Ağa Takılanlar

• Mavi Marmara hadisesinden 95 yıl önce yani 1916 yılının Mayıs ayında benzer bir olay Filistin´de yardım bekleyen Yahudi halkının başına gelmiş, bu sefer yardım amacıyla giden gemiyi önleyen Osmanlı askerleri olmuş, gemi içindeki çok sayıda yardım malzemesine ve çuval dolusu bildiriye el koyulmuştur. Kutsal topraklara iletilmesi amacıyla gönderilen içi 7500 adet yazılı bildiri ve birçok yardım malzemesiyle dolu yardım gemisi, zor durumdaki Yahudilere gönderilmiştir. Beyrut´taki Galiçya Yahudi Cemaati´nin yardım taleplerinin yazılı olduğu bildiriler, Amerika´daki Yahudilere dağıtılması için gemiyle gönderdiler. Amaç Amerikalı Yahudilerden yardım toplayıp bu yardımı Kudüs´teki Galiçya Yahudi Cemaatine ulaştırmaktı. • Sami Mert EĞİLMEZER - Tarih Kronikleri

İzak BARON Diğer
29 Mayıs 2013 Çarşamba

 

“Enerji projesi özrün gerekçesi değildi, ama proje özür koşullarını yerine getirmenin bir sonucu olabilir.”

 

İsrail açıklarında bulunan gaz için de durum farksız. Bölgedeki iki müttefikinin yeniden iyi geçinmesini isteyen ABD’nin devreye girmesiyle Mavi Marmara özrü işinin ilk aşaması geride kaldı. Ama tazminat, büyükelçi atamaları ve özellikle de Başbakan Erdoğan’ın Haziran’da beklenen Filistin ziyaretinin Ankara bakımından pürüzsüz geçmesi önümüzdeki aşamalar. Yıldız, İsraillilerin bir şeyi açıkça anlamaları gerektiğine inanıyor: “Enerji projesi özrün gerekçesi değildi, ama proje özür koşullarını yerine getirmenin bir sonucu olabilir.”

 

Murat Yetkin

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/israil_kibris_ve_kurt_gaz_hatlarina_sartli_yesil_isik-1135228

 

İsrail'in hem Şii hem de Sünni kanatlardan aşırı ve terörist uçlar olarak gördüğü tarafların, Suriye'de boğaz boğaza gelmesine memnun olmadığına inanmak güç.

 

Şimdi Hizbullah, İsrail ile giriştiği temel mücadeleyle sadece uzaktan ilgisi olan Suriye'deki iç savaşa giderek daha fazla karışırken bu bölgesel, siyasi, stratejik ve mezhepsel meseleler de çok daha şiddetli bir şekilde gündeme gelecek.

Hizbullah açısından tehlikeler ortada: Her ne kadar liderleri Hasan Nasrallah bu olasılığı reddetse de Suriye'deki savaşın dipsiz kuyusuna giderek daha fazla çekilmesi, bu nedenle güç kaybetmesi ve İsrail'den gelecek ölümcül bir darbeye açık duruma düşmesi.

Üst düzey bir Şii gözlemci, "Evet, Hizbullah için böyle bir risk var," diyor, "Ama bu İran'ın genel bölge stratejisinin bir parçası: Suriye rejimi asla düşmemeli."

"Tüm güçlerini seferber ettiler; İran elinden gelen her şeyi yapacak bu konuda. İran da, Hizbullah da bunu siyasi varlıklarına bir tehdit olarak görüyor."

"İç savaşın sürmesi ve Hizbullah'ın giderek içine çekilmesi, son birkaç günde 40 savaşçılarını kaybettikleri çatışmalarda olduğu gibi katledilmesi, İsrail'in çıkarına. Bu savaş bir kıyma makinesi gibi. İsrail ise memnun, gülüyor."

Gerçekten de bu açıdan bakıldığında İsrail'in hem Şii hem de Sünni kanatlardan aşırı ve terörist uçlar olarak gördüğü tarafların, Suriye'de boğaz boğaza gelmesine memnun olmadığına inanmak güç.

Hizbullah'ın Suriye'deki savaşa daha fazla karışacağının işaretlerini Hasan Nasrallah 30 Nisan tarihli konuşmasında vermişti: Suriye'nin "Direniş Ekseni"ndeki ortakları İran ve Hizbullah'ın, onu kurtarmak için ellerinden geleni yapacağını söylemişti.

"Suriye'nin bu bölgede ve dünyada gerçek dostları vardır; bu dostlar onun ABD, İsrail ya da tekfirin (radikal Sünni grup anlamında) eline düşmesine izin vermeyecektir." demişti.

"Eğer durum daha da tehlikeli hale gelirse ülkeler, direniş hareketleri ve diğer güçler duruma doğrudan müdahale etmeye mecbur kalacaklardır."

Şimdi, en azından Hizbullah açısından, o noktaya gelinmiş, Suriye rejimi bir var olma mücadelesiyle karşı karşıya kalmış durumdadır.

 

Jim Muir

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/05/130524_hizbullah_suriye_kuseyr_israil.shtml

 

Suriye düşerse Kudüs düşermiş! Gayri meşru bir çılgınlığa kılıf aramak denir buna. Kudüs'ü Suriye yönetimi mi koruyor?

İsrail'le savaşanlar silahları Müslümanlara doğrulttu, İslam dünyasına doğrulttu.

Ortadoğu'nun çürümüş rejimlerinden birine destek için bir efsaneyi yok etti. Özgürlük mücadelesi verenler, özgürlük mücadelesi verenlerle savaşır hale geldi. Baas rejimi adına savaşmak, halkların özgürlüğünden daha baskın çıktı.

Hizbullah, hep şikâyet ettiği rejimlerden biriyle halk arasındaki tercihte silahlarını yanlış hedeflere doğrulttu.

Suriye meselesinin karmaşıklığı, çok boyutluluğu, Suriye'nin emperyal müdahale alanına dönüşmesi bu tercihi haklı çıkarmıyor.

İran'ın jeopolitik hedefleri ve mezhep aidiyeti baskın çıktı. Bunlar söz konusu olduğunda Hizbullah'ın İsrail ile Müslümanlar arasında fark görmediği ortaya çıktı.

'Cihat ilan etmemize gerek yok, Suriye'deki savaşa on binlerce insan göndermemiz için iki kelimemiz yeter' diyor Nasrallah.

'İsrail'e yapılan savaşın ilk günlerinde vaadettiğim gibi size zafer vaadediyorum. Biz bu savaşa gireceğiz ve kazanacağız' diyor.

Sanki Suriye işgal edilmiş gibi. Sanki ABD ya da Fransız orduları Suriye'yi ele geçirmiş gibi.

Kime karşı savaşıyorsun, kime karşı zafer kazanacaksın?

Madem o kadar heveslisin, Irak işgalinde neden on binlerce insanı direniş saflarına gönderip ABD'yi bu ülkeden atmadın?

Bu mevzi, bu savunma, bu savaş aşkı, bu coşku, Müslümanların kıyımı üzerine kurulu. Karşında İsrail askerleri değil, Suriye'nin çocukları var. O ülkede doğmuş, büyümüş kadınlar ve çocuklar var.

Suriye düşerse Kudüs düşermiş! Gayri meşru bir çılgınlığa kılıf aramak denir buna. Kudüs'ü Suriye yönetimi mi koruyor?

'Saflarımızı belirledik' diyor Nasrallah. Safın bu olmamalıydı. Safın mezhep ya da birilerinin jeopolitik çıkarları değil, başından beri savunduğun halkın özgürlüğü olmalıydı.

Bu coğrafyada kendi halkına silah doğrultanlar, halkla savaşanlar hep kaybetti.

Hafız Esad, Hama katliamıyla nefret kazandı. Saddam Şii-Kürt katliamıyla yok oldu. Şimdi Beşşar Esad aynı yolda yürüyor.

Hizbullah da Suriye halkına silah doğrulttuğu için kaybedecek.

 

İbrahim Karagül

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/IbrahimKaragul/hizbullahin-bittigi-andir/37881

 

Bu durumda, en kısa yol, İsrail hava sahasını kullanmak olabilir, orası güvenli ama onlarla da konuşmuyoruz.

 

Ben bu hafta Amman’daydım. Eskiden İstanbul’dan uçağa binip Amman’a gitmek için iki saatten daha az zaman gerekirdi. Şimdi ise üç saatten fazla sürüyor. Eskiden uçak Suriye’nin üzerinden geçerdi, şimdi artık geçemiyor. Hem onlarla konuşmuyoruz hem de güvenli değil. Bu durumda, en kısa yol, İsrail hava sahasını kullanmak olabilir, orası güvenli ama onlarla da konuşmuyoruz. Kalıyor geriye üçüncü yol, o da dümdüz aşağıya Mısır’a kadar gidip Sina Yarımadası üzerinden U dönüşü yapmak. Yol bu kadar uzayınca yolculuk da üç saatten fazla sürüyor. Arap Baharı ve siyaset bölgede yaşamınızı nasıl etkiliyor diye soranlara ben artık bunu anlatıyorum.

 

Güven Sak

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/guven_sak/arap_ulkelerinde_markafoni_olur_mu-1134776

İsrail’in Rusya siyaseti üzerindeki belirleyiciliği ölçüsünde Golan Tepeleri’nde yaşanan çatışmalar da Suriye siyaseti üzerinde belirleyici bir etki yapabilir.

 

Sorun şu ki; İsrail, siyasi temsil açısından ülke politikasına ağırlığını koymuş olan Rus göçmenleri sayesinde Rusya ile ilişkilerinin altın çağını yaşıyor. Köşeli parantez içinde söyleyeyim: Bir zamanlar İsrail’e ABD’nin 51. eyaleti nazarıyla bakılırdı. Çok değil, birkaç kuşak sonra İsrail’e Rusya’nın geleneksel sıcak sulara inme siyasetinin mücessem hali olarak bakabiliriz. Rusya, hem Şam’ın hem de Tel Aviv’in dış politikasında etkin bir rol oynayabiliyor bugün. Moskova’nın, Doğu Akdeniz sahillerindeki iki müttefikinin birbiriyle çatışmasını istemeyeceği açık. Hele hele son dönemde Suriye limanlarına gönderilen Rus gemileriyle taşınan S-300’lerin İsrail’e karşı kullanılması ihtimali Rusya’nın asla kabul edebileceği bir durum olamaz.

Eğer bir danışıklı dövüş durumuyla karşı karşıya değilsek Suriye rejiminin İsrail menzillerini taciz etmesi Moskova’yı rahatsız etmiştir. Çatışmanın tırmanması durumunda bugüne kadar arkasında durduğu Esed ailesinin üzerini çizebilir Putin. Bunları herhalde Esed de tartıp biçmiştir. Kendi rejiminin Rusya için hiçbir zaman bir idame-i hayat meselesi olmadığını, oysa İran için vazgeçilmez olduğunu düşünerek düştüğü Sünnî denizinde İran rejimine sarılmanın daha mantıklı olacağına da karar vermiştir.

İsrail’in Rusya siyaseti üzerindeki belirleyiciliği ölçüsünde Golan Tepeleri’nde yaşanan çatışmalar da Suriye siyaseti üzerinde belirleyici bir etki yapabilir.

 

Kerim Balcı

http://zaman.com.tr/kerim-balci/suriye-krizi-bolgesellesir-mi_2093162.html

 

 

İsrail, rejimin krizi Golan’a da kaydırma çabalarına genel bir askerî müdahale ya da savaşla cevap vererek Suriye krizinin bölgesel bir savaş ya da ihtilafa yol açmasını asla istemez.

İsrail, rejimin krizi Golan’a da kaydırma çabalarına genel bir askerî müdahale ya da savaşla cevap vererek Suriye krizinin bölgesel bir savaş ya da ihtilafa yol açmasını asla istemez. Rejimin Golan’ın İsrail tarafına ateş açmasına ise anlattığımız gibi topçu ateşiyle ya da başka yollarla cevap verir, o kadar. Bu bakımdan zaman zaman Golan ve civarında küçük saldırılar, ateş açmalar olsa da bu büyük bir İsrail müdahalesine kadar varmaz. Böyle olunca da rejimin İsrail’i krize dâhil edip muhalefeti yıpratma ya da gözden düşürme çabaları sonuç vermez. Golan’da bugün görünen durum bize göre böyledir.

Fikret Ertan

http://www.zaman.com.tr/fikret-ertan/golan-rejim-ve-israil_2092858.html

Başımıza gelen her türlü kötülükten dolayı Batı’yı, İsrail’i ve diğer ‘kötü güçleri’ suçluyoruz.

Başımıza gelen her türlü kötülükten dolayı Batı’yı, İsrail’i ve diğer ‘kötü güçleri’ suçluyoruz. Bunda büyük oranda haklıyız da. Batı dünyası ve İsrail, Müslümanlara karşı hiç de övünülecek işler yapmıyor. Ancak içine düştüğümüz hal nedeniyle başkalarını suçlamak kolaycılıktır, bir yönüyle gerçeklerden kaçmaktır. Bu şekilde vicdanlarımızı rahatlatabiliriz belki, fakat İslam dünyası olarak içine düştüğümüz durumda hiçbir iyileşme olmaz. Tam aksine, böylesine bir cehalet her türlü felaketi davet etmeye devam eder.

Lütfen başımızı kaldırıp etrafımıza bakalım: İslam ülkeleri dünyanın en geri ülkeleri durumunda... Teknoloji üretemiyorlar, birkaç istisna dışında ticarette bile iyi değiller... Müslüman ülkelerin çoğunluğunda eğitim düzeyi yerlerde geziyor. Bazı Müslüman ülkelerde kadınlar arasında okur-yazarlık oranı yüzde 25’e kadar düşüyor. Bu nasıl bir cehalettir? 21. yüzyılda bu nasıl bir vizyonsuzluktur?

Bırakınız fakir Asya ve Afrika Müslümanlarını petrol zengini Körfez ülkelerinde dahi bilim-eğitim çok geri düzeylerde. Petro-dolarlarla yaptırılan üniversiteler dünya liginde kayda değer bir başarı dahi gösteremiyor. Bırakınız Suudi Arabistan’ı, Kuveyt’i, en iyi üniversiteler listesinde ilk 100’de bir tek Müslüman ülke üniversitesi dahi yok.

Bazı Müslüman ülkelerde diplomanızı para karşılığında satın alabiliyorsunuz. İnsan hakları, adalet sağlık ve diğer kamu hizmetlerinde de durum pek parlak değil. Filistin’e etmediğini bırakmayan İsrail’e kızıyoruz ama sözde Müslümanların yönettiği ülkelerdeki durum bazen işgalcilerin zulmünü bile aratabiliyor. Saddam Hüseyin’in Iraklı Müslümanlara, Esad’ın Suriye’ye yaptığı zulmü kim kime yaptı? Mezhep savaşları adı altında sergilenen vahşetin herhangi bir açıklaması olabilir mi? Afganistan’da, Pakistan’da veya Sudan’da Müslüman da olsa bir insanın kıymeti ne kadardır? Böcek gibi öldürülen ya da çürük bir binanın altında ölen Müslümanların devletleri nazarında bir değeri var mıdır?

 

Sedat Laçiner

http://haber.stargazete.com/yazar/sorunlarimizin-asil-kaynagi-baskalari-degil/yazi-756391

 

‘Bölge gücü’ olmak için ‘ciddiye alınmak’ şart. ‘Ciddiye alınacak bir politika’ya sahip olmanız da daha önde gelen bir şart.

 

Suriye rejimi, İsrail ile hiçbir zaman doğrudan doğruya yüz yüze kalmamak yolunu seçmiş, İsrail ile Güney Lübnan’dan ve Hizbullah aracılığıyla boy ölçüşme hesabını gütmüştü. Hizbullah, gücünü artık iyice yaymış ve ‘sponsor’ Şam rejimini ayakta tutmak için, Güney Lübnan ötesine Şam yakınlarına çekmiş durumda. Rejim ise ülkesinin kuzeyini neredeyse tümüyle, doğusunu ise büyük ölçüde kontrol edemez durumda, askeri bir zaaf halinde. Yani, İsrail ile savaşamaz ve İsrail’in ‘uyarısı’nı ciddiye almaya kendisini mecbur hissetmek zorunda.

...

Buradan çıkması gereken sonuç, Suriye’ye karşı savaşa girmek değil tabii ki. Hem İsrail de Suriye’yi ‘savaş açmak’ ile tehdit etmiyor zaten. “Elini kaldırırsan, öyle bir vururum ki, iki büklüm olur, ayağa kalkamazsın” diyor ve Suriye, İsrail’in bunu yaptığını ve yapabileceğini düşündüğü için ‘uyarı’ya uyuyor.

Bir soru: İsrail, Suriye’ye böyle bir ‘uyarı’ yaptığı için Washington tarafından uyarılabilir mi?

Hayır. Uyarılsa bile, şayet kendi ‘ulusal çıkarı’ aksini emrediyorsa Washington’u dinlemez.

‘Bölge gücü’ olmak için sadece ‘ekonomik güç’ ve ‘şanlı tarih’ algısı ve söylemi yeterli olmuyor. Bir ‘uyarı’da bulunduğunuz vakit, o ‘uyarı’nın ardında durduğunuzu, durabileceğinizi kanıtlamış olmanız gerekiyor.

‘Bölge gücü’ olmak için ‘ciddiye alınmak’ şart. ‘Ciddiye alınacak bir politika’ya sahip olmanız da daha önde gelen bir şart.

 

Cengiz Çandar

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cengiz_candar/suriye_karsisinda_turkiye_ile_israil_farki-1134481

 

Muhtemel bir Dürzi devleti hem İsrail ile Suriye arasında tampon görevi görecek hem de İsrail’in Golan Tepeleri’ni kaybetme ihtimalini ortadan kaldıracak.

 

Başta Türkiye olmak üzere pek çok Batılı ülkenin tahminlerini altüst ederek Rusya’dan gelen silahlar İran, Irak ve Hizbullah’tan gelen militan yardımıyla ayakta kalma süresini uzatan Esed neden sürekli İsrail kartını oynuyor? Bölgedeki uzmanlara göre Esed, devrildikten sonra arkasında yekpare bir Suriye bırakmamayı düşünüyor. İlk etapta mensubu olduğu Nusayrilerin bir devlet kurmasının planlarını yapan Esed, son aylarda başta Lazkiye, Banyas ve Tartus kentleri olmak üzere Akdeniz kıyısında çok ciddi anlamda tehcir ve soykırım eylemlerinde bulunuyor. Diğer bir proje ise Dürzîlere ait bir devlet. Dürzîler, ağırlıklı olarak ülkenin güneyinde ve Golan Tepeleri’ne yakın bölgelerde yaşıyor. İşin can alıcı noktasını da bu küçük azınlık oluşturuyor. İsrail’in sürekli taciz atışları karşısında ülkenin güneyini işgal edebileceğinin hesaplarını yapan Esed’e göre, bu fiili durum da Dürzîlere devlet kurma fırsatı tanıyacak. İsrail daha önce de Lübnan’ın güneyini işgal etmiş, çekildikten sonra da çok güçlü bir Hizbullah’ı arkasında bırakmıştı. Uzmanlar, kurulacak bir Dürzî devletinin kendi başına ayakta durmasının çok zor olacağını, bu devletin İsrail tarafından himaye edilmesinin kaçınılmaz olacağını belirtiyor. 1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında Golan Tepeleri’ni işgal eden İsrail, bölgedeki Çerkez, Türkmen ve Arapları çıkarmış, Dürzîlere ise dokunmamıştı. Muhtemel bir Dürzî devleti hem İsrail ile Suriye arasında tampon görevi görecek hem de İsrail’in Golan Tepeleri’ni kaybetme ihtimalini ortadan kaldıracak.

Cumali Önal

http://www.zaman.com.tr/dunya_esed-israili-ic-savasin-icine-cekerek-suriyeyi-bolmeye-mi-calisiyor_2092319.html

İsrail açısından Esad rejiminin devam etmesi, sadece bu iki “düşmanı” sevindirecek ve cesaretlendirecektir.

Suriye’de ayaklanma başladığı zaman, İsrail hükümeti buna bulaşmamak ve her zamanki gibi kendi güvenliğini ön planda tutarak olayları izlemek kararını almıştı. Nitekim aylar boyunca İsrail, taraf da tutmadan, sadece olup bitenleri seyretmekle yetindi.

Ancak İsrail’de Esad yönetimi konusunda nasıl bir tavır alınması gerektiği çok tartışıldı. Hâlâ da tartışılıyor.

Bir görüşe göre, Suriye ile İsrail arasındaki “savaş hali”nin devam etmesine rağmen, Beşar Esad İsrail’e karşı saldırgan bir politika izlememiş, hatta bir ara Türkiye’nin arabuluculuğu ile bir barış anlaşması imzalamayı da düşünmüştü. Bu bakımdan bazı İsrailli analistler, Esad rejiminin devamının ne olacağı bilinmeyen bir duruma tercih ettiklerini söylüyorlardı.

Şimdi böyle düşünenlerin azaldığını söylemek mümkün. Bunun da iki sebebi var: Birincisi, Esad’ın daha uzun süre iktidarda kalamayacağı gerçeği ve İsrail’in Batı ile aynı safta olmak arzusudur. İkincisi ise, Esad’ın İsrail’in baş düşmanı İran ve Hizbullah ile sıkı bağlar içerisinde olmasıdır. Yani İsrail açısından Esad rejiminin devam etmesi, sadece bu iki “düşmanı” sevindirecek ve cesaretlendirecektir.

Sami Kohen

http://dunya.milliyet.com.tr/suriye-krizinde-israil-faktoru/dunya/ydetay/1712141/default.htm

 

Netten okumalar

'Edirne Yahudileri'

http://www.hudutgazetesi.com/haber/12629/edirne-yahudileri.html

Erdoğan Washington ziyaretini İsrail’e borçlu – Yılmaz Polat

http://www.yurtgazetesi.com.tr/erdogan-washington-ziyaretini-israile-borclu-makale,4546.html

 

24 Mayıs 1991: "Öteki" Yahudiler "Süleyman Operasyonu"yla İsrail'e götürüldü

 

http://www.marksist.org/tarihte-bugun/11554--24-mayis-1991-oteki-yahudiler-suleyman-operasyonuyla-israile-goturuldu

 

Araplarla Yahudiler anlaştı – Yusuf Yavuz

 

http://www.odatv.com/n.php?n=araplarla-yahudiler-anlasti-2205131200

 

İnkârla barış olmaz 1/2 – Işın Eliçin

 

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/IsinElicin/ink%C3%A2rla-baris-olmaz/37761

 

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/IsinElicin/ink%C3%A2rla-baris-olmaz-2/37807

 

Arşivlerden

 

95 Yıl Önce Kudüs'e Giden Yardım Gemisine Osmanlı Engeli / Bunları Biliyor muydunuz?

 

http://smegilmezer.blogspot.com/2011/07/95-yl-once-kuduse-giden-yardm-gemisine_08.html

 

Bir tavsiye

Beyoğlu Ö.M.L.

http://beyogluoml.blogspot.co.il/