Seyirciyi oynamak

Kötülüğü uygulayanlar var, kötülüğe maruz kalanlar var. Bir de kötülük karşısında susan, kendilerine dokunulmadığı sürece üç maymunu oynayanlar var. Benim derdim asıl bu üçüncü kişilerle.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı 0 yorum
24 Temmuz 2013 Çarşamba

Tam 70 yıl önce,

28 Temmuz 1943’te ruhunu Şeytan’a satmamış, kötülükle uğraşmaya ve dünyayı uyandırmaya çalışan bir Katolik Polonyalı, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’den bir saatlik randevu koparmış olmanın sevincini yaşıyordu.

Jan Karski en nihayet Şeytan ile savaşan dünya imparatoruna, gördüğü ve bizzat tanık olduğu olayları anlatma fırsatı bulacak ve dünya liderinin hemen müdahale ederek daha fazla kötülüğün yayılmasını engelleyeceğini düşleyecekti.

Heyhat, görüşmeyi başarmış lakin Roosevelt’in son sözü karşısında hayrete düşecek ve boş ellerle Avrupa’ya dönecekti, insanlığın bittiğini düşünerek.

Ne demişti ki Roosevelt?

Oysaki Karski, Roosevelt’e tanık olduğu, Avrupa Yahudilerine Nazilerin uyguladığı soykırımı anlatmıştı.

Karski, Almanların Polonya’yı işgalinden sonra kurulan Polonya yeraltı direniş örgütüne üye olacak, Nazilere karşı mücadelesini illegal yollardan verecekti. Henüz 26 yaşındaydı!

İlk önce Ruslar, sonra da Gestapo tarafından yakalanıp büyük işkencelere maruz kaldıktan sonra Alman işgali altındaki Slovakya’da yatmakta olduğu hastaneden rahibelerin yardımıyla kaçacak, mücadelesine daha da kararlı ve inançlı olarak devam edecekti. Amacı tekti: özgür dünyaya Hitler mezalimini ve Yahudi soykırımını anlatmak.

 

1942’de gizlice Varşova Gettosu’na girer, yüz binlerce Yahudi’nin Treblinka ölüm kampına gönderilmeleri esnasında gördüğü korkunç manzara karşısında yıkılır. Özellikle genç Nazilerin gettonun içinde silahlarıyla rastgele Yahudi çocuklarını vurması karşısında büyük şok yaşar. Sonra Polonya’nın doğusundaki İzbica ölüm kampına girer. Oraya gönderilen Yahudilerin tüm eşyalarına el konulduktan sonra doğrudan gaz odalarına gittiklerine tanık olur ve akabinde İngiltere Başbakanı Winston Churchill ile görüşmeye çalışıp durumun vehametini anlatmak için çırpınır. Lakin Churchill pek vakti olmadığı(!) için Karski’ye randevu vermez.

Tanrı’nın özel bir kulu olup kötülüklerin ortaya çıkmasına uğraştığı için bu kez ABD’ye gider Karski. Ne yapıp edip başkan Roosevelt ile görüşmeyi başarır. Bir saat süren görüşmede onu dikkatlice dinleyen başkana soykırımın tüm detaylarını anlatır. Aslında Roosevelt birkaç ay önce Amerikan Yahudi Kuruluşları’nın hazırladığı bir raporla bu mezalimin bazı detaylarını öğrenmişti. Şimdi ise birinci elden her şeyi bilmiş oluyordu. Lakin Başkan, Karski’nin beklentilerini boşa çıkartır ve “Her savaşta bazı siviller kurban olur Mr. Karski” der, ona.

Roosevelt Yahudilerin sapır sapır katledildiğini çok iyi biliyordu, sonuç olarak. Lakin önceliği Yahudilerin hayatı değil, Almanları savaşta dize getirmekti.

Şu ironiye bakın ki, aynı Roosevelt, bu görüşmeden birkaç ay önce Avrupa’nın tarihi ve ünlü mimari yapılarının korunması için bir devlet komisyonu kuracaktı!

İnsanlar değil, yapılar daha önemliydi onun için.  Roosevelt sorumluluğu üstünden atarcasına Karski’yi ABD Yüksek Mahkemesi’nin en ünlü yargıcı, Yahudi asıllı Felix Frankfurter’e göndermiş ancak bu ünlü şahsiyet de Karski’ye “Size inanmakta zorluk çekiyorum” diyebilme gafletini göstermişti.

Diğer bir deyişle, ABD, Avrupa Yahudileri için kılını bile kıpırdatmadı. ABD Yahudi kuruluşları ise cılız çırpınışlar arasında hiçbir müdahalede bulunmadılar.

Roosevelt, Karski ile görüşmesinin sonunda, katledilmekte olan Avrupalı Yahudilere, ‘Savaşı sonunda biz kazanacağız’ mesajını götürmesini istemişti, alay edercesine.

1943 Temmuz’undan savaşın bitimine değin yüz binlerce Yahudi daha öldürülecekti, oysaki. Savaş kazanıldı nitekim; lakin insanlık yenildi. Karski’lerin sayıca az olması dünyayı Şeytan’ın, Kötü’nün oyuncağı haline getirmeye devam ediyor.

Jan Karski, vicdanın sesi olarak yankılanıyor dünyada cılız da olsa.

Şeytan’ın sesi ise her dinlenme sürecinden sonra tekrar başlıyor gücünü göstermeye.

Utan insanoğlu utan…

 

1 Yorum