İftira

Her konuda iftira atmak bir miktar çamurun o insana bulaşmasına ve üzerinde kalmasına yarıyor. Zira kişi, kendisine yakıştırılmış olan suçlamayı temizlemeye çalışırken konu daha çok üzerine yapışıyor. İftirada bulunanın da tam olarak hazzettiği durum gerçekleşiyor. Sinsice konunun toplum gündeminde ele alınışını, iftiraya uğramış kişinin kendini savunmaya çalışmasını izler.

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
12 Mart 2014 Çarşamba

İftiranın kelime anlamına bakınca ‘kasıtlı ve asılsız suç yükleme’ diye geçer. Bana kalırsa iftiranın belden aşağı vurması için suç unsuru da gerekmiyor. Her konuda iftira atmak bir miktar çamurun o insana bulaşmasına ve üzerinde kalmasına yarıyor. Zira kişi, kendisine yakıştırılmış olan suçlamayı temizlemeye çalışırken konu daha çok üzerine yapışıyor. İftirada bulunanın da tam olarak hazzettiği durum gerçekleşiyor. Sinsice konunun toplum gündeminde ele alınışını, iftiraya uğramış kişinin kendini savunmaya çalışmasını izler.

İftiraya uğrayan kişi kendini tam olarak savunmayacaktır bile, zaten iftiranın mantığı da budur. Kişinin kendiyle ilgili gururla taşıdığı kişiliği alıp içine bir miktar asılsızlık ekleyip etrafa bu şekilde gerçek gibi kaynamasını izlemek… Üstünden silkelemek için dönüp yürümek kaçmak ister insan, ama iftira kaçanın ardından ürür. Tepkisizlik incinme olarak algılanır iftiracıya daha da büyük paye verir. Halbuki kırılganlık değil, sterilize olma ihtiyacıdır insanı tepkisiz kılan. Pervasızca üstüne yürümek lazım iftiranın bazen kaybedecek bir şey yokmuşçasına…

Bir de madalyonun diğer yüzü var. Kendisine yöneltilen ithamları ‘iftiraya uğradım, mağdur edildim’ şeklinde bilhassa yüksek sesle, ama konuyla ilgili bir kanıt sunmadan ve başka marifetlerine değinerek saptıranlar. Mağdur edebiyatına sığınarak başka meziyetlerinden bahsedenler. Bu tutum, yöneltilen iddianın gerçek veya yalan olduğu ile ilgili bir kanıt sunmasa da ilk başta anlattığımın tersi bir tutum olduğundan iddianın üstünün örtülmeye çalıştığı izlenimi uyandırıyor. Bir tarafın ses yükseltmesi, iddia tarafını da daha yüksek sesle iddiasını tekrarlamaya itiyor.

Ağız dalaşından ileri gitmeyen konu, her bilgi eksikliği durumunda olduğu gibi sonuçta takım tutmak gibi bir duruma dönüşüyor. Zaten taraflardan iddiayı uzaklaştırmak isteyenin de hedefi budur. Olayı siyah beyaz kadar basite indirgeyip kanıt bile gerekmeden kendi taraftar kitlesini oluşturmak. “Ben inanıyorum kanıt gereksiz, ona iftira atıldı” diyecek kadar gönüllü taraftarlar yaratmak.

İki tarafın da iddialarla ilgili sıkıntı çektiği durumları incelemeye çalıştım. Bazen haklı bazen haksız yere suçlamalarla karşı karşıya kalınıyor maalesef… İşte bu yüzden tam da bu yüzden insanların kişiliğinden tavır ve tutumlarından bağımsız bir şekilde iddialardan kurtulmasına yarayacak sistemler olmalı, hukuk gibi… Sesi çok çıkanın haklı az çıkanın haksız olduğu taraftarlık sistemi doğru sonuçlara ulaştırmayabilir konuları. Sonuçta gerçek çoğu zaman tektir ve kanıtlara dayanarak bulunabilir.

Kısa vadede, iftiraya uğrayan büyük zarar görecektir, kişiliği hasar görecek, belki de hayat kalitesinden ödün vermesi gerekecektir. Ancak uzun vadede, iftiraların asılsızlığının ortaya çıkacağına inancım sonsuz. Zira ne kadar yapışkan da olsa atılan çamur eninde sonunda silinir.

Aynı şekilde, her ne kadar taraftarlar inansa da kanıtlarla her iddianın gerçekliğinin incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, uzaktaki başka dumanları göstererek bir yangını durduracağına inanmak üzücüdür…