YIL 2114…

Bugün bilinen ve kullanılan tarım teknolojisi ile rahatlıkla dokuz milyar insanı besleyecek imkânlar dünyamızda mevcuttur. Yoğun araştırmalar, her geçen yıl daha az arazi kullanarak daha çok üretim yapılabileceğini bize göstermektedir. Aynı paralelde topraksız tarımı geliştirmek için muhtelif ülkelerde çok ciddi deneyler yapılmaktadır.

Sami AJİ Köşe Yazısı
26 Şubat 2014 Çarşamba

Son aylarda geleceğe dönük kitaplar(1), tahminler, beyanlar(2), ilmi araştırmalar ve söyleşiler sık sık gündemin ilk sıralarını tutmaya başladı.

Bu akımdan esinlenerek ben de bazı öngörülerimi sizinle paylaşıp sizi ufak bir hayal ve tahmin oyununa davet etmeye karar verdim. Düşüncelerimizin veya ‘düşlerimizin’ dayanağı, artık takip etmekte bile zorlandığımız, artan bir hızla değişen ve gelişen teknolojilerdir. Ancak hayallerimizin gerçekleşmeleri için olmazsa olmaz ‘ana şartı’ da yazının sonuna saklıyorum.    

Tabiatıyla önce sağlık: Eskiden insanoğlu için ulaşılması güç, 100 yaşın, yüzyıl sonra ortalama yaşam süresi olacağı kabul edilmektedir. Hızla ilerleyen tıbba hepimiz tanığız. Uluslararası birçok ciddi kuruluşların yayınladıkları rakamlara göre de 2100 yılında, ‘bugünkü dataları temel alarak’ bu yaşları göreceğimiz kesin gibidir.

  Hele gerek tıp ilminde gerekse koruyucu hekimlikte (koruyucu hekimliğe sağlıklı beslenmeyi de ilave ediyorum) ortaya çıkacak yenilikler, bilhassa organların nakli veya yeniden üretilmesine yönelik buluşlar(3), yayılıp geliştikçe, yüz yaşını da aşabileceğimiz açıkça ortaya çıkmaktadır.

Yukarıdaki öngörüden hareketle dünya nüfusunun da 100 yıl sonra, muhtelif sosyolojik etkileri de katarak, 12 milyara ulaşacağını da tahmin edebiliriz.

Peki, bu nüfusu dünyamız kaldırır mı? Bu kadar insan nasıl beslenecek? İhtiyaçları nasıl karşılanacak?

Bugün bilinen ve kullanılan tarım teknolojisi ile rahatlıkla dokuz milyar insanı besleyecek imkânlar dünyamızda mevcuttur. Yoğun araştırmalar, her geçen yıl daha az arazi kullanarak daha çok üretim yapılabileceğini bize göstermektedir. Aynı paralelde topraksız tarımı geliştirmek için muhtelif ülkelerde çok ciddi deneyler yapılmaktadır.

Daha da önemlisi bir bitkinin üretim evresini kısaltmak da mümkün görülmektedir. Hafif bir abartıyla, tabii haline bırakılırsa altı ila sekiz ayda hasat edilen bir bitkiyi, muhtemelen bir ay içinde tüketime hazır hale getirilebilecek. Diğer bir deyimle, artan nüfusun beslenmesi bir sorun olarak görülmüyor.

Tüm bu gelişmelerin sonucu, mega büyüklükteki araziler tarımdan çekilecek ve muazzam alanlar yerleşim amacıyla kullanıma açılacaktır.

Peki, yaşam kalitemiz ne olacak?

Su ve enerji meselelerinin yüzyıl geçmeden ilerleyen teknoloji sayesinde çoktan çözülmüş olacağını varsayıyorum. Nitekim sadece deniz suyunu arıtarak değil, havadaki rutubeti içme suyu haline dönüştürecek sistemler artık yaygınlaşmaktadır.(4)

Soluduğumuz hava çok daha temiz olacaktır: Tüm dünya devletlerinin temsilcileri, sıklıkla bir araya gelip, hava kirliliğini, su kirliliğini ve deniz kirliliğini yok edecek önlemleri almaya samimiyetle gayret etmektedirler. Esasen fosil yakıtlarını tüketmeye son verdikçe atmosferimizin de temizlendiğini her gün hissetmekteyiz.

Yaşam alanlarımız nasıl olacak?

Hayalim, yüzyıl sonra, günümüzde inşa edilen kulelere tıpkı, bizim, piramitlere veya ortaçağ şatolarına baktığımız gibi bakılmasıdır. Naçizane kanaatime göre bu ‘tower’larda yaşamakla tabiattan hızla uzaklaşıyoruz. Kendimi bir cam fanusun içinde, hatta bir akvaryumun içindeki balık gibi hissediyorum.

İnanıyorum ki 2114 insanı, kuleleri çoktan terk ederek,  süper ergonomik, her türlü ihtiyacın düşünüldüğü villalarda veya doğaya açık yaşam birimlerinde oturacaktır.  Bu villa tamamıyla kendine yeterli bir ünite halinde inşa edilecek. Öyle ki enerjisini suyunu, ısınmasını ve nihayet oturanların dilediği tarım ürünleri ihtiyaçlarını dahi karşılayacak şekilde tasarlanmış olacaktır.

Peki, ulaşım ne şekilde yapılacaktır?

Yerleşim üniteleri arasındaki uzaklıkların de önemi kalmayacağı açıktır. Kısa ve orta mesafeler arasında güçlü ve geniş kapsamlı manyetik alanları kullanan araçlarla gidip geleceğiz. Uzun mesafeler ise gelişmiş uzay teknolojisiyle imal edilmiş füze uçaklarla çok kısa sürede aşılacaktır. Örnek vermek gerekirse, Yeni Zelanda’da oturup Kanada’da çalışmak çok tabii bir olay olarak karşılanacaktır (o da gerekirse).

İletişim konusunda ‘hayal’ kurmaya lüzum görüyor musunuz? Fazla değil, son 50 yılda, iletişim sahasında atılmış olağan üstü adımların yarattığı imkânları ve günlük hayatımızda yaptığı değişiklikleri gözümüzün önüne getirip yüz sene sonra nerelerde olabileceğimizi tahmin etmek hiç zor değil. Vücudumuza yerleştirilecek veya elbiselere takılacak belli çiplerle, hiçbir ek alet kullanmadan görüşmelerimizi yapabileceğiz. Yine bu veya benzeri yöntemlerle, eğitim ve sağlık problemleri halledilecek, ticari ve mali işlemler kolaylıkla çözümlenecektir.

Bu suretle çok kısa bir süreye inecek çalışma saatleri, kısalacak mesafeler, iletişim hızları, beşeri ve siyasi ilişkileri yeniden şekillendirecektir: fertler, milletler ve devletler münasebetlerini karşılıklı saygı ve güven prensiplerine dayandıracaklardır. Diğer bir deyimle insan özüne dönecek, sadece düşünen, yaratan ve hemcinsleriyle tam anlamıyla ahenk içinde yaşayan bir varlık olacaktır.  

Özetle, yepyeni, gerçekten masmavi, yemyeşil ve Louis Armstrong’un “WHAT A WONDERFUL WORLD” şarkısında dile getirdiği harika ve sevgi dolu bir dünya bizleri bekliyor.

Bütün bunları söylerken, dayandığım en önemli varsayım, hür düşünce ilkesinin, yeryüzünde daima var olacağıdır. Ve hür düşünce var olduğu sürece, hiçbir tabii felâket, saydığımız gelişmeleri engellemeye muktedir değildir.

Ancak, geleceğimizin teminatını teşkil eden genç beyinlerimizi, tabularla, batıl itikatlarla, hurafelerle ve kökü belirsiz geleneklerle boğarsak, karanlık bir çağa girmemiz kaçınılmazdır.

Unutmayalım ki, bugün dahi insanlığı etkisi altında tutan, asırlar boyunca ilham kaynağı olan Yunan medeniyetini, yıkan faktör, savaşlar, doğal afetler değil, hür düşünce okullarının kapatılmasıdır. Bu hataya bir daha düşülmeyeceğine de inancım tamdır.

Hepinizi 2114 yılındaki Kış Olimpiyatları’nda kırılacak rekorları tahmin etmeğe davet ediyorum…

 

 

1 The Next 100 Years  - George Friedman-2010 The New Digital Age: Eric Schmidt – Jared Cohen – 2013

2 A New Multilateralism for the 21.st Century. Christine Lagarde (IMF Başkanı) 3 Şubat 2014’te Londra’da  yaptığı sunum..

3 Bir örnek vermek gerekirse: (22 Şubat 2014) tarihli gazetelerdeki bir habere göre Texas Üniversitesi Nanoteknoloji enstitüsünde yapay kaslar üretilmiş ve bunların insan kasından çok daha güçlü olduğu tespit edilmiş.

4 “Air water machines” veya “Atmospheric water generators” gibi isimlerle bir çok cihaz ve sistemler şu anda satıştadır.