Kişisel gelişim kitapları

Avram VENTURA Köşe Yazısı
6 Mart 2013 Çarşamba

Bende ilk kıvılcımları Martı, Küçük Prens daha sonra da Simyacı gibi kitaplar tutuşturmuştu. Daha sonra sayısını bilemediğim kişisel gelişim romanlarının onlarcasını okudum. Kiminden büyük bir keyif aldım, kimini hiç beğenmedim, kimini de başka yazarların birer yinelemesi olarak gördüm. Okuduklarıma dayanarak bireysel kanım, bunları kaleme alanlar Batılı da olsa, bu kitapların çoğuna öyküleri, yaşam felsefeleri ve dünya görüşleriyle, Doğu’nun mistik öğretilerinin kaynaklık etmiş olmasıdır. Bu kitapların satışlarını göz önüne aldığımızda, okuyucularının da önemli sayılara ulaştığını söyleyebiliriz.

Aklıma takılan şu oluyor:

Bu ilgiyi canlı tutan çoksatar düzeye gelmiş bu kitaplara, okuyucuyu yönelten nedir?

Düşünmeye değer!

Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanının o ilk ünlü tümcesi, “Bir kitap okudum hayatım değişti.” diyebileceğim bu türden kaç kitap okudum?

Doğrusu hiçbir kitap, bir başına yaşantımı tümüyle değiştirmedi! Bunu beklemiyorum da... Keyif aldığım, etkilendiğim, yeri geldiğinde görüşlerine sığındığım, iletilerini söz ve davranışlarıma katmaya çalıştığım, tinsel yönümü zenginleştiren kitaplar her zaman olmuştur; ama bunlar okuduğum dönemle, yaşımla ve beslendiğim diğer kaynaklarla doğru orantılı olarak gelişti. Bir okur olarak beni kışkırtabilecek, yeni ufuklara sürükleyebilecek öykülere eğilimim yine sürüyor; ama başta Batı ülkeleri olmak üzere, tüm dünyada bu kitaplara gösterilen ilgiyi nasıl açıklamalı?

Yanılıyor olabilirim, ama benim görüşüm şu:

-Günümüz insanı, maddesel dünyada büyüyen boşluğunu, tinsel ve mistik konulara yönelerek doldurmaya çalışıyor!

- Bu kitaplarla okuyucu, günlük yaşamın kaygılarından uzaklaşarak olağanüstü düşlemlere sürükleniyor.

- İç sesine kulak vermesini, kendi içine dönmesini sağlıyor.

- İnsan ilişkilerindeki eksikliklerine, yinelediği hatalara ayna tutuyor, unutulan kimi erdem değerlerini anımsatmaya çalışıyor.

- Yaşamında bağışlayıcılığa, hoşgörüye ve özellikle sevgiye daha çok yer vermesi gerekliliğini vurguluyor.

- Kutsal kitapların getirdiği inanç sistemlerini katı kurallarından arındırıp, Doğu’nun uygulamadaki daha hoşgörülü öğretileriyle harmanlayarak, okuyucunun düşünce çevrenini genişletmeye çalışıyor.

Benim aklıma gelenler bunlar; ancak herkes kendi dünya görüşü, eğitimi, birikimi, deneyimleri doğrultusunda bu kitaplardan yararlanacaktır. Ya da... Bunların hiçbirine sıcak bakmayarak yaşantısını sürdürecektir.

Son olarak şunu da eklemek isterim:

Öğüt olarak değil, sağlam öykülerle desteklenen kurmaca yapıtların, ilgi uyandırma ve okunma şansı her zaman daha çok oluyor.