BİN LADİN’İN KADIN CELLADI

Katryn Bigelow aşırı milliyetçi, ABD ve ordu propagandası yapan filmler zincirine ‘00:30’ZERO DARK THIRTY ile devam ediyor...

Viktor APALAÇİ Sanat
20 Şubat 2013 Çarşamba

‘Ölümcül Tuzak’ ile Oscar tarihinin ilk En İyi Film Ödülü sahibi kadın yönetmeni olan Katryn Bigelow, erkeklerin hüküm sürdüğü Hollywood cangılında, romantik filmler değil, aksiyon ve adrenalin yüklü, akıcı, etkileyici filmler yapmayı sürdürüyor. Askeri dilde (00.30) gece yarısı anlamına gelen ‘Zero Dark Thirty’, ABD’nin azılı düşmanı Usame Bin Ladin’in izinin bir kadın ajan tarafından bulunup öldürülmesinin öyküsü. Gazeteci Mark Bual’ın belgesel tadındaki senaryosundan Bigelow, gerilim dolu, sürükleyici bir film yapmış. Hollywood’un yükselen değeri kızıl saçlı Jessica Chastain Oscar’ın favorileri arasında

‘Ölümcül Tuzak / The Hurt Locker’ ile, Oscar ödülleri tarihinin En İyi Film Ödülü sahibi ilk kadın yönetmeni olan Kathryn Bigelow, kariyerinde erkekler arenasında cesur filmlere imza atarak sivrilen bir sanatçı.

24 Şubat gecesi dağıtılacak Oscar ödülleri seremonisinde, kendisini yine (En İyi Film dahil) 5 dalda Oscar adayı “Zero Dark Thirty” filminin yönetmeni olarak izleyeceğiz.

Erkeklerin hüküm sürdüğü Hollywood cangılında, romantik fillerle değil, ‘Kırılma  Noktası / Point Break’, ‘Tuhaf Günler / Strange Days’ gibi aksiyon ve adrenalin yüklü, akıcı, etkileyici filmlerle tanıdığımız Bigelow, aşırı milliyetçi, ABD ve ordu propagandası yapan filmler zincirine ‘Zero Dark Thirty’ ile devam ediyor.

Askeri dilde (00.30) gece yarısı anlamına gelen ‘Zero Dark Thirty’ ABD’nin azılı düşmanı Usame Bin Ladin’in yakalanma hikayesini anlatıyor.

Bigalow bir önceki filminde olduğu gibi, araştırmacı gazeteci–senarist Mark Boal ile birlikteliğini sürdürüyor. Ülkesinin ve ordusunun kahramanlığını anlattığı filmlerde insancıl temalara yer vererek, dinamik bir sinema diliyle, izleyiciyi olayların içine sokmayı başararak işbilir bir yönetmen olduğunu kanıtlayan Bigelow, azılı bir teröristin öldürülmesi gibi bir erkek hikayesini sürükleyici ve gerilimli bir tonda anlatıyor.

11 Eylül saldırılarında öldürülen 3 bin Amerikalının intikamını almak üzere, 2002’de  istihbarat örgütü CIA’ın, en çok arananların listesinin başına oturttuğu Usame Bin Ladin’in aranıp öldürülmesini anlatan ‘00.30’ tarihin en büyük insan avının öyküsü.

CIA operasyonu belgeseli tadındaki film, bizleri İslamabad’dan Londra’ya, Kuveyt’ten Virginia’ya götürürken, 10 yıla yayılmış bir operasyonu özetleyip, aksiyon içermeyen ancak müthiş gerilimli bir atmosferle anlatıyor.

 

KARARLI, HIRSLI, İNATÇI, OBSESİF KADIN AJAN

Bir ABD Kongre üyesinin, CIA ve Savunma Bakanlığı yetkililerini, gizli bilgileri yapımcı – senarist Mark Boal’a sızdımakla suçlamaları boşuna değil. Zira CIA ajanlarının, ordunun ve siyasi danışmanların perspektifinden anlatılarak, sahicilik kazanan film, Bin Ladin’le tanışan birkaç kişinin tanıklığından da istifade ederek inandırıcı olmayı başarıyor.

Film 11 Eylül saldırılarında İkiz Kulelerde sıkışıp mahsur kalan insanların telefonlarıyla yaptıkları yardım çığlıkları ile başlıyor. Ardından göreve yeni atanmış genç ve hırslı CIA ajanı Maya’nın (Jessica Chastain) tanık olduğu dehşetengiz sorgulamalı bir işkence sahnesini izliyoruz.

Ömrünü Bin Ladin’i yakalamaya adamış çaylak CIA ajanı Maya, araştırma için gittiği Pakistan’daki Mariott Otel’de patlayan bombalarla kurban olmanın eşiğine geliyor.

Bu suikast kararlı kadını yıldırmıyor, inandırıcı gerekçeler göstererek, Bin Ladin’in gizlendiğine emin olduğu Pakistan’daki Abbotabad kentindeki eve baskın yapılması için, amirlerinden özel timlerin tahsis edilmesi onayını alıyor.

Filmin son yarım saatinde nefesimizi keserek izlediğimiz gerilimli helikopter baskını sekansına, Fransız besteci Alexandre Desplat’nın yumuşacık, nefis müziği eşlik ediyor.

Filmdeki adıyla Maya, gerçek kimliği özenle gizlenen CIA’nın kadın ajanını, Hollywood’un yükselen yıldızı Jessica Chastain, mükemmel bir performansla canlandırıyor.

Terrence Malick’in ‘Hayat Ağacı / The Tree of Life’ ından, Jeff Nichols’un ‘Take Shelter’ine, Oscar’a aday gösterildiği, Tate Taylor’un ‘The Help’ine izlediğimiz bu kızıl saçlı yetenekli oyuncu, ’00.30’ ile bu yılın En İyi Aktris Altın Küresi’ni kazandı.  Aynı kategoride Oscar ödülü için, Emmanuelle Riva gibi bir duayen, Jennifer Lawrence gibi bir genç kabiliyetle yarışacak.

 

YILIN EN TARTIŞMALI FİLMİ

Barındırdığı işkence sahneleriyle, politik açıdan rahatsızlık veren, ‘Zero Dark Thirty’ Amerika’da yılın en çok tartışılan filmi oldu.

Film 11 Eylül 2001 saldırılarının mimarı Usame bin Ladin’in yakalanıp infazına giden süreci şiddet estetiğiyle anlatıyor.

Araştırmacı gazeteci Mark Boal’ın resmi raporlardan derlenerek yazdığı senaryo, CIA ajanlarının Guantenamo kampını andıran sorgu ve işkence sahnelerini perdeye taşıyor. CIA ajanları El Kaide’nin finansal sorumlusu, Bin Ladin’in akrabası Ammar’ı itirafa zorlamak için ağırlaştırılmış sorgu teknikleri uyguluyor. İzleyiciyi rahatsız eden bu işkence sayesinde Bin Ladin’in izini bulma yolunda bilgiler ediliyor.

Amerikalı politikacılar filmin gerçeği yansıtmadığını, “Bin Ladin’in ortadan kaldırılmasını sağlayacak bilgilere işkence sayesinde ulaşıldığı izlenimini verdiğini, bunun doğru olmadığını ileri sürdüler.

Eğitim görmüş deneyimli gazeteci ve ödüllü drama yazarı Mark Boal, diyalogları ve sahneleri yazarken, olayı yaşayan kişilerin gerçek hayatlarını referans aldığını, yaptığı röportajlarıdan esinlendiğini söyledi. 2 Mayıs 2011’deki Geronima Operasyonu’nu CIA’dan bir kadın analistin yönettiğni Bin Ladin’in öldürülmesinin, obsesif, inatçı ve kararlı kadın bir CIA ajanı sayesinde olduğunu öğrenen Mark Boal senaryosunda bu kadını başrole oturtmuş.

“3 bin masum insanı öldürdünüz, işbirliği yaptığınız isimleri verin” diye yapılan işkencelerin rahatsız ediciliğini ve filmin Amerikalılar dışında herkesi düşman olarak kodlayan yapısını beğenmeyenler, ‘Zero Dark Thirty’nin tek taraflı bakış açısıyla Amerikan propagandası yaptığını söylediler.

Temsilciler Meclisi İç Güvenlik Komisyonu Başkanı Peter King, Bin Ladin’e götüren ilk bilgilerin, boğulma yöntemiyle işkence gören Halid Şeyh Muhammed’ten geldiğini söyleyen yetkililerle konuştuğunu söyledi. Ben kendi hesabıma, ‘Gayeye ulaşmak için tüm yollar mübahtır’ makyavelist felsefesi ile hareket eden tüm istihbarat örgütlerinin işkenceye baş vurduğunu, filmin bir gerçeği yansıttığını, işkenceyi savunup meşrulaştırmadığına inanıyorum.

‘Zero Dark Thirty’nın belgesel türüne yakın duran karakteriyle, insanlık ayıbı olan işkenceyi (savunmadan) gözlere serdiğini, olayı CIA ajanlarının, istihbarat servislerinin, ordunun ve siyasi danışmanlarının perspektifinden aktardığını, Mark Boal’ın “En İyi Özgün Senaryo” dalında  Oscar adaylığını hak ettiğini söylemek mümkün.

 

Yön: Kathryn Bigelow Sen: Mark Boal

Gör: Gerig Fraser,

Müz: Alexandre Desplat Oyuncular: Jessica Chastian, Jason Clarke, Jennifer  Ehle, Chris Pratt, Joel Edgerton, Kyle Chandler, Herold Perrineau, James Gandolfini.