Buzzz gibi soğuk ´Ajanda’m

Hava buzzz gibi, canınız hiç mi evden çıkmak istemiyor? Tek istediğiniz kanepenize kıvrılıp, elinizde kahve fincanınız, dizlerinizde battaniyenizle televizyon izlemek ya da kitap okumak mı? Ya da sıcacık bir çorba içip, yatağınızın yolunu gözlemek mi? Sakın! Kışın sizi monotonlaştırmasına izin vermeyin. Çıkın, gezin, İstanbul cıvıl cıvıl…

Yaşam
5 Şubat 2014 Çarşamba

Ne dinleyelim?

Kaçırılmayacak konserlerle sanatseverlere müzik ziyafeti sunan Zorlu Center PSM, 16 Şubat Pazar akşamı efsanevi ses Nana Mouskouri’yi konuk ediyor. Sanatçı, doğum gününde Atina’dan başlayacağı ve onu bir yıl süreyle dünyayı dolaştıracak olan ‘Happy Birthday’ turnesi ile sahnelere geri dönüyor. Sadece doğum gününü değil, aynı zamanda yıllar boyu şarkılarıyla ona ilham veren besteci ve söz yazarlarını da kutlamak için. Şarkı söylemenin, kendisini hayata bağlayan ve aşkın fark edilir olduğunu gösteren en büyük deneyim olduğunu dile getiren muhteşem soprano, müziğin gerçek tutkusunu gözler önüne seriyor. Dört Fransız müzisyen ve 2001’den beri Fransa’da müzik kariyerini sürdüren kızı Lénou da Nana Mouskouri’ye turnesinde eşlik edecek ve böylece Mouskouri’nin en büyük hayallerinden biri olan kızıyla aynı sahneyi paylaşma hayali gerçekleşecek. Tüm sevgili dostları, yani izleyicileriyle birlikte sevdiği besteci ve söz yazarlarından şarkılar söyleyerek adeta bir kutlama havasında geçecek konser için Zorlu Center PSM’de yerinizi alın. Farklı kategorideki bilet fiyatları 69 ile 220 TL arasında değişiyor.

(Biletler için: www.zorlucenterpsm.com)

Nereyi gezelim?

Elipsis Gallery, uzun zamandır beklenen Seza Bali’nin “Manzaralar” isimli ilk solo sergisine 6 Şubat 2014-8 Mart 2014 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sergi, sanatçının Amerika ve Finlandiya’da çekmiş olduğu birbirinden farklı yerlerin ve deneyimlerindeki manzara anlayışından oluşuyor. Manzara görselleri, zaman ve mekânın önemli dizinleridir; bir hassasiyete işaret ederler; sanatçıya ve imgenin yaratıldığı bağlama dair bir yaklaşımı belgelerler. Önceki “New Landscapes” (Yeni Manzaralar) serisi ile peyzajın ve perspektifin geleneksel temsiline tepki vererek panoramik görüntüyü simetriyle oynayarak kullanan Seza Bali, şimdi manzarayı daha basit bir şekilde ele alıyor. Son derece farklı mekânları, mevsimleri ve deneyimleri iç içe geçirerek dünyanın tutarlı bir “görünümünü” oluşturan bu peyzajlar aslında o kadar da temsili değil. Seza, daha ziyade, önceden bulunmuş olduğu yerlerin topolojilerini ve tanımlayıcı görsellerini, nesnelerden ve bitkilerden oluşan ölü-doğa görünümleriyle karıştırarak manzara fotoğrafçılığı kavramını sorguluyor. 1982 doğumlu sanatçının çalışmaları Elipsis Galeri dâhil olmak üzere, Philadelphia’da, Project Basho Gallery, San Franciso’da Togonon, Space ve Root Division galerilerinde sergilendi. 

Nerede Yiyelim?

Harika bir atmosferde, çok lezzetli bir pizza ile bir kadeh şaraba ne dersiniz? Öyleyse mutlaka ama mutlaka Karaköy’deki The Haze Oteli’nin girişindeki Forneria’ya uğramanız gerek. İsmini Issız Adam filminde izlediğimiz ve 2008 yılından beri Asmalımescit’te simge olmuş ‘Leblon’ ile duyduğumuz Arda Türkmen bu kez farklı bir konsepte imza atmış. Forneria, taş fırından sofraya gelen yepyeni lezzetleri ve sıradışı sunumları ile Karaköy’e heyecan kattı. Arda Türkmen yeni mekânının mönüsündeki klasik Akdeniz lezzetlerine Türk mutfağından esinlendiği küçük dokunuşlar ekleyerek, Karaköy’ün hızla gelişen gastronomi hayatında yeni bir sayfa açtı. Sabah 07.00’de misafirlerine “Günaydın” diyen Forneria’nın sabah kahvaltısı da oldukça zengin. Öğlenleri ise farklı alternatifler ile Karaköy’de yaşayan, çalışan ve Karaköy’ü yaşamaya gelen herkesin iştahını kabartıyor. Sözlük anlamı “fırından çıkan yemekler” olan Forneria, taş fırında pişen pizzaları ve küçük potlarda, fırında uzun pişen lezzetli yemekleri ile denemeye değer.

Yeniköy’de hizmet veren Circle Restaurant’da dünya mutfaklarının en özel lezzetlerini beğenilerinizle şekillenmiş menülerden seçerken yenilenen kavdan kaliteli bir seçim yapabilirsiniz. Circle Restaurant, boğazın eşsiz manzarası karşısında keyifli, romantik ve huzurlu anlar yaşamak isteyen lezzet tutkunları için yenilenen konseptiyle ‘SEVGİLİLER GÜNÜ’nde sizleri bekliyor.

Nereye uğrayalım?

Sanatçı Sezin Aksoy, 18. yüzyılda Immanuel Kant’ın ortaya koyduğu ‘Transendental İdealizm’ fikriyle bir keşfe doğru yola çıkıyor. Bilgi ilkesindeki bir objenin, insan bilincindeki zaman ve boşluk kavramları içerisinde algılanışından başlıyor ve kaotik gerçekliği ile ortaya çıkışını resimlerinde görsel olarak sunuyor. Sanatçı bu bilişsel yolculuğun sonunda, insanın varlığının gerçekliğini, yalnızca kendi bilincinde irdelerse bulabileceğini vurguluyor ve günümüz toplumunun bireysel gücü arayışını sorguluyor. Sezin Aksoy’un daha önce yine Chalabi Art Gallery’de sergilenen ‘Transmutasyon’ isimli sergisinin bir devamı niteliğindeki ‘Transcendental’ isimli sergi 6-23 Şubat 2014 tarihleri arasında zihinsel gerçekliğe dair bir keşfediş sunuyor izleyicilerine.

Nereye gidelim?

Bebek ajandamı hazırlarken yer veremediğim ve İstanbul’un en güzel kahvesini yapan ufacık bir mekânı size tanıtmak istiyorum: Cup of Joy. Geçtiğimiz Nisan ayında, Bebek’teki Yasemin Pasajı’nın içerisinde açılan Cup Of Joy’un tek bir amacı var: konuklarına “iyi kahve” tattırmak… Mekân sahipleri amaçlarını başarmış görünüyorlar çünkü henüz tadını bile almadan, Cup Of Joy’a girdiğiniz anda harika bir kahve kokusu burnunuza doluyor. İçerideki ortamın sempatikliğine bakarken duvarda kahve çeşitlerinin yazdığı kara tahtaya gözünüz ilişiyor. Cup of Joy’un “single origin” kahveleri günlük olarak kavruluyor. Bunların dışında, “Dripping” “Aeropress” gibi çeşitli demleme yöntemleriyle hazırlanmış kahveleri de var. Türk kahvesini de unutmamışlar tabii, hem de porselen cezvede gözünüzün önünde pişiriliyor. Espresso’dan latte’ye tüm kahveler harika tasarımlı fincanlarda, güler yüzle servis ediliyor. Son dönemde New York Times’a da yayınlanan Cup of Joy’da kahvenin yanında servis edilen muffin, cookie gibi günlük tatlılar da var. Fonda çalan caz, kahve-tatlı ikilisini tamamlıyor. Bu güzel ortamda sevdiklerinizle kahve içip sohbet etmek ya da tek başınıza gazete okumak gerçek bir keyif, özellikle de benim gibi kahvekolikler için.

Ne Okuyalım?

Holokost anma günü geldi çattı. Hafızalarımızı tazeleme zamanıdır. Size bu kez önereceğim kitap: Hitler’in Şirret Kadınları (Nazi Ölüm Tarlalarını Süren Kadınlar). Tüm dünyada ses getiren, çok çarpıcı bir konuyu ele alan Prof. Wendy Lower’ın, Alman kadınların Nazi Doğu Cephesi’nde aldıkları roller üzerine uzun yıllar süren araştırmalar ve tamamen gerçek hikâyelerden yola çıkarak yazdığı bir kitap. Hitler’in Şirret Kadınları, yenik düşmüş ve kargaşa içerisindeki I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’sında doğan ve ardından, soykırıma dönüşen siyasi bir uyanış niteliğindeki Nazi hareketinin milliyetçi coşkusuna kapılan, ahlaki açıdan “kayıp bir genç kadın nesline” dair etkileyici ve inandırıcı bir tablo çizmekte. Bu kadınlar (hemşireler, öğretmenler, sekreterler, eşler ve metresler), yükselen Nazi İmparatorluğu’nu, kariyer ve evlilik fırsatlarıyla dolu bir çeşit “Vahşi Doğu” olarak gördüler. Gene de orada şahit oldukları ve yaptıkları şeyler, akıllarının köşesinden bile geçmiyordu (siparişleriniz için: www.gozlemkitap.com).