Hepimiz bazen ‘Forrest Gump’ mıyız bu hayatta?

Mois GABAY Köşe Yazısı
8 Ocak 2014 Çarşamba

Hayat bir kutu çikolata gibidir, asla ne alacağını bilemezsin. Çocukluğumun kült filmi Forrest Gump’ın bu sözleri daha o yıllardan hayatı geldiği gibi kabul etmeyi öğretmişti bana. Bazen ilerisini çok detaylı düşünmeye vakit kaybetmeden yaşamalıydık önümüze çıkan fırsatları. Bundan tam dört yıl evvel, biraz da içimde ne alıp ne vereceğimi bilmeden girmiştim Şalom ailesine. Her şey tesadüfler üstüne gelişmiş, gazetede yayınlatmak istediğim bir yazıyı bir türlü onaydan geçirememiş ve sonunda kendimi genç yazar kadrosunun içinde bulmuştum. Cemaat faaliyetlerine de aktif katıldığımdan, sorduklarında toplum sayfasında görev almayı tercih etmiştim.

Geride kalan senelere baktığımda iki haftada bir bu masaya oturup kaleme aldığım satırların, aylık toplantılarımızın, paylaştığımız iyi ve kötü zamanların hatırlamaya değer en güzel anılarım olduğunu görmek mutluluk kadar hüzün de veriyor insana. Her geçen yıl fotoğraflanmaya değer anları ile mutluluk verse de rüzgâra kapılmış gibi hayat koşuşturmasında sürüklenmek bazen Forrest Gump gibi düşündürmüyor mu bizleri? Bir gün yıllarca emek verdiğimiz işimizden veya çalıştığımız kurumdan ayrılmak zorunda kalsak, geriye baktığımızda “iyi ki de yapmışım” diyebileceğimiz ne kadar çok anı biriktirebiliyoruz geçen yıllarda?

Geçtiğimiz cuma günü vizyona giren ‘Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı’ isimli Ben Stiller imzalı film, 2000’li yılların bir Forrest Gump’ı olarak içimde bazen hepimizin hissettiği bu dışlanmışlık duygusunu uyandırdı. Filmin ne gerçeküstü sahneleri, ne de Grönland, Himalaya ve İzlanda’nın muhteşem manzaralarını iyi bir oyunculukla sunması beni farklı hissettirdi. Sanırım biraz da Şalom’a senelerini vermiş ve Osmanbey’in ara sokaklarından şimdiki adresine giden serüvende iyi ve kötü günde bu gazeteyi sırtlamış büyüklerimizi düşündükçe filmin mesajını daha iyi anladım. Verilmek istenen en çarpıcı mesaj ‘dijital’ bir dünyaya doğru hızlı adımlarla ilerlerken, dönüşüme ayak uyduramayanların sistem dışına itilme öyküsüydü.

Yıllarca görev yaptığınız derginin ani bir kararla sadece dijital ortamda yayına geçmesi, filmdeki Walter Mitty gibi “Bu en iyi kare” diyen adamların da işsiz kalması anlamına gelmekteydi. Hiç beklemediğiniz anda yeni bir müdürün sizin üstünüz olarak gelip o zamana kadar duymadığınız dijital, on-line bir sistemle yıllarca emek verdiklerinizi bir solukta silip atabildiğini bir düşünsenize? Sinemadan çıktığımda, yakın olduğum bu sektör ile birlikte bir gün belki bizim gazetenin de sadece dijital olma ihtimalini düşünmek ister istemez tedirgin etti beni. Sanal dünyaya elverdiğince ayak uydurmaya çalışsam da, halen gazeteyi gazete bayiinden alıp okuyan, bir yazıyı kaleme alırken de onu kâğıda yazmanın organik bir bağ yarattığını düşünen kimilerine göre demode bir klasiğim. Bunun yanında bankaya gidildiğinde gişedeki memurla yapılan muhabbetin on-line sitedeki ile eşdeğer olmadığını iddia eden, kitabın ise sadece kitapçıdan o da hakkını veren bir kitapçıdan koklayarak alınması gerektiğine de ısrar eden biraz da inatçı bir karaktere sahibim. Biliyorum ki yalnız değilim. Kimimiz hızlıca bu hayata alışırken, bazılarımız halen bir sıcak gülüşün, beraberce geçirilecek mutlu zamanların geride bırakılacak en güzel hatıra olduğunun farkındalar. Zaman bizleri sürekli bir değişime zorlarken, bir gün yıllardır oturduğumuz koltuktan kalkma zamanı geldiğinde ise iyi hatırlanacak anılar biriktirmek en büyük hazinemiz.

Cemaat kurumlarında yapılan birleşme faaliyetlerinden sonra, birçok gönüllünün ve çalışanın bazen istemeden de yıllarca emek verdiği kurumdan ayrılıyor olması aynı buruk duyguları hissettirebiliyor bizlere. Ancak o gönüllülere olan vefa borcumuzu unutmadan, değişime ayak uydurabilirsek işte o zaman onlara da kendilerini bir hiç uğruna yıllarca emek vermiş gibi hissettirmeyiz. Peki ya bizler? Yeni yılda aslında hayatta bizleri nelerin mutlu ettiğini düşünmek için upuzun bir zaman var önümüzde.

Geçen yıl geçirdiğim rahatsızlık sonucu umudumun bittiği bir anda sporun, özgürce koşmanın beni mutlu hissettirdiğini keşfettim. Hayallerinizin peşinden koşmaktan vazgeçmeyin. Geriye baktığınızda hep mutlu zamanlarla hatırlayacağınız bir yıl dileğiyle...