DİKTATÖRE HAYIR

“HAYIR” Pinochet’nin diktasına son veren referandumun kampanya sürecini anlatan bir siyasi taşlama

Viktor APALAÇİ Sanat
6 Şubat 2013 Çarşamba

36 yaşındaki Şilili yönetmen Pablo Larrain, ülkesinin yüz karası diktatörü Augusto Pinochet’yi anlatan trilojisini, ‘Tony Manero’ ve ‘Morg Görevlisi’nin ardından ‘Hayır’ ile noktalıyor. Halkın sevgilisi sosyalist Allende’yi 1973’te darbe ile deviren General Pinochet’nin 15 yıllık kanlı saltanat dönemini bitiren bir referandumun kampanya sürecini izliyoruz. Yönetmen Larrian, objektif bir açıdan, akıcı anlatımlı, belgesel tadındaki filmiyle başarılı bir siyasal sinema örneğine imzasını atıyor. Dönemin atmosferini yansıtan 80’lerin filtrelerinin kullanıldığı kameralar, sempatik aktör Geal Garcia Bernal, filmin başarısında pay sahibi oluyorlar. ‘Hayır’ Oscar’a aday gösterilen ilk Şili filmi.

 

Sağcı bir senatörün oğlu olan 36 yaşındaki Şilili Pablo Larrain, kendisine uluslararası şöhret getiren trilojisinde, kariyerini ülkesinin yüz karası diktatörü Pinochet’yi anlatmaya adamış bir yönetmen.

İstanbul Film Festivali aracılığı ile tanıdığımız, Pinochet diktasının çıkış dönemini anlatan (Altın Lale ödüllü) Tony Manero ve kanlı saltanat yıllarının toplumsal tahribatını gösteren ‘Morg Görevlisi / Post Mortem’den sonra, Larrain trilojisini ‘No/Hayır’ ile noktalıyor.

Seçimle iktidara gelmiş, halkın sevgilisi sosyalist Allende’yi 1973’te darbe ile deviren general Pinochet, 15 yıllık kanlı saltanat dönemini, ihtiyacı olmadığı halde referanduma başvurup, ‘hayır’ oylarıyla noktalamıştı.

Larrain bu referandumun kampanya sürecini, objektif bir açıdan, akıcı anlatımıyla perdeye taşırken, belgesel tadında bir siyasal sinema örneğine imzasını atıyor.

Referandumdan çıkacak ‘evet’ oyları ile, Amerikan destekli iktidarını 8 yıl daha sürdürmek isteyen Pinochet, 16 siyasi partiden oluşan muhalefet cephesine tepeden bakmanın bedelini pahalı ödemişti.

Baskı altında yaşayan halkları sosyolojik bir tahlille perdeye yansıtan ‘Hayır’, sıradışı bir halk oylaması kampanyası üzerinden, dönem ruhunu yansıtan incelikli bir film.

İlk gösterimini geçen yıl Cannes’da ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümünde yapıp Sanat-Sinema Ödülü’nü alan, Şili sinema tarihinin ilk Oscar adayı filmi olarak ‘En İyi Yabancı Film’ dalında son 5 aday arasına katılan ‘Hayır’, bizde ticari sinemalarda afişlere çıkan Larrain’in ilk filmi.

“ŞİLİ, MUTLULUK ÇOK YAKINDA”

Film, Pinochet’yle geçen uzun ve zulüm dolu yılların sona erdiği, generalin iktidardan indiği o benzersiz anı yeniden yaşatıyor.

Uluslararası baskılara boyun eğen askeri diktatör Augusto Pinochet, 1998’de kendi başkanlığını referenduma götürme kararını almasıyla başlayan film, 1980’lerin TV belgeseli estetiği ve tekniğiyle çekilmiş.

Muhalif partilerin önderleri, ‘Hayır’ kampanyalarını yönetmen üzere Rene Saavedra (Gael Garcia Bernal) adında pek iddialı, genç bir reklamcıyla anlaşırlar.

Ayrı yaşadığı ama tekrar gönlünü kazanmaya çalıştığı karısı (Antonia Zegers) ve oğluyla beraber yeniden bir aile olmayı hedefleyen, Pinochet’nin danışmanı bir patronun yanında çalışan bir reklamcı olan Saavedra, “Hayır derseniz mutluluk gelecek, Şili güllük gülistanlık olacak” sloganı ile yola çıkar.

Son derece kısıtlı olanaklarına ve diktanın dur durak bilmeyen baskısına rağmen cevval Saavedra/ve ekibi oylamayı kazanıp ülkelerini dikta rejiminden kurtarmanın yolunu bulmak üzere cesur bir plan yaparlar.

Apolitik olmayı ve tarafsız kalmayı seçen genç reklamcı, hem iktidarı hem de muhalefeti şaşırtan parlak bir TV temelli kampanya hazırlar.

“Tonton bir dede” imajıyla kampanya süresince halkın arasına karışan, çocukları kucağına alıp yanaklarını sıkan, öpen Augusto Pinochet zaferinden emindir.

Dağınık muhalefet, eşit olmayan yarıştan galip çıkmayı tahayyül bile etmezler. Amaçları seslerini duyurmak, dikta sisteminin kendilerini henüz yok etmediğini göstermektir.

BAŞARILI DÖNEM FİLMİ

Pinochet’in sert, agresif, kibirli kampanyasına karşı, toplumu kucaklayan, umut aşılayan, alt perdeden mesajlar sunan, zeki hamleler ve özgün cıngıllar sunan Saaveda’nın yumuşak kampanyası, toplumda yankısını bulur. Aldığı tehditlere, sivil polislerin takibine ve TV’lere uygulanan sansürlere rağmen, Saaveda’nın 27 günlük kampanyası ‘Hayır’cıları zafere taşır.

Pinochet 2 yıl sonra 1990’da iktidarı devreder, 16 yıl sonra 2006’da, suçlu geçmişi nedeniyle İspanya’da tutuklanır, İngiltere’deki uluslararası bir mahkeme tarafından yargılanmayı beklerken, 91 yaşında Santiago’daki evinde eceliyle ölür.

Dönemin atmosferini yansıtabilmek için 1980’lerin filtrelerinin kullanıldığı kameralarla çalışan görüntü yönetmeni Sergio Armstrong, filmi baştan sona sürükleyen sempatik Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal, yönetmen Larrain’in başarısında pay sahibi oluyorlar.

İnnaritu’nun başyapıtı ‘Amores Perros’ta tanıdığımız, aynı yönetmenin ‘Babil’ ve Brezilya’lı Walter Salles’in ünlü ‘Motorsiklet Günlükleri’nden sevdiğimiz Geal Garcia Bernal reklamcı rolünde, her zamanki gibi çok başarılı.

Yönetmen Larrain, dış desteği kaybeden bir dikta rejiminin ayakta kalamayacağı ve diktatör devrilse de sistemin değişmediği gerçeklerini vurgulamada, ustalığını kanıtlıyor.