Bu hafta ağımıza takılanlar

İnsanların koruyacak menfaatleri varsa elleri kolları bağlanıyor. Bu yüzden çıkar gözetmeyecek durumda olanlarla görüştüm. Onların anlatacak çok hikayeleri vardı. Konuşmak istemeyenleri de anlıyorum. Mesela Türkiye’de Yahudi cemaati devletle ilişkisini sürdürmek istiyor. Bunun bir nedeni var: Ne kadar Ermeni düşmanı varsa bunu Yahudilik için onla çarpın. Karşınıza antisemitizm çıkar. Çünkü antisemitizm Ermeni ve Rum düşmanlığından öte, çok daha güçlü. Bugün Sabetayizm üzerine çalışırken karşıma sürekli “Dünyayı masonlar, Yahudiler yönetiyor zihniyeti” çıkıyor. Bu devamlı beslenen bir nefret. IŞIL DEMİREL – (SERDAR KORUCU / AGOS)

İzak BARON Diğer
25 Haziran 2014 Çarşamba

 

AVRUPA'DA EN FAZLA YAHUDİ TOPLULUĞUNUN YAŞADIĞI ÜLKE OLAN FRANSA'DA YETKİLİLER GELİŞEBİLECEK KÖTÜ SONUÇLARA KARŞI DAHA DİKKATLİ OLUNMASI YÖNÜNDE UYARILARDA BULUNUYOR

 Washington Post gazetesinin attığı başlık şöyle; "Yahudi düşmanlığı Fransa'nın kardeşliğini zedeliyor." Bu başlık Fransız yazarlar tarafından çok agresif ve yanlı olarak görülse de, haberin içeriğinde yer alan anket sonuçları başlığı destekler nitelikte. Washington Post gazetesi ayrıca genç kuşağın yaptıkları eylemlerde sürekli olarak Nazi sembollerini duvarlara çizdiklerini belirtiyor. Amerikan gazeteleri ayrıca haberlerinin içeriğinde Müslüman azınlığın da Fransız milliyetçilerinin tepkilerine maruz kaldığını belirtiyor. Dieudonné, Mohamed Merah, Mehdi Nemmouche gibi tanınmış figürlerin ülke içinde ırkçı saldırılara maruz kaldığı zaten biliniyordu.

New York Times gazetesi ise, Fransa'da milliyetçiliğin artışını son yapılan Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına bağlıyor. AP seçimlerinde sağcılar oylarını artırarak ilk parti pozisyonuna çıkmışlardı. Bu sonuçlarla sağcılar Fransa'daki sığınmacılara, ülkede bulunan Yahudilere, Müslümanlara ve azınlık diğer gruplara karşı ırkçı saldırılarda bulunacaklarına yönelik kaygılar mevcut. Amerikan basınında yer alan bu haberler Fransızları acil çözüm arayışına itmiş gibi görünüyor. Avrupa'da en fazla Yahudi topluluğunun yaşadığı ülke olan Fransa'da yetkililer gelişebilecek kötü sonuçlara karşı daha dikkatli olunması yönünde uyarılarda bulunuyor.

Çeviri Haber: Nurullah Yıldız

http://blog.radikal.com.tr/dunya/amerikan-basini-fransa-yahudi-dusmani-mi-64270

  • BİZANS’TAN İTİBAREN AVRUPA’NIN HER YERİNDEN ZULÜMLERDEN KAÇAN YAHUDİLERİN SIĞINDIĞI, TEVRAT EĞİTİMİ VERİLEN OKULLARIYLA YAHUDİLERİN KUDÜS VE İSTANBUL’LA BİRLİKTE EN ÖNEMLİ ŞEHİRLERİNDEN BİRİ OLMUŞ, SABETAY SEVİ’NİN YAŞADIĞI, ELLİAS CANNETTİ’NİN ATALARININ GÖÇTÜĞÜ EDİRNE’DE BUGÜN BİR TEK YAHUDİ YAŞIYOR

“Yahudiler Trakya’yı Filistin’e eş yapma davasındadır. Trakya’nın bütün iktisadi kaynaklarına elini uzatmış olan bu unsurun Trakya Türkü’nün kanını daha fazla emmesine müsaade etmemek Trakya’nın inkişafı için en büyük ihtiyaçtır.”

“Trakya’da Türk hayatı, Türk iktisadiyatı, Türk emniyeti, Türk rejim ve inkilabı için muhakkak gizli bir tehlike halinde yaşayan ve bir ihtimal olarak da işçi kulüpleriyle memlekette komünizmin çekirdeğini kurmak isteyen (Yahudi) meselesini artık en köklü bir surette halletmek Türk Trakya’ya nefes vermek için kati bir zarurettir.”

İbrahim Tali, 6 Mayıs 1934’de başlayan ve 33 gün süren gezisini tamamlayıp raporunu CHP Genel Sekreteri Recep Peker’e sundu.

Ne büyük bir tesadüf ki iki hafta sonra 21 Haziran 1934’te ilk olaylar Çanakkale ve Gelibolu’da başladı.

Yahudi esnaflara yönelik taciz, boykot, mal satmamakla başlayan vahim hadiseler bir linçe dönüştü ve şehirdeki 1500 Yahudi İstanbul’a göçe zorlandı. Sonra olaylar Edirne, Babaeski, Lüleburgaz, Kırklareli’ye sıçradı. 2 Temmuz’da Edirne’de, 3 Temmuz’da Kırklareli, 4 Temmuz’da Tekirdağ ile Çorlu ve Lüleburgaz’da tedhiş eylemleri başladı.

1933’de Edirne’de öğretmenlik yapan, Trakya’ya bir hayran kitlesi olan Nihal Atsız’ın çıkardığı Orhun dergisinin tahrikleri fitili ateşlemişti.

Edirne’de Yahudilere şehri terk etmeleri için 24 saat süre verildi. Kırklareli’de olaylarda Yahudilerin oturduğu evler taşlandı, yağmalandı, hahamların zorla sakalları kesildi. Yahudiler trenlere atlayıp İstanbul’a kaçmaya başladılar.

Olaylar günlerce basında hiç yer almadı. 25 Haziran 1934 günü Cumhuriyet’te Abidin Daver’n "Hem Nalına Hem Mıhına" köşesinde Trakya’nın kritik önemi anlatıldıktan sonra Umumi Müfettişlik kurulması övülüp şöyle deniyordu: “Türklük Trakya’ya bütün kuvvetiyle ve sımsıkı basmağa mecburdur.”

Bir süre sonra Ankara olaylara el koydu, İsmet Paşa suçluların cezalandırılacağını söyledi, soruşturma başlatıldı, aralarında devlet görevlilerinin de olduğu bazı isimler tutuklandı.

25 Haziran’da olaylar sürerken Türkiye’yi ziyaret etmekte olan İran Şahıyla birlikte Çanakkale’ye gelen Atatürk’ün önüne atlayan Çanakkale’nin Yahudi eşrafından Avram Palto’yla arasında geçtiği söylenen diyalog meşhurdur:

– Paşam, bizi kovuyorlar. Biz ne yapacağız? dedi.

– Ben Paşam, Çanakkale Musevilerinden Avram Palto.

– Sizi kim kovuyor? Hükümet mi? Kanun mu? Polis mi? Jandarma mı? Bana söyle dedi.

Bu Musevi vatandaş durakladı, şaşaladı. Biraz sonra kendini toparlayarak cevap verdi:

– Hayır paşam halk kovuyor.

Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı, gülümsedi:

– Halk isterse beni de kovar dedi ve yürüdü.”

Olanlar olmuştu. Trakya’nın yüzlerce yıldır yerlisi olan 20 bin Yahudi önce İstanbul’a sonra da İsrail’e doğru göç etti. Bizans’tan itibaren Avrupa’nın her yerinden zulümlerden kaçan Yahudilerin sığındığı, Tevrat eğitimi verilen okullarıyla Yahudilerin Kudüs ve İstanbul’la birlikte en önemli şehirlerinden biri olmuş, Sabetay Sevi’nin yaşadığı, Ellias Cannetti’nin atalarının göçtüğü Edirne’de bugün bir tek Yahudi yaşıyor.

Aynı yıl soyadı kanunuyla Dr. İbrahim Tali’ye Atatürk tarafından bir soyadı verildi.

Önceden raporlarında her şeyi görüp tespit etmesinden hareketle: Öngören…

Yıldıray Oğur

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/581101.aspx

 

  • MESELA TÜRKİYE’DE YAHUDİ CEMAATİ DEVLETLE İLİŞKİSİNİ SÜRDÜRMEK İSTİYOR. BUNUN BİR NEDENİ VAR: NE KADAR ERMENİ DÜŞMANI VARSA BUNU YAHUDİLİK İÇİN ONLA ÇARPIN. KARŞINIZA ANTİSEMİTİZM ÇIKAR. ÇÜNKÜ ANTİSEMİTİZM ERMENİ VE RUM DÜŞMANLIĞINDAN ÖTE, ÇOK DAHA GÜÇLÜ

Eğer bir Yahudi olarak büyütülseydim ve adım anneannem gibi Eliza olsaydı bugün söylediklerimi aynı özgüvenle dile getirebilir miydim bilmiyorum. Çok bağımsız bir yerden geldiğim için bu kadar rahat konuşuyorum. Yahudi olsam susabilirdim.

...

Ben bu araştırmayı yaparken düşük gelir gruplarını tercih ettim. İnsanların koruyacak menfaatleri varsa elleri kolları bağlanıyor. Bu yüzden çıkar gözetmeyecek durumda olanlarla görüştüm. Onların anlatacak çok hikayeleri vardı. Konuşmak istemeyenleri de anlıyorum. Mesela Türkiye’de Yahudi cemaati devletle ilişkisini sürdürmek istiyor. Bunun bir nedeni var: Ne kadar Ermeni düşmanı varsa bunu Yahudilik için onla çarpın. Karşınıza antisemitizm çıkar. Çünkü antisemitizm Ermeni ve Rum düşmanlığından öte, çok daha güçlü. Bugün Sabetayizm üzerine çalışırken karşıma sürekli “Dünyayı masonlar, Yahudiler yönetiyor zihniyeti” çıkıyor. Bu devamlı beslenen bir nefret.

...

Türkiye daha Struma ile bile yüzleşmedi. 2. Dünya Savaşı’nda Yahudiler soykırıma uğrarken Türkiye’nin karasularına gelen bir gemi batırıldı. Aslında failleri de belli ama patlama resmen seyredildi. Ve bu yaşananla ilgili olay da çıkmadı. Bunun aksine bizim karasularımızda olmayan bir olay, Mavi Marmara için kıyametler koptu.

...

Türkiye’de hiçbir gayrimüslim görmedim ki İsmet İnönü’yü sevsin. Bu bence mümkün değil. CHP seçimlerde ihtiyaç duyduğu atılımı yapamamasının nedenini geçmişinin günahlarında aramalı. Doğrudur, 2. Dünya Savaşı’nda Yahudilere doğrudan zarar verilmedi ama Yahudiler arasında bir fısıltı gazetesi yayıldı, ülke genelinde fırınlar yapıldığı söylendi. Hakikaten de bir takım inşaatlar vardı. Hiçbir şekilde gerçeğe dönüşmedi ama o korku Türkiye’deki Yahudilere yetti. Belki de gözdağı verildi. Bu bile yeterince korkunç. Yani devlet vatandaşına psikolojik taciz uyguladı. Öncesinde de “ihtiyatlı askerlik” yaşandı. Bir sürü insan gittiği yerden dönemedi. Ailelerine sadece “ölüm haberleri” ulaştı. Anneannemin abisi de onlardan biriydi. Pek çok insan ağabeyleri ve kardeşlerinin öldürüldüğünü düşünüyor. Bu hissiyatı yaşamasının bir arka planı var.

Işıl Demirel (Serdar Korucu)

http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=80-yilinda-trakya-olaylari&haberid=7477

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ OLUMLU ROTAYA GİRMİŞKEN HEM TAZMİNAT GÖRÜŞMELERİ HEM DE DOĞALGAZ BORU HATLARI KONUSUNDA MÜZAKERELER YÜRÜRKEN ÇIKMIŞ BU TUHAF KARAR DA NEREDEN ÇIKTI?

Türkiye-İsrail ilişkileri olumlu rotaya girmişken hem tazminat görüşmeleri hem de doğalgaz boru hatları konusunda müzakereler yürürken çıkmış bu tuhaf karar da nereden çıktı? Uygulanma ihtimali olmayan anlamsız ve Türkiye'yi gülünç duruma düşüren bir karar bu.

Bu haberi alır almaz hemen telefona sarıldım. Hem Erdoğan'a ve Davutoğlu'na yakın isimlerle hem de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yakın isimlerle bu karar hakkında konuştum. Konuştuğum içeriden kaynakların tümü kararı garip karşılıyordu. Normal ve makul bulan hiç kimse yoktu. Dört yıldır süren sembolik bir davada dört İsrailli komutan hakkında tam da bu normalleşme sürecinde bu tutuklama kararlarının çıkması çok manidardı. Hiçbir zaman uygulamaya geçmeyecek tutuklama kararları dört yıl sonra bugün mü akla gelmişti. İsrail'in Jerusalem Post gazetesinin iki hafta önce Türkiye ve İsrail'in anlaşmak üzere olduğunu, hayatını kaybedenlerin ailelerine toplam 21 milyon dolar tazminat ödeneceğini öne sürdüğü bir dönemdeydik.

Konuştuğum Dışişleri'ne yakın kaynak şöyle söyledi: "Eğer anlaşma sağlanırsa bu mahkeme kararının da hükmü kalmayacak. İmzalanacak anlaşmada bu süreçte alınacak mahkeme kararları ortadan kalkacak." Mahkeme kararını Al Monitor için değerlendirmesini istediğimde, kararın zamanlamasını tuhaf bulduğunu belirtti. Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı kaynakları ağız birliği etmişçesine kararı tuhaf buluyor. Kararın şu konjonktürde çıkma sebeplerine gelince de aynı adresi işaret ediyorlar. Yargıda hâlâ etkin durumda olan Gülen hareketi Türkiye-İsrail normalleşmesini durdurmak için mi böyle bir kararı aldırttı? Konuştuğum içeriden kaynaklar bu soruya "Evet" diyor.

Rasim Ozan Kütahyalı

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kutahyali/2014/06/18/mavi-marmarada-paralel-yargi-kumpasi-ve-gazetecilik

 

  • YAKLAŞIK BİR YILDIR İSRAİL’İN TÜRK KAMYONLARINI, TÜRK ŞOFÖRLERİ İLE BİRLİKTE İSRAİL KARAYOLUNA ALIYOR OLMASI BİRDEN YENİ BİR MANA KAZANMIŞTIR. MISIR ÜZERİNDEN KAMYONLARIMIZIN KÖRFEZ’E GEÇİŞİ ZORLAŞTIKÇA, HAYFA KORİDORU ÖNEM KAZANMAKTADIR

Bana kalırsa, hadiseye daha bir yakından bakmakta fayda vardır. Her sorun kendi çarelerini içinde taşır. Birincisi şudur: Irak’la ticaretimizin önemli bir parçası doğrudan Kuzey Irak’la olan ticaretimizdir. Irak’ın parçası olan Kürdistan Özerk Bölgesi, Türkiye’nin temel ticaret ortağıdır. Gaziantep ve çevresindeki, Güneydoğumuz’daki iktisadi aktivitenin nedeni Kürdistan Özerk Bölgesi’dir. Orada yöneticilerin değişmesine neden olan bir büyük siyasi alt üst oluş yoktur. Bu da Türkiye için iyidir. İkincisi, Irak ve Suriye’den kamyonlarımızın Güney’e inmesi zorlaşırsa, Türkiye için, İsrail üzerinden geçen Hayfa koridoru önem kazanacaktır. İsrail ile ilişkilerin hızla yoluna sokulup, kamyonlarımızın İskenderun-Hayfa üzerinden İsrail karayolundan geçerek, Ürdün üzerinden, Basra’ya ve de Suudi Arabistan üzerinden Körfez’e doğru inmesi önem kazanmaktadır. Yaklaşık bir yıldır İsrail’in Türk kamyonlarını, Türk şoförleri ile birlikte İsrail karayoluna alıyor olması birden yeni bir mana kazanmıştır. Mısır üzerinden kamyonlarımızın Körfez’e geçişi zorlaştıkça, Hayfa koridoru önem kazanmaktadır. Üçüncüsü, Kerkük dahil Kürt bölgesindeki petrol ve doğa gaz yatakları bu çerçevede ayrıca bir önem kazanmaktadır. Bölgedeki terörist aktivite Kürt bölgesini hidrokarbon yatakları açısından daha bir önemli konuma getirmiştir.

Irak, ilk bakışta, Türkiye’nin oraya komşu olan illeri için önemli bir iktisadi aktivite kaynağıdır. Ama aynı zamanda Türkiye’nin bölgeye açılan kapısıdır. Irak, Irak’a satılan mallardan daha fazla önem taşımaktadır. Hem ticaret koridoru için, hem de Türkiye’nin doğal gaz bağımlılığını azaltmak için önemlidir. Öncelikle kabul etmemiz gereken hadise şudur: Türkiye bir çatışma bölgesinin içindedir. Konteynırlarımız çatışma bölgesine gitmektedir. İkincisi, Irak ve Suriye krizi çabuk bitmeyecektir. Önümüzde daha birkaç on yıl vardır. Üçüncüsü, şimdi önemli olan bu çatışma ve değişim ortamı veri iken, Türkiye’nin işlerini nasıl devam ettireceğidir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, İsrail, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın Türkiye için önemi artmaktadır.

Güven Sak

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/guven_sak/irak_turkiye_icin_ne_kadar_onemlidir-1198464#

 

  • Netten okumalar

 

  • BUDAPEŞTE’DE SARI YILDIZLI APARTMANLARIN SIRRI

http://tr.euronews.com/2014/06/23/budapeste-de-sari-yildizli-apartmanlarin-sirri/

 

  • Netten seyredin

 

  • 1934 TRAKYA OLAYLARI

https://www.youtube.com/watch?v=MLsrGYvgaGk