Ağa Takılanlar

İsrail tarihinin kritik olmayan bir seçimi olmadı. Küçük bir ülke bir tek konu etrafında bu kadar fazla bölünmüş olunca sıradan bir seçim dönemi yaşanması mümkün olmuyor. Ortalama İsrail kafası ülkeyi nasıl kurtaracağı konusunda başka milletlerde görülmeyecek kadar üretken bir kafadır. Bu üretkenlik ülkenin her seçim öncesinde yeni bir kamplaşmayla çalkalanmasına, daha önce hiç adı duyulmamış siyasi liderler keşfetmesine, küçük partilerin koalisyon sürecinde aldıkları oyla orantısız güçler edinmelerine yol açıyor. Kerim Balcı - Zaman

İzak BARON Diğer
23 Ocak 2013 Çarşamba

 

 

  • İsrail’i kuran irade      Batı’dan neşet etse de ‘vaat edilmiş’ topraklarda genişlemeye kilitlenmiş      ‘Siyonist projenin’ devamı için laik kanatlar da Haredilere ve göçmenlere      muhtaç.

 

 

Ekonomi belki tercihleri belirleyen birincil faktör ama değişmez etken Filistin’le bağlantılı meseleler: Gazze, Batı Şeria, yerleşimler, Doğu Kudüs vs. Bu noktada İsrail siyasetinin omurgasını oluşturan ‘siyonist proje’ sağa da sola da yön veriyor. Siyonizm tüm partilerin amentüsü. Filistin devleti ve yerleşimler konusunda en cesur çıkışları yapan solcu Meretz’in bile birinci ülküsü Siyonizm ve Yahudi göçünü desteklemek. Eşkenazilere yaslanan Meretz’in bu konularda ‘Rus partisi’ diye ünlenen Evimiz İsrail’den farkı yok. Hele mesele ‘güvenlik’ olunca herkes aynı çizgide buluşuyor. Mesela Meretz de 2008’de Gazze’yi vuran Dökme Kurşun Operasyonu’nu savundu.

Filistinliler açısından bir noktadan sonra sağcılarla solcular, güvercinler ve şahinler ya da laiklerle ‘Ortodoks’ Yahudiler arasındaki çekişmeler önemini yitiriyor. Hepsi ‘Büyük İsrail’ idealine bağlı, farklılık İsrail’in Yahudi karakterinin nasıl korunacağı noktasında başlıyor. Biri Arapları sürerek ya da vatandaşlık için sadakat şartı arayarak, diğeri sürülmüş Arapların geri dönüşüne izin vermeden yapılacak barışla devletin korunacağına inanıyor. Yani Meretz’in idealize ettiği barışta 1948’de evlerinden olan Filistinlilerin dönüşü yok; onlar yeni kurulacak Filistin’e gidebilirler, İsrail’e değil.

İsrail’i kuran irade Batı’dan neşet etse de ‘vaat edilmiş’ topraklarda genişlemeye kilitlenmiş ‘Siyonist projenin’ devamı için laik kanatlar da Haredilere ve göçmenlere muhtaç. Mısır’la barış anlaşmasını imzaladığı için bir Siyonist tarafından öldürülen İşçi Partili Cumhurbaşkanı İzak Rabin’in şu sözü siyasetin genel parolası: “Kutsal Kitap eski vatanın tescil kitabıdır.” Bu parolanın belirleyici gücü atlandığında İsrail siyasetini anlamak zorlaşıyor. “Bir elimde Kutsal Kitap diğer elimde kazı aleti” diyen Eilat Mazar gibi arkeologlara ‘vaat edilmiş’ toprakları kazdıran motto siyasette de karşılık buluyor.

Çoğu İsrailli lider Kutsal Kitap’taki adıyla ‘Yehuda ve Samariye’ (Batı Şeria) üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçemiyor. Bu yüzden İsrail ‘kutsallık’ ile ‘modern devlet’ arasındaki gerilimlerden kurtulamıyor. Gel gör ki siyasetin ekseninde Batı Şeria var ama Batı Şerialı Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkı yok. İsrail’in vatandaş saydığı ve nüfusun % 20’sini oluşturan Arapların da Knesset’te temsil oranı % 10’u geçmiyor.

Neticede ‘Arapsız siyaset’ İsrail’in ‘apartheid’ karakterini pekiştiriyor. Bu durum “Yeter ki devletin Yahudi karakteri korunsun” diyen siyaset erbabını rahatsız etmiyor.

 

Fehim Taştekin

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1117857&Yazar=FEHIM-TASTEKIN&CategoryID=100

 

 

 

  • İsrail'de seçim ABD,      İran, Türkiye ve tüm bölge açısından belirleyici öneme sahip

 

ABD yakında İstanbul'da yapılacak P5 +1 (BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve Almanya) kapsamında İran'dan son derece net ve somut adımlar atmasını isteyecek. Bu arada İran'da haziranda seçimler var. Bu seçimler öncesinde Tahran muhtemelen adım atmak istemeyecek ve her zaman olduğu gibi oyalama taktiği izleyecek. İşte bu aşamada hazirandan önce İsrail'de yeni gelecek hükümetin İran'ın nükleer tesislerini vurma ihtimali devreye giriyor. Zira İsrail, İran'ın uranyum zenginleştirme ve nükleer silah oluşturma kapasitesi konusunda son derece kritik bir noktada olduğunu düşünüyor. Netanyahu 2013 bahar aylarını kırmızı çizgi olarak BM'de yaptığı konuşmada ilan etmişti.

ABD açısından İsrail'de göreve gelecek radikal sağ bir koalisyonun İran'ın nükleer tesislerini vurması son derece ciddi bir risk. Böyle bir durumda ABD bölgede inisiyatifi tümüyle kaybedecek ve Ortadoğu'da şu andakinden daha da büyük bir kaos yaşanacaktır. ABD'nin prestiji ve dinamikleri kontrol etme ihtimali de sıfıra inecektir. Böyle bir riski göze almak yerine, Obama İran'a karşı gittikçe kaçınılmaz gözüken bir askeri operasyonu ABD'nin kendisinin gerçekleştirmesini tercih edebilir. Öte yandan, İsrail'de geniş tabanlı bir merkez koalisyon oluşursa, hesaplar biraz değişebilir. Bu durumda diplomatik görüşmeler için biraz daha sabır ve tolerans olacaktır.

Sonuç olarak İsrail'de seçim ABD, İran, Türkiye ve tüm bölge açısından belirleyici öneme sahip olacak gibi gözüküyor.

 

Ömer Taşpınar

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/taspinar/2013/01/21/israil-secimleri-abd-ve-iran

 

 

 

  • Kim derdi acaba bir      gün Pentagon’a İsrail’e mesafeli, Türkiye’ye yakın birinin oturacağını?

 

 

Kim derdi acaba bir gün Pentagon’a İsrail’e mesafeli, Türkiye’ye yakın birinin oturacağını? Kimse demezdi ama işte oldu… İyi de her şey bu kadar kolay değişebilir mi, diyorsanız da... Anlatayım…

Hagel şimdi teker teker senatörleri dolaşıyor. Ve oylama öncesi kafalarındaki soru işaretlerini gidermeye çalışıyor. Geçenlerde de Chuck Schumer’ı ziyaret etti. İsrail lobisine en yakın isimlerden olan New York Senatörü’nün oyunu istemek için. Görüşme bitti.  Ve Schumer, “tamam” dedi, “Ben ikna oldum”.

Herkes Schumer’ın neye ikna olduğunu konuşurken de… Görüşmenin içeriğine vâkıf bir tanıdığım aradı. Ve aynen şöyle dedi: “İçeride neler oldu bilemezsin. Schumer Türkiye-İsrail gerginliğine de girdi. Ve Hagel’dan İsrail’in davetli olup da Türkiye tarafından veto edildiği tatbikatlara ABD’yi sokmamasını istedi.” Peki “Hagel ne dedi” dedim. “Tırnak içinde kabul etti” dedi. Sonra da ekledi: “Türkiye bu dönemde yumurtalarını asla tek sepete koymamalı.” “Yazacağım” bunu dedim. Sustu. Sonra Schumer’ın ofisini aradım. Anlatıp not bıraktım. Sözcüsü Brian Fallon’a mesaj attım. Ses çıkmadı.

 

Tolga Tanış

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22399447.asp

 

 

 

  • Ortalama İsrail      kafası ülkeyi nasıl kurtaracağı konusunda başka milletlerde görülmeyecek      kadar üretken bir kafadır.

 

 

İsrail tarihinin kritik olmayan bir seçimi olmadı. Küçük bir ülke bir tek konu etrafında bu kadar fazla bölünmüş olunca sıradan bir seçim dönemi yaşanması mümkün olmuyor. Ortalama İsrail kafası ülkeyi nasıl kurtaracağı konusunda başka milletlerde görülmeyecek kadar üretken bir kafadır.

Bu üretkenlik ülkenin her seçim öncesinde yeni bir kamplaşmayla çalkalanmasına, daha önce hiç adı duyulmamış siyasi liderler keşfetmesine, küçük partilerin koalisyon sürecinde aldıkları oyla orantısız güçler edinmelerine yol açıyor.

22 Ocak’ta yapılacak seçimler İsrail’in başbakanını değiştirmeyecek olabilir. Ama İsrail siyasetinin çehresini kökten bir değişikliğe uğratacak. En son kamuoyu yoklamaları siyasetin ibresinin bir müddettir olduğu üzere daha sağa kaydığını gösteriyor. 120 sandalyeli İsrail Parlamentosu’nun 71 milletvekilinin sağ tandanslı adaylardan seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Ama sağ partilerin güçlenmesi, yine bir sağ koalisyon olan Likud Beyteinu partisinin güçlenmesi anlamına gelmiyor.

Likud Beyteinu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Likud partisi ile sabık Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Yisrael Beyteinu partilerinin seçimler öncesinde kurmuş oldukları koalisyon partisi. İsrail’de seçim sistemi, seçim öncesi ve sonrası koalisyonları mecbur kılıyor. Likud-Beyteinu koalisyonunu kuranlar tabandaki sağ eğilimin artmasını ve Netanyahu döneminde İsrail ekonomisinin bir hayli güçlenmiş olduğunu hesaba katarak ülkenin seçimlerden sonra yeni bir koalisyona mecbur kalmayacağı bir sonuç öngörmüşlerdi. Her ikisinin de oy oranı artmakta olan iki parti birleşince oluşacak sinerji ile ülkenin ilk defa bir tek parti hükümeti ile yönetilmesi umuduna kapılmışlardı. Netice tam tersi oldu. Likud-Beyteinu’nun toplam sandalye sayısının 37’ye düşeceğini gösteriyor yoklamalar. Oysa koalisyonu oluşturan iki partinin mevcut parlamentodaki toplam sandalye sayısı 42. Bu düşüşte Lieberman’ı bakanlık koltuğundan eden yolsuzluk davasının ve Netanyahu ile Obama arasında yaşanan atışmaların payı olduğu muhakkak. Ancak asıl etken İsrail siyasetine bomba gibi düşen Naftali Bennett’in HaBayt HaYehudi (Yahudi Evi) partisi oldu.

 

Kerim Balcı

http://zaman.com.tr/israilde-her-zamanki-gibi-kritik-bir-secim/2042079.html

 

 

 

  • İsrail için sadece ve      sadece kendisinin öne çıktığı, barış ve müzakerelerin söz konusu olmadığı      bir seçim yapılıyor

 

 

Seçim kampanyasına bakıldığında bu seçimle ilgili olarak yeni meselelerin konuşulmadığı görülüyor. Konuşulan ve öne çıkan konular yine İsrail’in güvenliği, İran, bütçe, savunma harcamaları, Yahudi yerleşimleri, Kudüs gibi mahut konular. Filistin ile barış ve iki devletli çözüm gibi esas konular ise hemen hemen hiç dile getirilmemiş bulunuyor. Üstelik bugün birçok parti iki devletli barış, Filistin ile diyalog ve müzakereler gibi konuları ağızlarına almadıkları gibi Batı Şeria’yı İsrail’e ilhaktan söz eder duruma gelmiş durumdalar. Bu elbette çok tehlikeli bir gelişme. Filistin ile barış ve iki devletli çözüm böylece İsrail’in genel gündeminden çıkmaya başlamış bulunuyor. Seçimlerden sonra yeni koalisyon ile birlikte bu tavır belki de daha da kuvvetlenecek. Barış, müzakere söylemleri yavaş yavaş geriye itilecek; Yahudi yerleşimleri artacak; İsrail hiç kimseyi dinlemeyecek. İsrail seçimini işte böyle bir havada ve konjonktürde yapıyor. İsrail için sadece ve sadece kendisinin öne çıktığı, barış ve müzakerelerin söz konusu olmadığı bir seçim yapılıyor velhasıl.

 

Fikret Ertan

http://zaman.com.tr/israilin-secimi/2043247.html

 

 

 

  • Musevilerin sünnet      olması sebebiyle 'karıştırılabilirler' korkusuyla Musevi erkekler hamamda      peştamallarına çıngırak bağlamak zorunda

 

"Efendim biz Osmanlı imparatorluğunda çok müthiştik değil mi? Hanı yıllarca bizim yanımızda kaldılar, ekalliyetlere şöyle sahip çıktık diyorlar ya. O beraber yaşadığımız şahane yıllarda Müslüman olmayan ekalliyetten kişiler hamamda nalın ya da takunya giyemezler çıplak ayakla basmak zorundadırlar. Müslümanlar ile Yahudiler, Hristiyanlar aynı yerde soyunup giyinemezler. Dönemin şeyhülislamın birçok fetvası var 'Müslüman kadınlara zahmet vermesinler. Müslüman olmayan kadınlar başka yerde oturup dökündükleri suyu Müslüman kadınların üstüne sıçratmasınlar'. Yetmiyor, kesmiyor, Musevilerin sünnet olması sebebiyle 'karıştırılabilirler' korkusuyla Musevi erkekler hamamda peştamallarına çıngırak bağlamak zorunda. Nereye giderseniz 'Çı çın'! Çı çın!'"

 

Murathan Mungan

http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/143701-hrant-gorundugu-icin-olduruldu

 

 

 

  • Hagel’a şiddetle      muhalefet yapan İsrail lobisi de biliyor ki Hagel Savunma Bakanı olduktan      sonra ilk iş olarak Mescid-i Aksa’da namaz kılmayacak

 

Hagel’ın Savunma Bakanı olduktan sonra icraatlarının ne olacağı, mevcut Amerikan siyasetinden ne ölçüde sapıp sapmayacağı bir yana, bu tartışmanın asıl vahameti Amerikalı bir siyasetçinin rüştünü ancak ve ancak İsrail’e koşulsuz liyakat göstermek üzerinden ispat edebileceğinin bir kere daha açık seçik ortaya çıkmış olması.

Hagel’a şiddetle muhalefet yapan İsrail lobisi de biliyor ki Hagel Savunma Bakanı olduktan sonra ilk iş olarak Mescid-i Aksa’da namaz kılmayacak. Veya Hamas lideri Halid Meşal onuruna Beyaz Ev’de resepsiyon vermeyecek. Mesele somut siyasi ayrılıklardan öte bir durum. Mesele Amerikalı bir siyasetçinin Amerika ve İsrail’in çıkarlarını her durumda ve koşulsuz olarak özdeş görmüyor olması. Mesele Amerika’nın İsrail’e bağımlılığının sorgulanıyor olması.

Mesele “efendiye” karşı gösterilen “cüretsizlik” ve “hadsizlik”...

Amerika’da atanan bir savunma bakanına dair tüm tartışmanın başka bir ülkeye koşulsuz itaat üzerinden dönmesi, örneğin şu an dünya ölçeğinde yaşanan en ciddi kriz olan Suriye politikasının bile ciddi ciddi tartışılmıyor olması, Amerika’nın tam bağımsız bir ülke olmadığı anlamına geliyor.

Amerika tarihinde bir bağımsızlık mücadelesi verdi. Görünen o ki yeni bir bağımsızlık mücadelesi vakti yakın.

 

Ceren Kenar

http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=13118&Ceren_KENAR-Amerika_mi_israil’i_israil_mi_Amerika’yi_yonetiyor?_1

 

 

 

  • Amerika’nın İsrail’e      verdiği şartsız, koşulsuz ve kesintisiz destek Amerika’nın stratejik      çıkarlarına hizmet ediyor mu?

 

 

Sorumuz aslında oldukça basit: Amerika’nın İsrail’e verdiği şartsız, koşulsuz ve kesintisiz destek Amerika’nın stratejik çıkarlarına hizmet ediyor mu? Ve nasıl oluyor da Amerikan siyasetinde her konuda, örneğin idam cezası, kürtaj, eşcinsel evliliği, sağlık sistemi, vergi oranları, eğitim, göçmen politikaları üzerine ayrışan ve epey keskin tartışmalara dâhil olan Amerikan siyasetçileri sadece ve sadece tek bir konuda, yani Amerika’nın İsrail’e koşulsuz desteği konusunda hemfikir olabiliyor?

Chuck Hagel’ın normal koşullardan malumun ilamı olarak sayılması gereken “Bir Amerikan senatörü olarak benim işim İsrail lobisinden emir almak değil, Amerikan çıkarlarını savunmak” sözlerinin kendisine yönelik saldırılarda en çok kullanılan argüman olması Amerika gibi demokratik ve bağımsız bir ülkede nasıl mümkün olabiliyor.

John J. Mearsheimer ve Stephen M. Walt bu soruya son derece güçlü ve nüanslı bir cevap sunuyor. Ucuz komplo teorilerinin varsaydığı gibi dünyayı ve Amerika’yı bir kaç Yahudi tarafından yönetildiği iddiasında değiller. Zaten İsrail lobisini tanımlarken de kozmik odada faaliyet gösteren, bir düğmeye basınca dünyayı değiştiren bir güçten bahsetmiyorlar. Benzer bir şekilde bu lobinin Amerikalı Yahudileri temsil ettiğini de söylemiyor ve 2004 yılında düzenlenen bir anketin de gösterdiği üzere Amerikan Yahudilerinin yüzde 36’sının duygusal açıdan kendilerini İsrail’e “çok” ya da “hiç” bağlı hissetmediklerini not düşüyorlar.

Aksine zamanla ve özellikle 1967 yılından sonra keskinleşen bir hegemonyadan bahsediyorlar. Bu tarihten itibaren Amerika’nın dünya üzerinde başka hiçbir ülkeye vermediği desteği İsrail’e veriyor olmasına rağmen İsrail’in karşılığında Amerika’nın taleplerini bile dinlemeyen kötü bir müttefik olduğunu kanıtlıyorlar. Örneğin İsrailli siyasetçilerin çoğu zaman Amerikan taleplerini reddetmesine rağmen (yerleşimlerin durdurulması ve Filistinli liderlere yönelik suikastlardan vazgeçilmesi veya Çin gibi Amerika’nın rakip gördüğü ülkelere askeri teknolojiler sağlaması), İsrail’e sunulan desteğin tartışmasız devam ettiğini gösteriyorlar.

Yani İsrailli bir siyasetçi olarak Amerika’yı yerden yere vuran açıklamalar yapmanız normalken ve Amerika’nın taleplerini reddetmeniz mümkünken, Amerikalı bir siyasetçi olarak Amerika’nın İsrail politikasını eleştirmeniz mümkün değil. Daha doğrusu eleştirip ana akım siyasette kalmanız olası değil.

Bu iki akademisyene göre, Amerika’nın İsrail politikası hem ahlaken hem de stratejik olarak yanlış. Amerika’nın İsrail’e sunduğu bu destek Amerika’nın çıkarlarına aykırı ve yine uzun vadede aslında İsrail çıkarlarına da aykırı.

 

Ceren Kenar

http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=13291&ceren_kenar-amerika_mi_israil’i_israil_mi_amerika’yi_yonetiyor_2

 

 

 

  • Ne yalan söyleyelim      Şalom Dergi’yi elimize alıp inceleyene kadar, her yanından reklam      fışkıran, “sosyete” fotoğrafları tıkıştırılarak doldurulmuş bir dergi      bekliyorduk. Sayfaları çevirdikçe ağzımız açık kaldı.

 

 

Dergiyi açıyoruz ve bir kaç kültür haberinden sonra Steven Spielberg makalesi karşımızda! Sayfalarca bilgi, sayfalarca detay. Hemen ardından turizm haberiyle Dubrovnik satır satır okutuyor kendini. Ardından Hindistan’ın Yahudileri derken Hindistan’da Yahudi mi varmış?! Varmış, hem de en ince detayına kadar biliyoruz artık Sonrasında geliyor İsveç Sineması.. Sağlık konuları, ünlülerle röportajlar (ünlü derken Sami Kohen gibi ünlülerden bahsediyoruz ), en sonunda 18+ / 35- yaş grubuna daha çok hitap edebilecek bir bölüm daha çıkıyor içinden. Dergi içinde dergi! Bu bölümde de başarılı gençler, moda, kitap, ne ararsanız var.

Bu kadar her şey tadında bırakılarak hazırlanmış bir dergi biz ömrümüzde görmedik. Her alandan, her konudan ne az ne çok tam kararında makale var. Öyle elinize alıp üç dakikada okuyup bir kenara fırlatacağınız bir dergi hiç değil. Kitap gibi, açın açın okuyun. Her sayfasında muhakkak ilginizi çekecek bir şey var.  İçeriğinin yanı sıra mizanpajıda çok güzel. Sade; ama, ustalıkla yapıldığı her halinden belli. Kaligrafik yazı karakterleri, kusursuz fotoğraflar makaleleri destekliyor.

 

http://blog.tomtomella.com/salom-dergi.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  • Netten okumalar

 

  • Tel Aviv-Kudüs Gezisi 1-2

 

http://wikiswe.wordpress.com/2013/01/17/281/

 

http://wikiswe.wordpress.com/2013/01/17/tel-aviv-kudus-gezisi-2/

 

 

  • Hafıza ve Tarih: New York Musevi Müzesi (The Jewish      Museum)

 

http://www.onlineaktivite.com/hafiza-ve-tarih-new-york-musevi-muzesi-2/#

 

 

  • Gaziantep Yahudileri

 

http://blog.milliyet.com.tr/Gaziantep_Yahudileri/Blog/?BlogNo=397603&ref=milliyet_anasayfa

 

 

  • İsrail Dışişleri Bakanlığı - Diamond Smith

 

http://www.mimdap.org/?p=106613

 

 

 

 

 

  • Netten seyredin

 

 

  • Tu Bişvat 2013 hemdat israel korosu

 

http://www.dailymotion.com/video/xwwo8u_tu-biyvat-2013-hemdat-israel-korosu_shortfilms

 

 

  • Kudüs’ün Renkleri

 

http://israilblogu.com/2013/01/17/videokudusun-renkleri/