Hayatta kalan son kalem: Annem

Mois GABAY Köşe Yazısı
14 Mayıs 2014 Çarşamba

Hayatlarını çocukları için feda eden tüm annelere… 

Fransızca’yı yeni öğrenmeye çalıştığım hazırlık sınıfı yılları. Her sabah altıda elinde üstüne yeni Fransızca kelimeler yazdığı ufak karton kâğıt parçaları ile oğluna kelime öğretmek için uyanan bir anne. Okuldan dönüşte yine gündüz hazırladığı kolej yıllarından kalma notları ile ders çalıştırmak için beni bekliyor. Bir yandan babamın rahatsızlıkları ile boğuşurken oğlunun hep en iyisi olması için canla başla mücadele veriyor annem. Hafta sonu oluyor, babam uyanamıyor bazen. Cumartesi sabahları elimden tuttuğu gibi Şişli Sinagogu’na gidiyoruz. Yıllar geçiyor, önce elinde ÖSS kitapları, üniversite yıllarında da fark ettirmeden masama bıraktığı romanları ile her zaman arkamda yine annem oluyor. Babamın aramızdan gittiği gün bile, acısını içine gömüp “Aman oğluma bir şey olmasın” diyebilen tüm kahrımı çeken fedakâr yüce insan benim annem. Babamı anlattığım yazılarımda “Acaba üzüyor muyum annemi?” diye iç geçiriyorum bazen. En büyük destekçim fark ettirmeden özenle okuyup, takip ediyor yazdıklarımı, bir gün bile neden anlatıyorsun demeden. Sevgiyi, sevginin gücünü nasıl göstereceğimizi bilemiyoruz kimi zaman. Hayatımızdaki tüm olumsuzlukları yüklediğim, hayal kırıklıklarımda bile sakince beni dinleyen anneme “Seni seviyorum” diyebilmek için yazıyorum bu satırları…

Daha geçtiğimiz hafta patronumla aramın kötü olduğunu öğrenip, tıpkı okul günlerinde olduğu gibi “Canım istersen ben bir arayıp konuşayım,” diyebilecek kadar cesur yürekli, kararlı bir insan benim annem. Küçükken eleştirdiğim yönlerini, yenilgilerini yaş aldıkça daha iyi anlıyorum. Hayatıma giren çoğu insan annemi görünce daha da kabulleniyor beni. Kim bilir bu annenin evladı kimseye kötülük yapmaz diyorlar belki içinden. 1960’lı yıllarda gencecik bir kız olarak koridorlarında bisiklete bindiği Maçka Palas’a 40 yıl aradan sonra bir misafir olarak girdiğindeki sessizlikte hissediyorum yaşadığı özlemi. Geri gelmeyecek yılların ve insanların bilincinde umutla bakıyor annem beni her gördüğünde. Hayat giderek zorlaşıp, yorgun bedeni hastalıklarla boğuşsa da benden alacağı tek iyi bir haberin gözlerini ışıl ışıl parlattığını biliyorum annemin. Belki de babamla yaşadıkları dönemdeki gibi sahip çıktıkları bir aşk arıyorum günümüzde. Farklılıklara rağmen, her zaman ilkeli, cesur ve kararlı bir birlikteliğim meyvesi de bir o kadar sağlam oluyor. Oğlunun eğitimi için kasadaki altınlarını hiç düşünmeden satan, babasından kalan mirası ile okul taksitlerini ödeyen benden önce oğluma diyen bir annenin çocuğuyum. Babamdan miras kalan “Hallederiz” rahatlığına karşın her olayda en ufak detayı bile düşünüp arkamı toplayan, Robert Kolej’den kalma düzeni ile işleri şansa bırakamayan fedakâr annem. Yıllar geçip maddi dünya ile yavaş yavaş bağlarını koparırken, hayattaki en büyük başarısı oğlunun her daim üstüne titreyen bir kadın benim annem.

Annemin bu hayattaki son kalem olduğunun bilincinde, huzurevlerimizde kalan anneleri düşünüyorum istemeden. Zor geliyor kabullenmek gerçekleri, sizin ailenizden olmasa bile orada bir anneyi görüp hüzünlenmemek. Hayatlarının son baharlarını yaşayan kimi zaman acı çeken bir anneyi gördüğümde içim parçalanıyor. Zamanın bir an için durduğu, tüm maddi zenginliklerinizin anlamını yitirdiği bir dünya huzurevlerimiz. Bir zamanlar dimdik arkanızdan koşan annenizin bir gün güçsüzleştiğini görmek içten içe üzse de sizi onu yalnız bırakmak yerine, tüm aile ona sarılmak, moral vermek sırası size gelmiştir. Kolay değildir geçen yıllar, yaşadığınız tüm zorlukları görürsünüz annenizin ellerinde, yüzünde biriken senelerin bıraktığı çizgilerde. Boşuna dememiş eskiler, ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar diye. Başınıza en ufak bir hal gelse arkanızdan ilk koşacak annenizdir. Diploma töreninde, askerde, işte terfi ettiğinizde günü gelip evlendiğinizde bazen mutluluktan bazen hüzünden yine hep anneler ağlar. Hayat boyu sizi dinleyen annenizin o hep sıkıcı gelen gençlik hikâyelerini bir yerlere not edin. Geriye dönüp baktığınızda sizin için nelerden vazgeçtiğini fark edip, onun da bir zamanlar bir çocuk, bir genç kız olduğunu hatırlarsınız. Annenizi ne kadar çok sevdiğinizi söylemek için de asla yarını beklemeyin. Ayrılıkların bizden uzak olduğu, annelerimize doya doya sarılabildiğimiz nice anneler günlerine…