Bu hafta ağımıza takılanlar

Azınlıkların maruz kaldığı haksızlıklardan söz etmemek mümkün değildi, çünkü örneğin 6-7 Eylül olaylarında, bazılarının, mesela İlya Avramoğlu’nun (Kelebek Korse) dükkânı yağmalanmıştı ve bu konuşuldu. Daktilo tamircisi Yakup Çukran, Varlık Vergisi’nden ve o dönem yaşanan büyük sıkıntıdan söz etti. Andonis Parizyanos, azınlık okulunda öğretmen olmayı, İshak Alaton gazetelerde ‘Yahudi iş adamı’ olarak yer almayı anlattı. Bu anlatılanlardan, Türkiye’deki azınlıkların ortak tarihine-hafızasına dair yeni bir bilgi edinmedim. Bildiğim olayları başka hikâyeler içinde dinlemiş oldum. Fakat dinlemenin, konuşturmak açısından nasıl bir önemi olduğunu deneyimledim. RİTA ENDER - AGOS

İzak BARON Diğer
19 Mart 2014 Çarşamba

TÜRK TOPLUMUNUN AZIMSANMAYACAK KADAR GENİŞ BİR KESİMİNDE MUSEVİLERE, ZERDÜŞTLERE, ATEİSTLERE, DAHA DOĞRUSU MÜSLÜMAN OLMAYAN İNANÇ GRUPLARINA DÖNÜK OLUMSUZ BAKIŞIN, HİSSİYATIN ÇOK AÇIK BİR DIŞAVURUMU

Kendisi ne kadar tevil etmeye çalışırsa çalışsın, bu sözler Çağlayan’ın ağzından çıkmıştır ve kabul edelim ki Türk toplumunun azımsanmayacak kadar geniş bir kesiminde Musevilere, Zerdüştlere, ateistlere, daha doğrusu Müslüman olmayan inanç gruplarına dönük olumsuz bakışın, hissiyatın çok açık bir dışavurumudur. Kapalı ortamlarda bundan çok daha fazlası söylenir genellikle.

Aslında Çağlayan’ın söyleminin muhtelif çeşitlemelerine hükümet çevrelerinin başka katmanlarında da rastlamak mümkündür. Özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 seçiminden hemen önce NTV’de çıktığı bir programda hakkında yazılan bazı kitapları kastederek, “Bu kitaplar içerisinde ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı” şeklindeki sözleri bu bakışın çarpıcı bir yansımasıdır.

Rumlukla ilişkilendirilmek, toplum karşısında ancak “Affedersiniz” diyerek üstünüzden atabileceğiniz bir yakıştırmadır.

Bu bir dil sürçmesiydi diyelim. Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında, özellikle ateistler ve Zerdüştlerle ilgili atıflarda bilinçli bir şekilde kayda geçirilen olumsuz nitelemelere sıkça rastlayabilirsiniz. Son yıllarda Başbakan’ın PKK’yı ve Kürt siyasi hareketini kötülemek için bu kesimlere sıkça “Zerdüştlük” suçlamasını yönelttiği hatırlardadır.

Ateizm konusuna gelince, Erdoğan’ın bu başlıktaki en güncel söylemine geçen şubat ayının son gününde Balıkesir’de yaptığı bir konuşmada tanıklık ettik. Erdoğan, ODTÜ’deki orman arazisi üzerinden yol geçirilmesine karşı çıkan gençlere çatarken “Bunlar ateist, bunlar terörist...” şeklinde konuşmuştu.

Görüleceği gibi, Başbakan, insanlara hakaret etmek, aşağılamak için ateistlik nitelemesine başvurmakta bir mahzur görmüyor. Ateistleri ne kadar kötü gördüğü, onları teröristlerle bir tutmasından okunabilir.

Sedat Ergin

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26011252.asp

 

  • HERKESE ÖNCE TÜRK SONRA YAHUDİ OLDUĞUMUZU İZAH ETMEYE ÇALIŞTIM

 “ZAFER Bey haklıdır!” (11.3.2014) yazınız için size teşekkür etmek ve kutlamak için yazıyorum. Bir Türk Yahudi’si olarak ömrüm boyunca ayrımcılıkla uğraştım. Okulda, üniversitede, askerlikte, kurucusu olduğum SHP’de ve iş hayatımda da hep böyle sorunlarla uğraştım. Herkese önce Türk sonra Yahudi olduğumuzu izah etmeye çalıştım. Türkiye’de maalesef ayırımcılık azalacağına artıyor, bu da beni endişelendiriyor. Halbuki farklı etnik ve dinsel gruplar bir ülkenin kültürel zenginliğini arttırır. Türkiye öyle güçlü bir ülkedir ki bu gruplar gücünü ve değerini arttırır. Bunun farkına varılacağı zaman ülkemiz çok daha güçlü, çok daha kültürlü ve çok daha zengin olacaktır.

Isak Nino DEBEHAR

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25996008.asp

 

  • MESELA, AŞAĞI KATTAKİ SÜLEYMAN BEY VE BEKİ HANIM’IN ŞABAT YEMEKLERİNE MİSAFİR OLDUĞUMUZ GİBİ, HAFTA İÇİ MÜTHİŞ BİR MUTFAK OLAN ERMENİ DOSTLARIMIZIN SOFRASINDA YERDİK

Yalın Alpay bir tarihçi, zekası çok yüksek, tanıştığımda hemen birlikte çalışmak istedim. Birçok şey yapmış kuratörlük, sanatçılık, Afrika’da kaçırdılar hatta onu. Başka kitapları da var. Şimdi babam Erdoğan Alkin’i yazacağız.

(...) Babamın bu kadar emeğinin unutulmasına izin vermek istemedim. Ayrıca Alkin ailesinin ahlaki değerlerinin de yansımasını istedim. 2. Dünya Savaşı’nın yokluğu ve acılarıyla örselenmiş, hiçbir iş adamı üyesi olmayan sadece zabit, öğretmen, kamu görevlisi olmuş bir ailenin uzantısı. Musevi, Ermeni, Süryani, Müslüman arkadaşlarıma da borçlu olduğumu hissettim, çünkü biz hiçbirinin kimliğini o zaman bilmez, dikkat etmezdik. Mesela, aşağı kattaki Süleyman Bey ve Beki Hanım’ın Şabat yemeklerine misafir olduğumuz gibi, hafta içi müthiş bir mutfak olan Ermeni dostlarımızın sofrasında yerdik. İşte o dönemlerde huzurlu bir ülkeydik biz. Kapılar açık yatardık.

(...) Bizim için her şey çok güzeldi. Babam Bang&Olufsen pikap almıştı, çalınca herkes dinlerdi. Babam da hoparlörü sokağa çevirir herkesin duymasını sağlardı. Herşeyi paylaşırdık o zaman, acıyı da paylaşırdık. Şimdi bunlar bulamadığımız şeyler. Çocuklarımız bu kitapları okuyunca böyle şeyler de var mıymış diyecekler.

Kerem Alkin (Ayçe Dikmen)

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26015072.asp

 

  • ARİ BİR ALMAN OLARAK BİR YAHUDİYLE EVLENMİŞ OLMASI, HİTLER’İN İKTİDARA GELMESİYLE BİRLİKTE JASPERS’IN HAYATINI ALLAK BULLAK ETMİŞTİR

Jaspers bir hekim olup Heidelberg’de tıp fakültesini bitirdikten sonra psikiyatri konusunda uzmanlaşmaya karar vermiş ve bitirme tezini psikopatoloji alanında yazmıştır. İlk baskısı 1913 yılında yapılan Genel Psikopatoloji kitabı psikopatolojik fenomen ve sendromların ilk kez bu kadar sistematik olarak tanımlandığı bir eser olarak bugüne kadar önemini korumuştur.

Psikiyatri ihtisası bittikten sonra psikiyatri kliniğinde yer bulamamasından ve bu arada güzel bir Yahudi kızıyla evlenmiş olmasından dolayı acil para kazanma ihtiyacı doğmuş, o da kendisine teklif edilen üniversitenin felsefe bölümündeki psikoloji kürsüsünde çalışmayı kabul etmiş ve eserlerini felsefe alanında vermiştir.

Ari bir Alman olarak bir Yahudiyle evlenmiş olması, Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte Jaspers’ın hayatını allak bullak etmiştir. Önce ders vermesi engellenmiş, sonra yeni kitap yayımlayamaz olmuş, kitaplarının yeni baskılarına izin verilmemiş ve en sonunda işinden de olarak karısıyla birlikte karnını bile doyuramayacak kadar kötü şartlarda yaşar hale gelmiştir. Yahudi katliamıyla ilgili bütün işaretler ortada olmasına ve kayınbiraderi onu devamlı uyarmasına rağmen, o bütün bu olacaklara inanmamış, Alman ulusunun böyle bir şeyi yapmayacağını düşünerek, yaşadığı şehirde kalmaya devam etmiştir.

Karısı, Jaspers’ın başına gelenlerden kendisini sorumlu tuttuğu için ona defalarca boşanmayı teklif etmiş, Jaspers bunu şiddetle reddetmiştir. Ama ne kendisini kurtarmak için bir şey yapmış ne de olan bitene muhalif bir tavır sergileme cesareti gösterebilmiştir. Birlikte intihar etmeyi bile düşünmüşler ve öldürücü dozda uyku ilacını dahi ayarlamışlardır.

Alper Hasanoğlu

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/dr_alper_hasanoglu/turk_ulusu_sucludur-1181479#

 

  • BİLİNDİĞİ ÜZERE, BU ÜLKEDE AZINLIK OLMAK KOLAY DEĞİLDİ, HÂLÂ DEĞİL, HEP TEDİRGİN İNSANLAR

Azınlıkların maruz kaldığı haksızlıklardan söz etmemek mümkün değildi, çünkü örneğin 6-7 Eylül olaylarında, bazılarının, mesela İlya Avramoğlu’nun (Kelebek Korse) dükkânı yağmalanmıştı ve bu konuşuldu. Daktilo tamircisi Yakup Çukran, Varlık Vergisi’nden ve o dönem yaşanan büyük sıkıntıdan söz etti. Andonis Parizyanos, azınlık okulunda öğretmen olmayı, İshak Alaton gazetelerde ‘Yahudi iş adamı’ olarak yer almayı anlattı.

Bu anlatılanlardan, Türkiye’deki azınlıkların ortak tarihine-hafızasına dair yeni bir bilgi edinmedim. Bildiğim olayları başka hikâyeler içinde dinlemiş oldum. Fakat dinlemenin, konuşturmak açısından nasıl bir önemi olduğunu deneyimledim.

Özellikle azınlık gruplarına mensup kişilerle yaptığım röportajlarda, bu işi neden yaptığımı açıklamanın, onları söyleşiyi yapmaya ikna etmek açısından ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bilindiği üzere, bu ülkede azınlık olmak kolay değildi, hâlâ değil, hep tedirgin insanlar. Bu yüzden kimini ikna etmek için, mesela Yahudilerle söyleşi yapmak için Yahudi olduğumu belli ettim. Kimine, belki daha fazla güven uyandırabilirim diye, aslında avukat olduğumu söyledim.

Rita Ender

http://www.agos.com.tr/rum-usta-ermeni-zanaatkr-ve-yahudi-tuccar-nostaljileri-6766.html

 

  • Netten okumalar

 

  • İSRAİL-İRAN ‘ORTAKLIĞI – SEDAT LAÇİNER

http://slaciner.blogspot.com.tr/2014/03/israil-iran-ortaklg.html#!/2014/03/israil-iran-ortaklg.html

 

  • ÇÖKMÜŞ EVLİLİKLERE TUTSAK YAHUDİ KADINLAR

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/03/140313_zincirlenmis_kadinlar.shtml

 

  • SOYKIRIMA UĞRAYAN 7 BİN MAKEDONYALI YAHUDİ ANILDI

http://www.yenibalkan.com/makedonya/soykirima-ugrayan-7-bin-makedonyali-yahudi-anildi-h2173.html

 

  • BEYOĞLU MUSEVİ LİSESİ – YOSEF SEVİ

http://balattan.blogspot.com/2014/03/21-beyoglu-musevi-lisesi_6848.html

 

  • HEİDEGGER’DEN IRKÇI GÜNLÜKLER

http://www.taraf.com.tr/haber-heideggerden-irkci-gunlukler-150659/

 

  • AVRUPADAKİ YAHUDİ SORUNLARI VE OSMANLI İMPARATORLUĞUNA GÖÇLERİ – TUĞBA ATABAY

http://tuyam.org/index.php/hakkimizda/kadromuz/tugbaatabay/42-avrupadaki-yahudi-sorunlari-ve-osmanli-imparatorluguna-goecleri

 

  • OSMANLI DEVLETİ’NDE YAHUDİ KÜLTÜRÜ – DENİZ DEMİR

http://tuyam.org/index.php/hakkimizda/kadromuz/denizdemir/44-osmanl-devleti-nde-yahudi-kueltuerue

 

  • TÜRKİYE’DE YAHUDİ BİR ÇİFTÇİNİN ANILARI

http://blog.milliyet.com.tr/Turkiye_de_Yahudi_bir_Ciftcinin_Anilari/Blog/?BlogNo=453190&ref=milliyet_anasayfa