Nasıl görünüyorsan O musun?

Riva ŞALHON Köşe Yazısı 0 yorum
6 Kasım 2013 Çarşamba

Küçük yaşlarımda, yeni bir kıyafetim veya yeni bir saç şeklim kafamı o kadar meşgul ederdi ki, etrafımdaki herkesin sadece onu gördüğünü düşünüp şişinirdim.  Veya numaralı gözlük takınca da hep etrafın tepkisini düşünüp kaygılanırdım. Sonraları tepkilerin benim endişemle veya sevincimle doğru orantılı geldiğini fark ettim. Yani, dış görünüşte fark edilmesini istediğin şeye ne kadar vurgu yaparsan o kadar olumlu/olumsuz tepki alıyorsun.

Kalıplaşmış yargıların da dış görünüşle başladığını fakat kişinin izin verdiği ölçüde hayatı etkilediğini düşünüyorum. İnsan kendisi dış görünüşünün temsil ettiklerine takıntılı olmadığı sürece, etrafın da bunu bir koz olarak görmekten vazgeçtiği ve kişinin asıl varlığına doğru yol alabildiğine inanıyorum.

Kıyafete getirilen serbestliğin de şu anda yolun başında olduğumuz için dikkat çektiğini sanıyorum.  Dolayısı ile, serbestliğin zaman içinde evrim geçirerek hem giyene hem de aşırı tepkilerle sürekli dikkati o tarafa çekmeye çalışanlara bir olgunluk getirmesi beklenmelidir. Sosyolojik evrim bunu gerektirmektedir. Amerika’da gerek havaalanında, gerek sokaklarda gördüğüm değişik sarıklar, şapkalar ve örtüler ilk başlarda beni farklılığa takıntılı yaptıysa da, karşı tarafın bu konudaki rahatlığı beni zaman içinde sakinleştirdi. Etkiye tepki vermek etki yaratmak isteyenleri de motive edip tetiklemektedir. Ve dış görünüşün politik bir sembol haline gelmesi bunu manipüle etmeyi bilenlere avantaj sağlamaktadır. Siyasetçiler sembolik anlarda görüntü ile vurgu yapmayı da intikam güden bir yaklaşım olarak kullanmakta, bu da evrimin henüz çok başında olduğumuzu göstermektedir.

‘Her tür stereotipleme kötü değildir, olumlu olanı da elbet vardır’ diyebilirsiniz. Örneğin Asyalılar zekidir, Yahudilerin parayla arası iyidir, Amerikalılar ülkeleriyle gurur duyar. Ancak olumlu da olsa bir stereotip içinde anılan kişi,  kriterlere uymadığı zaman beklentilerin dışında hareket etmekte zorlanmaya başlıyor. Ve mahalle baskısı gibi bir durum ortaya çıkıyor: Nasıl görünüyorsan O’sun. Bu durumda, o görüntüye girmek de bazıları için çekince yaratacaktır. Yani, her şey oluruna bırakılırsa, pek çok kişinin kimlik arayışı içinde sığınmaya çalıştığı kalıplar ağır gelecek, çoğu deneyen beklenti düzeyine ulaşamayıp bırakacaktır. 

Özgür iradenin yasaklamalar olmayan bir ortamda dengeye oturacağına inanmak isterim. Zira bir insanın niyeti yoksa başkalarının yarattığı kalıplarda yaşam sürdürmesi zor ve umutsuzdur. Başkalarının olumlu veya olumsuz tepkilerinden bağımsız olarak sükûnetle verilen kararların kalıcı olması beklenir. Aşırı tepkileri vererek kararsızları bir gruba daha sıkı tutunmaya sevk etmek de doğru değil. Her şey oluruna varır. Yeter ki geri döndürülemez bir yola hileyle sokulmayalım…

 

1 Yorum