yaser Arafat, her Noel’de mutlaka kilisede ayine iştirak ederdi… İran İslam Cumhuriyeti’nde, her Paskalya ve Noel’de yine devlet erkânı Ermeni mahallesine gider, herhangi bir Hıristiyan – Ermeni ailenin evinde bir çay, bir kahve içer, cemaat hakkında son gelişmeleri ve sorunları dinler…

Türkiye Cumhuriyeti’nde bir Başbakan ya da bir Cumhurbaşkanı’nın, Yahudilerin Grand Pardon (Büyük Özür), Rom Kipur veya Hamursuzu’nda Sinagog’a gidip, Hıristiyanların Noel veya Paskalyası’nda kiliseye gidip, Alevilerin bir Cem’ine Cem evine gidip iştirak etmeleri görülmüş-duyulmuş şey değil… Oysa fena mı olur, toplumsal barış bakımından?

Yerel yönetimlerde bu gibi davranışlar artık oturdu; neden mi? E, demokrasinin kuralıdır bu, birebir yerel siyaset yaptınız mı, şartlar size kurallar geliştirir ve kanunlar yaptırır…

Hatta 2012’deki yine İsrail-Filistin anlaşmazlığı sonucunda ülkemizde antisemitizm, uykuya yatmış olduğu ininden dışarı fırlamak için fırsat elde etmişti tabii yine…

(...)

Sayın Mustafa Farsakoğlu ve ekibinin Adalar Belediyesi’nde, bir şeyler yapmalıydık. Eşi gibi, sıra dışı (eskiden Kaymakam-Vali Yardımcısı ve Öğretim Üyesi) bir Belediye Başkan eşi olan, öğretmen Hatice Farsakoğlu’nun cengâver, ısrarlı girişimleri, Basın Danışman’ımız Ahmet Ravalı’nın da katkılarıyla, formül bulundu: Büyükada Yahudi Cemaati’nin verdiği iftar yemeğini, Sky Türk’ten naklen verdik… Bugüne kadar hâlâ hatırlanır…

Hemen ama hemen, en ufak bir kıvılcımın – düne kadar kardeş olduğu Yahudi komşusu ile aniden düşman kesilmek için – yeterli olduğu; bazılarının davranışlarından rahatsız olabilmek için ille Yahudi olmak gerekmiyor… Zaten marifet, Yahudi (veya başka bir kimlik sahibi) olmadan da, antisemit (veya başka ırkçı) davranışlardan rahatsız olunabilmekte...

(...)

Yazımızın konusu, İslam referansı reddedilmeyen bir ülkede, farklı dine mensup ama katıksız vatandaş olan insanlarına karşı, idarenin nasıl davrandığını göstermek…

Sayın meslektaşımız, Başbakan’ın danışmanlarından, Yalçın Akdoğan’ın (…) İsrail devletine olan tepkilerimiz, asla hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar Yahudi halkına ve tabii ülkemizdeki vatandaşlarımıza yönelik olmamalı ve değildir mealindeki açıklaması yerinde, doğru ama yetersizdir… Dahası, bunu Sayın Başbakan’ın kendisi yapması daha doğru olur!

Duyulur şekilde, sırf söylemiş olmak (!) için değil ama…

(…) Yahudi, Ermeni, Rum, Süryani, Alevi, eşcinsel kardeşim… diye başlayan beyanatları bekliyoruz…

Raffi A. Hermon

http://t24.com.tr/yazarlar/raffi-a-hermonn/yahudi-ermeni-rum-suryani-escinsel-alevi-kardesim-diye-bir-ifadeyi-asla-duyamazsiniz,9776

 

  • ERDOĞAN DAHA ÖNCE ‘İSRAİL HALKINI DEĞİL HÜKÜMETİNİ CEZALANDIRIYORUM’ DEMİŞTİ. SON GÜNLERDE KULLANDIĞI DİL GİTTİKÇE KÖTÜLEŞİYOR. KUVVETLİ EKONOMİK İLİŞKİLER BARIŞ SÜRECİNİ KOLAYLAŞTIRAMAZ, BUNUN İÇİN KUVVETLİ DİPLOMATİK İLİŞKİLERE İHTİYACINIZ VARDIR

Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri her geçen gün kötüye gitti. Eğer iyi olsaydı çok daha faydalı olabilirdi. Ama tarihte ‘eğer’ diye bir şey yok. Şu anki gerçekliğe baktığımızda Türkiye’nin İsrail ve Filistin arasında sağlanacak olası ateşkes için ancak sınırlı bir arabuluculuğu olabilir. ‘Asla şansı olmaz’ da diyemeyiz, olursa çok daha iyi olur. Ama çok zor, beklentim yok... İsrail Türkiye ilişkileri ne kadar kötü olursa o kadar zorlaşıyor durum. İsrail için Türkiye taraflı. Katar’la çalışabiliriz demeleri çok mantıklı çünkü Halid Meşal orada yaşıyor. Tarihte ateşkesleri yapan her zaman Mısır oldu Erdoğan istemese bile büyük ihtimalle Mısır yine bu ateşkeste büyük rol oynayacak.

Erdoğan daha önce ‘İsrail halkını değil hükümetini cezalandırıyorum’ demişti. Son günlerde kullandığı dil gittikçe kötüleşiyor. Kuvvetli ekonomik ilişkiler barış sürecini kolaylaştıramaz, bunun için kuvvetli diplomatik ilişkilere ihtiyacınız vardır.   Büyükelçileri yok.  Türkiye’nin çevresindeki pek çok ülkede durum aynı.

(...)

“Erdoğan ‘Onlar öldürmeyi iyi bilirler’ diyor. Ortadoğu’da herkes öldürmeyi çok iyi biliyor. Müslümanlar da, Hristiyanlar da Yahudiler de... Bu dine veya ülkeye göre değişmiyor. Ortadoğu’da elleri temiz kimse yok. Türkiye her ne kadar bunu bilmese de İsrail’de bir kısım Filistinli ve İsrailli beraber, İsrail’in politikalarına karşı protestolara devam ediyoruz. İsrail de hep Filistin’e karşı konuşuyor, ama biz Yahudi ve Arap’lar olarak ortak mücadele ediyoruz. ‘Biz Yahudi’yiz ve Arap’ız, asla ve asla düşman olmayacağız’ diye slogan atıyoruz. Sizin ‘omuz omuza’ sloganınız gibi. İsrail’de iki taraftan da büyük bir grup var, sonunda beraber yaşayacağız diyor. Bir an gelecek, iki taraf da aynı anda yeter diyecek.”

“Irkçılık her yerde. İnternette dincilerin İsrail karşıtlığı yaptığını görüyoruz.  Ama biz tek tip değiliz ki, gökkuşağı gibiyiz. Hep birlikte İsrail’in yaptıklarına karşıyız. Bu durum Türk Yahudiler için çok kötü. Onlar Türk vatandaşı ve dünyada her ülkede vatandaşlık şartsız. Eğer şart koşuyorsanız eşitlik yok demektir. Şamil Tayyar ‘Soyunuz kurusun, Hitleriniz eksik olmasın’ yazıyor. Erdoğan İsrail’deki ırkçı Milletvekili Ayelet Shaked’le ilgili söylediklerinde çok haklıydı. Ama kendisiyle aynı partiden birinin dedikleri, Shaked’le aynı seviyede olduğunu gösteriyor. Yeni Akit, 1955’i hatırlattı. Yaşlılar gayet iyi hatırlıyor 1955’i. Hafızalarda kaldı bu korku. İnsanları tahrik ediyorlar.”

Louis Fishman

http://birgun.net/news/view/tek-care-bir-arada-yasam/2212

 

  • NEDEN İSRAİL’E GÖNÜL VERMİŞ OLMAK, SON GAZZE VAHŞETİNİN TÜM SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMEK ANLAMINA GELSİN Kİ?

“Madalyayı iade et” diyenlerin zihninde...

“Yahudi” ile “İsrail” arasında zerre kadar fark yok.

Kafa şöyle işliyor:

“Madem ki yeryüzündeki tüm Yahudiler ile İsrail devleti arasında gönül birliği var. O halde İsrail eşittir Yahudi. Netanyahu eşittir Yahudi.”

Hadi tüm Yahudilerin İsrail devletiyle gönül bağı olduğuna dair toptancı ve genellemeci yaklaşıma bir şey demeyelim.

İsrail devletine kökten karşı olan Yahudileri görmezden gelelim.

Netanyahu hükümetinin aldığı bir kararı, yeryüzündeki tüm Yahudilere mal etmek de ne oluyor?

Neden İsrail’e gönül vermiş olmak, son Gazze vahşetinin tüm sorumluluğunu üstlenmek anlamına gelsin ki?

Buna benzer bir genelleme ve toptancılık Müslümanlara yapıldığında “Ama bu yapılan İslamofobi’dir, İslamofobi çok kötü bir şeydir” falan demiyor muyuz?

Erdoğan o madalyayı iade etmemelidir.

Çıkıp şöyle demelidir:

“Yahudilerden aldığım madalya ile Netanyahu hükümetinin vahşi saldırganlığı arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Yahudi demek İsrail demek mi? Böyle bakamayız, böyle bakarsak haksızlık yapmış oluruz.”

Ahmet Hakan

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/73/Ahmet-Hakan/38230/Niye-iade-edecekmis-o-Yahudi-madalyasini

 

  • KAYNAĞIM ÇARPICI Bİ AÇIKLAMA YAPIYOR: TÜRKİYE’NİN İSRAİL’LE TEMASTA OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. ATEŞKESİN MUHATABI OLARAK. ANCAK BU, HÜKÜMETLERARASI DOĞRUDAN BİR TEMAS DEĞİL. İSTİHBARAT KURUMLARI BU İRTİBATI YÜRÜTÜYOR OLABİLİR

GÖRÜŞTÜĞÜM üst düzey bir Türk yetkili de bu görüşmelerin sürdüğünü teyit ediyor. Ankara’nın Hamas lideri Halid Meşal’le de birkaç gündür yoğun temasta olduğunu ekleyerek.

Peki ya İsrail? Kaynağım çarpıcı bi açıklama yapıyor: Türkiye’nin İsrail’le temasta olduğunu söylüyor. Ateşkesin muhatabı olarak. Ancak bu, hükümetlerarası doğrudan bir temas değil. İstihbarat kurumları bu irtibatı yürütüyor olabilir. Yetkili, ancak sahadaki durumda bir değişim olursa, yani İsrail harekâtı durdurursa, doğrudan temas olabileceğini söylüyor. Yani bu ihtimali dışlamıyor.

NE var ki, Türkiye’nin girişimi sonuçsuz kalabilir. Zira herşeyden önce, İsrail aynı vurdumduymazlıkla harekata devam ediyor. ABD ise Mısır’ın ateşkes girişimini hala destekliyor görünüyor. Öte yandan, Başbakan Erdoğan’ın yaptığı son Hitler benzetmesi, İsrail’de ciddi rahatsızlık yaratmış durumda. Bu da İsrail’le teması daha da zorlaştırabilir.

Ancak Ankara yine de, işlevsel bir rol oynayabilir. Hamas ve Filistin yönetiminin birlikteliğini sağlamaya yönelik. Bölgedeki ve uluslararası arenadaki etkisini ve işlevini arttırabilmesi için ise söyleminde bu tip ucu tehlikeli yerlere varabilecek karşılaştırmalardan kaçınmalı.

TÜM bunların ötesinde ise Ankara’nın bu çabalarını sürdürmesi, bölgede yapıcı ve proaktif bir rol üstlenmesi açısından önemli. Zira böyle bir role duyulan ihtiyaç kadar, bölgede çözüm aranacak sorun da çok. Gazze girişimi, bu bölgesel insiyatiflerin başlangıcı olabilir.

Verda Özer

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/81/Verda-ozer/38231/Turkiye-İsrail-ve-Filistin-le-temasta

 

  • KUDÜS –TEL AVİV OTOBÜSÜNDE ALMANCA KONUŞAN, KENDİNDEN UZUN TÜFEĞİNİ SÜRÜKLEYEN, GAMZELİ VE ÇOK GÜZEL BİR YAHUDİ KIZIYLA KOLTUK ARKADAŞLIĞI YAPTIM VE O BANA “BARIŞI ÖZLÜYORUM. ARAPLARLA BİZE BU TOPRAKLARDA O KADAR ÇOK YER VAR Kİ” DEDİ. GAMZELERİNİ DAHA DA ÇUKURLAŞTIRIP GÜLÜMSEDİ, “BARIŞ GELİNCE EVLENECEĞİM” DEDİ

Kuzguncuklu berber’in oğlu, boğaz çocuğu, Türkçeyi benden iyi konuşan, laf uzayınca “Bunu s.ktiret Engin, bak ne diyeceğim” diye cümleler kuran Davit Aslan’la tanıştım.

Onun sayesinde Kuzey Afrika’dan vaadedilmiş topraklara göç etmiş; yoksul ve hünersiz; çöpçü, garson, taksi şoförü gibi düşük ücretli, pis işlerde çalışan yoksul Yahudi’leri tanıdım.

Onun sayesinde Orta ve Doğu Avrupa’dan “anavatan”a göç etmiş; su, elektrik tesisatçısı, iyieğitimli sanayi işçisi, otobüs şoförü gibi işler tutmuş emekçi Yahudilerle tanıştım.

Onun sayesinde Türkiye’den göçmüş ticaret yaparak ayakta kalmaya çabalayan hemşerim Yahudilerle tanıştım.

Onun beni yalnız bıraktığı bir Cumartesi günü Kudüs’te yanlışlıkla Hasidiler’in (=kökten dinci Yahudiler) semtine düştüm ve kutsal günde yürüdüğüm için taşlandım.

Kudüs –Tel Aviv otobüsünde Almanca konuşan, kendinden uzun tüfeğini sürükleyen, gamzeli ve çok güzel bir Yahudi kızıyla koltuk arkadaşlığı yaptım ve o bana “Barışı özlüyorum. Araplarla bize bu topraklarda o kadar çok yer var ki” dedi. Gamzelerini daha da çukurlaştırıp gülümsedi, “Barış gelince evleneceğim” dedi.

Sanırım o hâlâ bekar bir kadın askerdir. Çünkü barış hâlâ gelmedi.

Sözün özü: Komünistinden sıradan emekçisine ve o gülünce gamzeleri daha da çukurlaşan Yahudi kızına kadar birçok Yahudi tanıdım.

Onlar Netanyahu’da en zalim temsilcisini bulan İsrail militarizminin siyasal ve askeri temsilcileri ile aynı zalim ve faşizan kanadının yandaşları değil, karşıtları.

Oysa öpülmedik bir kulağının arkası kalmış gazeteci Aydın Engin dün bir cümle kurdu ve bütün İsrail halkını zalim ilan etti.

Bu ayıp ona yetsin ve okuyucu onu affetsin…

Aydın Engin

http://t24.com.tr/yazarlar/aydin-engin/bir-ayibi-duzeltiyorum,9785

 

  • İSRAİL’İN SON GAZZE SALDIRISINDA KENDİNE GÜVENİN ARKASINDA BATI’NIN KENDİSİNDEN VAZGEÇEMEYECEĞİ DÜŞÜNCESİ HAKİM

İsrail’in son Gazze saldırısında kendine güvenin arkasında Batı’nın kendisinden vazgeçemeyeceği düşüncesi hakim. Bu özgüvenin temelinde ise Batı’nın bölgedeki en güçlü müttefiki olma yanında, Ortadoğu’da son iki yılda radikal İslamcı terörist yapıların güçlenmesi gerçeği var.

Batı Mısır örneğinde bunu gördü. Batı’nın darbeye darbe dememesinin arkasında da bu vardı. Batı için ikinci kötü hafıza kuşkusuz Suriye ve son olrak Irak’ta yaşanan IŞİD gerçeği. Başta Türkiye olmak üzere kimi ülkelerde Esad’ın kısa sürede (2011 sonuna kalmadan) iktidardan gideceği beklentisi vardı. Bu olmadı. Bunda, Rusya, Çin ve İran’ın Esad’a desteği kadar Batı’nın Esad sonrasının öngörememesinin de önemli payı olduğuna kuşku yok.

Meşru muhalefet Özgür Suriye Ordusu’ndan çok Esad’a karşı mücadele eden radikal İslamcı örgütler El Nusra ve IŞİD’in güçlenmesi Batı’nın endişe ve korkusunu körükledi ve Esad, ehveni şer bir tercih olarak iktidarını korudu.

Sonuç olarak bugün sadece Suriye’de değil, Irak’ta da radikal islamcı örgütler ve onların gerçekleştirdiği şiddet, sadece Batı’yı değil tüm dünyada endişeyle izlenmektedir.

Murat Aksoy

http://t24.com.tr/yazarlar/murat-aksoy/batinin-sessizligi-israilin-vazgecilmezliginden,9784

 

  • İSRAİL’İN BOĞULMASINI DİLEMEK YERİNE, FİLİSTİNLİLERİN BİR NEBZE HUZUR, YAŞAMAK İÇİN UMUT BULMALARINI DİLEMEK DAHA UYGUN OLMAZ MI?

“Mutlu musunuz? Hamas’ın merkezi neresi şimdi? Hamas güçlendi mi Suriye’den çıkınca? Zenginleşti mi? Verdiğiniz tavsiyeler ne üretti görebiliyor musunuz? Pişman mısınız?”

Camiler ve hastaneler Hamas’ın merkezidir denildiğinde...

Şifa hastanesinin bahçesi tıklım tıklım kadın çocuk doluyken... Ürkmemek mümkün mü?

İsrail’in boğulmasını dilemek yerine, Filistinlilerin bir nebze huzur, yaşamak için umut bulmalarını dilemek daha uygun olmaz mı?

Sorunun en başından beri  “Ya hep ya hiç, İsrail’i yok edeceğiz” söylemiyle ayağa kalkanlar ne gibi sonuçlar elde ettiler…

Öfke elbette önemli ve belki de hak. Ve lakin öfkeyi destekleyecek siyasi, ekonomik ve askeri gücü olmayanlara sadece öfkeli sözlerin ne faydası var?

Gazze'den konuşan pek çok mağdurun dilindeki cümleydi bu…

Hasbin Allah ni’mel vekil…

Dua etme zamanı, ama İsrail’in yok olması, Musevilerin mahvolması için değil…

Filistinlilerin temiz suya, ilaca, sağlığa, huzura kavuşması, bir nebze huzur bulması ve 20 Temmuz 2014’ün asla bir daha tekrarlanmaması için. Her şeyden önce Filistinlilerin nefes almaya ihtiyacı var.

Pınar Tremblay

http://t24.com.tr/yazarlar/pinar-tremblay/hasbinallah-ve-nimel-vekil-ve-nimel-mevla-ve-nimen-nasir,9779

 

Netten okumalar

  • GAZZE’DE KAN KILICA GALİP – AYTEKİN DURSUNOĞLU

http://www.ydh.com.tr/YD420_gazzede-kan-kilica-galip.html

 

  • İSRAİL SORUNU – MAHİR KAYNAK

http://haber.stargazete.com/yazar/israil-sorunu/yazi-914500

 

  • ASIL ‘DİRENİS’ YERİN ALTINDA- FEHİM TAŞTEKİN

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fehim_tastekin/asil_direnis_yerin_altinda-1202790

 

  • VİCTOR HUGO İKİ TÜRK YAZARI NEDEN TEBRİK ETTİ – HALUK HEPKON

http://www.odatv.com/n.php?n=victor-hugo-iki-turk-yazari-neden-tebrik-etti-1907141200

 

  • İSRAİL SALDIRGANLIĞI VE TÜRKİYE'NİN ETKİSİZLİĞİ – CENGİZ ÇANDAR

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cengiz_candar/israil_saldirganligi_ve_turkiyenin_etkisizligi-1202648#

 

  • KARA HAREKATININ ARDINDAN – SOLİ ÖZEL

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/970894-kara-harekatinin-ardindan

 

  • TAM DA İSRAİL'İN İSTEDİĞİ GİBİ – SEDAT LAÇİNER

http://www.internethaber.com/tam-da-israilin-istedigi-gibi-16336y.htm

 

  • TWİTTER’DA IRKÇILIK PATLAMASI: HİTLER’E ÖZLEM!

http://zete.com/twitterda-irkcilik-patlamasi-hitlere-ozlem/

 

  • İSRAİL-FİLİSTİN SORUNUYLA İLGİLİ SORMAYA ÇEKİNDİĞİNİZ 9 SORU (1) – EZGİNASER

http://vivahiba.com/article/show/israil-filistin-savasinda-sormaya-cekindiginiz-9-s/

 

  • SOSYAL MEDYADA İSRAİL’E KARŞI BOYKOT TARTIŞILIYOR

http://nediyor.com/2014/07/20/sosyal-medyada-israile-karsi-boykot-tartisiliyor/

 

  •  ‘ÖZGECİ İNTİHAR’ : ŞEHİTLİK – AYŞE HÜR

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/ozgeci_intihar_sehitlik-1202776

 

  • AKİT GAZETESİNDEN HİTLER PROPAGANDASI – AZAD ZENGİN

http://blog.radikal.com.tr/turkiye_gundemi/akit-gazetesinden-hitler-propagandasi-67039

 

  • AHLAKSIZ BİR DÜNYADA ‘YAHUDİ DEVLETİ’ OLMAK - DENNİS PRAGER

http://israilblogu.com/2014/07/17/ahlaksiz-bir-dunyada-yahudi-devleti-olmak/

 

  • TEKRAR HATIRLATMALIYIM I VE II – BURAK BEKDİL

http://www.hasturktv.com/yahudilik/6555.htm

http://www.hasturktv.com/yahudilik/6581.htm

 

  • OBAMA VE İSRAİL – TAHA AKYOL

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/70/Taha-Akyol/37928/Obama-ve-İsrail

 

  • GAZZE, “ATEŞ VE GÜNEŞ” – ESER KARAKAŞ

http://haber.stargazete.com/yazar/gazze-ates-ve-gunes/yazi-915038

 

  • DİRENİŞİN SİYASİ AKLI İSRAİL’İ ALT EDEBİLİR – UFUK ULUTAŞ

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/ufuk-ulutas/direnisin-siyasi-akli-israili-alt-edebilir/haber-326144

 

  • KISIR DÖNGÜDEN ÇIKAMAYAN FİLİSTİN DİRENİŞİ – RUŞEN ÇAKIR

http://www.gazetevatan.com/rusen-cakir-660374-yazar-yazisi-kisir-donguden-cikamayan-filistin-direnisi/

 

  • EN İYİSİ GAZZE’DE DARBE YAPIN – ORAL ÇALIŞLAR

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral_calislar/en_iyisi_gazzede_askeri_darbe_yapin-1203095