Çakma Louis Vuitton’lar

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
28 Ağustos 2013 Çarşamba

Adalar arası mesafeler oldukça kısadır. Nedense son zamanlarda, “Aman İskele’den geçmeyelim”, “Aman hava çok sıcak, otur oturduğun yerde” gibi sudan sebeplerle yerimizden kıpırdamaz olduk. Neyse ki, geçtiğimiz hafta gazetemizin geleneksel yazlık toplantısını Burgazada’da yapmaya karar verdik de, şeytanın bacağını kırdık. Tekne ya da deniz taksi gibi araçlar kullanmıyorsanız, Burgaz’a gitmenin tek yolu vapura binmektir. Eşimle her yere vaktinden önce gitmeye özen göstermemiz gerçekten isabetli oldu. Kitapçının önünden başlayarak turnikelere varıncaya dek, bir güruh insan birbirini itiyor, her biri ayrı ağızdan bağırıyordu. Zar zor turnikeleri ezilmeden dirsek yemeden geçebildik. Şakaklarımdan aşağı doğru boncuk boncuk ter damlıyordu. Tam o sırada elinde düdük bir görevli, “Duur, gelenler biraz beklesin” dedi. Doğrusu ürkütücü bir yaklaşımdı. Ama insanları zapt etmenin başka bir yolu da gözükmüyordu. Nihayet açık havaya çıktık. Bekleme banklarından birine oturdum. Bayan turistlerin çoğu birbirine benziyordu. Uzun pardösü, kınalı eller, ayaklarda sandalet ve olmazsa olmaz, omuzlarına taktıkları ‘Çakma Louis Vuitton’lar.

Ezelden beri kalabalıkta nefessiz kalma korkusunu üstümden atamadığımdan, vapur uzaktan görününce, ayağa kalkıp eşimin koluna yapıştım. “Daha vakit var”, sözlerini duymamla insanların naralar atarak demir kapıdan çıkmaları bir oldu. İnanılır gibi değildi. Vapura biner binmez en yakın yere oturduk. Sonuçta onbeş dakikalık yolumuz vardı. Neyse ki yolcuların pek azı Burgaz’da indi de, bir kaos daha yaşanmadı. Hani, ‘Bir varsam yeri öpeceğim’ denir ya; çok doğruymuş. Az yürüdükten sonra tanıdık yüzleri gördüğümde ancak rahatlayabildim. Hey gidi vapur keyfi günleri…

***

Yıllarca Senfoni Orkestrası’nda keman çalan bir arkadaşım uzun süredir kemik erimesi için tedavi görüyordu. Her nedense devlet emeklilere bu ilaçları vermeme kararı aldı. Çareler tükenmez elbet. Bizimkisi, önceleri zayıflama, hem de akşamları hafif yeme dürtüsüyle bir kâse yoğurt yemeye başladı. Damak tadını zenginleştirmek için bol miktarda kuru nane, bir kaşık zeytinyağı, bazen pul biber ve içine bir peksimet doğradı.

Bir müddet sonra kontrol için doktora gittiğinde, yapılan tahlil ve taramalar sonucu kemik erimesinde belirgin bir iyileşme kaydedilmiş. Doktor hangi ilacı kullandığını sorduğunda ise yanıt, ‘Bol nane ile yoğurt’ olmuş.

Benden iletmesi; en azından zararı yok. Hele ki akşam öğününüz sadece yoğurt olursa…