Mîrza Metin’den farklı bir tiyatro dersi

Bir önceki yazımızda ‘Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi’ adlı oyununu ele aldığımız Ebru Nihan Celkan, düşünen ve düşündüklerini oyunlarına yansıtan bir tiyatro yazarımız. Çoğunlukla günümüz Türkiye’sinin sorunlarına ve bu sorunların genç kuşaklar üzerindeki etkilerine eğilen Celkan’ın son çalışması ‘Nerde Kalmıştık’, askerliğini tamamlayıp ailesinin yanına dönen Umut’un, Güneydoğu’da katıldığı operasyonlar nedeniyle tanığı ve parçası olduğu şiddet sonrasında, eski ‘normal’ yaşamına dönemeyişini konu ediniyor

Erdoğan MİTRANİ Sanat
3 Nisan 2013 Çarşamba

Kurucusu olduğu ‘buluTiyatro’nun ‘Şermola Performans’ın mekânında Mîrza Metin’in yorumuyla sahnelediği oyunda Celkan, savaşın sosyokültürel sonuçlarının bireyler ve aileler üzerinde yarattığı gerginliği ve bu gerginliğin şiddete dönüşmesini irdelemeye çalışıyor.

Doğuda yaptığı askerlikten yeni dönmüş olan Umut, ne anne ve babasını bıraktığı gibi bulur, ne de artık genç adam, onların özlediği kişidir. Babasının hâlâ askerliği büyüme ve ‘adam olma’ aşaması olarak gördüğü, kankası Gökhan’ın askerliğe ve vahşete –belki de bir bilgisayar oyunu sanarak- özendiği, kiminin ‘orada’ neler yaşandığının farkında bile olmadığı, farkında olanların da ya çaresiz kaldığı ya da umursamadığı bu dünyada, kesin olan tek şey kimsenin Umut’un yaşadıklarını bilmediğidir. Umut, sudan çıkmış bir balık gibi içine düştüğü ve bir zamanlar ait olduğu bu ortama artık tamamen yabancıdır.

Onda onulmaz yaralar açan,  peşini bırakmayan, karabasanlarında ve anılarında yaşamaya devam eden bu geçmiş, önce evine kapanmasına yol açacak, daha sonra da müthiş bir patlamaya dönüşecektir...

Ebru Nihan Celkan’ın bugüne kadar yazdığı bütün oyunlar -biri de kendisi olmak üzere- çok iyi yönetmenlerce sahnelenmiş; başarıyla yorumlanmaları hem eleştirmenlerin hem izleyicilerin beğenisini toplamış. ‘Kurumsal’ın gündelik yaşamı dışlayan ve yok sayan yapısı ile şiddeti normalleştiren, kendi kurallarını koyan ahlâk anlayışı; Dink cinayetinin perde arkasını araştırırken derin devlet, erkeklik ve kahramanlık kavramlarının sorgulanması; farklı cinsel kimliği yüzünden bir ‘trans’ın varoluşunun bile tehdit olarak algılanması; gereksiz ve anlamsız bir iç savaşın etkilerinin gencecik bir delikanlıyı çıldırtarak bir ölüm makinesine dönüştürmesi, tabii ki konu olarak hem çok önemli hem de çok ilgi çekici.

Metindeki sorun

Ancak, bu çalışmaları üst düzey performansların etkisinden arındırmaya çalışarak, salt metin olarak düşündüğümde, bende hep bir ‘eksiklik’, bir  ‘yaşanmamışlık’ duygusu oluşuyor.

‘Yaşanmamışlık’ ifadesi yanlış anlaşılmasın; tabii ki bir yazarın sadece yaşadıklarını ya da yaşamış olanlardan ilk elden öğrendiklerini yazması gerektiğini düşünmüyorum. Ancak Afrika’da bir katliama tanık olmadığından kesinlikle emin olabileceğim Berkun Oya’nın Babamın Cesetleri’nde anlattıkları, ya da,  hiç de bizden olmayan bir öykünün, Punck Rock’ın finali bana, herşeyiyle bizden olan Nerde Kalmıştık’dan daha inandırıcı geliyorsa bu metinde bir sorun var demektir.

Bir de Nerde Kalmıştık’da yazar, bütün savaşların asıl sorunsalı olan, haklının ya da haksızın olmadığının, sadece genç insanların kim vurduya gittiğinin altını çizmeye ve ‘bizimkileri’ kahraman ‘onları’ terörist olarak algılayan şematik görüşe karşı çıkmaya çalışırken, bu kez ters köşeye düşüyor ve tarafsız olması gerekirken sanki sadece kendini farklı bir tarafta buluyor. Kişisel olarak böyle bir bakış açısına da saygı duyarım ama, bence dengenin farklı bir yönde de olsa bozulması, oyunun savaş karşıtı söylemini biraz ucuzlatıyor.

Celkan’ın asıl şansı, oyunlarını sahneleyenlerin hemen hepsinin, tiyatro adına çok etkileyici çalışmalar yapmış olmaları. ‘Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi’de kadın olmasına rağmen sahnede ‘trans’dan bile daha ‘trans’duran Sumru Yavrucuk’un dramaturg, yönetmen ve oyuncu olarak dâhiyane yorumu bunun en çarpıcı örneklerinden biri.

Nerde Kalmıştık’da da Mîrza Metin, elindeki metni büyük başarı ile tokat gibi bir gösteriye dönüştürmüş.

Mîrza Metin ‘destAR’ın kurucularından. Kürtçe tiyatro yapan ‘destAR’cılar, gündelik yaşamda ağırlıklı olarak Türkçe konuşmalarına rağmen sahnede kendilerini Kürtçe daha iyi ifade ettiklerini düşünüyorlar. Çıkış itibarıyla politik bir tiyatro yaptıklarını ve politik olarak niteledikleri bu tavrın sadece belli politik gelişmelere alınan tavır değil, teatral olarak da farklı bakışı olan, farklı anlatımları, üslupları sahneye taşıyan bir anlayış olduğınu da belirtiyorlar. Nerde Kalmıştık bir ‘destAR’ prodüksiyonu değil ama Metin’in ‘ötekinin’bakış açısını da çok iyi bilmesi oyunun mesajının aktarımını daha da güçlendiriyor.

Mîrza Metin’in ‘suratına tiyatro’su

Mîrza Metin’in yorumu, oyunun politik yanını, hatta savaş karşıtlığı mesajını da aşan, bir sahneye koyma dersi. Öncelikle yapısal olarak metne çok uygun düşen ‘in-yer-face’i yani ‘suratına tiyatro’yu çok farklı ve de çok doğru bir yöntemle ele alıyor. Eline fener tutuşturulan izleyici oyun alanına oyuncuların arasından karanlıkta giriyor ve yerde yatan cesetlere basmamaya çalışarak yerine oturuyor.

Oyuna şiddetin, vahşetin, ölümün ta içinden geçerek giren ve Umut’un karabasanlarının en dibine inen seyirci, yerine oturduktan sonra oyunu oyuncularla iç içe, dip dibe değil, aynen inanılmaz bir vahşeti (dürbünle) çok uzaktan göstererek daha da etkileyici kılan Pasolini’nin Salo’sunun o olağanüstü finalinde olduğu gibi, belirli bir mesafeden izliyor. Bu mesafe tek bir kez, o da Umut’un ‘operasyonu’ anımsadığı/yeniden yaşadığı zaman, izleyici fiilen katledilenlere dönüştüğünde yok olacak ve sonunda, fenerler yeniden yakılacak, oyun alanı yine oyuncuların arasından, yine cesetlere basmamaya gayret ederek terk edilecektir.

Ancak oyundan tokat yemiş gibi çıkan seyircinin belleğine, ‘operasyon’ sahnesi olsun, final sahnesi olsun bir daha çıkmamacasına kazınmış olacaktır...

Mîrza Metin’in sahnelemesinin en önemli desteği Ararat Mor, Bahar Selvi, Barış Gönenen, Cem Uslu, Ceren Kıran, Doğan Keçin, Engin Aydın, Fulya Aksular, Fatih Özkan, Mertcan Kayretli, Merve Engin ve Sadi Celil Cengiz’den oluşan güçlü oyuncu kadrosu. Hepsi çok iyi. Özellikle bir iki yıl önce Kâinatın en Hızlı Saati’nde Cougar’ın doğum günü hediyesi olarak keşfettiğimiz ve o günden bu yana oyuncu olarak  çıtayı gittikçe yükselten Barış Gönenen, ‘kanka’ Gökhan’da çok inandırıcı. (Henüz Craft Tiyatro’yu keşfetmediyseniz Sami Berat Marçalı’nın sahneye koyduğu Uğrak Yeri’ni izleyin. Hem yeni bir mekânı  hem de Barış’ın  dramatik yeteneğini keşfetmek için iyi bir fırsat)

Ama Metin’in en büyük kozu Cem Uslu. Kurucularından olduğu Ekip’te yazar yönetmen olarak keşfettiğim, Largo Desolato’da olsun, Parti’de olsun dört dörtlük ekip oyuculuklarında dahi oyuncu olarak bir adım öne çıkan Cem’in Umut yorumu müthiş. Sadece onu izlemek için bile Nerde Kalmıştık’a gitmeye değer.

Sonuç: Daha çok yazar-yönetmen olarak bildiğim Cem Uslu’yu müthiş bir oyuncu olarak, yenilerde ‘Dîsko 5 No’lu’nun yazarı ve oyuncusu olarak tanıdığım Mîrza Metin’i ise olağanüstü  bir yönetmen olarak yeniden keşfetmek bana çok keyif verdi.

Anlıyacağınız, Nerde Kalmıştık, yılın mutlaka izlenmesi gereken oyunlarından.

Hepinize iyi seyirler.