Oscar’ların ardından…

Oscar’lardan girişimciler için dersler çıkaran Jao’nun Oscar’ları iş hayatına benzetmesi ve verdiği tavsiyeler muhteşem. İlk tavsiyesi en güzeli; güven ve kibir arasındaki farkı bil! Oscar kazananların sahnedeki özgüvenli ve ihtişamlı duruşunun yanında hep biraz mütevazı olmalarını çok beğendiğini söyleyen Jao, girişimciler için de aynı tavsiyeyi veriyor. Problemleri çözecek ve risk alacak özgüvene sahip olmanın çok iyi olduğunu söyleyen Jao, fazla güven ve küstahlığın ise insanı amacından saptırdığını belirtiyor.

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
5 Mart 2014 Çarşamba

2014 yılı son yirmi senedir Oscar törenlerini canlı seyredemediğim ikinci yıl. Yaşlandım demek istemiyorum, sadece kafam dolu galiba bu günlerde… Kırmızı halıyı bile seyredemeden uyuya kalmışım. Amerika’daki öğrencilik yıllarından kalma bir alışkanlık olan Oscar törenleri, bir erkek için UEFA kupası veya NBA şampiyonluk maçı ne ise, benim için ona eşdeğerdi. Sabahın altısına kadar uyanık kalır, önceden seyrettiğim filmlerden favori oyuncularımın kazanmasını heyecanla ümit ederdim. Bu sene ilk defa filmlerden bazılarını görebilmek ve töreni canlı seyredebilmek kısmet olmadı.

Yine de pazartesi sabahı kalkar kalkmaz tabletimden hemen kazananlara baktım, Oscar’larla ilgili çeşitli makaleler okudum. Gündemin yoğun olduğu son zamanlarda, bir günlüğüne de olsa kırmızı halı dünyasına dalmak iyi geldi. Birbirine benzeyen birçok makaleye denk geldim; Sydney Poitier’in Oscar kazanmasının 50. yılında, seksen yedi yaşında ne kadar iyi durduğu, Gravity filminin yönetmeni Alfonso Curaron’un Oscar alan ilk Latin Amerika kökenli yönetmen olması, Angelina Jolie’nin, Jennifer Lawrence’ın şıklığı gibi… Bu sene Oscar’lar hakkında okuduğum en hoşuma giden yazı ise Forbes yazarı Jerry Jao’nun ‘Entrepreneurial Lessons From The Oscars’ adlı makalesi oldu.

Oscar’lardan girişimciler için dersler çıkaran Jao’nun Oscar’ları iş hayatına benzetmesi ve verdiği tavsiyeler muhteşem. İlk tavsiyesi en güzeli; güven ve kibir arasındaki farkı bil! Oscar kazananların sahnedeki özgüvenli ve ihtişamlı duruşunun yanında hep biraz mütevazı olmalarını çok beğendiğini söyleyen Jao, girişimciler için de aynı tavsiyeyi veriyor. Problemleri çözecek ve risk alacak özgüvene sahip olmanın çok iyi olduğunu söyleyen Jao, fazla güven ve küstahlığın ise insanı amacından saptırdığını belirtiyor.

Özgüvenle küstahlık arasındaki çizgiyi geçmemek, bence sadece genç girişimciler için değil, yılların tecrübesiyle rotayı şaşırabilen lider, işveren ve yöneticiler için de iyi bir tavsiye. İnsanlar önemli kademelere geldiğinde içindeki kibrin dışarı çıkması maalesef çok rastlanır bir durum. Sadece işyerlerinde değil, dernek veya apartman yöneticiliğinde bile özgüven ve küstahlık arasındaki ince çizgi çok rahat geçilebiliyor.

Hoşuma giden diğer tavsiyelerden biri de kazanmak (ya da başarmak) için çok genç veya çok yaşlı olunmadığı. 10 yaşında Oscar alan Tatum O’Neal ve 82 yaşında Oscar alan Christopher Plummer’ı örnek veren Jao, girişimcilere yaşları kaç olursa olsun iş kurmaktan veya büyük düşünmekten korkmamaları gerektiğini söylüyor. Ben buna eğitim hayatını da katmak istiyorum. Üniversiteyi bitirdiğimde, çocuğunu büyüttükten sonra bizimle okula başlayan ve mezun olan kırk yaşlarındaki sınıf arkadaşımızı hatırlıyorum. Yaşının sınıf ortalamasının iki misli olması, onu bizimle mezun olmaktan ve iş hayatına atılmaktan alıkoymadı. “Benden geçti” diye düşünmeyip, okula geri dönen herkesi çok takdir ediyorum.

Bir de “rakipleriniz ve iş arkadaşlarınız için mutlu olun” tavsiyesi var. Oscar törenlerinde tabii ki ödül alamayanlar renk vermiyor, özellikle de üzerlerinde sekiz tane kameranın onları çektiğini bildikleri için herhalde. Ancak gerçek hayatta insanlar başkalarının başarıları için ne kadar mutlu olabilir şüpheli. Meslektaş veya arkadaşları için içten mutlu olabilenlerin sayısı, Hollywood’dakilere göre çok az. Ne de olsa kameralar yok üstlerimizde. Başkalarının başarısı için mutlu olabilmek bir erdem, bunu içten yapanlara da birer Oscar vermek gerekiyor.