Hitler’in şirret kadınları

“Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanır.” Mehmet Coşkundeniz. Kadınların mağduriyetini görmezsek, onunla yüzleşmezsek, yok ve doğal sayarsak, gücün şiddetini meşrulaştırmış oluruz. Ama mağduriyeti görerek politika yapmak başka, mağduriyet politikası yapmak başka... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Bu yazı için beni hoş görün.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
12 Mart 2014 Çarşamba

Kadınlar tarih sayfalarında hep mağdur mu olmuşlardır? Enver Aysever bir konuşmasında; “Hitler’in Şirret Kadınları’nı okuyun, Holokost’un boyutlarını daha iyi kavrarsınız!” türünden bir cümle kullandı.

Amerika’daki Claremont McKenna Üniversitesi’nde tarih profesörü olan ve aynı zamanda ABD’de, Holokostu Anma Müzesi’nde tarih danışmanlığı yapan Wendy Lower’in geçtiğimiz yıl yayımlanan ve Türkçeye yeni çevrilen ‘Hitler’in Şirret Kadınları’ kitabında, kadınların dünyayı kana bulayan bir savaşa ve soykırıma isteyerek nasıl katkıda bulundukları çarpıcı bir şekilde ortaya konmakta. Kadınların tarihteki rolü nasıl genelde takdir edilmiyorsa, Nazi Almanya’sında işlenen suçlardaki fonksiyonları ayrıntılı bir şekilde incelenmedi, bilinmedi.

1933 yılında Naziler oy verme haklarını kaldırdığında kadınlar açlık grevine gitmediler. Düşmanları ‘baskıcı erkekler’ değil, Yahudiler, Komünistler ve feministlerdi.

Nasyonal sosyalizme göre ‘güzellik’ sağlıklı beslenmenin ve sporun bir sonucuydu. Alman kızları ve kadınları tırnaklarını, saçlarını boyamaz, ruj sürmez ve kilo vermezdi. 1920’lerde kozmetik patlaması, kadınları fahişelere dönüştürerek ırksal bozulmaya yol açan Yahudilerin bir oyunuydu. Anneler dört çocuk yaptıklarında ‘Onur Nişanı’ ile ödüllendirildiler. Ders kitaplarında Yahudilerin sadece iğrenç dış görünüşlerinin değil içlerinin de çirkin olduğu öğretildi.’Nefret’ soylu bir duyguydu. 

‘Hitler’in Şirret Kadınları’nda Alman kadınlarının sadece sadık eş kimliği ile cani ruhlu Alman erkeklerini desteklemekle kalmadıkları, sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte, en azından yarım milyon genç kadının hemşire, öğretmen, sekreter, eş veya metres olarak Polonya, Ukrayna ve Belarus’taki gettolarda Yahudilere gaddarca muamele ettikleri, sırası gelince toplu infazlarda silah kullandıkları gözler önüne serilmekte.

Örneğin Johanna Altvater, 16 Eylül 1942’de getto girişinde atını bağladı ve evleri getto duvarına bitişik biri altı, diğeri ise iki yaşlarında iki Yahudi çocuğuna yaklaştı. Eliyle çocuklara şeker uzatır gibi yaptı, onları yanına çağırdı. Küçük olan yanaştı. Johanna çocuğu kucağına aldı, bacaklarından yakalayıp baş aşağı tuttu ve kafasını getto duvarına birkaç kez çarptı, ufak bir kilimin tozunu attırıyordu sanki… Altvater, çocuğun ölü bedenini babasının ayaklarının dibine fırlattı. Altvater’in, savaş sonrası Almanya’ya döndüğünde evlenip sosyal hizmet görevlisi olarak çalışması ve bir erkek evlat edinmesi dikkate değer.

Zeynep Kılıç’ın 23 Şubat 2014 tarihli Zaman Gazetesi’nde “Kadınlar da soykırım yapar” başlıklı yazısında kitabın yazarı Wendy Lower şöyle anlatır:

Üst rütbeli bir SS subayıyla evli olan 23 yaşındaki Erna Petri, alışverişten dönerken birbirlerine sarılmış ve yarı çıplak halde yol kenarındaki bir çalılığın arasına gizlenmiş altı çocuğa rastlar. Genç kadın, toplama kampından kaçtıkları belli olan çocukları evine götürür. Kendisi de iki çocuk sahibi olan kadın çocukların karnını doyurduktan ve onları giydirdikten sonra ormana götürüp bir çukurun önünde sıraya dizer. Petri, en büyüğü 12 yaşında olan 6 çocuğu, enselerine kurşun sıkarak öldürür ve evine döner.”

Oysa savaş sonrası Batı Almanya’da Sovyet askerleri tarafından tecavüz edilen, iki lokma yiyecek ve ev bulmak için çabalayan ‘yıkıntı kadın’ imajı, Üçüncü Reich’in vahşet eylemlerine katılan kadınlar hakkındaki tanık ifadeleri ile çelişmekteydi. Erna Petri Yahudileri öldürdüğü gerekçesi ile hüküm giyen az sayıda kadından biriydi. Pek çoğunun işlediği cinayetler cezasız kaldı.

Hitler’in Şirret Kadınları’ Holokost’un az bilinen bir yönünü gün ışığına çıkarırken, yalnızca erkek egemen toplumun değil, kadınların da dâhil olduğu insanoğlunun neler yapmaya muktedir olduğunu gözler önüne sermektedir.