Olimpiyat’ın ekonomik yüzü

Geçen hafta Madrid’i eleyerek son ikiye kaldığımızda çok heyecanlandık. Önceki dört dönemden sonra belki de İstanbul Yaz Olimpiyatları ile tanışacaktı. İlk tecrübemiz değildi belki ama önemi ve yeri farklıydı. Ve sonunda 96’da 13 delegenin farklı yönde tercihi ile Tokyo kazandı

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
11 Eylül 2013 Çarşamba

Çok tartışıldı. Vergilerimiz karşılığı gelir gider dengesi bunun için anlamlı mı, rakiplerimizin metro dahil ulaşım ağları daha iyi, olimpik ruh ve hazırlık Tokyo ve Madrid’de teknoloji ve önceki tecrübeler nedeni ile daha fazla, vb.

Konuya bir SWOT yaparak yaklaşmakta fayda var. Eksiği, yanlışı, doğrusu, fazlası olabilir ancak İstanbul’un diğer iki rakibinden çok geride olduğu söylemi ve kanaati biraz haksızca. Kaldı ki, Buenos Aires’de yapılan sunum son de rece başarılıydı, aynen öncesi hazırlıklar gibi. Ekonomik boyuta geçmeden önce, SWOT’da diğer başlıklara farklı bir açıdan göz atalım.

 ULAŞIMIN ETKİSİ

Ulaşım konusunda Madrid ve Tokyo özellikle metro ağı nedeni ile bizden daha gelişmiş görünebilir. Ancak, yedi tepe ve bir boğaz üzerine kurulu bir şehir ile neredeyse ova seviyesinde olan bu iki şehri teknik olarak kıyaslamak doğru değil. Metrolarımızı ve köprülerimizi Japonlar yaptı, sonuç normal düşüncesi eğer doğru olsaydı, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın da Madrid’e veya tüm Dünya Futbol Şampiyonalarının Brezilya’ya gitmesi daha anlamlı olurdu, çünkü futbolu dünyanın genelinden daha iyi oynuyorlar. Tabii, dünyanın ilk metrosunun 1864’de Londra’da inşa edildikten hemen sonra, dünyanın ikinci metrosu olan Karaköy’deki fünikülerin Abdülhamit döneminde 1875’de hayata geçtiğini de hatırlamakta fayda var. Olimpiyat Komitesi’ne yapılan başvuru dokümanlarımızda, 2020’ye kadar yapılacak en büyük yatırım kaleminin 12,3 milyar dolar ile, yapılacak toplam yatırımın yarısından fazlasının da, ulaşıma (metro ve raylı sistem) yapılmasının planlandığını unutmamak lazım. Ve son olarak, Tokyo’ya ulaşımın zorluğu kadar, metrosunda seyahat etmenin, kalabalıklar nedeni ile hiç kolay olmadığını söylemek bir nebze olsun teselli olabilir.

ÇEVRE KONUSUNDA HASSASİYET

Bir başka başlık çevre konusundaki hassasiyet tabii ki önemli. Ancak salt konu bu ise, Fukushima Santrali’nin İstanbul’a Sakarya mesafesinden radyoaktif sızıntıya devam ettiğini hatırlamamızda fayda var. Ya da Japon balıkçıların balina ve yunus balığı avlarını.

Zaman farkı, uçuş süreleri, pahalılık, yemek kültürü, konaklama gibi dünya toplumlarının genelini ilgilendirecek başlıklar ise, tabii ki Olimpiyat delegasyonu kadar, seyirci olacak turist kitlesi tarafından dikkate alınacak.

Pekin, Atina Olimpiyatları dikkate alındığında, diğer bazı başlıkların da o kadar kritik olamayacağını söylemek pek de zor değil. Bir şehir tercih edilecekti ve bunun Tokyo olması, diğerlerinin kötü olduğu anlamına gelmiyor. Aynen yukarıdaki saydığımız zayıf yöndeki SWOT başlıkları nedeni ile Tokyo’nun da salt olarak kötü olamayacağı gibi.

OLİMPİYAT RUHU MU? EKONOMİ Mİ?

Şimdi gelelim konumuz ekonomiye. SWOT’da en önemli kalemlerden birisi. Dünyanın en borçlu ülkesi ve halkı Japonların, Olimpiyatı bu kadar istemesindeki en önemli neden ekonomi, yoksa tek başına olimpik ruh değil. Ödemeler Bilançosu’nda yıllardır cari fazla vermelerine rağmen, ekonomilerinin krizde olması, büyüyememesi, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmayı uzun zaman sonra Çin’e kaptırması, deprem sonrası toparlanma için Olimpiyatların vesile olması. Piyasalara YEN sürerek para politikaları ile ekonomiyi uzun vadeli canlandırmanın söz konusu olmadığını bildikleri için, Keynesyen bir yaklaşımla maliye politikaları ile altyapı yatırımları yapmak adına Olimpiyatları bir fırsat olarak görmeleri. Bu nedenle, ortalama senede bir kez başbakan değiştiren Japonya’nın politik ve ekonomik olarak daha stabil olduğunu düşünmek de doğru değil. Krizde olan Avrupa Birliği’nin kurucu üyesi, işsizliğin yüzde 20’lerin üzerinde olduğu, geçen sene Yunanistan gibi olmaktan son anda kurtulan, İspanya’yı bu açıdan söylemeye gerek bile yok. Bu durumda, vergilerin doğru kanalize edilmesi, maliye bütçesi ve Ödemeler Bilançosu’na etkisi, en az bizim kadar Tokyo ve Madrid’in de konusu diyebiliriz.

OLİMPİYATLAR TÜRKİYE’YE NE KATACAKTI?

Peki, kendimize dönersek, Olimpiyatların bize katkısı ne olacak(tı)? Olaya konu başlığımız olan ekonomik yönden bakarsak, en önemlisi Türkiye’nin büyüme modeli ile olan ilişkisi. İnşaat, otomotiv, KOBİ’ler, nüfus, krediler, yabancı sermaye Türkiye’nin şu ana kadar ki harcama yönlü önemli itici güçleri. Ancak, bir bütün olarak bakıldığında, bugün gelinen ekonomik büyüklükte ve başarıda, G-20 ülkesi olmamıza rağmen, erken uyarı sinyalleri de veren başlıklar.

Yıllık ekonomik büyüme rakamımızın, cari açık, bankacılık sektöründeki en fazla yüzde 15’lik aktif büyütebilme tercihinin baskısı ve dünyadaki konjonktür nedeni ile yavaşlaması ile inşaat ve yan sektörlerinde, KOBİ’ler dahil, bir yavaşlamaya maruz kaldı. Kentsel dönüşüm gibi başlıklar buna bir açılım getirse de, artık tasarruf etme yönünde ivmelenmesi gereken hane halkımız nedeni ile de aynı tempoyu tutturmak kolay olmayabilir. Otomotiv, yan sanayi olarak işsizlik gibi kalemlerde kritik bir başlık ancak cari açıktaki bir diğer önemli kalem, bu yöndeki (lüks) oto harcamaları. Yerli oto üretimini hemen dünya standartlarına ulaştıramayacağımız, en büyük cari açık kalemi olan enerji harcamaları için hemen nükleer enerji üretemeyeceğimiz, henüz topraklarımızda petrol bulamamamız ve dünya patent ve marka sıralamalarında üst sıralara bir anda çıkacak şekilde inovasyon ve yenilikçi ürünlere sahip olamamamız gibi nedenler ile cari açığı daha fazla düşüremiyoruz. Turizm, transferler gibi diğer dengeleyecek kalemlerde genelde potansiyelimiz belli. Yabancı sermaye portföy yatırımı ağırlıklı geldiğinden, FED’in varlık alımını yavaşlatması veya faizleri arttırması durumunda çıkışlar sıkıntı yaratınca, ülke kredi notunuz artmış dahi olsa, dünyadaki bu konjonktürde yabancı sermaye getirmek veya göndermek ayrı bir dert haline geliyor. KOBİ’lerimize bakarsak, son 20 yılda ülkemizdeki şirket sayısı üç katına çıkmış ancak mikro işletmelerin payı hâlâ yüzde 99 seviyesinde. Yani girişimcilikte sorun yok ancak istihdama dönüşecek kurumsallaşmada, organik büyümede ciddi sıkıntı var. Bu girişimci ruh, şu ana kadar kuruluş ve işletme giderleri nedeni ile ekonominin tüketim boyutuna banka kredileri ile destek verdi. Ancak, sonsuz işletme kurulamayacağı da aşikâr. Bu durumda, bugün 35 yaş altı nüfus ortalaması dinamik bir potansiyel olarak gözükse de, ekonomik ivmelenmede yapısal dönüşümler aynı hızda devam edemezse, Avrupa Birliği’nin en düşük işsizlik ortalamasına sahip olan Türkiye, 10 yıl sonra İspanya veya Yunanistan durumuna düşebilir. Primler nedeni ile Sosyal Güvenlik açıklarının ve arttırılamayan vergiler nedeni ile de maliye bütçesinin finansmanında ciddi sıkıntılar yaşayabilir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN YENİ PROJELER

O zaman, Tokyo ve Madrid gibi, sürdürülebilir büyüme için, İstanbul başta olmak üzere, ülkemizin de maliye politikaları ile yapısal dönüşümleri destekleyecek, hızlandıracak projelere ihtiyacı var. Olimpiyatlar, Kanal İstanbul, Avrupa Futbol Şampiyonası, Akdeniz Oyunları, Erzurum Kış Olimpiyatları gibi projeler bunları ivmelendirecek çalışmalardan örnekler.

2020 Olimpiyat bütçemizde, alt yapı yatırımları dâhil bütçelenen rakam toplamda 24,1 milyar dolar. Diğer iki adaydan çok daha fazla. Bunun yaklaşık yüzde 10’u sponsorluklar ile özel sektöre ait. Aradaki fark 22 milyar dolar yaklaşık olarak, 2011 ve 2012’de Türkiye’nin aldığı yıllık portföy yatırımlarının tutarına eşit. Yani, Olimpiyatlar için eğer yapsaydık, bütçelenen harcama miktarı, bugünkü 1 yıllık dış portföy yatırımı (sıcak para) kadar tutarı, bu ülkeye gerek yatırım gerekse ekonomik aktivite olarak kazandıracaktı. Turizm gelirleri, sponsorların istihdama katkısı, yan sektörlerin ve KOBİ’lerin kazanımları gibi diğer kalemlerde daha detaya girmeden. Bütçelenen harcama kalemlerinin yarısından fazlası metro ve raylı sisteme, üç milyar doları seremoni ve diğer konaklama, vb. işlemlerine, 1,2 milyar doları enerji yatırımlarına, 2 milyar doları güvenlik harcamalarına ayrılmış. Tabii, bu bütçe bugünkü kurdan oluşmuş durumda. Bunlara karşılık, bütçelenen nakit akımlarına bakıldığında, altyapı yatırımları hariç gelir gider dengesi pozitif bakiye veriyor.

Özetle, Olimpiyatlar gittiği ülkelerde daha sonra ciddi ekonomik hasarlar yaratıyor düşüncesi ile yola çıkmak doğru değil. SWOT olarak bakılması lazım. Güçlü yönler, fırsatlar olduğu gibi, zayıf yönler ve tehditler olabilir. Herkes cennete gitmek ister ancak kimse ölmeyi istemez. Aynen kredi vermezsek kredi de batırmayız, en iyi banka biz oluruz demek gibi. Barcelona gibi iyi örnekleri de hatırlayarak, geleceğimiz için bu projelere daha çok inanmamız ve destek vermemiz gerekiyor. Tabii, sorgulayarak ve kontrol ederek. Bunları yapmak içinse, şu anda geç olmakla beraber, yine ekli linklerde gönüllülük başvurusu olduğunu da belirtmekte fayda var. Aynen İstanbul Finans Merkezi projesinde olduğu gibi. Londra Olimpiyatlarında halkın ciddi bir gönüllü desteği olduğunu vurgulayarak, Tokyo’ya 2020’de başarılar dileriz. Sonuçta bu da bir yarıştı ve biz yarışı bırakmayarak ikinci olduk.

 

http://www.istanbul2020.com.tr/tr/adaylik-dosyasi

http://www.istanbul2020.com.tr/uploads/Istanbul-2020_1369587142.pdf

http://www.olimpiyatkomitesi.org.tr/default.aspx