Bugün konu Ukrayna

Alber NASİ Köşe Yazısı
5 Mart 2014 Çarşamba

Bugün konu Ukrayna. Daha Ukraynalı ile Rus’un arasındaki farkı bilmeyen, özellikle Batı Dünyası, ahkâm kesip duruyor. Yapılan açıklamalar arasında tek aklı başında yorumda bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu; Ukrayna’da bölünmenin Kırım’ın ayrılmasıyla son bulamayabileceğini belirtti.

Her şeyden önce Ukrayna, 1991 yılına kadar tam manasıyla bağımsız olamamış, her zaman bir şekilde boyunduruk altında kalmış, değişik zamanlarda Leh (bugünkü Polonya), Osmanlı ve Rusların idaresinde kalmış bir bölge. Kırım ise her zaman Ukrayna’dan ayrı düşünülür ve Rusya için son derece stratejik bir öneme sahiptir.

Ukrayna 1922 yılından itibaren Sovyetler Birliği’nin bir parçasıyken, Kırım 1950’li yıllarda Ukrayna’ya bağlandı. Bunun sebebi ise herhangi bir din, dil, ırk ve benzeri bir birlik değil sadece zamanın Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Nikita Kruşçev ve Komünist Parti Genel Sekreteri Leonid Brejnev’in Ukraynalı olmasıydı. Yani Kırım Özerk Bölgesi Ukrayna’nın bir parçası zaten değildi.

Bu sebeple bugün Ukrayna’nın bütünlüğünden bahsedenler Kırım’dan da bahsediyorlarsa cevabım; zaten bütünün bir parçası olmayanın bütünden ayrılması bütünü bozmaz.

Ancak Ukrayna gerçekten de bölünmenin eşiğinde. Halk bıçakla bölünmüş gibi ikiye ayrılmış durumda. Endüstriyel bakımdan gelişmiş, Rusya ile entegre ekonomisi olan Doğu Ukrayna, ağırlıklı olarak kendini Rusya’ya yakın hisseder. Halk Rusça konuşur. Hatta kimi zaman kendilerini Rus hissederler.

Kırım, Doğu Ukrayna’dan pek farklı değil. Kırım ayrıca birçok Rus için ideal bir tatil bölgesi çünkü daha kuzeyde olmasına rağmen iklimi bizim Karadeniz kıyılarından ziyade İzmir’i andırır.

Batı Ukrayna ise tamamen farklı. Polonya’ya yakın yerlerde halk daha çok Polonya dilini bilir. Rusça pek konuşulmaz. Ukrayna milliyetçiliği de bu bölgeden çıkmıştır. Endüstriyel gelişmişlik düzeyi düşük bu bölge insanı Avrupa Birliği’ne girmenin kendilerini kurtaracağını sanır. 

Son zamanlarda yükselen milliyetçilik insanları Ukraynaca’ya özendirse de, Kiev’de bir lokantada Ukrayna’ca konuşan bir müşteriye garsonun Rusça cevap verildiğini duymak olağandır.

Kısaca Ukraynalılar hem coğrafi hem de nüfus olarak zaten bölünmüş durumda. Kaldı ki Moskova sokaklarında değişik vesilelerle birçok Ukraynalıyı görmek olasıdır. Çünkü birçoğu Rus pasaportludur. 

Ukrayna yüzyıllardır Rusların arka bahçesi konumunda. Sırf Avrupa’nın isteğiyle bu durumun değişmesini beklemek gülünç. Hele hiçbir şey vermeden, her şeyi isteyen Avrupa’nın tutumu oldukça garip. Avrupa, Sovyet hegemonyasından kurtulan hangi ülkeye gerçek refahı getirmiştir ki Ukrayna’ya getirsin? Polonya’ya mı?  Litvanya’ya mı? Estonya’ya mı? Neden bölündüklerini bile anlayamayan Çeklere, Slovaklara mı?

Tek değişiklik, bu ülkelerin ucuz iş gücünün özellikle Almanya’ya transferi oldu. Yani kısa bir süre öncesine kadar Ruslar tarafından sömürülen bu ülkeler, sözüm ona demokrasi, gelecek ve özgürlük vaatleriyle Avrupa tarafından sömürülmeye devam ediliyorlar.

İşin bir diğer ilginç yanı ise Avrupa’da serbest dolaşımın bugün tartışma altında olması. Belçika ve İngiltere’ye değişik Avrupa ülkelerinden gelenler, serbest dolaşım kriterlerine uymadıkları, sosyal haklardan usulsüz yararlandıkları gerekesiyle sınır dışı edilmekteler. 

Öte yandan Avrupa’nın Ukrayna’yı Avrupa Birliği’ne almak gibi bir amacı zaten yok. Ukraynalılara vize bile vermekte ayak sürten Avrupa’nın,  ortaklık belgesi önerirken dahi amacı Ukrayna’yı karıştırmaktı. Ukraynalılar görece olarak eğitimli ve birden çok dil bilen bir millet. Değişen şartlara çok hızlı ayak uydurabiliyorlar. Böyle bir milletin Avrupa tarafından kabul edilmesi ve hazmedilmesi pek de kolay değil.

İlerleyen günlerde Kırım’ı Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya bağlı bağımsız bir devlet olarak görmemiz olasıdır. Rusya’nın daha da ileri gidip Ukrayna’yı işgal etmeye çalışması ise sürpriz olur.