Tanrı’nın gizli hayatı ve RAV DAVİD AARON

Yahudi maneviyatı ve mistisizmi konusunda dünyaca ünlü bir yazar ve etkileyici bir konuşmacı olan R. David Aaron, “70 Pencere Paylaşım Günü” kapsamında Türkiye’ye geldi

Nazlı DOENYAS Kavram
24 Nisan 2013 Çarşamba

Aaron Tanrı’nın, yarattığı insanlarla birlikte acı çektiğini, onlarla birlikte acıyla savaştığını, onlarla birlikte acıları aştığını ve onlarla birlikte acıları aşabilmenin keyfini çıkardığını anlatıyor. Tanrı, gizli hayatında bütün bunları, bizim aracılığımızla “yaşıyor”.

Aaron’a göre, “bütün günahların kökünde,  Tanrı ile bizim aramızda bir çıkar çatışması veya rekabet olduğu yanılsaması vardır; Tanrı ile biz, farklı ve ayrı varlıklar değiliz. Tanrı bizim içimizde, hayatımızın her anında, her deneyimimizde bizimle olan, içimizdeki Güç’tür.”

1986 yılında Yahudi kimliğinin yeniden canlanması amacıyla İsralight1 sitesini kuran R.David Aaron’un “The Secret Life of God-Tanrı’nın Gizli Hayatı” kitabı, psikoterapistler tarafından psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyor.

 Holokost kurtulanı olan anneniz, hiç bir zaman o dönem hakkında konuşmadığı halde, bu gerçek sizi ne şekilde etkiledi?

Büyükbabam, büyükannem ve dayım Holokost sırasında Almanlar tarafından öldürüldüler. Benim ismim de Holokost’ta ölen büyükbabamın anısınadır.

Annem hiç bir zaman o dönemde yaşadıkları hakkında konuşmadığı halde sık sık uykusunda haykırdığını ve ağladığını duyardım. Bu şekilde geçen çocukluğumda, aklımda birçok cevapsız soru vardı:  acaba Tanrı var mı, Tanrı varsa bu iyi bir Tanrı mı, Tanrı iyiyse neden dünya bu kadar kötü, eğer seçilmiş millet olarak bu kadar acı çekiyorsak, neden Tanrı başka bir milleti seçmedi...

Tanrı’yı anlamaya, insanların acılara tahammül etmelerine yardımcı olmaya çalıştım.

Yazdığım kitapların hiç biri yaptığım araştırmaların bir sonucu değil. Her biri benim Tanrı ile barış yapma yolunda çıktığım yolculuğun izleridir.

 Dindar bir aileden mi geliyorsunuz?

Dindar bir aileden gelmiyorum, ama her zaman Yahudiliğimin bilincindeydim, çünkü her zaman bir şeyler için suçluluk duyuyordum.  Evde annemler bizim onların konuştuklarını anlamamızı istemedikleri zaman, Yidiş2 lisanı konuşuyorlardı, onların ne konuştuklarını anlayabilmek için Yidiş öğrendim.

Yaşadığımız yer Hıristiyan bir çevreydi, okuldaki tek Yahudi bendim. Ailem her zaman “seçilmiş” olduğumuzu söylüyordu. Evet, arkadaşlarım okuldan sonra oynamaya giderken, ben okul sonrası bir de İbranice derslerine gitmek için “seçilmiştim”...

 Sadece Tora öğrenmenin, dindar olmanın yeterli olmadığını söylüyorsunuz. Peki, amaç nedir?

Maalesef çok sıklıkla, dindarlık; fanatiklik ile aynı sayılıyor ki bu da anlaşmazlık ve tersliğe sebep oluyor. Bazen dindarlığın negatif olarak algılanmasının sebebi, zayıf ve kendi kararlarını alma cesareti olmayan, dini bir kaçış yolu olarak gören kişilerin, etraflarında kendilerinin daha iyi veya üstün oldukları havasını yaratmaları… Eğer dindar olmanın tanımı buysa, istemem, kalsın! 

Yahudi hayatının amacı, maddiyat ile maneviyatı birleştirip “tam” olabilmektir. Yahudilik, maddiyata karşı değildir. Kutsallık, “shalem-tam” olmaktır.

Yahudiliğin en kutsal günü olan Şabat’a baktığımızda, bu kutsal günün, aynı zamanda birçok maddi unsuru olduğunu görürüz. Şabat’ta çok çeşitli ve çok güzel yemekler yenilir, her zamankinden daha güzel tabaklarda yemek yenilir ve her zamankinden daha güzel kıyafetler giyilir. Bu kısımlarda maneviyat yok gibi görülse de dualar, Tora öğrenmek, aileyle birlikte oturup Tora hakkında paylaşımlarda bulunmak, maddi mi manevi mi boyutunu aşıp, günün “tam” bir gün olarak yaşanmasını sağlar.

Tora’ya bağlı olarak yaşam sürmenin amacı “...aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu... -mitsvalar aracılığıyla kutsal olmak”tır. Yahudiliğin amacı kutsal olmaktır. Ahlaki değerlere sahip olmadan, kutsal olunamaz. Fakat kutsal olmadan da ahlaki değerlere sahip olmak mümkündür. Tora hayatı sürmeden de iyi bir insan olunabilir.

Önemli olan, olduğunuz ve olabileceğinizin en iyisi olmak, potansiyelinizi tam olarak gerçekleştirebilmektir.

 Psikoterapist  Dr.Timothy Hoffman Ph.D, “The Secret Life of God- Tanrı’nın Gizli Yaşamı” kitabınızı biblioterapide kullanıyor. Bunu anlatabilir misiniz?

Yahudiliğin genel prensipleri içselleştirildiğinde, kişiye psikolojik şifa sağladığını fark eden Dr.Timothy Hoffman3; “The Secret Life of God4- Tanrı’nın Gizli Yaşamı” adlı kitabımı, biblioterapide5 kullanıyor. Seanstan önce hasta kitaptan bölümler okuyor, etkilendiği bölümleri işaretliyor, daha sonra Dr. Hoffman ile bu işaretlediği bölümlerin üzerinden geçiyor.

Dr. Hoffman Yahudi değil, sağlık merkezindeki hastalar da öyle. Hatta Dr. Hoffman, kendisine kitabımı veren kişinin, Hıristiyan bir misyoner olduğunu söyledi. Yahudiliğin özünde hayat, vardır, din değil. Yahudiliğin amacı hayatı seçip, onu “tam” olarak yaşamaktır.

 “Ne olduğun, Tanrı’nın sana hediyesidir, ne olacağın da senin Tanrı’ya hediyendir.” Bu deyişten ne anlayalım?

Bu dünyaya gelen her kişi, ilahi bir fark yaratır. Eğer doğduysan, buradaysan, bu; Tanrı için değerli olduğunu gösterir. Nasıl ki herkesin parmak izi farklı ise, herkesin bu dünyada bıraktığı “ruh izi” de farklı, tek ve eşsizdir. Her birimiz eşsiziz ve hiç kimseyle karşılaştırılamayız.

Kendini tahrip etmenin en başarılı yolu, kendini bir başkasıyla karşılaştırmaktır. Her kişinin bu dünyada Tanrı’ya hizmet etme şekli farklıdır, ama her bir şekil, ayrı ayrı önemli ve anlamlıdır. Kişi bu dünyaya hangi görev için geldiyse, bu görev sadece “o” kişi tarafından yerine getirilebilir. Bu da kişiyi eşsiz yapar. Bu dünyaya içimizdeki bu eşsiz İlahi tarafı ortaya çıkarabilmek için geldik. Sadece bizim tarafımızdan yerine getirilebilecek o görev de, bizim Tanrı’ya hizmetimiz, O’na hediyemiz olacaktır.

 Ruh ikizimizi tanıyabilmemiz için herhangi bir işaret var mıdır?

Bu tarz işaretleri arayanlar, çoğunlukla seçim yapmanın sorumluluğundan kaçanlardır. İşaretlere değil, akla güvenmek gerekir. İnsanlar ruh eşlerini gördükleri anda bunu hissedebileceklerini sanıyor. Ben, kendi ruh eşimi bulduğumda bunu hissetmemiştim, ancak bugün, 31 yıllık evlilikten sonra bunu gayet açık olarak görebiliyorum.

Zohar6 erkek ile kadının aslında tek bir ruh olduğunu, bu dünyaya inerken, bir yarının erkek, diğer yarının da kadın bedenine girdiğini yazar ve her bir yarı, tamamlanmak için diğer yarısını arar. Fakat bazen de ruh eşinizle değil, sizin “tikkun7” yapmanıza yardımcı olacak biriyle evlenmeniz sizin için daha iyidir. Bu eş, sizin kendinizi geliştirmenize yardımcı olacak, belki başka bir hayatta karşılaşacağınız ruh eşinize hazırlayacaktır.

Dua edeceğiniz zaman, ruh eşinizi bulmak için değil, size uygun olacak ve birlikte dünyaya iyilik getireceğiniz bir eş için dua edin.

İnsanlar ruh eşlerini bulmayı beklememeliler. Çekim duydukları, ortak değerleri ve amaçları paylaştıkları, aralarında iyi bir iletişim olan ve birlikte zaman geçirmekten hoşlandıkları, birlikte eğlendikleri kişilerle evlenmeliler.

En büyük arkadaşlık, evliliktir. “Komşunu kendin gibi sev” mitsvası, en iyi biçimde, eşler arasında gerçekleştirilebilir.

Başarılı olan tek evlilik, üzerine emek verilmiş evliliktir.

 “Tanrı dünyayı yarattı. Ama biz, algılarımızla kendi dünyamızı yaratıyoruz” diyorsunuz. Ama herkesin algısı farklı olduğu için de herkes kendi dünyasında yaşıyor. Farklı algılarımızla nasıl bir arada yaşayabiliriz?

Aynı otobüsün içinde giden kişilerden her biri, o yolculuğu farklı şekilde algılar.

Bir keresinde ailemle Golan’da bir şelaleye gitmek üzere yola çıktık. Çok güzel bir şelaleydi, mutlaka görmek istiyorduk. Fakat yola geç çıktığımız için, oraya vardığımızda hava kararmıştı. Hatta ziyarete gelenler geri dönüyorlardı ve gitmememizi çünkü artık karanlık olduğunu, geri dönmemiz gerektiğini söylüyorlardı. Yolda karşılaştığımız ve geri dönen tur rehberleri de bu saatte artık geri dönmemiz gerektiğini söylüyorlardı. İnat ettim, illa gideceğiz diye ve gittik. Karanlıktı, ne etrafımız, ne bastığımız yer, hiçbir şey görünmüyordu! Oradan nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum! Nihayet arabaya bindiğimizde eşim bana: “Haklıymışsın, hayatımda bu kadar nefes kesici bir şey görmemiştim “dedi. Duyduklarıma inanamadım! Bana cehennem yolu gibi gelen o anları, eşim keyifli ve unutulmaz olarak görmüştü!

Herkes gerçeği farklı yorumlar.  Bu yüzden birbirimizle konuşur, birbirimizi dinler, etrafımızdaki insanların algılamalarını anlamaya çalışıp, dünyaya daha “tam” bir açıdan bakabilmeyi deneriz.

Senin için önemli olan şey, senin dünyanı yaratır. Senin “isteğin”, senin dünyayı algılama şeklini belirler. Ayakkabı istiyorsan, her yerde ayakkabı görürsün, ayakkabı dükkanları, ayakkabı reklamları, ayakkabı resimleri… vb

Tora yaşamında, insan Tanrı’yı ‘ister’, bunun sonucunda da her yerde Tanrı’yı görür.

 

Tanrı’yı nasıl hissedebiliriz?

Eğer Tanrı’yı yukarılarda bir yerlerde, cennette gibi düşünürsek, O’nu nasıl hissedebiliriz ki?

Tanrı’yı derin anlamda anlayabilmek, O’nun evrenin Ruhu olduğunu, hepimizin bir parçası olduğu daha büyük bir Ben’lik olduğunu, benden kaynaklanan değil, benim içimde’ var olan’ bir güç olduğunu anlayabilmektir. Benden daha büyük bir güce bağlanmaktır.

 Parmağıma bakıyorum, ne kadar mükemmel bir şekilde tasarlanmış olduğunu görüyorum. Hayatımın da en az parmağım kadar mükemmel olarak tasarlandığını düşünmemem için hiçbir sebep yok. Her bir çiçek, her bir ağaç, her bir insan… Hepsi mükemmel bir şekilde tasarlanmış… Bunların hepsini yaratan O Güç, aynı zamanda bütün yarattıklarına sürekli olarak rehberlik etmeye devam etmektedir.

Aaron Tanrı’nın, yarattığı insanlarla birlikte acı çektiğini, onlarla birlikte acıyla savaştığını, onlarla birlikte acıları aştığını ve onlarla birlikte acıları aşabilmenin keyfini çıkardığını anlatıyor. Tanrı, gizli hayatında bütün bunları, bizim aracılığımızla “yaşıyor”.

Aaron’a göre, “bütün günahların kökünde,  Tanrı ile bizim aramızda bir çıkar çatışması veya rekabet olduğu yanılsaması vardır; Tanrı ile biz, farklı ve ayrı varlıklar değiliz. Tanrı bizim içimizde, hayatımızın her anında, her deneyimimizde bizimle olan, içimizdeki Güç’tür.”

1986 yılında Yahudi kimliğinin yeniden canlanması amacıyla İsralight1 sitesini kuran R.David Aaron’un “The Secret Life of God-Tanrı’nın Gizli Hayatı” kitabı, psikoterapistler tarafından psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyor.

 Holokost kurtulanı olan anneniz, hiç bir zaman o dönem hakkında konuşmadığı halde, bu gerçek sizi ne şekilde etkiledi?

Büyükbabam, büyükannem ve dayım Holokost sırasında Almanlar tarafından öldürüldüler. Benim ismim de Holokost’ta ölen büyükbabamın anısınadır.

Annem hiç bir zaman o dönemde yaşadıkları hakkında konuşmadığı halde sık sık uykusunda haykırdığını ve ağladığını duyardım. Bu şekilde geçen çocukluğumda, aklımda birçok cevapsız soru vardı:  acaba Tanrı var mı, Tanrı varsa bu iyi bir Tanrı mı, Tanrı iyiyse neden dünya bu kadar kötü, eğer seçilmiş millet olarak bu kadar acı çekiyorsak, neden Tanrı başka bir milleti seçmedi...

Tanrı’yı anlamaya, insanların acılara tahammül etmelerine yardımcı olmaya çalıştım.

Yazdığım kitapların hiç biri yaptığım araştırmaların bir sonucu değil. Her biri benim Tanrı ile barış yapma yolunda çıktığım yolculuğun izleridir.

 Dindar bir aileden mi geliyorsunuz?

Dindar bir aileden gelmiyorum, ama her zaman Yahudiliğimin bilincindeydim, çünkü her zaman bir şeyler için suçluluk duyuyordum.  Evde annemler bizim onların konuştuklarını anlamamızı istemedikleri zaman, Yidiş2 lisanı konuşuyorlardı, onların ne konuştuklarını anlayabilmek için Yidiş öğrendim.

Yaşadığımız yer Hıristiyan bir çevreydi, okuldaki tek Yahudi bendim. Ailem her zaman “seçilmiş” olduğumuzu söylüyordu. Evet, arkadaşlarım okuldan sonra oynamaya giderken, ben okul sonrası bir de İbranice derslerine gitmek için “seçilmiştim”...

 Sadece Tora öğrenmenin, dindar olmanın yeterli olmadığını söylüyorsunuz. Peki, amaç nedir?

Maalesef çok sıklıkla, dindarlık; fanatiklik ile aynı sayılıyor ki bu da anlaşmazlık ve tersliğe sebep oluyor. Bazen dindarlığın negatif olarak algılanmasının sebebi, zayıf ve kendi kararlarını alma cesareti olmayan, dini bir kaçış yolu olarak gören kişilerin, etraflarında kendilerinin daha iyi veya üstün oldukları havasını yaratmaları… Eğer dindar olmanın tanımı buysa, istemem, kalsın! 

Yahudi hayatının amacı, maddiyat ile maneviyatı birleştirip “tam” olabilmektir. Yahudilik, maddiyata karşı değildir. Kutsallık, “shalem-tam” olmaktır.

Yahudiliğin en kutsal günü olan Şabat’a baktığımızda, bu kutsal günün, aynı zamanda birçok maddi unsuru olduğunu görürüz. Şabat’ta çok çeşitli ve çok güzel yemekler yenilir, her zamankinden daha güzel tabaklarda yemek yenilir ve her zamankinden daha güzel kıyafetler giyilir. Bu kısımlarda maneviyat yok gibi görülse de dualar, Tora öğrenmek, aileyle birlikte oturup Tora hakkında paylaşımlarda bulunmak, maddi mi manevi mi boyutunu aşıp, günün “tam” bir gün olarak yaşanmasını sağlar.

Tora’ya bağlı olarak yaşam sürmenin amacı “...aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu... -mitsvalar aracılığıyla kutsal olmak”tır. Yahudiliğin amacı kutsal olmaktır. Ahlaki değerlere sahip olmadan, kutsal olunamaz. Fakat kutsal olmadan da ahlaki değerlere sahip olmak mümkündür. Tora hayatı sürmeden de iyi bir insan olunabilir.

Önemli olan, olduğunuz ve olabileceğinizin en iyisi olmak, potansiyelinizi tam olarak gerçekleştirebilmektir.

 Psikoterapist  Dr.Timothy Hoffman Ph.D, “The Secret Life of God- Tanrı’nın Gizli Yaşamı” kitabınızı biblioterapide kullanıyor. Bunu anlatabilir misiniz?

Yahudiliğin genel prensipleri içselleştirildiğinde, kişiye psikolojik şifa sağladığını fark eden Dr.Timothy Hoffman3; “The Secret Life of God4- Tanrı’nın Gizli Yaşamı” adlı kitabımı, biblioterapide5 kullanıyor. Seanstan önce hasta kitaptan bölümler okuyor, etkilendiği bölümleri işaretliyor, daha sonra Dr. Hoffman ile bu işaretlediği bölümlerin üzerinden geçiyor.

Dr. Hoffman Yahudi değil, sağlık merkezindeki hastalar da öyle. Hatta Dr. Hoffman, kendisine kitabımı veren kişinin, Hıristiyan bir misyoner olduğunu söyledi. Yahudiliğin özünde hayat, vardır, din değil. Yahudiliğin amacı hayatı seçip, onu “tam” olarak yaşamaktır.

 “Ne olduğun, Tanrı’nın sana hediyesidir, ne olacağın da senin Tanrı’ya hediyendir.” Bu deyişten ne anlayalım?

Bu dünyaya gelen her kişi, ilahi bir fark yaratır. Eğer doğduysan, buradaysan, bu; Tanrı için değerli olduğunu gösterir. Nasıl ki herkesin parmak izi farklı ise, herkesin bu dünyada bıraktığı “ruh izi” de farklı, tek ve eşsizdir. Her birimiz eşsiziz ve hiç kimseyle karşılaştırılamayız.

Kendini tahrip etmenin en başarılı yolu, kendini bir başkasıyla karşılaştırmaktır. Her kişinin bu dünyada Tanrı’ya hizmet etme şekli farklıdır, ama her bir şekil, ayrı ayrı önemli ve anlamlıdır. Kişi bu dünyaya hangi görev için geldiyse, bu görev sadece “o” kişi tarafından yerine getirilebilir. Bu da kişiyi eşsiz yapar. Bu dünyaya içimizdeki bu eşsiz İlahi tarafı ortaya çıkarabilmek için geldik. Sadece bizim tarafımızdan yerine getirilebilecek o görev de, bizim Tanrı’ya hizmetimiz, O’na hediyemiz olacaktır.

 Ruh ikizimizi tanıyabilmemiz için herhangi bir işaret var mıdır?

Bu tarz işaretleri arayanlar, çoğunlukla seçim yapmanın sorumluluğundan kaçanlardır. İşaretlere değil, akla güvenmek gerekir. İnsanlar ruh eşlerini gördükleri anda bunu hissedebileceklerini sanıyor. Ben, kendi ruh eşimi bulduğumda bunu hissetmemiştim, ancak bugün, 31 yıllık evlilikten sonra bunu gayet açık olarak görebiliyorum.

Zohar6 erkek ile kadının aslında tek bir ruh olduğunu, bu dünyaya inerken, bir yarının erkek, diğer yarının da kadın bedenine girdiğini yazar ve her bir yarı, tamamlanmak için diğer yarısını arar. Fakat bazen de ruh eşinizle değil, sizin “tikkun7” yapmanıza yardımcı olacak biriyle evlenmeniz sizin için daha iyidir. Bu eş, sizin kendinizi geliştirmenize yardımcı olacak, belki başka bir hayatta karşılaşacağınız ruh eşinize hazırlayacaktır.

Dua edeceğiniz zaman, ruh eşinizi bulmak için değil, size uygun olacak ve birlikte dünyaya iyilik getireceğiniz bir eş için dua edin.

İnsanlar ruh eşlerini bulmayı beklememeliler. Çekim duydukları, ortak değerleri ve amaçları paylaştıkları, aralarında iyi bir iletişim olan ve birlikte zaman geçirmekten hoşlandıkları, birlikte eğlendikleri kişilerle evlenmeliler.

En büyük arkadaşlık, evliliktir. “Komşunu kendin gibi sev” mitsvası, en iyi biçimde, eşler arasında gerçekleştirilebilir.

Başarılı olan tek evlilik, üzerine emek verilmiş evliliktir.

 “Tanrı dünyayı yarattı. Ama biz, algılarımızla kendi dünyamızı yaratıyoruz” diyorsunuz. Ama herkesin algısı farklı olduğu için de herkes kendi dünyasında yaşıyor. Farklı algılarımızla nasıl bir arada yaşayabiliriz?

Aynı otobüsün içinde giden kişilerden her biri, o yolculuğu farklı şekilde algılar.

Bir keresinde ailemle Golan’da bir şelaleye gitmek üzere yola çıktık. Çok güzel bir şelaleydi, mutlaka görmek istiyorduk. Fakat yola geç çıktığımız için, oraya vardığımızda hava kararmıştı. Hatta ziyarete gelenler geri dönüyorlardı ve gitmememizi çünkü artık karanlık olduğunu, geri dönmemiz gerektiğini söylüyorlardı. Yolda karşılaştığımız ve geri dönen tur rehberleri de bu saatte artık geri dönmemiz gerektiğini söylüyorlardı. İnat ettim, illa gideceğiz diye ve gittik. Karanlıktı, ne etrafımız, ne bastığımız yer, hiçbir şey görünmüyordu! Oradan nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum! Nihayet arabaya bindiğimizde eşim bana: “Haklıymışsın, hayatımda bu kadar nefes kesici bir şey görmemiştim “dedi. Duyduklarıma inanamadım! Bana cehennem yolu gibi gelen o anları, eşim keyifli ve unutulmaz olarak görmüştü!

Herkes gerçeği farklı yorumlar.  Bu yüzden birbirimizle konuşur, birbirimizi dinler, etrafımızdaki insanların algılamalarını anlamaya çalışıp, dünyaya daha “tam” bir açıdan bakabilmeyi deneriz.

Senin için önemli olan şey, senin dünyanı yaratır. Senin “isteğin”, senin dünyayı algılama şeklini belirler. Ayakkabı istiyorsan, her yerde ayakkabı görürsün, ayakkabı dükkanları, ayakkabı reklamları, ayakkabı resimleri… vb

Tora yaşamında, insan Tanrı’yı ‘ister’, bunun sonucunda da her yerde Tanrı’yı görür.

İstanbul’a vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Burada çok sıcak ve sevgi dolu bir cemaat tarafından karşılandım. Yahudi cemaatinin birbirine bağlılığını görmek beni çok mutlu etti. Herbirinizin gelişip ilerleyerek, bunca yıldır ışık saçmaya devam eden bu cemaatin büyüklüğünü deneyimleyebilmenizi diliyorum.

 

Rabbi David Aaron’un yazıları için: isralight.org / Sparks ve

www.rabbidavidaaron.com

 

Rabbi David Aaron’un

diğer kitapları ve Audio CD’si

amazon.com’dan temin edilebilir

Living a Joyous Life, Inviting Gold In,

 Endless Light, Seeing God

Kabbalah Works: Secrets for Purposeful Leving (Audio CD)

 

 

1 Bilgiler, yazılar, ilham almak için: isralight.org

2 Yidiş-Aşkenaz Yahudileri tarafından konuşulan Alman kökenli dil.

3 “My Patient was cured by a book” www.rabbidavidaaron.com/articlesonaaron.html

4  “Kusursuz bir Tanrı neden bu kadar kusurlu bir ben yarattı? Tanrı o kadar iyiyse, neden dünyada bu kadar acı var? Hayatımın en derin amacı nedir? Seçimlerim neyi değiştirir? Günlük hayatımda Tanrı’yla nasıl bağlantı kurabilirim?” Manevi gelişimin çelişkilerini aydınlattığı ve bunlar gibi birçok soruyu cevapladığı; “The Secret Life of God”  kitabını almak için: http://www.amazon.com/Secret-Life-God-Discovering-Divine/dp/1590302397

5 Biblioterapi-Psikolojik rahatsızlıkları kitaplarla tedavi etme yöntemi

6 Zohar-Yahudi mistisizminin en önemli eseri

7 Tikkun-Düzeltmek, tamir etmek. Yaratılışın amacı, dünyayı “düzeltmek”. Buna ek olarak her kişinin de kendine özel “tikkun”u, veya ruhunda tamir etmesi, düzeltmesi gereken kısımlar vardır, bu, bizim dünyaya geliş sebebimizdir.