Taksitkolik olduk

Kredi kartı ile yapılan harcamalar 2002’de GSMH’nin % 7’sinden, 2012’de % 30’lara çıkmış. Daha da yaygınlaşacağından hiç şüphem yok. Peki kimler var bu kredi kartı lobisinin arkasında?

Metin BONFİL Köşe Yazısı
24 Temmuz 2013 Çarşamba

Bu haftaki talimat, kredi kartı falan filan kullanma şeklinde geldi. Oysa kredi kartı, AVM, cep telefonu ve internet, artık hayatın olmazsa olmazlarından.

Kredi kartı kullanımının sayısız faydaları var. Boşuna yaygınlaşmıyor. Kredi kartı ile yapılan harcamalar 2002’de GSMH’nin % 7’sinden, 2012’de % 30’lara çıkmış. Daha da yaygınlaşacağından hiç şüphem yok.

Peki kimler var bu kredi kartı lobisinin arkasında?

Başta kamu var. Maliye yönetimi, kredi kartı kullanımının kayıtsız ekonomiye karşı en etkin silah olduğunu düşünüyor. İşin gideceği noktayı Norveç’te gördüm. Bir işadamı arkadaşım Norveç’te gelir vergisi beyannamesinin devlet tarafından otomatik olarak elektronik ortamda kendisine gönderildiğini, kendisinin de bunun sadece kontrol edip imzaladığını söyledi. Yeni uygulamaya giren yazar kasa ile POS makinelerini birleştirme işlemi sayesinde kredi kartı kullanımı ile gelen vergi artışının faydaları daha fazla gözükmeye başlayacak.

İkinci olarak bankalar var. Bankalar 2000’li yılların başında perakende bankacılığı keşfetti. 2003 senesinde tüketici kredileri neredeyse sıfır iken, şimdilerde toplam kredilerin % 35’ine ulaştı. Kart harcamalarının takibi sayesinde eskiden bir isim ve numaradan oluşan tüketicinin profili, belirginleşmeye başladı. Bankalar bildiğimiz plastik karta albenili yabancı isimler vererek sadakat çemberleri yarattılar. Kartlar salt ödeme aracı olmaktan çıktı, yaşam kalitesini yükselten ve prestij getiren nesneler olarak sunuldu. Bankacılık sektörünün son on senede kart işi ile ilgili olarak ödeme sistemlerine, güvenlik sistemlerine, teknolojik altyapıya, yazılıma, pazarlamaya ve sonunda reklama toplamda ne kadar para harcadıklarını bilmiyorum, ama muazzam bir rakam olmalı diye düşünüyorum.

Üçüncü olarak üye işyerleri var. Kredi kartları sayesinde satışlarını arttırmaktalar. Şimdi al sonra öde şeklindeki kampanyalarla tüketicinin yarınki gelirini bugünkü harcayabilmesine olanak sağlıyorlar. Olmayan parasını harcayan tüketiciye, satamayacakları malı satabiliyorlar bir anlamda. Tamam, bankalara POS komisyonu ve kredi kartı alacaklarını kırdırma faizi olarak fazlasıyla bir bedel ödüyorlar ama yine de işyerleri kredi kartı kullanımının yaygınlaşmasından çok memnun. Kampanyaların sonu yok artık. Benzinden iç çamaşırına, konuttan seyahate kadar her şeyde bir kampanya var artık. Kredi kartınla % 1 öde, eve sahip ol gibi bir kampanya herhalde dünyanın başka bir yerinde yoktur. 

Dördüncü ve en önemli lobi tüketiciler. İlk bakışta kredi kartı kullanımının yaygınlaşmasından en fazla faydayı görenler tüketiciler gibi duruyor. Taksit imkanlarından yararlanıp tatile giderek, aslında alamayacakları o büyük ekran televizyonu hemen teslim alarak, çılgınca artan özel okul ücretlerini bu sayede ödeyerek, henüz kazanmadan, yaşam standardını daha üst bir noktaya çekebiliyorlar.

İşin hazin yönü de bu. Tüketici kredileri tüm gelişmiş ekonomilerde mevcut. Ama kira öder gibi konut sahibi olmak için alınan krediler ile geçen ay Migros’tan alınan kıymanın bedelini taksitlendirmek arasında dağlar kadar fark var. Bankalara kredi borcu olan 13 milyon tüketicinin takriben 11 milyonu ihtiyaç kredisi kullanıyor.  Tüketilmiş bitmiş alınan neyse... Ama taksitleri duruyor.

Gelinen noktada bu taksitler tüketiciyi bitirdi. Kredi kart ekstrelerinin giderek artan bir bölümü geçmiş aylarda yapılan harcamalardan geliyor. Kasiyere eskiden 3 taksit yapalım diyen tüketici artık 10 taksit diyor. Allah kerim deniliyor. Faiz düştükçe fazla acıtmıyor zaten diye düşünülüyor. Ama deniz bitti. Bugün 2.6 milyon kişinin kredi borçlarını ödemekte zorlandığı ifade ediliyor. Kredi kart ekstresinde asgari bakiyeyi ödeyip kart borcunu ‘döndürebilen’ tüketici gerçek sorunla yüzleşmeyi en fazla bir ay sonrasına erteliyor.

Şimdi seçim öncesinde Türkiye’nin ekonomik mucizesini yarınki kazançlarını bugünden harcayarak yaratan, çoğunluğu şehirli tüketicilerden gelen, “yandım Allah” nidaları var karşımızda. Kayda geçmesi bakımından, taksitkolik olmuş tüketicilerin bugün düştükleri açmazda yukarıda sayılanların dışında herhangi bir Yahudi diasporası veya başkaca bir lobinin tesiri bulunmamaktadır. Ama sorun ciddi gözükmektedir. Başbakan’ın verdiği mesajdan, gerekirse bankaları karşısına alarak tüketicinin bu girdaptan nasıl çıkarabileceğine dair fayda-maliyet hesabının yapılmaya başladığı anlaşılmalıdır.