Uyanışın yansımaları

Mois GABAY Köşe Yazısı
22 Ocak 2014 Çarşamba

19 Ocak Pazar günü, güneşli bir sabah… Osmanbey Nakiye Elgün Sokak’taki evimden bir cemaat toplantısına katılmak için çıkıyorum. Sokak polis otobüsleri, toma ve akreplerle kapatılmış. Gergin bir bekleyiş… Memur bey diğer kaldırımdan yürümemi rica ediyor. İçimde bir sıkıntı, sinagogla ilgili bir durum mu var yoksa bir gece evvel İstiklal Caddesi’nde yaşananlar buraya mı sıçradı diye sorguluyorum kendimi. Cumartesi gece boyu Taksim-Tünel arasında İnternet kısıtlamalarını protesto edenlerle bir köşe kapmaca yaşanmış, Taksim artık eskisi kadar güvenli bir yer değil hiçbirimiz için. Ne onlarca otelden çıkan turist ne de halk, meydanlarda, sokak aralarında polis ekipleri görmekten huzur duyuyor. Halaskargazi Caddesi’ne indiğimde takvimin 19 Ocak’ı gösterdiğini bir kez daha hatırlıyorum. Geçen yılki anmanın üstünden zaman ne çabuk geçmiş, rahmetli Hrant Dink’in Agos gazetesi önünde katledilişinin yedinci yılına girmişiz adaleti ararken. Toplantı sonrasında caddedeki kalabalığın arasına karışıyorum. Ellerinde “Hepimiz Hrantız hepimiz Ermeniyiz”, “Faşizme inat, kardeşimsin Hrant” pankartı taşıyan binler tek bir ses “Biz bitti demeden bu dava bitmez” diye haykırmaktalar. Anma konuşmaları arasında çalan Ermenice ezgiler içleri burkuyor. Agos’un balkonundan Hrant’ın eşi Rakel Dink, Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya ile birlikte kalabalığı selamlıyor. Onlara uzaktan baktıkça “Sarı Gelin” türküsü düşüyor dilime. Birbirine düşman edilmiş tüm halkları düşünüyorum her kesimden meydanı doldurmuş binlerin uğultusunu dinledikçe. Derken Gülten Hanım’ın tokat gibi sözleri bozuyor meydandaki sessizliği “Adalet yere düştüğünde insanlık hangi pusulayla bulur yönünü?” Kürt, Alevi, gazeteci, öğrenci, gezici, LGBTI haklarını savunan, çocuğunu kurban vermiş baba, öksüz kalan evlat her kitleden insan aynı adalet özlemiyle doldurmuş meydanı.