Yahudi anti-Siyonizm´i

Denis OJALVO Köşe Yazısı 0 yorum
13 Kasım 2013 Çarşamba

DİNDAR ANTİ-SİYONİZM’İ

Yahudi anti-Siyonizmi’nin ‘Tanrı’nın işine’ müdahale edilmesini küfür sayan aşırı dindar kesimden kaynaklandığı biliniyor. Bunlara göre, Tanrı, Ahir Zaman’da,  yeryüzüne göndereceği Kurtarıcı/Mesih eliyle sürgüne yollanmış olan Yahudileri bulundukları diyarlardan toparlayıp İsrail Toprakları’na geri getirecektir. Bu inancın Kuran’ın İsra suresinin 104. ayetinde de yankılandığını görüyoruz: Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: “Bu topraklarda oturun, ahiret va’di (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.”  

ÜÇ YEMİN

Bu konu, derlenmesi MS 200’lü yıllarda başlayıp MS 500 civarında tamamlanan ve Yahudi sözlü kanununun yazıya geçirilmiş haliyle tefsirini içeren Babil Talmudu’nun Naşim (Kadınlar) bölümünün Ketubot (Evlilik Akitleri) alt bölümündeki 110b ve 111a fasıllarındaki Şaloş HaŞvuot (Üç Yemin) başlığı altında işleniyor.  Aktarılan hikâyeye göre MÖ 587 ile MÖ 538 yılları arasındaki Babil Esareti esnasında oradan ayrılıp İsrail Toprakları’na geri dönmek isteyen Haham Rav Zeira’ya bunu yapması Tanrı’nın İsrail Halkı’na (Sürgündeki Yahudilere) verdiği Üç Yemin akdi karşılığı yasaklanmıştı: 

1. İsrail Halkı (Kudüs’ün) surlar(ın)a saldırmayacak. Diğer bir deyişle İsrail Toprakları’na zor kullanarak dönmeyecek.

2. İsrail Halkı sürgünde olduğu ülkenin milletine isyan etmeyecek.

3. Üçüncüsü, ilk iki sözün karşılığı olarak, İsrail Halkı’nın sürgünde olduğu milletlerin mensupları onları fazla ezmeyecekler.

Söz konusu aşırı dindar Yahudilere göre mezkûr akde uymamak Tanrı’ya isyan etmekle eş değerdir.

Bu yaklaşımın günümüzdeki en görünür temsilcileri, kendilerini Aramice dilinde ‘Şehrin Muhafızları - Neturei Karta’ olarak adlandıran köktendinci gruptur. Bu grup mensuplarının İsrail Devleti’nin varlığını ortadan kaldırmak isteyen kendileri gibi köktendinci İran devlet yetkilileriyle aynı hedefi güden Arap/Filistinli grupların eylemlerine katıldıkları yazılı ve görsel medyada sık sık yer buluyor.  Benzer anti-Siyonist görüşleri paylaşan Satmar gibi köktendinci ilave gruplar da söz konusu.

Babil’de sürgünde olan İsrail Halkı’nın kurtarıcısı, onların Kudüs’e dönerek yıkılan Hz. Süleyman Mabedi’ni (Birinci Tapınak) tekrar inşa etmelerine olanak tanıyan İran imparatoru Koreş (Cyrus) olmuştur. Dolayısıyla, bu dindar grupların itikadınca Romalılar eliyle MS 70’te yıkılan İkinci Tapınak’ın yeniden inşası ve MS 135 yılında gerçekleşen Roma sürgününden İsrail Topraklarına dönüş için yeni bir Kurtarıcı’nın/Mesih’in Tanrı tarafından gönderilmesi gerekir.

AYDIN ANTİ-SİYONİZM’İ

Aydın anti-Siyonizm’i ise özellikle Yahudilerin siyasal ve sosyal haklarını göreceli olarak elde ettikleri Fransa ve İngiltere’de ortaya çıktı

Fransa tecrübesi: Fransa’daki Yahudiler önce Fransız İhtilâli ardından da Napolyon’un reformları sayesinde eşit birer vatandaş statüsü edinebildiler. Napolyon 1799 senesindeki Mısır seferi esnasında yaptığı bir çağrıyla Asya ve Afrika’daki Yahudileri kadim Kudüs’ü tekrar tesis etmek için bayrağı altında toplanmaya davet etmişti! Bu açıdan, Napolyon, siyasi Siyonizm’in doğuşundan yaklaşık bir asır önce, Balfour Deklarasyonu’ndan ise tam 118 sene önce ‘Siyonist’ bir deklarasyon yapan kişi olmuştu. Napolyon’un onları 1806 yılından itibaren özgürleştiren,  1807’de Musevi dinini Fransa’nın resmi dinlerinden biri olarak kabul eden yasamayı yapan devlet adamı olarak Fransa Yahudileri nezdinde özel bir yeri vardır. Siyasi Siyonizm’in ortaya çıkışından 36 yıl önce, 1860’ta Fransız Yahudilerinin öncülüğünde kurulan,  Türkiye’de Alyans adı altında bilinen Evrensel Yahudi Birliği (AIU – Alliance Israélite Universelle) kalkındırılmaya ve eğitilmeye muhtaç olan Kuzey Afrika, Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğu ve İran Yahudileri için bir okul ağı kurmaya girişti. Bu okul ağının temel amacı faaliyet gösterdiği ülkelerdeki Yahudileri ‘iyi birer vatandaş’ olarak yetiştirmek ve meslek sahibi yapmaktı. Alyans’ın bu girişimi Osmanlı idaresi tarafından teveccüh gördü. Siyasi Siyonizm zuhur edince bu kazanımlarının tehlikeye girebileceğini değerlendiren Alyans, Yahudilerin Filistin’e yerleşmesine taraftar olmakla beraber, bunun siyasi bir vasatı olan Siyonizm ideolojisine karşı kesin cephe aldı.

İngiltere tecrübesi: 1753’ten itibaren ‘vatandaş’ olan İngiltere Yahudileri 1858’de parlamenter olma hakkını elde ettiler. 1804 yılında doğup 12 yaşında vaftiz olan Yahudi kökenli Benjamin Disraeli ismini değiştirmeye gerek duymadan 1837 yılında parlamentoya girdi 1858’de başbakan oldu. 1855’te David Salomons Londra’nın ilk Yahudi belediye reisi oldu. 1858’de ise yemin metnine ilişkin yapılan bir yasa değişikliğiyle Lionel de Rothschild parlamentoya kabul edilen ilk Yahudi oldu. İngiltere toplumunda kendilerine saygın yer edinen ayrıcalıklı ve varlıklı Yahudiler bu konumlarını muhafaza edebilmek için Yahudiliklerine değil İngiliz kimliklerine vurgu yaptılar. Montefiore, Mocatta, Cohen, Samuel, Goldsmid, Montagu aileleri aralarında evlilikler yaparak konumlarını güçlendirdiler.  İngiltere’deki Yahudi anti-Siyonizm’i göreceli olarak siyasi Siyonizm’in güçlendiği I. Dünya Savaşı arifesinde belirgin bir hal aldı.  İngiltere hükümetinin Yahudilere Filistin’de milli bir yurt kurulmasına ilişkin 2 Kasım 1917’deki Balfour Deklarasyonu öncesinde ve hemen sonrasında İngiltere’deki Yahudi aristokrasisi ikiye bölündü. Rothschild’ler ve Samuel’ler siyasi Siyonizm’i desteklerken Montefiore ve özellikle önce cephane bakanı ardından da Hindistan Devlet Sekreteri olan Edwin Samuel Montagu Siyonizm’e ve Balfour Deklarasyonu’na şiddetle karşı çıkıyordu. Keza İngiltere Yahudiliğini temsil eden Board of Deputies of British Jews ve Anglo-Jewish Association örgütlerinde yönetici konumunda olup Yahudi haklarını savunan gazeteci Lucien Wolf da Montagu gibi sert bir anti-Siyonist idi. Bu fikri savunanların temel korkusu Yahudilikleri bahane edilerek İngiliz toplumundan soyutlanmaları ve siyasi kariyerlerinin zarar göreceği merkezindeydi. Dahası, bunlar Siyonist projenin afaki olup başarı şansı olmadığını ve bir faydası olacağına da inanmadıklarını söylüyorlardı.

Rus Yahudi işçi hareketi olan Bund hareketi Siyonizm’i eskapizm (kaçış) ideolojisi olarak değerlendirip karşı çıkıyordu. Kara Avrupa’sında on sekizinci yüzyılın üçüncü çeyreğinde ivme kazanan Yahudi aydınlanması ve neticesi olan asimilasyonist cereyanlar  ve bu fasıldan laikleşmiş, eğitimli Alman Yahudilerinin bir kısmının toplumda kabul görebilmek için Protestanlığa geçmeleri ayrı bir yazı konusudur.

GÜNCEL AYDIN

ANTİ-SİYONİZM’İ

Noam Chomsky, Henri Curiel, Maxime Rodinson gibi aydınlar genelde ulus-devlet olgusuna ve koloniyalizme karşıt tutumları olan sol geleneğin mensubu olduklarından, Yahudileri ulusal bir grup olmaktan çok dinsel bir cemaat olarak değerlendirdiklerinden, Yahudi halkının kendi kaderini tayin hakkını tarihi İsrail topraklarında bir devlet kurarak gerçekleştirme ideolojisi olan Siyonizm’e tavır almışlardır.

1 Yorum