Bereşit’in İncelemesi

Examens de la Bible) Gabrielle-Emilie leTonnelier de Breteuil, Marquise Du Chatelet-Lomond

Sami AJİ Köşe Yazısı
5 Haziran 2013 Çarşamba

Bir evvelki yazımda size 18. asrın en büyük dahi kadını, Madame Du Chatelet, yani, Emilie’yi anlatmıştım.

 Matematik ve fizik âlimi. O kadar ki Einstein’in ilham kaynağı hatta onun buluşlarının yolunu bile açmış sayılabilir. Kadın haklarının modern anlamda savunucusu, müthiş bir kumarbaz, becerikli bir tüccar aynı zamanda günümüzdekilere bile taş çıkartabilecek bir finans uzmanı idi.

Sanat dalında da parlayan bir kişiydi Emilie: usta bir aktris, soprano ve lir çalgıcısıydı. Sporda ise erkeklere parmak ısırtacak kadar yetenekli bir eskrim ve binicilik üstadı.

Örnek bir anne; çocuklarını yetiştirmek, eğitmek ve en uygun mevkilere çıkartmak için hiçbir fedakârlığı esirgemedi.

Güzelliği ile çevresini büyülemiş ve 4 erkekle coşkulu bir aşk hayatı yaşamış bir afet: en ünlüsü ve en uzun süre ilişkide bulunduğu kişi Voltaire’den başkası değildi.

Ve böylesine olağanüstü kadın bu kadar yoğun yaşamı zarfında ‘Tanah’ ve İncil’i sorgulamak ve eleştirmek üzere Voltaire ile birlikte gerçekten zor bir çalışmanın içine giriyor.

Maksadı ne idi?

18.asır, hür düşünceyi ve her türlü meseleyi ilim ve akıl süzgecinden geçirmeyi, medeniyetin temel taşı olarak kabul eden, düşünür yazar ve bilim adamlarının hâkim olduğu bir dönemdir.

Ancak din ve din adamları hala tutucu, hiçbir şekilde yeniliğe açık görünmüyorlardı.

Dinine bağlı ve inançlı bir Katolik olan Emilie, mutlaka dinde ve dini anlayışlarda bir reform yapılması gerektiğini savunuyor, aksi halde kilisenin tüm çekiciliğini belki de varlığını yitireceğini her fırsatta dile getiriyordu, bir mektubunda “Vatikan Hıristiyanlığı prangaya bağlamıştır”1 diye yazmıştı.

Dolayısıyla, Emilie’ye göre, Hıristiyanlığın temel kitabını teşkil eden Tanah ve İncil’in aklın ve bilimin süzgecinden geçirilmesi gerekmekteydi. Bu işlemden sonra metinler çok daha inandırıcı ve bilhassa gençlere daha büyük bir ilham kaynağı haline gelebileceklerdi 

Analizlerine, doğal olarak ‘Bereşit’ ile başladı. İlginçtir, Emilie en azından Tora’nın ilk kitabı yani Bereşit’in ‘Moise’ (Musa) tarafından yazıldığından o kadar emindir ki kitabına şöyle başlıyor: “Moise bize, Tanrı’yı, eserini kademe kademe tamamlayan bir işçi şeklinde tasvir ediyor.”2

Emilie eleştirilerinin en uzun bölümünü evrenin oluşumuna ve Âdem ile Havva’nın yaratılışına ayırıyor. Ay’ın tıpkı güneş gibi bir ışık kaynağı olarak tanımlanması kabul edilemez. Astronomi bize ayın, sadece güneşten aldığı ışığı yansıttığını bazen hiç yansıtmadığını asırlarca evvel öğretmiştir. Artık çocuklar bile bunu bilir.”3

Âdem ve Havva’yı yarattıktan sonra, Tanrı onları ‘cennet bahçesi’ diye tanımlanan bir mekâna yerleştiriyor ve tüm bitkileri ve hayvanları onların hâkimiyetine veriyor. Ve tek talimatı “verimli olun ve çoğalın. Yeryüzünü doldurun ve ele geçirin”. Emilie bu noktanın üzerinde çok duruyor. Başlangıçta Tanrı insanın çalışmasını istemiyor. Onların ebediyen yaşayacaklarını ima ediyor. Ezcümle rahat ve huzurlu bir hayat vaat ediyor.

Demek ki insanların esas hedefi sonsuzluğa ulaşmaktır.

Ancak süreç dramatik bir şekilde akamete uğruyor. Havva, yılanın etkisi altında kalarak, yasaklanmış meyveyi yiyor ve bunu Âdeme de yediriyor ve o andan itibaren cezalar yağmaya başlıyor.

İşte Emilie’nin kabullenmek istemediği bölümlerden biri de budur. Bir kere yasaklanmış meyveyi yemek ve yedirmek için niçin yılan seçiliyor? (Emilie’nin okuduğu kitap Tevrat’ın Latince tercümesidir ve orada şeytan’ın yılan kılığına girdiği belirtilir.) Zaten diyor Emilie ‘Satan’ (yani şeytan) kelimesi İbranice olmadığı için orijinal metinde bulunmuyor. Dolayısıyla, dinimize temel teşkil eden kitabın orijinal metninde bahsi dahi geçmeyen şeytana inanmak, tek ve sonsuz Tanrı kavramıyla çelişir.”4

Kadının ilk günah için seçilmesi de Emilie’yi rahatsız ediyor. Niçin kadın da erkek değil? Bunun tek sebebi, Bereşit’in bir erkek tarafından yazılması olabileceğini iddia ediyor.

Yılan’a verilen ceza ise bugünkü gerçeklerle bağdaşmaz, diyor Emilie. Neden? Tanrı yılana “karnının üzerinde sürünecek ve hayatının tüm günlerinde toz yiyeceksin” diyor. Ama Emilie’ye göre “yılanın toz değil yerden biten meyve, otlar ve küçük hayvanlarla da beslendiği herkesin malumudur”.5

Yılanın cezasının yıllar içinde yarı yarıya azaltıldığını düşünebiliriz, der Emilie.

Ama buna mukabil, Havva anamız şeytana uyarak bir günah işledi ve bu günaha da Âdem babamızı ortak etti. Esas suçlu yılanın cezası affedilebiliyor da, Tanrı’nın, kendi resmine göre yarattığı insanın cezası niçin bağışlanmıyor ve niçin bu konuda en ufak bir ümit dahi verilmiyor?

Emilie eleştirilerinde Bereşit’in her bölümüne ayrı ayrı temas ederek--kendine göre-- çelişkileri ortaya koyuyor… Bazı olayların yazıldığı şekilde meydana gelmesinin imkânsız olduğunu ileri sürüyor. Eğer olaylar yazıldığı veya Katolik din adamlarının anlattığı gibi cereyan etmişse o zaman, Tanrı’nın yüceliğine ve tekliğine gölge düşürüldüğünü iddia ediyor.

Bu incelemelere daha ileride temas etmeye çalışacağım. Ancak şimdiye kadar yazdıklarımdan şöyle bir mesaj çıkarabiliriz:

Bu sıra dışı ve çağının ötesine geçebilen kadına göre:

a) Tanrı sadece iyilik sembolüdür.

b) Tanrı, insanı yaratırken, esas hedefi, onu sonsuza kadar, rahat ve huzur içinde yeryüzünde yaşatmaktır. Dolayısıyla ilim adamları, düşünürler ve yöneticiler, Tanrı’nın bize bahşettiği en büyük hediyenin AKLIN ışığı altında, bilimin tüm sınırlarını zorlayarak, bu hedefe ulaşmak için çalışmalıdırlar.     

 

Bu yazımda Madame Du Chatelet’nin EXAMENS DE LA BİBLE kitabından çok sık alıntılar yaptım. 18. asır Fransızcası ile günümüz Fransızcası arasında mevcut bazı küçük farkları kendime göre yorumlayarak değerlendirdim.

1 Le Vatican retient la chrétieneté dans les fers…(lettres)

2 Moise nous depeint Dieu comme un ouvrier…..bahis konusu eser sayfa 151

3 Bahis konusu eser sayfa 157

4 Le mot de satan meme n’est pas hebreux… Aynı eser sayfa 160

5 Mais de cette peine infligée au serpent, il n’en subit que la moitié… Sayfa 162