Kiraz ağaçlarının gölgesinde demokrasi

Sami AJİ Köşe Yazısı
2 Temmuz 2014 Çarşamba

Takriben 30 yıl evvel Amerika’ya eşimle birlikte gittiğimizde Washington DC’de iki gün geçirmiştik. Şehrin halka açık muazzam yeşil alanları, parkları, muhteşem müzeleri, ince bir planlama ile yaratılmış simetrik cadde ve alanları gördükçe büyülenmiştik...

Tanıdıklar “şansınız var” demişlerdi. “Ziyaret tarihiniz tam ‘Cherry Blossom’ haftasına rastlıyor.”  Yani, o hafta, kiraz ağaçlarının tamamen çiçeklendiği hafta imiş. Onları daha görmemiştim ve ilk tepkim, samimi söyleyeyim “So what / Ne olmuş yani?” şeklinde idi.  Ancak ağaçların yarattığı müthiş tabloyu gördükten sonra bu haftanın neden neredeyse bir bahar ve dostluk ayini gibi kutlandığını kavradım.

Bize, 1912 yılında 3000 adet kiraz ağacının, Tokyo Belediye Başkanı tarafından Washington DC şehrine hediye edildiğini anlattılar. Bu ağaçların en büyük özelliği, mevsiminde yoğun ve büyüleyici güzellikte çiçekler vermesiymiş. Ve bu çiçekler sürekli ve kalıcı bir dostluğun sembolü imiş (1). İlk iki ağacı da zamanın ABD Başkanı’nın eşi, First Lady Helen Herron Taft ile Japon Büyükelçisi’nin eşi Viscountess Chinda tarafından ‘Tidal Basin’in’ kuzey kıyısında dikmişlerdi.

 Amerikalılar da, bu hediyenin altında kalmamışlar; onlar da Tokyo’ya, 1915 yılında aynı sayıda bolca çiçek veren bir tür kızılcık ağacı (dogwood tree) göndermişler.

Herhalde siz de bu satırları okurken 30 sene sonra, 1942 yılında, devran nasıl değişti diye düşünüyorsunuzdur. (Pearl Harbour, Hiroşima, Nagazaki’nin nasıl oluşabildiğini anlamak imkânsızlaşıyor.)

Fakat II. Dünya Savaşı’nın bitişinden birkaç sene sonra, ağaç değiş tokuşları devam etmiş, müşterek festivaller düzenlenmiş.

(En son okuduğum bir kaynağa göre, 2012’de First Lady Michele Obama’nın şeref başkanı olarak yer aldığı festivale 1,5 milyon kişinin katıldığını belirtiliyor.)

National Mall’dan, Tidal Basin’e yönelip, bir taraftan muhteşem çiçek ağaçları diğer taraftan serbestçe dolanan inanılmaz sayı ve renklerde sincaplara bakıyorduk ki karşımıza görkemli Thomas Jefferson Memorial Anıtı çıktı.

Gerçekten mimari tasarımı ile binanın kendisi adeta bir Greko Romen tapınağını andırıyordu.

İçeri girdik. Huzurlu sade, yuvarlak bir mekândı. Ortasında Thomas Jefferson’ın altı metrelik bronz heykeli duruyordu. Duvarlarda ve kubbenin altında oyulmuş yazıları okumaya başladık. Her kelime, Amerika için değil, bütün insanlık için yazılmış sanki.

Bu kitabelerin bir kaçını sizlerle paylaşmak isterim.

Sözü, 1776 Bağımsızlık Bildirgesi’ni kaleme alan, ABD’nin 3. Başkanı

Thomas Jefferson’a bırakıyorum: (Not: bazı yazıtları kısaltarak aldım. Tercüme bana aittir. Oluşabilmiş hatalardan dolayı peşinen özür dilerim.)

“Ebedi Tanrı’nın huzurunda, insanın akıl ve düşüncesi üzerinde baskı kurmaya çalışacak her türlü istibdat (tyranny) ile mücadele etmeye yemin ettim.”

“Eğer bir millet, cehalet ve hürriyetin yan yana yaşayabileceğini sanıyorsa, hiç bir zaman gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyecek bir beklenti içindedir.”

“Bizlere hayatı veren Tanrı, bize hürriyeti verdi. Bu hürriyetlerin Tanrı’nın ihsanı olduklarına dair inancımızı yitirirsek o zaman milletimizin geleceği güvence altında olabilir mi? (…) Bu yüzden halkı eğitecek kanunların mutlaka çıkarılması gerekir; bu da devletin görevidir.”

“Anayasa ve kanunların sık sık değiştirilmesini savunamam. Ancak kanunların ve anayasaların, insanlığın kaydedeceği ilerlemelerle yan yana yürümeleri gerekir. İnsanlığın gittikçe aydınlandığı, daha geliştiği, yeni gerçeklerin ortaya çıktığı, yeni buluşların sunulduğu, davranış ve kanaatlerin değiştiği zamanlarda kurumların da bu gelişmelere ayak uydurmaları şarttır. Yetişkin bir insana, çocuk iken giydiği elbiseyi giymeye zorlayamadığımız gibi, günümüzde, herhangi bir toplumu, atalarının tatbik ettiği rejimleri sürdürmeye zorlayamayız.”

“Biz şu gerçeklerin aşikâr olduğu görüşündeyiz; bütün insanlar eşit yaratılmışlardır. Tanrı onlara,  kendilerinden alınması mümkün olmayan haklar vermiştir; bunların arasında, yaşam, özgürlük, refah ve mutluluğu arttırma hakları yer alır. Bu hakları korumak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve yetkilerini yönetilenlerin rızasından alan hükümetler kurulmuştur...”

“Bağımsızlık Bildirgesi’ni desteklemek ve savunmak uğruna, yüce tanrıya güvenerek ve onun koruması altında, hayatlarımızı servetlerimizi kutsal saydığımız şeref ve namusumuzu ortaya koyuyoruz.”

Anıtı terk ederken, düşünceli, heyecanlı ve mutlu idik. Eşime, “Bu yapı sadece Thomas Jefferson Anıtı olarak anılamaz.  Bu mabet, tüm insanlığa aittir ve adı Bağımsızlık ve Hür Düşünce Abidesi olmalıdır,” dedim.

1 Bu tür kiraz ağaçları meyve vermez sadece çiçek verir.