Perili köşk

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
2 Ekim 2013 Çarşamba

Pazar sabahı Naki Bey Plajı’nda kalan on şezlongdan birine yerleştim. Her zaman ‘bangır bangır’ çalan ‘beach’ müziği susmuş, sadece vapur geçtikçe sahile vuran dalgaların sesi duyuluyor. Eylül denizi muhteşem. Serin, ama üşütmüyor. Yüzdükçe ısınıyor, çıkmak istemiyorsunuz. Suyun içinde üç bayan şarkı söylüyor, ‘La la la la, bugün herkes kendi yoluna...’ ‘Naki Bey’ kış hazırlıklarına başlamış. ‘Kapatıyoruz yenge; bayramda hava güzel olursa açarız’ diyor görevli.

***

Neredeyse timsah gözyaşlarım akacak. Akşamüstü şehre taşınıyoruz. Ada’dan şehre dönüş zor bir ayrılık bizim için. Artık göç yapmamamıza rağmen, son dakikada toplanan birer el çantasını söylenerek kapının önüne koyuyorum. Eskiye oranla çok daha pratik olmakla beraber, gene de ev ‘perili köşk’ havasına büründü. Pancurlar kapandı; kanape, koltuk ve yataklar usulünce örtüldü; her türlü vana ters yöne çevrildi vs. Ardından komşularla vedalaşma; onbeş gündür haberleri olmasına rağmen, ‘Ayy gidiyor musunuz?’ nidaları... Ve sokak kapısından çıktık. Balkon boşken, hep gözüme büyük gözükür... Ağaçtan düşen dikenli at kestanesini çantama attım. Her sene Lunapark’tan toplarım. Bu kez bizim sokaktan aldım. Bakalım hangisi ‘göz’e daha iyi gelecek... Göreceğiz.

***

Eylül sonunda taşınmamızdaki etkenlerden biri, ‘Accuweather, Bünyamin ve daha birçok hava durumu tahminlerinin ortak bildirileri oldu, ‘Çarşamba günü itibarıyle sıcaklık 10-12 derece düşecek ve yağışlı hava Marmara Bölgesi’nde kendini belli edecek.’ Her söylenene kulak asmasam da, bu kez soru işaretleri oluştu. Program değişikliği yapmakta pek ılımlı sayılmadığımızdan, Pazar akşamı Büyükada Fırını’nda bilumum tatlı, tuzlu ve diyet bisküvileri alarak Kabataş motoruna bindik.

Vapur keyfi bitip yerini motorlar alınca, yolcular da belli değişikliğe uğradı. Sanki Kapalıçarşı veya Mısır Çarşısı’ndaydık; çeşitli renklerde, çeşitli diller konuşup durmadan hareket eden bir kalabalık vardı. Büyük bir kargaşa sonunda motordan karaya ayak bastık. Ve inanmayacaksınız, caddeye çıkar çıkmaz, taksi durağında bekleyen bir araba, nereye gideceğimizi sormadan bizi aldı. İnsanın işi bu kadar rast gider mi? Umarım kışımız da böyle geçer.