Le Code d’Esther

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
12 Mart 2014 Çarşamba

Son cemre 6 Mart’ta toprağa düştü. Gerçi şimdiki nesiller cemreyi pek bilmezler. Şubat ayında başlayıp 7’şer gün arayla önce suya, sonra havaya ardından da toprağa düşen cemreler sıcaklık artışını belirler. Aynı zamanda kış mevsiminin sona erip ilkbaharın gelişini simgelerler.

Ekolojik dengelerin bozulmasıyla mevsimler de şaşırdı. Bir süredir çiçek açan meyve ağaçları bahar yerine zamansız gelen soğukla muhtemelen kavrulacaklar.

Doğrusu bu aralar bizim köyde her iş ters gidiyor. Görüntü ve ses kirliliği had safhada. Değerlerimi yitirmemek için kendime seçim yasağı koydum. Seçimle ilgili programları izlemeyeceğim. Olağanüstü bir durum olursa, nasılsa haber alırım. Vatandaşlık görevini sonuna kadar yapmak için, ailemin iki bireyi de sabahın 7’sinden akşama kadar sandık başında çalışacak.

Bu bağlamda, umarım yakında bitecek olan ‘Muhteşem Yüzyıl’ın kanlı sahnelerini arkamda bırakıp, çekimleri St. Petersburg’da gerçekleşen ‘Kurt Seyit ve Şura’yı izlemeye başladım. İçim açılıyor hiç olmazsa. Görkemli saraylar, valsler, güzel insanlar… ‘Yüzyıl’ın dramatik gelişmeleri tabii ki tarihi olaylar. Buna rağmen, ‘tarih tekerrürden ibarettir,’ deyişi hiç aklımdan çıkmıyor.

***

Öte yandan Hürrem, Mihrimah ve Mimar Sinan’la 16. yüzyıl İstanbul’unda şaşırtan bir yolculuk… İktidar kavgalarının yanında yeşeren sanat… Okunmayı bekleyen birkaç kitabın arasında rastgele elimi uzattım. Elif Şafak’tan ‘Ustam ve Ben’. Hayal gücü de olsa, aslı gerçeğe dayanan, son derece ustalıklı bir dille kaleme alınmış kitabın bitmesini istemedim. Kelimeler öylesine güzel seçilmiş ki… Şafak, İngilizce yazdığı bu eseri çevirmen Omca A. Koruyan ile birlikte Türkçeye kazandırdı. Sözcüklerin değerlerinin kaybolmaması için çok uğraşmış. Öneririm.

***

Bayram tebrikleri, hediyelikler derken Gözlem Gazetecilik Pesah için gönderilecek kitapların hazırlığı içinde.

Yaz sonunda Şalom’da henüz baskıya girmeyen bir kitabın ön provası elime geçmişti; özgün adı, ‘Le Code d’Esther’, Türkçesi ise ‘Ester’in Şifresi’ydi. Kitabı aldığım gibi eve götürdüm. Nedense bir türlü kapağını çeviremedim. Başlık mı çekmedi, kapağın renkleri mi itti, bilmiyorum. Saçma sapan nedenler… Olur bazen, bazı kitaplar bir süre rafta bekler. Sonra elinize alırsınız ve ‘neden daha önce okumadım’ dersiniz. ‘Ester’in Şifresi’ böyle bir yapıt. Güncel ama aynı zamanda, tarihin derinliklerinde gerçeği arayan iki gazeteci/TV yapımcısının tesadüf eseri tanışıp gizemli bir yola çıkması. Yirminci yüzyılın en sarsıcı kehaneti… İran’da yaşamış Vezir Aman ile yıllar sonra ortaya çıkan Hitler arasında nasıl bir bağlantı olabilirdi? Nürnberg Mahkemesi sonucunda Nazi ileri gelenlerinden J.Streicher, idam sehpasına çıkarken, neden ‘Purim 1946’ diye haykırdı?

‘Ester’in şifresi’ çok değişik bir kitap. Keyifli ve sürükleyici. Sakın ilk bakışta benim gibi önyargılı olmayın. Bununla da yetinmeyip, Pesah için dostlarınıza gönül rahatlığı ile hediye edin.

Esterİn Şifresi kitabı yazarımız  Rayka Nayır Güven'in de yazı konusu oldu:

 https://www.salom.com.tr/haber/90367